Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya
Mesaj icon Konu: bu gün Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2604

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: bu gün
    Gönderim Zamanı: 19-Ocak-2020 Saat 23:15
Toplam 2.239 Mesaj, 1.400 Konu ve 5 Forum

Son Gönderilen; 15-Ocak-2020 Saat 00:08 yazan:
osmanziya


Toplam 122 Forum Üyesi
En Yeni Üyemiz Mine



Kullanıcı Toplam 41 Kullanıcı
Online, 40 Misafir ve 1 Üye
Üye Online: osmanziya
Bugün Forumu Ziyaret Eden Üyeler
Kullanıcı       osmanziya


Bu gün 19.01.2020 PAZAR günü 23.07 aldığım kayıtlar.








Analitik düzlemi BİLET haline getirdik ya.. artık ölsem de gam yemem ;) amel defteri gibi bir şey bu.. artık tüm yaptığımız önümüze dökülüyor.. her gün gece ve gündüzün aydınlığı ve karanlığı ile inip çıktığımız dalgalanma.. bir girdi çıktısı sonunda yaşam ağacımızın son meyvesi cenazemiz olduğunda yani GİRDİ sonunda ÇIKINTI yaptığında; önümüze dökülen bir "penis" boyu olacak.. siz ona kutu kutu pense de diyebilirsiniz.. elbiselerde pens alarak beli daraltıp daraltarak kalçaları ortaya çıkarmaya gerek kalmadı artık.. taytlar PRENS ve PRENSESLER iç in boşuna çalışmıyor…
Pensilvenya da adamın başımıza açtığı bu yareye nasıl çare bulacağız bilmiyorum.. ama ülke olarak kötülüklerden iyilikler.. dezavantajlardan avantajlar.. olumsuzlardan olumluluk çıkararak GÜÇLÜ kralın hırsını ve GÜÇSÜZ kölenin hasedini KONT-ROL altına alması gerekiyor.

Bir zayıf ve kavi mücadelesi olan kadını ve erkeği.. solu ve sağı.. sünniyi ve aleviyi.. türkü ve kürtü.. partiyi ve cemaati.. yani tüm iktidar ve muhalefet ile sermaya ve emeği bir araya getirecek BARIŞ'ı adım adım getirecek bir çare-i cerir-i çâr düşünmeliyiz.

İşte bu “mecra” nedir ? Bu bunalımı (buhran) beliti (bürhanı) ne olabilir.. ANALİTİK DÜZLEM.

Şimdi “Dil”imizin bu kökenine dönelim.. dili nasıl kötüye kullanıp dünyayı ve dini sonuçta İNSANI netice KENDİMİZİ bozduğumuzu AN-lamaktır.

Bu nedenle de hırsımızla ruhumuzu.. hasedimizle kalbimizi.. hevamızla nefsimizi.. hevesimizle aklımızı.. tahrim etmeyelim. Keza yalanımızla kimliğimizi.. yanlışımızla kişiliğimizi.. çirkinliğimizle bireyselliğimizi ve kötülükle başatlığımızı yıktığımızı UN-utmamaktır.

Huzur veren mutluluk ve kutlulukta umudumuzu yitirmemek.. Başarıya götüren erdem ve yetkinliğin başının utanmak ve edeb olduğunu bilmektir.


Sanal bir dünyada YBA tanıtmak için banal banal geçmiş on yedi yıl.. Oysa YBA in temeli ve mutfağı olan olan ANALİTİK DÜZLEMİ kullanan MONOPOLY adı verilen 1903 yılında ortaya çıkarılmış bir oyun gibi görünse de temeli Go ve Santranç oyunu gibi dört beş bin yıllık geçmişe dayanğıyor.. yani ANALİTİKLER'in kökenine..

analitik düzlem için sayfamda demişim ki:

