Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din
Mesaj icon Konu: esma-i husna hakkında Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: esma-i husna hakkında
    Gönderim Zamanı: 07-Nisan-2020 Saat 09:16
ESMA-İ HÜSNA HAKKINDA DOSYALAR


20200407_091522_HUSNA.rar

Esma-i Hüsna deyince genelde TANRI'nın güzel isimleri akla gelir.. nitekim Tanrı bu güzel isimlerini; BESMELE (sıfat-ı rububiye).. İhlas suresi.. (sıfat-ı zatiye) ve pek çok surelerin ve ayetlerin sonlarında fezlekeler ve özetler halindeki İSİMLERLE.. (caiz ve vacib isimlerle)   her akşam ve sabah okuduğumuz Haşir süresinin sonundaki aşir.. AYETELKÜRSÜ..(sıfat-ı hayatiye) ile bildirmiştir.

Ancak bütün bunları anlamak için dil'i anlamak gerekiyor. Nasıl dünya üzerine dil indirilmişse dilin üzerine din bindirilmiştir. TENEZZÜL bu demektir.. Kur'anın nuzülü bu demektir.. din sadece nebinin RUSULU ve kitabın NUZULU demek değildir. ve bu iş nuzul eden kitab ve rusul eden nebilerle ile de bitmez.. kainatın okunması ve insanın yazılması da gerekir ki biz bunu beşeriyetin yapısından çıkan medeniyet ve medeniyetin kapısından çıkan İNSANİYET ile yani şu KİTABET ve bu KIRAAT ile yapmaya çalışıyor.. salih akıl, sahih nakil, salim lisan ve selim kalb ile ortaya bir DÖRTLÜ koymaya uğraşıyoruz.

LEYL suresu HÜSNA'yı anlatıyor.. Taha Suresinin 8.ci ayeti ve Haşir suresinin 24.ncü ayeti ESMA-İ HÜSNA'nın O'na ait olduğunu söylüyor. Daha başka yerlerde de vardır ben bilmiyorum.





ESMA-İ HÜSNA HAKKINDA


ESMA insan da..      İSİM kendin de.. EŞHAS da
HÜSNA evren de.. HARF başkasın da.. EŞYA da..

Ben İzmir’deyim.
“İzmir” burada..
“Ben” dahi buradayım..
Peki şu “da” nerede ?
Hiç bu “DA” denilen ismin 3.halini bir yerde gördünüz mü ?

1.Yalın hali.. özne hali..
2. “den” hali
3. “de”hali     
4. “e”hali
5. “i” hali.. nesne hali..

Fiilin nasıl zaman ve kipleri varsa İSMİN de mekan ve halleri vardır.. zaman ve mekan birbirine benzer ancak kipler ve haller benzemez. Bu yüzden zaten bir kelime türü olarak “ad” ve “eylem” birbirinden ayrılır.. ad statiktir eylem dinamik.. ad mekanda durur eylem zamanda yürür.. ad özne olur eylem yüklem olur.. ve hatta ad tümcesi ve eylem tümcesi de bu yüzden birbirinden ayrılır. AD tümcesi KATEGORİK olur Eylem tümcesi HİPOTETİK olur.. ad tümcesiyle söylenen kavramların içi boştur.. eylem tümcesiyle söylenen görülerin gözü kördür…

Bu anlattıklarım sizin gibi edebiyatçılara ve dilcilere sözü ve anlatımı anlatmak değildir.. Meramım hal ve kip gibi korelasyonların ve bağlantıların ad ve eylem gibi görülemeyeceğiz mekan ve zaman gibi gözlemlenemeyeceğidir.. biz dünyayı dil ile belirlerken ve dini dil ile tanımlarken 60 bin yıllık SESLİ ve 6 bin yıllık YAZILI bir dil tarihine ve din geçmişine dayanıyoruz.. bu kadar kompleks KONUYU ve spesifik ALANI ve sofistike KATMANI ve hakkında binlerce ve ciltlerle yazılmış mevzuatı size anlatamam elbette.. ancak   bunlar bir dil varlığı olarak senin içinde ve benim içimde vardır.. lakin biz bunları dışarıda VARMIŞ gibi biliriz ve fakat kesin kes VAR olduğunu söyleyemeyiz. onun için BEN’i görebilirsin.. İZMİR’i de görebilirsin.. fakat benim izmir İÇİN’de ya da DE’de olduğumu GÖREMEZSİN.. fakat ne kadar ŞAŞIRTICIDIR ki biz bunlarla şu gördüğünüz beşeriyeti, medeniyeti ve insaniyeti inşa etmeye çalışıyoruz.. işte bu O’nun varlığının bir kanıtından başka bir nesne ve kimse değildir.. zaten ayet O’nu unutursan kendini de unutacağını söylüyor ve sıkıntı da kendini unutmuş insanların varmış gibi bizi düzeltmeye kalkmalarından doğuyor.

İşte ESMA-İ HÜSNA dediğimiz de öyle bir konuya geliriz ki İSM-İ A’ZAM gayretin olmadıkça.. yani bulunduğun isimden ileriye gitmeye çalışmadıkça bu “isim” ve “esma” sana ve bana kapalı kalır.. ilmelyakine.. aynelyakine ve hakkalyakine ulaşmadıkça ve MİFTAH aramadıkça ve FATİHA’yı anlamadıkça kapalı kalmayı sürdürecektir. Miftah ve anahtar yoksa.. emanet ve nur dahi örtülü ve gizli kalacaktır.

Anlatmaya çalışırsan bu sefer susamamış TARİKATÇILAR ve konuşmaya çalıştıkça batan HAKİKATÇILAR gibi olursun. . bir türlü HAKKA varamazsın.. zaten susamayan tarikatçılardan birini (Hallacı Mansur) şeriat adına idam ettiler.. konuştukça batan hakikatçıların (Giordana Bruno) birini “dahi” idam ettiler. Onların derdi bu ikisini birbirine düşman ederek günlerini ve dünyalarını kurtarmaktır. Aslında her üçü de suçlu.. sorumlu.. yükümlü.. Allah azze ve celle hesabımızı ve hesabınızı kolay etsin. Amin.

Yazarken GÜZEL Türkçe’mizde “dahi” anlamında “da” ile “içinde” anlamındaki “da”yı birbirinden ayırmak için ilk anlamdaki “da” ayrı yazılır.. ikinci anlamdaki “da” birleşik yazılır. Nitekim bunu ikisini ayırt edemeyip ikisini birlikte yazan çoktur.. zaten ne “içinde” anlamı ne de “dâhi” farkedilmesi kolay olmayın bir NESNE ve KİMSE’dir. Hatta bizim ilk farkındalığımız olan eşya ve eşhası ayırmak.. var oluşu bozmamızın başlangıcıdır.. ancak İNSAN olmak için buna gerek vardı.. ve zaten fark etmek.. kadr etmek.. fehm etmek.. fıkh etmek.. fikr etmek.. gibi tahayyül.. tevehhüm.. tedebbür.. tederrüb.. tedekkür.. tederrük.. tezekkür ve daha pek çok ANLAMAKLAR içinde boğulup gideriz de çoğu zaman bunların hiç birini FARK edemeyiz.. ancak çoğu yazarın ve hocanın ağzında bir FARKINDALIKTIR sözü dolanıp gider.. “farkındalığıni” anlayan kendini âlim oldum sanneder ya da ârif bulundum zannedir.. ve “firak”ın içine düşer lakin FARK etmez.. keşke bir de kendimizi FARK edebilseydik…

“Zann” ya da “Zan” eş anlamlı iki sözcük.. bu bizim var sanmamız olduğunu gösterir aynen var saymamız olduğu gibi.. tüm bunlar hakkında konuşmak için İNSANBİLİM yapmak gerekir.. ancak bu çok yönlü ve yanlı konuyu günlük dilin düz yazısıyla anlatmaya kaldığımızda da ortaya felsefi EDEBİYAT veya dini VAAZ çıkar.. zaten ben bunları İNSANBİLİM sayfamda Mustafa BUĞUÇAM olarak ve İSLAMBİLİM sayfamda Dinnur YAŞAR olarak yapmaya çalışıyor ve bunları yaparken de YÖNTEMBİLİMİN reklamını ve propagandasını etmeye uğraşıyorum.

Ancak bunu tablolarla yaptığımdan yeteri ve gereği kadar da açık ve seçik sonuçta ANLAŞILIR olamıyorum.. fakat ne gam.. çünkü hedefim hazır bilgi ve buyruk veren hocalar.. görüş ve düşünce paylaşan yazarlık amacım yoktur. . sorun çözen çalışmalar için dili kullanmak ayrı.. sorunsalları ve sorusalları saptamak için dili kullanmak ayrıdır. Yazılarımda çoğu zaman sorular değil sorusallar sorunlar değil sorunsallar bulunur.. sorular yanıtlanır ve sorunlar çözülür ve fakat sorusallar asla cevaplanmaz ve sorunsallar asla halledilmiz.. işte bu ESMA-İ HÜSNA konusu da böyledir.. ancak insanların hocaların ve yazarların bu konuyu çözmüş gibi anlamaları ve anlatmaları ayrı bir olay.. ancak önemli olan insanın bunu kendinin ANLAMASI önemli ve değerli değil mi ?

Öyle ise çaresiz YBA öğreneceksiniz.. ve geleceğe bununla bir yol açacak.. sadece kendinize değil uygarlığa da bir katkınız bulunacak ve gelecekteki ARAYANLARI bir yardımız olacaktır..   zaten sonunda akıl.. mantık.. usul.. ARAYIŞ sizi oraya getirecektir.. elbette bu arada kalb.. vicdan.. insafı unutmasanız.. sanırım bu esma-i hüsna konusunu yapabildiğim kadar anlatabildim.. bundan sonrası.. yani şu görülmeyen “da”ları görebilmek sizlere kalıyor.
Son sözüm:
“Düşünenleri ARIYORUM çünkü arayanları DÜŞÜNÜYORUM.”
Bilgi ve sevgi ve saygı ile sağlıcakla kalınız…

Osmanziya    07.04.2020 İzmir Üçyol    




Düzenleyen osmanziya - 07-Nisan-2020 Saat 09:38
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 07-Nisan-2020 Saat 10:33


üç yıl önce bu tablonun paylaşımını yapmışım ve

"Adam ada da"

demişim..

bunu bugün bana face hatırlattı..
Evrende olayların ve zihinde düşüncelerin RASTGELE olmadığını gösteriyor bu TEVAFUK.. tesadüfün tevafuktan farkı nedir ?


TESADÜF.. SDF
TEVAFUK.. VFK

Muvaffak olmanın tersi MÜNAFIK olmak..
Mutabık olmanın terisi MUHALİF olmak..
Genelde iktidara muvaffak olamayanlara muhalif denir.

Öyle ise dört sözcüğü analitik düzlem gergefine koyalım:


TBK.................HLF


VFK.................NFK



Şimdi bu TESADÜF ile iki satıra bir daha ekliyoruz..

TBK.................HLF

SDF.................NZM

VFK.................NFK


İradi olarak TANZİM edilenle gayrı iradi olarak TASDİF edilen arasında "sadef "kışrı" ve dürr "lübbü" arasındaki fark gibi bir fark var.. SADEF kabuk demektir DÜRR ise inci.. şimdi burada iki çift daha bulduk.. bunu yakarıdaki sadefin içine yerleştirelim.




TBK.................HLF

Sadef……….Dürr

SDF.................FDS

Kışr……….Lübb

VFK.................NFK

Yöntembilimsel analizde bir sözcük ikinci kez geçmeyeceğinde NZM sözcüğünün SADEF sözcüğünün tersi olan FEDAS değişikeni ile değiştirdik. Ve Sadefe İKTİDAR diyorsak “Fedase” de İHTİYAR diyeceğiz..

İşte HALİFE-İ ARZ olan insan yer yüzündeki zulum ve ısrafa MUHALEFET görevini yerine getirmezse ve işlevini yapmaya muvaffak olamazsa MÜNAFIK oluyor.. yani beşer insan olmazsa ve insan beşer olmazsa ve bu olmaada muvaffak olmazsa işte onlara MÜNAFIK deniliyor..

Allah azze ve celle bizi ve sizi samimiyet ve ciddiyette muvaffak kılsın. Amin.




Osmanziya 07.04.3030 üçyol 10.33
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 09-Nisan-2020 Saat 03:11
Daha önceki yazımda “Esma-i Hüsna deyince genelde TANRI'nın güzel isimleri akla gelir.. nitekim Tanrı bu güzel isimlerini; BESMELE (sıfat-ı rububiye).. İhlas suresi.. (sıfat-ı zatiye) ve pek çok surelerin ve ayetlerin sonlarında fezlekeler ve özetler halindeki İSİMLERLE.. (caiz ve vacib isimlerle) her akşam ve sabah okuduğumuz Haşir süresinin sonundaki aşir.. AYETELKÜRSÜ..(sıfat-ı hayatiye) ile bildirmiştir.” Demişim.
Fakat burada HADİD suresininin ilk üç ayetindenbahsetmemişin.. İmamı Nursi Meyve Risalesi YEDİNCİ RİCA sonunda bu isimlerden bahsediyor vetüm tarikatların virdlerinde bu DÖRT ESMA bulunuyor.. YBA kökü ki bu dört esmadır. YBA de 4444 duasının bir meyvesidir. Şimdi bu dört isimden kısaca bahsetmezsen bu Esma-i Hüsna konusunu yarım kalacaktı.. hem YBA davama haksızlık olacaktı. Hem de buradan çıkardığım İLİM ve İRADE ile KUDRET ve RAHMET sıfatlarının kadrini bilmezlik olalcaktı


Düzenleyen osmanziya - 09-Nisan-2020 Saat 03:12
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk