İMAN ilimden sonra gelen bir mertebedir.. İMAN kendi içinde ilim, ayn ve hakk olmak üzere üç YAKİN mertebesi bulunan bir İZ'AN'dır.. görmek, bilmek, anlamaktan sonra gelen "inanmak" öncesinde de üç ilim mertebesi var olmuş oluyor; görmek ilmi.. bilmek ilmi.. anlamak ilmi.. ve bu durumda ilm-el-yakin iman denilince bilgiden farklı bir inanç ve iman alanına girmiş oluyoruz..


yani şuhuddan gayba geçiyor ve imkandan vucuba çıkıyoruz.


işte bu imana biz HİDAYET adı veririz.. yoksa bu inanç.. falanın falan görünür ve tanımlanır nesneye ya da kimseye inanması gibi değildir.. bu görünmeyene inanç değil görünene ilişkin güçlü bir bilgidir. Çoğu insanlar bunu karıştırırlar ben de ana kadar onlardandım.. ancak bu andan itibaren imanı ANLAMAM değişti. Allah’a iman ile başkalara olan imanı ayırıyorum bundan sonra.


İlm-el-yakin bir İMAN insanı hürafelerden korur.. imanın bu SAĞLAM girişi onun sigortasıdır.. batıl bir görünmeyene veya hürafe bir görünene de "inanmak"ta bir İN-AN-maktır.. ancak bu Allah’a imana yani iman-ı billah’a benzemez.


Hak bir görünmeyene (dava) ve hakikat bir görünene (delil) inanmak bir tür BİLGİ ve İLİM faliyetidir.. bu sav ve kanatını oluşturmak için; muhasebe ederek.. mukayese ederek.. muhakeme ederek.. murakabe ederek.. ve bütün gücünü kullanarak iman etmek samimi bir vetireyi ve ciddi bir vesilesi gerektirir.


Ancak böyle bir cehd olmadan KESİN bir doğruya ve SALT bir gerçeğe ve DEĞİŞMEZ bir bilgiye ve SÜREKLİ bir buyruğa bağlanmak da imandır.


Bunun Allah’a olması şart değildir. Başka nesneler için hak olarak değil batıl olarak kurulabilir. Tanımlandığı gibi olmadıkları halde güce.. paraya.. ilme.. yasaya.. yasağa.. dile.. dine.. emeğe.. hürriyete ve bir nesneye ya da kimseye veya işe karşı insan sonsuzu sevgi ve saygı taşıyabilir ve ona tapabilir. Hatta Tapılası KADIN ve kulluk edilesi ERKEK dediğimde yani kadın ve erkeğin birbirinde bittiğinde böyle inanç BENZERİ olaylar görülebilir.


Fakat MAKUL bir nazarla imkanın olanaklarını türeterek.. imkanda vucuba atlamak olağan bir bilme etkinliği değildir.


Olası.. olsalı.. olurlu.. üstünde OLMALI olana ve gerekli alana çıkmak yani lüzumu ve vucub bir inançtır. YÖNTEMBİLİMSEL ANALİZ ile böyle binlerce tablo yaparak zihni didik didik ettim.. yani vucuddan imkana.. imkandan vucuba ancak ömrümün sonlarına doğru çıkabildim.. elliden sonraya.. şimdi 65 yıl oldu.. olanak'lıyı gördüm ve gerekli'ye geçtim... Yoksa 25 yaşımda hidayeti bulmuştum.. yani solcu iken sağcı olmuştum.. 40 ından sonra da öncü olmuştum...


işte olanaklı olandan gerekli olana çıkmak bir AKIL gereği olduğu kadar bir KALB gerçeği olduğunu ve bunun adını YARATAN'ın kulun kalbine koyduğu bir nur ve ışık bulunduğunu anladığmızda.. (Taftazani tarifi) artık biz bundan ötesine yöneliriz; aynelyakin imana.. hakkalyakin imana…


Şimdi ben bu bilgi içeriğini OSMANZIYA başlığında verdim.. bazen böyle istisnalar oluyor.. kendimi alamıyorum.. biçimsel bilgi yerinde böyle içerikli bilgi verdiğim gibi.. insanbilim ve islambilim içeriği sunurken de yöntembilimsel sayfamda olması gereken biçimsel ve yöntembilimsel bilgiler de paylaşıyorum.



Düzenleyen osmanziya - 27-Mayıs-2017 Saat 01:27