"MONOPOLY oyunu 1903 bu hanım efendi tarafından bulunmuş.. zaten resimde anlaşıldığı gibi bunun kökeni satranç ve go oyununda.. zaten dünyada hangi yeni keşif varsa kesinkes bir evveli ve çekirdeği vardır.. YBA da tüm oyunların hatta geometrinin hata bilimin çalıştığı bir mutfağı kullanır ANALİTİK DÜZLEM.. ancak çoğu keşifler birbirinin üzerine eklenerek büyür, çoğalır, somutlaşır.. YBA ise tersine bir yol izler.. tüm eklenenleri kaldırarak temele daha temele gider.. işte bu yüzden kırk yıldır uğraştığım halde kimsenin ilgisini çekmediği gibi kimseye de anlatamadım.. sonunda ÖĞRETMEKTEN.. öğretmen ve öğretici olmaktan vaz geçtim.. kendim gibi öğrenicileri aramaya başladım.."



Aslında dünyayı dört kağıda yani parayı, oy pusulasını, diplomayı ve atama kağıdını yani BİLETLERİ yöneten yönetiyor:..

ve bilet ise bir TEZKERE oluyor... Büyük kentlerde okuyanlar olarak ve özellikle Ankara'da BİLET sözcüğünün kökenini merak ettim..


BİLET.. TÜRKÇEDE kullanılıyor. Arapça tezkere.. Farsça Bilit.. Latince tesssera... İngilizce ticket.. Almanca ticket.. Fransızca billet.. Rusca Bilet ve Portekizce Bilhete

Aslında bilet bir BELİT olarak onu BÜRHAN'ın karşılığı olarak kullandım.




Bu da biletçi.. ya da siz ora THE MATRIX deki gibi TRENCİ diyebilirsiniz..



Düzenleyen osmanziya - 20-Ocak-2020 Saat 01:12
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2604

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 20-Ocak-2020 Saat 10:54
Sabah şerifleriniz hayrolsun
“Benim acım birinin gülüşüne sebep olabilir. Ama benim gülüşüm asla birinin acısına sebep olmamalı...
Kendi için istediğini bir başkası için de isteyebilen yiğitlerdir ancak dünyayı yaşanılır kılan.
Sizinde.. aslinda bir aile yakınları, bir şirket ortakları ve bir parti üyeleri bir gaye, hedef ve menfeat peşinde olduklarından kendi istediklerini başkaları içinde istemiş olurlar.. Ancak bu ne kadar makul, meşru ve makbul olur, asıl mes'ele bu...
Oylesine ÖZGÜR bir dünya da yaşayabiliyoruz güçlü olanlar istediği kadar şiddet ya da şehvet gösterebiliyorlar.. medya o kadar pervasız olabiliyor ki dünyanın servet şöhret ve saltanatli en güçlü adamı görünen Trump a patates diyebiliyor ya da pipisi ortada bebek resmini yapabiliyor.. çünkü büyük bir çoğunluk olarak samimi ve ciddi değiliz.. amma benim ülkemde bir insan KAYBI olduğunda onu bulmak için bir ordu harekete geçiyor.. bu bir EMPATY belirtisidir..
KOMPLO TEORİLERİNE KARŞI..

Bazıları KOMPLO teorilerine vurgundur.. çünkü sorunun bir nedenini bulur ve onunla rahat eder.. suçu Tanrı’ya, kadere, küresel efendilere, millete, topluma ve ana babaya.. karıya, çocuğa atar.   Böyle KOMPLE bir açıklamak yapmak.. toptan kabul etmek.. toptan reddetmek.. bizim mayamızda var.. elbette TEKEL denilen bir olay var.. rekabetlerin amacı da bu TEKEL'e ulaşmak ve bir sektörü ve hatta tüm sektörleri ele geçirmek.. bu videoları yapan kimse de böyle bir tekel oluşturmak istiyor.. hem de tekelleşmeye karşı olduğunu söylediği halde.. çünkü her iş tekellik ve birlik ile açıklanmaz.. eğer tekelliği sevdirmek istiyorsan BİRLİK'ten dem vurursun.. eğer birliği sağlamak istiyorsan tekelleşmeye gidersin.. birlik.. birliktelik.. beraberlik.. komplelik.. kollektiflik.. komünlük.. komanditlik.. komprador olmak güzeldir de her güzel gibi onun da en azından bir KUSUR borcu vardır.. bu dil ortaklığından ve tekliğinden ya da din bütünlüğünden ve birliğinden kaynaklanın BİR durum sonucunda pek çok OLUMSUZ bir taaassub ve asabiyet .. menfi bir güce tapma ve güçten korkma.. negatif bir çıkara banma ve çanak yalama.. meyveler çıkar.. o milliyet ve o dinden.. o izmde ve o ideolojiden olmayanlara ZARAR verme.. nitekim ülkemizde bu olmadı mı Kemalisteler kendilerinden olmayanları ezmedi mi.. Ak partiler kendilerinden olmayanlar ezmiyorlar mı.. yarın feto iş başına gelse ak partilileri ezmeyecek mi.. yarın CHP kuvvetlense fetoları ve retoları ezmeyecek mi ?


Pek bu DÜNYA CEHENNEMİ nereye kadar gidecek.. dünyanın bir tür GÜÇLÜ kaviler (erkekler, patronlar.. din adamaları.. ilim adamları.. ezenler ya da çalıştıranlar) GÜÇSÜZ zayıflar (çalışanlar, ezenler, talebeler, cahiller, işçiler, kadınlar) İKİLEMESİ olduğunu söyleyerek SORUNU çözebilecek miyiz ?
Hayır!
Çünkü hiç kimse bu dünyada KÖLELİK VE KRALLIK düzenini saptamak ya da söylemekle kaldıramaz.. çünkü ya kölesine BAĞIMLI bir kraldır.. ya da kralına .BAĞLI bir köle.. çünkü bu çözülebilecek bir sorun değil asla çözülemez bir SORUNSAL..

Bu durumda yapılacak iş.. toptan kabul ile toptan reddi.. nerede kullanabileceğimizi bilmek.. işlerimizde dikkatli ve aykılı davranmak.. toplam kaliteyi yakalamaya çalışmakır.

Eşhas istihdamında ADALET (bir tür muvazene ve uyum) adaptasyonu ve eşya istimalinde İKTİSAT homostasisini (bir tür musavat ve eşitlik ve denge) esas ve temel ve prensip tutmak.

İşlerimiz yürütürken hürriyet-i ŞERYİYYE (ya da laiklik) ve meşveret-i MEŞRUA (ya da demokrasi) kurumları işletmektir.

Bütün bunlar nasıl sai ve halis olur; O'nun dışında hiç bir kimseyi ve nesneyi TANRI yerine koymamak.. bu zordur.. bundan daha zorunu söyleyeyim mi ? Kendinin gizli Tanrısallığının farkında olmak ve bundan korkuyla kaçınmak.. ancak bu şekilde HIRS VE HASED iletinin tutku ve kıskançlığından kurtulabilirsin.
Sonucun sebebten önce geldiği bir "durum" ile neticenin nedenden sonra geldiği bir "devim" arasında fark var.. sebeb ve netice.. öyle yalın bir ilişki değil.. baksanıza dil bile iki uç için altı sözcük, s-s, n-n, s-n, kullanmış.. zaten yüz yılın başında Viyana Çevresi de denilen Mantıkı Emprizm okulu ki bunların için B.Russel ve Wittgenstein de vardır.. nedensellik, amaçsallık, tanrı gibi konuları anlam-dışı saymış. O zamanda beri bilim, daha açık bir şekilde, nedenler (sebebler) üzerinde değil de faktörler üzerinde durur. Örneğin su kaynama neticesinin çeşitli faktörleri ( ki tabi bu arada BİLİM aktörleri yadsır ve konu dışına çıkarır çünkü onlar işe anlam ve amaç katarlar) bir atmosfer basıncı, bir özgür ağırlığı, 100 derecelik ısı.. ve sair ve bunlar bilebildiğimiz faktörler ve etmenlerdir.. belki başkaları da olabilir ancak bizim bu gün için bildiğimiz bu.. yarın parçacık fiziği derinleştikçe artacaktır. Termo dinamik yasalar izafiyet ve kuantum durumlarının alacağı yeni duruma göre değişecek ve çeşitlenecektir. Bunları yazdım ve konu dışına çıktım beni bağışlayınız.. bilgimi göstermek için değil.. bilgimizin EVRİM içinde geliştiğini göstermek ve sorunların sadece çözümünü bilimcilik (bilgi nedenselliğine) ve dincilik (inanç amaçsallığı) karmşıtlığına bağlamanın yanlışlığını göstermek amaciyledir.. ve özellikle zatı alinizin satıcı değil araştırıcı olduğunu bildiğim için.. hayırlı sabahlar bereketli gündüzler dilerim. Biz durumu (kaderi) unutmadan devim(irade) deki devinimi, eylemi, işlemi hesaba katarak daha yararlı ve verimli yaşıyoruz.

FİKİR tefekkürle elde edilen bir vehim ya da fehim.. ilim haline gelmesi için çok işlemler gerektiriyor.. hele bir irade olması ve bir karara dönüşmesi için daha çok çaba ve gayret... Rahmetli Ali UÇAR derdi ki tefekkür bir Şecere-i TUBA gibi.. tezekkür ise Firdevs-i A'ladır.
Önemli bir konuya temas etmişsiniz.. ancak dilim de tüy bitti.. bizler bin senedir (düşünme-tefekkür) yi yani felsefe ve hikmeti durdurduk ve üç yüz senedir (düşünce-fikir) i yani bilim ve hukuku dondurduk. İçtihat kapısını kapattık ve güya dini korumaya aldık.. İmam Gazali'nin akıl ve kalp gözü ayırımını anlayamadık.. buradan Pascal vasıtasıyla Kant'a geçen teorik akıl ve pratik akıl tefrikinin İmamı Nursi de mana-yı ismi ve mana-yı harfi inceliğine yaşantı ve davranışımızı geçiremedik.. esrar-ı şeriat olan rubububiyet ve ubudiyet dairelerini analiz edemedik.. velayet ve risalet vechelerini çözümleyemedik.. tüm bunlar bizim DÜŞÜNCE YAZILIMIMIZI yenilemektir.. M.Kemal ATATÜK bu ülkenin DONANIMINI değiştirdi.. İmamı Nursi ile açıkladığım gibi YAZILIMINI değiştirmiştir.. her ne kadar bu iki isim türk olmadıkları ve birbiriyle de mücadele ettikleri halde.. Ortak bir gayretle İrandan Yunanistana ve Iraktan İsraile kadar orta doğu halklarını.. meşveret-i meşrua (genişletilmiş demokrasi) ve hürriyeti şeriyye ( geliştirilmiş laiklik) Anadolu Cumhuriyetleri Birliğinde.. toplama yolunu açıktıkları göremedik.. bu ACİB iş elbette ortaya çıkmayınca anlaşılmazdı.. şimdi ortaya çıkıyor.. ancak temeli olan bu düşünce devrimi anlaşıldığında.. ki imamı Nursi bu konuda hurmeti riba aykırılığını "sen çalış ben yiyeyim" vicdansızlığı ile.. vucubu zekat ihlalini de "başkası açlıktan ölürse ölsün bana ne".. ile popülüze etmişti.. sonuçta bu gün geçerli olan İDEOLOJİ marksizmdir.. ancak kapitalizm onu geçti.. elimizde olan musevilik, isevilik ve muhammedilik eski dinleri ile son üç yüz yılda ortaya çıkan nasyonalizm, kapitalizm, sosyalizm yeni dinlerinin dersinden aldıklarımızı alarak bizler YENİ bir YOL.. tutacağız.. Ancak dördüncü Dördüncü Yol denilen yolda da bir hayır yok.. YBA gibi kendileri söylüyor kendileri dinliyorlar.. ancak YZ (yapay zeka) da gümbür gümbür geliyor.. bu durumda ortalık karışık.. onun için bu fakir dünyayı da bıraktı dini de.. dünyayı ve dini ve sonuçta İNSANI bozan dilin kötü ve kötüye kullanılmasına kafayı taktı.. sen insan olabilirsen.. ben insan olabilirsem.. o zaman BİZ oluruz, nâ sırrını kurarız.. geriye SALİH olmak kalır. Çünkü "Esselamü Aleynâ ve a'la ibadillahissalihîn" çare-i necattır.

Bazen aklın da bir eşik noktası olduğunu düşünürüm. O eşik aşıldığında akıllı ve mantıklı düşünme melekesini yitirir insan ve genellikle bunun farkında bile değildir...
{SuLuDeRe}
Teorik akıl mantıkla çalışır pratik akıl ise meşietle.. buna kabaca ilim ve irade ile de diyebiliriz.. bölen akıl bize seçenekler sunar ve biz bunlardan birini seçen akılla seçerken yani itibar ve ihdas ederken.. elbette farklı davranırız.. karada dikey olarak yürürken denizde yatay olarak yüzmeye başlarız.. yani alanlara göne yöntemler değişir.

İşte YBA in kırk yıl önce saptadığı birinci ilkesi bu: ALANLARA göre YÖNTEMLER değişir.. bu ilke daha önce "kıyas-ı maalfarik" ilkesi olarak bilinir.. bu ilke, farklı alanlarda aynı mukayese yapılmaz diyor.. ancak YBA alanların ne olduğunu ve fark etmenin ne olduğunu.. kıyas etmenin ne olduğunu muhakeme etmenin ne olduğunu YBA mutfağı olan ANALİTİK DÜZLEM ile daha kolay ve hızlı olarak yapıyor. (OZO)


Ögrendim ki değişim hep içerden başlıyor. Kimse kimseyi dışarıdan degiştiremiyor.
{SuLuDeRe}

Kimse kimseyi dışarıdan değiştiremez.. gücü yetiyorsa kendisine baksın.. DOĞRU.. ancak yine de BAŞKASININ nasihat ve ögütleri aşırı ve abartılı olmazsa etki edebilir.. çünkü insanın ürünü kadar onuru vardır ve üretmek için de değişmek zorundadır. [OZO]

Bir bilge, ne sorsan cevap verirmiş...
Onu çekemeyen biri demiş:
- Ona öyle bir soru soracağım ki kesinlikle bilemeyecek...
Ne soracağını soranlara açıklamış:
- "Elimde bir kelebek var, ölü mü diri mi" diye soracağım... Eğer diri derse, elimi sıkıp öldüreceğim, ölü derse de, elimi açıp bırakacağım uçup gidecek...
Sonra bilgenin yanına gitmiş ve sormuş:
- Elimdeki kelebek ölü mü diri mi?...
Bilge söylemiş;
- O SENİN ELİNDE


"Kader" için yalın bir yanıt.. ancak o elin, dil ve bel ile ilişkisi çok karmaşık.. atalarımız eline, beline ve diline sahip ol demişler.
Sevmenin ve sevilmenin bu kadar masum ve tatlı bir resimde somutlaştırılması ve paylaşılması.. beğenilmesi.. "SEV" denilen İLGİ'nin genişliğini ve derinliğini gösterir.. ancak sevgi BİLGİ ile kontrol edilmezse.. kontrolsuz güç güç değildir.. sözünü akla getiriyor.. aslında şehvet ve şefkat reklamla .. cesaret ve cesaset propagandayla .. kontrolsuz kendini göstermek ister.. ancak bunlara yasal ölçütler konulmuştur.. şimdi burada size ve başkalarına BİLGİ'yi sunarken kontrolden çıkıyorum.. sorudan fazla yanıt.. gereğinden fazla bilgi.. ne kadar "güzel" olursa olsun.. ÇİRKİN görünür.. aslında bilginin güzeli ve iyisi olmaz.. sağlamı olanı olmayanı olur.. sağlıklı bilgi hem gerçek hem doğru olmalıdır.. peki neyin güzeli ve iyisi olur ? Buyruğun!.. işte bu buyruk hem değerdir.. hem sevgidir.. hem saygıdır.. hem hoş görüdür.. hem onurdur.. o kadar çok yönü ve yanı var ki.. bilgiyi denetleyebiliyorum de sevgi söz konusu olunca bir okyanusun sahilinde gibiyim.. çünkü o tarakta fazla bezim olmadı  

IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2604

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 20-Ocak-2020 Saat 15:07

DİNAZORLAR

200-250 milyon yıl önce ortaya çıkan ve yaklaşık 66 milyon 38 bin önce ortadan kalkan DİNAZOR'lara şimdi r-TEKS diyorlar.. neden dinazor ve neden r-Teks dediklerini bilmiyorum ancak şu eski ve yerleşik kafalı ya da kafalara da DİNAZOR demelerine bayağı üzülüyordum.. çünkü sözcük DİN-a-ZOR yapısında.. dine girme arkadaş zordur gibi gizle anlamları çağrıştırıyordu.. aslında din zor değildir.. öyle olmasa herkesin dini olmazdı.. hatta din-siz sanılanların bile dinsizlik dini bulunur.

Aslında dil ve din insanın olmazsa olmazı KÜLTÜR denilen yapının bir parçası olarak DİN.. insanın tekrar eden.. sabit olan.. devam eden.. toptan kabul ve toptan reddeden.. hepleyen ya da hiçleyen bir parçası.. dikkat ederseniz böyle olmayan bir insanda yoktur.. ancak bunun farkında değildir.. kendini hep tecdid eden.. tahavvül eden.. tebeddül eden.. sanır ancak kazın aşağı öyle değildir.. şimdi buna ördek sendromu adı verdiler.. bilenler bilir.. bilmeyenlere ben söyleyeyim.. aslında ördekler suyun üstünde sakince ve hiç hareket etmeden kayıyor gibi görünselerde suyun altında ayakları bir geminin uskumrusu gibi gibi çalışmaktadır.. ya bu geminin ardında olup onu öne yiten çarkın adı başka bir şey olacaktı.. usturlap değil.. usture değil.. uskumru hiç değil ben uskumru dedim.. doğrusun bulursam yazarım.. siz biliyorsanız düzeltin...

Şimdi DİL ve DİN tekrir eden, sabit olan ve devam eden bir nesne.. ancak onu yenileyip tecdid eden, değiştirip tebdil ettiren ve vakit vakit sürdüren BİLİM ve HUKUK.. ancak bu anlaşılmadığı için BİLİMCİLİK ve DİNCİLİK yapanlar.. ortay özgün bir keşif ve özgü bir buluş ortaya koymadan bu işin felsefesini yapıyorlar benim gibi..

Sonuçta zarar görün çizgisini, istikametini ve doğrultusunu yitiren oluyor.

Ördek sendromu
SOSYAL MEDYADA ÖRDEK SENDROMU
Evli bir çift düşünün. Evden çıkıp sinemaya gidiyorlar. Adam karısına geç hazırlandığı için kızıyor. Asansörde tartışarak iniyorlar.
Yolda trafik sıkışıyor. Adam bir yandan kendisini sıkıştıran araçlara bağırıp çağırıyor, bir yandan da geç kalmalarına sebep olan karısına saydırıyor.
Park yeri bulamayıp bir on dakika da öyle dolanıyorlar ve tam bir sinir harbi yaşıyorlar. Film de hoşlarına gitmiyor. Çıkışta bu sefer kadın, kötü bir film seçtiği için eşini suçluyor. Tartışarak eve dönüyorlar.
Şimdi gelelim sosyal medyaya.
Siz bu çiftin arkadaşı olduğunuzu düşünün. Evinizde pijamalarla huzur içinde oturuyorsunuz. Bu arada Instagram’a arkadaşınızın fotoğrafı düşüyor. İki tane gülümseyen yüz, kucakta kocaman bir patlamış mısır paketi, arka planda filmin afişi.
Fotoğrafın altında şöyle yazıyor;
“Harika bir bahar akşamı, enfes bir film, patlamış mısır ve aşkım.”
Cümlenin sonunda bir de kalp var. Moraliniz bozuluyor. “Ben evde atletle oturuyorum. Millet nasıl da eğleniyor!” diye canınızı sıkıyorsunuz.
İşte sosyal medyanın illüzyonu bu. Herkes ucu bucağı olmayan bir podyumda ha bire poz veriyor. Seyirciler de bu büyük kıyaslama oyununa ha bire özeniyor.
Sosyal medyada mutlu gözükmek için harcanan çok büyük bir gayret var. Ama ekranda bu gayret gözükmüyor.
Stanford Üniversitesinde konuyla ilgili çalışmalar yapan araştırmacılar işte bu durumlar için bir kavram geliştirmişler; “Ördek Sendromu.”
Ördekler gölün üzerinde hiçbir çaba sarf etmiyormuş gibi, rahat ve dingin bir şekilde süzülürler. Gölün altında kalan ayakları bir makine gibi çalışır ama dışarıdan bakınca hiç belli olmaz.
Sosyal medyada suyun altında kalan kısımlar da ekranda gözükse, inanın kimse moralini falan bozmaz..
{Alıntı}
https://www.youtube.com/watch?v=F7w46QiUEP0&feature=push-sd&attr_tag=Z9mHdqwUltOrbgKl%3A6&fbclid=IwAR1TYpnZB6RfGXU4RHzdX_xo801aGVx1NWMrJvL3Xh26Q_V5JSMHKr6LIMA

ilk baharın büyülü aşkı…

18 yaşından küçüklere için SAKINCALIDIR diyecem.. lakin bu yaşın altındakiler erotik güzellikten fazla etkilenmezler.. üstündekiler için desem zaten dinlemeyeceklerdir.. ancak estetik güzellik bitkisel güzellik ve erotik güzellik hayvansal güzelliktir.. desem bu sefer de oldukça kaba kaçacaktır.. çünkü bitkisel güzellik ve hayvansal güzelliği de fark eden sonuçta İNSANDIR.. 4 dakikalık bu sunumda.. fazla bir SEKSİLİK ve aşırı bir EROTİKLİK bulunmuyor fakat yine de bazı Müslümanlar bunu doğru bulmayacaktır.. eskiden bende doğru bulmuyordum.. ancak bu yapımı sunanlar yapımlarının KURU BİTKİSEL ESTETİK sunularının fazla revaçta olmadıklarını görünce işe HAYVANSAL bir ıslaklık vermişlerdir.. sonuçta yaşam sudan yapılmıştır.. yaşamı gözleyen doğal gözlerde ve beyinlerde ISLAKTIR.. ancak zaman ıslak imzadan kuru ve elektronik imzaya doğru gittiğine göre.. yarın ISLAK olmayan SEKS de ortaya çıkacaktır.. nitekim rüyalarımızda seks de ıslak değildir.. az önce KUP KURU bir SON YOLCULUK paylaşımı yaptım ve bunun ardından bu IP ISLAK paylaşım geldi.. işte yaşam dediğimiz sonsuz hızla yürüyen SÜREÇ buz gibi donduran yeni bir SÜREÇ devam ediyor.. ölüm ve sonrası.. işte bu gelecek için yaşadığımız KARŞITLIKLARA yeni bir biçim vermek gerekiyor.. ruhun gördüğü estetik güzellik ile nefsin gördüğü erotik güzelliklere.. aklın bildiği BİLGİ ile kalbin sevgi SEVGİ arasında KURU ve YAŞ ilgiye.. eskiler dört özellik saptamışlar sert ve yumuşak ile islak ve kuru.. yani DERİ DUYARLIĞIMIZI.. ancak bu kapıya eklenen dört kapı ile beş duyumuz oluşmuş.. ancak tatma duyumuz nasıl sanayinin ve endüstrinin ve paketlenmiş gıdalar yardımıyla.. sadece tatlıyı ve tuzluyu arar hale gelmiş ve diğerlerine karşı körleşmiş.. çoğu insan sadece göz ve kulaklarıyla kalmış.. burunlarını.. dillerini ve derilerini unutmuştur.. benim gibi.. gözü ve kulağı ile kuru kuru yaşar hale gelmiştir.. işte bu duruma da benim tepkim olsun bu paylaşım..



[OZO) 20.01.2020 ÜÇYOL İZMİR 15.07

Düzenleyen osmanziya - 20-Ocak-2020 Saat 15:09
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk