Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din
Mesaj icon Konu: Imamı NURSÎ Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: Imamı NURSÎ
    Gönderim Zamanı: 09-Kasım-2021 Saat 18:20


İMAMI NURSÎ


Bir kısım insanlar KİŞİLER'le ilgilenir..
Bir kısım insanlar OLAYLAR'la ilgilenir..
Bir kısım insanlar OLGULAR'la ilgilenir
derler.. bir kısım insanlarda AD'larla ilgilenirler.


Malum kişilerdin bir adı vardı.. adlarında bir anlam ve anlatımları vardır.. işte dördüncü kısım olarak saydığım KİMSELER ne kişilerin adları ne de adların anlamlarıyla da değil.. “ad”larla ilgilenirler.

Bu dördüncü katmandakiler evvelki üç katmanın MUHTEVA ve İÇERİK olduğu mahiyetlerle ilgilenirler ki burada ismini saydığım iki Muhterem ve Ünlü KİŞİLER, bu DÖRDÜNCÜ kısımdan kimselerdir.


Fakat halk bunları bilmez.. bu kişilerden birine dost olduğu gibi öbürüne de düşman olabilir.. bu iki kimse de birbirine düşman fakat ahirette dost olabilirler.. bunu kimse bilemez.. “AD”'lar söz konusu olduğunda ne sağ söz konusu olur ne sol.. ne dişil söz konusu olur ne eril.. ne fikrin sureti söz konusu olur ne şekilin olgusu söz konusu olur. Ve ne de nesneler, kimseler ve “ar” (harf) lar

Sonuçta insan ESMA kainat HÜSNA olur.. bazılarıız ahseni takvimden ahseni amele giden bir çizgi çizerek.. çevreden merkeze doğru ilerleriz.. ileriye ve istikamete ve hidayete doğru giden bir yol alamıyorsak ya da çemberde sağdan sola ya da soldan sağa doğru giden bir kısır döngüde kalırız.. çünkü bir sağ ve sol yanları ileriye ya da geriye doğru yön haline getirmişizdir.. ki bu durum şimal, yemin ve sabık ehli olarak betimlenmiştir.


Dediklerimi büyük bir olasılıkla anlamamışsınızdır.. fakat yazıyı okuyunca biraz anlayacaksınız.. biliniz ki yazı kişiler ve olaylarla değil OLGULARLA ilgileniyor ve anladığınızda eleştiri.. anlamadığınız soru.. bekliyor.. çünkü bizler ancak fikir ve düşüncelerle ve olgularla ilişki kurduğumuzda daha sağlam ve sağlıklı sonuçlara ulaşabiliriz, diye düşünüyorum.



IMAMI NURSÎ
Bediüzzaman Said Nursî
Saidi Kurdî


Risalei Nur Külliyatı' (RNK) yazarı olan İMAMI NURSÎ, hasımlarınca Saidi Kürdî ya da dostlarınca Saidî Nursî ya da çağımızda Bediuazzaman Said Nursî olarak isimlendirilmiş olsa da Arap Dünyasında “İmam” ve otorite olarak tanınır.. zaten doğunun felsefesi olan dinin imamları ve otoriteleri olduğu gibi batının dini olan felsefesinin de yetkeleri ve imamları bulunur.


İmam.. yetke.. otorite.. ehli hibre.. ehli şuhud.. denilen UZMANLAR VE TANIKLAR.. uygarlık caddesinin okuyucuları ve dokuyucularıdır.. BATININ Aristoteles ve Rene Descartes ve Immanuel Kant.. DOĞUNUN İmamı Gazali.. Hazreti Mevlana.. İmamı Nursî benim için Orion’un ya da Akrep’in “ÜÇ Yıldız’lar gibidirler. Başkaları kendi yıldızlarını GÜNEŞ bilebilir.. ancak benim güneşlerim de bu yıldızlardır.. hepsi de KÜLTÜR için muhteşem ve muazzamdırlar.. Rabbin indindeki makamlarını ise bilmeyiz.. Rabbin enbiya ve asfiya gibi yıldızları olduğu gibi edhiya ve edliya olan dâhileri ve delileri de bulunur. Daha gök yüzündeki güneş ve yıldız farkını bilmeyen milyonlarca kişi bulunurken.. elbette bu KÜLTÜR YILDIZLARIN farkında olmayan binlerce aydın olabilir.. Siyaset ve san’at dünyasının tanınmışlarından OSCAR ödüllerini alan ünlüleri olduğu gibi bilim dünyasından da NOBEL ödüllerini alanlar da tanınmışlarda bulunur. Bilim ve felsefe ve din dünyasının kültür yıldızlarından Sezai KARAKOÇ üstadın vefatı nedeniyle daha önce yazdığım bu yazıyı yeniden gözden geçirdim. Rabbimiz gani gani rahmet ede.. makamı cennet ola. Amin.


Akil bir zihin için düşünen bin kişi düşünmeyen bir milyon kişiye bedelken.. benim içinde arayan on kişi de aramayan on bin kişiye bedeldir. Düşünen ve arayan ve bu yüzden kültür tarihini okuyan kimseler yukarıdaki ALTI Yıldız’ın farkında olur ve onların ışığından gökteki güneş gibi yararlanırlar.

İmamı Nursi, İsa aleyhisselam gibi 11 arkadaşıyla davasını.. ülkeye ve dünyaya kazıdı.. Keza Mustafa Kemal’de nebimiz Muhammed aleyhisselamın 11 sahabesi ile Din-i Mübin-i İslamı.. tarihe kazıdığı gibi TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ Değerli Arkadaşlarıyla dünyaya kazıdı.. önce bunu bir saptamak lazım.

Bu serüvenler tarih boyunca Yaratan'ın bütün nebilerinde ve velilerinde cereyan bir BAŞARI olaydır.. hatta dâhilerinde (edhiya) ve delilerinde (edliya) de bu tür muvaffakiyetlere cereyan eder.. başarana dâhi başaramayan deli denir.. feth edene KAHRAMAN.. fethi başaramayana HAİN adı verilir.

Uygarlık böyle ilerler.. bazen da acıklı olur.. kahramanları alkışlayarak çıkarırlar.. son kakışlayarak öldürürler.. Örneğin KADDAFİ.. MENDERES... Fakat ne olursa olsun uygarlığın yoluna bu TUĞLALAR konulur ya da bir ÇİVİLER çakılır.. bazen onlar sökülür yenisi takılır.. böylece bu hem okunulan hem dokunulan bu yol ilerler durur..

Kimisi İmamı Nursiye mehdi der.. kimi Mustafa Kemal'e süyfan der.. kimi Marksa deccal der.. kimi kurtarıcı görür.. yani büyük adamlar ve büyük insanlar konusunda tam tersine yargılar verilebilir ve değerler verilir.. Bana sorarsanız bu ülkenin yazılımını imamı Nursi.. donanımını da Mustafa Kemal değiştirdi.. her ikisiyle de bize yeni olanaklar ve yetenekler açıldı.. bize düşen bu KAYNAKLARI değerlendirerek yeni tuğlalar koymak ve yeni çiviler çakmak.. soruları yanıtlamak ve sorunları çözmek yolunda çabalamaktır.




RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI.. ne dir ?

İmamı Nursî, İmamı Gazali’den ve Hazreti Mevlana’dan   İmamı Rabbanî’den sonra gelen DOĞUNUN imamı kabul edilir. Nasıl Aristo.. Descartes.. Kant.. BATININ birbirinden sonra gelen otoriteleridir. Otoriteler ve yetkeler geçmiş birikimleri topla yapı geleceğe aktaran KÖŞE başlarıdır. Çünkü görüşleri ve yapıtlarıyla dil, din, kültür, bilgi ve düşünce tarihinde dini doğmaları ve bilimsel paradigmaları değiştirirler. Genelde aralarında iki yüz ile altı yüz yıl arası bir mesafe bulunur.
   
Allah azze ve celle ondan ebeden razi olsun, İMAMI NURSÎ yirminci yüzyılın başında İslam Dünyasında çağdaş bir temsilcisi olarak telif ettiği hem ilim ve hem kelam sahasında doğma ve paradigma değişimi yapan YENİLİKÇİ (müceddid) yapıtı olan Risale-i Nur Külliyatıyla USUL ve İMAN kalesinin muhafızı olmuştur. Fakat o daha çok iman ve Kur’an hizmetiyle tanınmıştır.

Semavi ve kitabı ve ilahi ve rasuli din-i mübini İslamiyetin kurucusu Hazreti Muhammed ‘den (Aleyhissalatü vessalam)z yaklaşık altı yüz (571-1111) sonra gelen IMAMI GAZALİ din-i mübini İslamın en parlak dört yüz senesinin sonunda parlayan bir yıldızdır. Onun akıl ve kalb gözü ayırımı Pascal Vasıtasıyla KANT’a ulaşmış Teorik (mantık ve ilim ve usul) ve Pratik (nutak ve irade ve ahlak) Aklın temeli atılmıştır.

İslamın ilk PARLAK dört yüz yılından sonra gelen KARANLIK bin yılda ortaya konunlar bilimde ve san’atta ve hikmette özgünlüğü bulunmayan tekarlardan ibarettir. Zaten tarihi deneyimler göstermiştir ki altı yüz sene içinde kültürler her fani eser gibi miadı doluyor ve yeni bir dil ve din ve kitab doğuyor.. yeni bir kültür yeni bir devlet ve yeni bir imparatorluk ortaya çıkıyor. Hz. İbrahim ve Hz. Musa ve Hz. İsa ve Hz. Muhammed aleyhissalatı vessalam’ların arasında da yaklaşık 600 senelik bir mesafe bulunuyor.

Nasıl ki İmamı Gazali Selçuklunun..
Mevlanâ ve Hacı Bektaşı veli Osmanlının..
ardındaki bir manevi bir güç ise İmamı Nursî yapıtı olan RNK çağdaş kültürün din (ahlak) ve felsefe (hikmet) kanatlarını birleştiren bir başlangıcın ışığı olacaktır.

Gelecekte küresel bir yapılanmada.. doğunun ve batının keşistiği Anadolu.. geçmişin ve geleceğin kavşaklaştığı Türkiye Cumhuriyeti.. dilin intikal ettiği bilimin.. dilin intikal ettiği hukukun.. hikmet ve ahlak meyvesini vermesine vesile olacak.. çevresindeki İran’dan Yunanistan’a.. Irak’tan İsrail’e.. uluslar ve devletler ile yerel gücünü ortaya koyacaktır. Yeter ki bu devletler küresel kültürün bir parçası olan halklarının ne dediğine kulak verilsin.





HANGİ İHTİYACI KARŞILIYOR ?
Acaba Risale-i Nur Külliyatı’nın   etkisi ve yaygınlığı hangi ihtiyacı karşılamasından doğuyor ?
Bunu bilmek gerekiyor!

Aksi halde siyasi olarak ya da ideolojik olarak yandaş olmanın ya da karşı çıkmanın ciddi bir kıymeti harbiyesi bulunmaz. Tek bir risalesini okumadan İmamı Nursî’ye karşı çıkanın.. bütün kitaplarını okuduğu halde onun ilim ve usul ve iman noktasında yaptığı yenilik ve değişim ve gelişimlerinden haberdar olmayan yandaşın.. onu yermesi ve övmesinin kişisel bir tatminden öte bir değeri bulunmaz.   

Avrupa’da   ilim yapmaya hazır yüz bin kelime kapasitelik bir üniversite mezunu çıkarırken ülkemizde on bin kelimelik bir kapasite ile birlikte sol ya da sağa angajeye olmuş bir zihin imal ediyoruz. Bir de buna benim gibi düşünecek ve konuşacak düzeyde yabancı bir dil bilmeyenlerin sağır aydınlığı işin içine katarsanız aydınımızın BİLİM ÜRÜTMEYEN hali ortaya çıkar. Kaç tane Nobel ödülü alan Müslüman Arap ya da Müslüman Türk çıkardık.. yoksa arap ve türk ve islam olduğumuz için mi ödül vermiyorlar.

Ne yazık ki ad ve ar anlamını birbirinden ayıran İmamı Nursî gibi akıl ve kalb gözünü fark eden İmamı Gazali dahi zamanında anlaşılmadı.. Bununla beraber Gazali’nin bu usul ve iman ayırımı Pascal Vasıtasıyla Kant’a ulaştığında (Ord. Prof. Hilmi Ziya ÜLKEN ifade ediyor) BİLGİ KURAMI’nın bânisi   İmmaniüel KANT, aklı tanrı yapan aydınlanmacıların ayaklarını yere değdirmişti…

Ancak her şey fani.. bir zamanlar İSLAM KÜLTÜRÜ çağdaş bilme temel olacak merdivenleri hazırlamışken şimdi başka kültürler ve coğrafyalar ve kuvvetler dünyanın yeteneklerini ve olanaklarının basamaklarını yükseltiyor ve bundan doğan gücü kullanıyor.

Bin yıl önce AKIL gözünün mana-yı harfi (ar anlamı) ve KALB gözünün mana-yı ismisini (ad anlamı) ayıran İslam Dünyası.. bu ayırımının gerektirdiği ad anlamı ile yapılan bilimsel araştırmayı ve düşünsel karşılaştırmalarını yaparken bunları bir yana bırakarak karanlığa gömüldü.. ne garib dir ki bunun nedenini imamı Gazali’ye bağlarlar.. yanlıştır. Bu olguyu şuna benzetebiliriz.. güneş ışığı bazı (genç) bitkileri yeşertip büyütürken bazı (yaşlı) bitkileri sarartıp çürütür.. İmamı Gazali ve İmamı Nursî’nin ışığı böyledir.. Eğer onların sözleri MANA-YI HARFİYLE Tanrı’nın kutsallığı ve ahiretin sonsuzluğu duyarlı olan KALB gözünüzü SÜREKLİ aydınlatırken AKIL gözünüz körlenmişse durum bu olacaktır, akıl gözünün uyarlı olduğu MANA-YI İSMİ karanlıkta kalacak   ve bilime ve kuvvete ve dünyaya karşı körleştirecektir. Yani sadece kalbiniz çalışacak aklınız işlemediğinden körleşecektir. Bunun tersi dahi gerçekleşir.. çoğu zaman insanlarda.. mana-yı ismiyle eşyaya ve eşhasa ilişkin aklı çalışır ve fakat mana-yı harfiye duyarlı kalbi KÖRLEŞİR.. dine.. imana.. yabancılaşır.. Yaratan’a.. Yaradan’a karşı çıkar.

Din ve ahlak insanlarda köklüdür.. aynı şekilde bilimin ve hikmetin de kökü bulunur. Maalesef insanların çoğu bu iki kökü birlikte götüremiyor. Sağcılar imanı esas alıyor.. usulü ve ilmi bırakıyor. Solcular usulü ve yöntemi ve metodu esas alıyor imanı ve ahlakı geri bırakıyor veya yadsıyor.. üstelik bunun farkında bile olmuyorlar. Bu bir VELL sırrıdır.. hem hakka hem halka dönebilmek ve bunu sürdürmek ve korumak bir sınava ve yarış konusu.. (fe vell vecheke) sırrıyle bir zihin ve şuur; doğuya (güneye) dönen yüzünü daha sonra   yüzü batıya döndürür.. batıya (Kuzeye) dönen yüzünü daha sonra doğuya döndürür. YBA bu yüz ve yön ve dönme sırrını, doğaçlamadan ayrılmazsanız, size öğretir.

RNK altı usul, üstü imandır. Bin yıllık imana ve islama yapılan itiraz ve eleştiri ve soruları yanıtlayan yönü onun İMAN hizmeti tarafıdır.. diğer temel düşünme ve öğrenme yol ve bilgilerini açıklayan yönü USUL hizmeti tarafıdır. Örneğin Daire-i iman ve itikad.. Daire-i imkan ve vucub.. Rububiyet ve ubudiyet daireleri.. risalet ve velayet vecheleri gibi din sırları, dil sırlarıdır…

RNK dört aşaması vardır.. yazıcılar, okuyucular, Yeni Asyacılar ve Zamancılar.. İlk önce hattı kur’an (Osmanlıcı) ile risalelerin yazılması aşamasıdır. Bu gün hala risaleleri Osmanlıcı yazan cemaat vardır. 1928 de başlayıp 1950 de yerleşen yanlışlıkla latin harfleri denilen küresel harflerin üniversite ve basın yoluyla yaygınlaşması karşısında Risaleler 1950 den sonra yeni yazıyla matbua da basılmaya başladı ve böylece okuyucular cemaati ortaya çıktı. Risaleler halk elinden aydınların eline geçtiğinde 1970’lerde Yeni Asya Gazetesi ortaya çıktı. Fahri iman ve Kur’an hizmet olarak halk dershanelerinde yapılan sivil çalışmalar Yeni Asya Gazete ile resmi düzeye çıktı.. Daha 1980 legal hizmet yurtları ortaya çıktı ve Zaman Gazetesi ile Yeni Asya arasında rekabet başladı.. 15 Temmuz Darbe Girişimiyle Zaman Gazetesi faaliyetleri illegal hale geldi.. İktidar zamanı kapattı Yeni Asya’ya dokunmadı.

Risalenin üç aşaması vardır.. Hakakik-i imaniyeyi neşir.. sünnet-i seniyyeyi ihya.. üçüncüsü ittihad-ı islam.. Buna paralel olarak İmamı Nursi’nin de üç evresi düşünülebilir.. 1910 da başlayan Eski Said.. 1928 de başlayan Yeni said.. 1950 den sonraki üçüncü Said. Bu gün Risale-i Nur Külliyatı kainatı, insanı ve kitabı okumanın ve onları dokumanın YENİ BİR YOL’unu açtığını ve bunun yeni bir YAZILIM olduğunu beni “deliler” sınıfına sokar. Ancak çağın paradigması söküldüğünde İmamı Nursî’ye düşmanları da “dâhi”
diyecektir.

Askeri savaşın yerine alan ekonomik savaşın ve ekonomik savaşın yerini alan BİLGİ YARIŞININ.. teknoloji ve ideoloji savaşının ortaya koyacağı KÜRESEL İKTİDAR nelere gebe.. bilmiyoruz. Bu gün için gördüğümüz.. ülkemizin küresel efendilere karşı çıkması.. ya da karşı çıkıyor görünmesidir.. Zaten güncel olarak gerçek ve görüntü arasını ayırmak mümkün değildir. Ancak gelecekte bu işe geçmiş kanıt olacaktır.   
   
Fakat iktidar garib bir olaydır.. yasa ve yasadışı olanı belirlemenin “ölçütü” oluverir. Eskiden İKTİDAR 200 ulusal devleti yöneten PARTİLERİN elinde idi.. pandemiden sonra 200 uluslar arası ŞİRKETLERİN eline geçti.. ve bu şirketlerin arkasındaki birisi de Suudiler olan 22 küresel ailelerin elindedir. Fakat bu arada ülkelerdeki etik ve etnik bölünmelerin.. dini ve milli kökenli Müslümanların, masonların ve Marksistlerin gelenekçi ve yenilikçi kesimlerin çatışmalarının dizayn edildiği bir manzara görünüyor. Kim kimin kuyusunu kazıyor bilemiyoruz. Sınırım artık rekabet KÜRESEL ve ulusal arasında değil küresel ile YEREL arasında..

ESKİ İlahi ve semavi ile kitabi ve rasuli dinlerin sahipleri dindarlar.. Museviler.. İseviler ve Muhammediler dünya sorunlarını çözebilselerdi YENİ nasyonal.. kapital ve sosyal dinler çıkmazdı.. Şimdi eskisi ve yenisi de işe yaramıyor.. daha yenisini aranıyor.

YBA davasına “Düşünenleri arıyorum çünkü arayanları düşünüyorum”. sloganıyla başladım. Çünkü düşünenlere ve arayanları önereceğim hızlı bir anlam sürücüsü ve kolay biri anlatım aygıtı var: Yöntem Bilimsel Analiz.

Analitik düzlemin görsel, mantıksal ve metodik kullanımı olan yeni bir dille.. din ve din birlikteliğinden oluşan kültürümüz.. şaha kalkacak.. fakat AT yok ki şaha kalksın.. ya da ŞAH yok ki atı bulsun.. ar (harf) yükü ve ad (isim) yolcusu yüklenen AT’ınızın farkına vardığınız da belki siz bir ŞAH olduğunuzun kadrini bileceksiniz. Kim bilir…
Osmanziya 10.11.2021 23:23 Sındırgı BALIKESİR
Sırrı İnsan: 23 DÜZELTME:16.11.2021



Düzenleyen osmanziya - 17-Kasım-2021 Saat 00:40
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 09-Kasım-2021 Saat 18:22

TANIRLIK

Bu sorunuzla ünlü KOCAKARI eleştirinizi hatırlattınız.. falan alim Yaratan’ın varlığının bin tane kanıtını getirmiş denilince, demek ki onun bin tane kuşkusu varmış, demiş.

Bizim mantığı kullanan günlük dile.. matematiği kullanan bilimsel dile ihtiyacımız olduğu gibi kuşkulu sorular soran FELSEFE ile kesin yanıtlar veren DİNE dahi gereksinimimiz vardır. Çünkü nefsimiz ve aklımız olduğu gibi kalbimiz ve ruhumuzda vardır.. her birinin gereksinimi de farklıdır.

Bilgi (İLİM) ve fikir arasında fark vardır.. inanç ve bilgi (İRFAN) arasında fark vardır.. çünkü ŞUHUD ve GAYB hakkında fark vardır.. NESNE (eşya) ve KİMSE (eşhas) arasında fark vardı.. kısaca isim (AD) ve harf (AR) arasında fark bulunur. Artık tüm bu “var”ları kaldır “olur” yap. Anlamadım deme.. var ve olur arasındaki far ki anladığınızda “imkan”ı da anlayacaksınız.. bunu elli yaşımda anladım.

Her şey gün ve şuhud gibi açık ve seçik olsa iman teklifine ne gerek var kı ?

İman ilmin kullanılmasından ziyade iradenin kullanılmasına ilişkindir. Mantık ve akıl.. işi seçeneklere ayırır ilim yapar.. Meşiet ve kalb ise o seçeneklerden birini seçer. Hatta seçeneklerin biri ağırlıklı olsa.. eşit olmazsa.. seçmenin bile anlamı kalmaz. Her iki seçenek eşit olacak ki seçme olayı gerçekleşsin. Teklif akla ve ilme kapı açar ve fakat iradeyi elinden almaz. Özellikle AÇIK geçici dünya ile KAPALI kalıcı ahireti.. EŞİT yapmış.. biz kalıcı olanı seçiyoruz, onlar geçici olanı seçiyorlar. Herkes elindeki ile memnunu ve mes’ut.. onların elinde açık ve fakat geçici ve hazır olan var.. bizim elimizde kapalı ve fakat kalıcı ve hazır olmayan var.. eşitliği fark ettiniz mi ? Fark edebilirseniz ne a’la.. edemiyorsanız.. sonsuzluğu ya da özgürlüğe dair umut ve korkularınız ağır basıyor.. ya özgürlüğü gerçek sonsuzluğu hayal görüyorsunuz.. ya da sonsuzluğu gerçek özgürlüğü hayal görüyorsunuz.. öyle ise sizin her şeyden önce HAYALİ ve GERÇEKLİĞİ ayırt edecek TANIRLIK kriterlerine gereksiniminiz var.   
İmanın gaybi oluşunda her gün okuduğumuz yatsı aşırı olan “Amenerrasülü bima ünzile ileyhi min rabbihim” ayeti dikkat çekiyor.. yani NEBİ iman etti diğer mü’minler gibi. Yani cennetten çıkap gelmedi.. dünyanın içinde doğdu bir anne ve babadan.. O da diğer insanlar gibi ilk VAHİY ile imanı ve yakini elde etti.. hatta onun bu çabası olan velayeti Rabbinin seçimiyle risalete inkilab etti.. kurbiyetin velayetini kullar kazanır ve kesbidir lakin rasullerin akrebiyete dönüşen risaletini Yüce Yaratan verir ve vehbidir.

Açık ve seçik bir bilgi değildir İMAN SAVI.. onu destekleyecek açık ve seçik bir İLİM KANITI bekler.. Biz bu sav ve kanıt arasında ilişki kurma ilmine TANIRLIK diyoruz.. bu tanırlıklarla insanlar tanrı tanır veya tanımaz olur.. birbirlerine karşı kanıtlarını getirirler.. özellikle dindarlar dini eleştiren dinsizler kanıt ister. Ateistler kendi davaları olan tanrı tanımazlığı kanıtlamaya çalışırken ortaya fününü çıkarmışlardır. (ilim ise fehmin fününü ile fıkhın hukuku belirir ve bu da isim ve kelime ile birleşerek ortaya çıkmış ve hale kesinlikle ortaya konulamamıştır.. insanlar bilimin ve hukukun temeli olan dilin ve dinin kökenini arıyorlar.)
Her ne kadar HUKUK için de sav-kanıt lüzumu varsa da felsefeciler birbirlerinin savlarını kanıtlamaya çalışırken ortaya şimdi bilim denilen FUNUN çıkmış. Yıllar içinde bu etkinliğin koşulları, kuralları, işlemleri ve işletimleri belirlenmiş ve böyle dil bilime.. din hukuka.. dönüşmüş ve her iki etkinlikte de savlarının sağlıklı (sahih) ve kanıtlarının sağlam (salih) olması esastır. Fıkıh HUKUK olmuş fehim BİLİM olmış.. bir fikir etkinliği olan İNSAN BİLİMLERİNDEKİ fıkıh (anlama) ve EVREN BİLİMLERİNDEKİ fehim (kavrama) disipliner hale gelmiştir. Bunun başlangıcını da İMAMI GAZALİ yapmış.. önce felsefenin bir malı olan MANTIK’i içerikleri çürütmeye çalışırken MANTIK BİÇİM’ini ortaya çıkarmış ve dil bilimleri ile birlikte mantık ilmi, tefsir ve fıkıh ve cedel ilminin temel aleti haline gelmiştir. Fakat ne yazık ki islam dünyası.. Hristiyan orta çağın kalıntısı olan bu mantık değil mantık içerikleri hapsolarak bilim yapamaz hale gelmişler.. Avrupa bu kıskaçtan kurtulmuş islam dünyası kurtulamamış.. Fakat bu sefer bu içeriklerle elde edilen bilim ve bilimin elde ettiği kuvvet.. hak ve hakikatın yolunu kapar hale gelmiş.. bu yüzden çağımızda çoğumuz.. boynumuzda kravatımız olsa da ya kulağı hakkı işitir gözü hakikata kör orta çağ kalıntısı.. ya da gözür şuhud görür.. kalbi gayba kapalı yeni çağ kalıntısıyız. TANIRLIK olayının kendisini unutup tanrı tanımazlık ya da tanrı tanırlıkla meşgul olarak bilimcilik ve dincilik yapıyoruz.. soruları yanıtlayan ve sorunları çözen din ve bilim üretmiyor ve türetmiyoruz.


İşimiz “yandaşlık” gücümüz “ezber”.. bir halde iktidarımızı korumaya çalışıyoruz. Bu ekonomik ve politik öyle.. çünkü kültürel olarak öyleyiz.. Çünkü İNSANLIĞINI UNUTAN Müslümanlık ve marksiszm totoliter sistemler ve otoriter rejimler haline gelirler.. aynı şekilde bu MASONLAR içinde geçerlidir. Çünkü fikir ve vicdan hürriyeti ile ifade ve teşebbüs serbestiyetini kurmak ve korumak ve sürdürmek gibi bir niyetleri bulunmaz.. çünkü ekonomik çıkarların ve politik yararların üzerine oturmuşlardır.. entelektüel derinlikleri de bulunmaz.

Eğer FİKİR ve fıkıh ve fehim ile bir ilgileri olsa idi.. İNANÇLARININ aslında yerleşmiş ve alışılmış ve sonuçta ÖĞRENİLMİŞ düşüncelerden ibaret olduğunu anlarlardı… Onun için hukuk ve bilim suresi BAKARA ve ALİ İMRAN suresi arasında ali imran suresinin ilk sayfasındaki METODOLOJİ muhkem ve muteşabihatı ayırır. Bu gün bile bu muhkemin ne olduğunu dair KESİN bir BİLGİ oluşmamış.. çünkü aramamış ve aramadıkları için bulamamışlardır. Bu yüzden ya ŞBH kökünden “şüphe”ye düşmüşler ya da ŞBH kökünden “teşbih”e batmışlar ve “müteşabih” arada kaynamış gitmiştir.

İnanç alanı ayrı bir platform.. namazda okuduğum ayetleri kendim yazmış gibi kesinlikle kuşku duymadan okurum ve feyiz ve bereket alırım. Bu bana Biiznillah hidayetin ve RNK verdiği bir sekinet ve ni’met ve ferasettir. En ateist felsefeden bile feyiz olarak okudum.. mantık ve usulü öğrendikten sonra imanım ve yakinim daha sarsılmaz ve sallanmaz hale geldi. Fakat ne yazık ki imanı elde edenlerin çoğunun gözleri Tanrı’nın kutsallığı ve ahiretin sonsuz’luğu ile kör oluyor. Tarikatcılar ise BİR öz tutturmuşlar bilim ve dünyayı ve kuvveti unutturmuşlar. Medeniyeti ve dili kötü ve kötüye kullanan.. bilimi ve dünyayı ve kuvveti ele geçiren kafirler bizi ezip geçiyorlar. Bu Müslümanlar ile münafıkları.. insanlar ve kafirleri.. birbirinden ayırt edemediğimizdendir. Ayırt ettiğinde bunu ilan etmek değil ona göre davranmamaktır. Zaten birin kafir ilan edersen o kafir değilse sen olursun. Birini münafık ilan ettiğinden o münafık değilse sen olursun. Yani çok tehlikeli bu ŞUHUD ve İLAN.. bu işleri.. imanı.. ihlası.. halası GAYBA bırakmak gerekiyor.

Dili ve dini kesinlikle POLİTİK MEVZU yapmamak gerekiyor. Müslüman Kafirler nasıl emeği ve özgürlüğü ekonomik ve politik çıkarlarını paratoner ve bayrak ediyorlarsa.. Müslüman münafıklarda dini ve dili ekonomik pastaları ve politik koltuklarına alet ve paravan yapıyorlar. Bu demek değildir ticareti ve siyaseti bırakalım.. bizim alış verişi ve işleri düzenleyecek işlere ve kişileri gereksinimiz elbette var.. ancak bu işlerin bayrağını İDEOLOJİ haline getirilmiş dini yada DİN haline getirilmiş felsefeleri.. savunanları değil proje, ekip ve başarı ortaya koymuş adaylara vermeliyiz. Sanırım bu işte ancak 50 sene sonra mümkün olur. Bu gün bu elli seneye HAZIRLAMAKTAN başka çaremiz bulunmuyor.

Görüyorsunuz.. iman ve re’y.. inanç ve oy.. iç içe.. ayen şuhud ve gayb iç içe.. ilim ve irade iş içe.. mantık ve meşiet iç içe.. olduğu gibi zaten iç içe olmayan hangi “iş” varki…

Özetle imanda “yakin” KURAMSAL olarak ve TANIRLIKLA değil amel ve emel ve ihlasla elde edilecek TANIKLIKLA elde edilir. Tasfiye ve tavsiye ve tasaffi ile kurbiyet arttıkça insan maksuduna muvaffak ve islam olur. Doğrusunu Allah bilir. Allah azze ve celle bu yolculukta yâr ve yardımcımız olsun. Amin.     

osmanziya 09.11.2021 Sındırgı-BALIKESİR
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 17-Kasım-2021 Saat 00:50

 ilk paylaşım:


OSMANZİYA PAYLAŞIMI


Risalei Nur Külliyatı' (RNK) yazarı olan İmamı Nursî Saidi Kürdî ya da Saidî Nursî ya da Bediuazzaman Said Nursî olarak isimlendirilmiş olsada Arap Dünyasında İmamı Nursî olarak tanınır.. Ancak doğunun felsefesi olan dinin imamları ve otoriteleri olduğu gibi batının dini olan felsefesinin de yetkeleri ve imamları bulunur.


İmam.. yetke.. otorite.. ehli hibre.. ehli şuhud.. denilen UZMANLAR VE TANIKLAR.. uygarlık caddesinin okuyucuları ve dokuyucularıdır.. BATININ Aristo ve Descarte ve Kant.. DOĞUNUN Gazali.. Mevlana.. Nursî benim için Orionun ya da Akrebin ÜÇ YILDIZI gibidir. Başkaları başkalarını GÜNEŞ bilebilir.. ancak benim güneşim bu yıldızlardır.. daha güneş ve yıldız farkını bilmeyen binlerce kişi bulunurken.. elbette bu yıldızların farkında olmayan yüzlerce aydın olabilir..


Akil bir zihin için düşünen bin kişi düşünmeyen bir milyon kişiye bedelken.. benim içinde arayan on kişi de aramayan on bin kişiye bedeldir. Düşünen ve arayan ve bu yüzden kültür tarihini okuyan kimseler yukarıdaki yıldızların farkında olur ve onların ışığından güneş gibi yararlanır.


DEĞİŞTİRİLMİŞ:
İmamı Nursi, İsa aleyhisselam gibi 11 arkadaşıyla davasını.. ülkeye ve dünyaya kazıdı.. Keza Mustafa Kemal’de nebimiz Muhammed aleyhisselamın 11 sahabesi ile din-i Mübin-i islamı.. tarihe kazıdığı gibi TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ Değerli Arkadaşlarıyla dünyaya kazıdı.. önce bunu bir saptamak lazım.

Bu serüvenler tarih boyunca Yaratan'ın bütün nebilerinde ve velilerinde cereyan bir BAŞARI olaydır.. hatta dâhilerinde ve delilerinde de bu tür muvaffakiyetlere cereyan eder.. başarana dahi başaramayan deli denir.. başarana KAHRAMAN.. başaramayana HAİN adı verilir.

Uygarlık böyle ilerler.. bazen da acıklı olur.. kahramanları alkışlayarak çıkarırlar.. son kakışlayarak öldürürler.. Örneğin KADDAFİ.. MENDERES... Fakat ne olursa olsun uygarlığın yoluna bu TUĞLALAR konulur ya da bir ÇİVİLER çakılır.. bazen onlar sökülür yenisi takılır.. böylece bu yol ilerler durur..

Kimisi İmamı Nursiye mehdi der.. kimi Mustafa Kemal'e süyfan der.. Marksa deccal der.. ya da tam tersine değerler verilir.. Bana sorarsanız bu ülkenin yazılımını imamı Nursi.. donanımını da Mustafa Kemal değiştirdi.. her ikisiyle de bize yeni olanaklar ve yetenekler açıldı.. bize düşen bu KAYNAKLARI değerlendirerek yeni tuğlalar koymak ve yeni çiviler çakmak...

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI.. ne dir ?

İmamı Nursî, İmamı Gazali’den ve Mevlana’dan ve İmamı Rabbanî’den sonra gelenen DOĞUNUN imamıdır.. nasıl Aristo.. Descartes.. Kant.. BATININ birbirinden sonra gelen otoriteleridir. Otoriteler ve yetkeler geçmiş toplar geleceğe aktaran KÖŞE BAŞLARIDIR. Çünkü dil, din, kültür, bilgi ve düşünce tarihinde dini doğmaları ve bilimsel paradigmaları değiştirirler. Genelde aralarında iki yüz ile altı yüz yıl arası bir mesafe bulunur.    
Allah azze ve celle ondan ebeden razi olsun, İMAMI NURSÎ yirminci yüzyılın başında İslam Dünyasında çağdaş bir temsilcisi olarak telif ettiği ilim ve kelam sahasında doğma ve paradigma değişimi yapan YENİLİKÇİ (müceddid) Risale-i Nur Külliyatıyla İLİM ve İMAN kalesinin muhafızı olmuştur.

Semavi ve kitabı ve ilahi ve rasuli din-i mübini İslamiyetin kurucusu Hazreti Muhammed ‘den (Aleyhissalatü vessalam)z yaklaşık altı yüz (571-1111) sonra gelen IMAMI GAZALİ din-i mübini İslamın en parlak dört yüz senesinin sonunda parlayan bir yıldızdır. Onun akıl ve kalb gözü ayırımı Pascal Vasıtasıyla KANT’a ulaşmış Teorik (mantık ve ilim ve usul) ve Pratik (nutak ve irade ve ahlak) Aklın temeli atılmıştır.

İslamın ilk PARLAK dört yüz yılından sonra gelen KARANLIK bin yıl; bilimde ve san’atta ve hikmette özgünlüğü olmayan tekarlardan ibarettir. Zaten tarihi deneyimler göstermiştir ki altı yüz sene içinde kültürler her fani eser gibi miadı doluyor ve yeni bir dil ve din.. yeni bir kültür yeni bir devlet ve yeni bir imparatorluk ortaya çıkıyor. Zaten HZ. İbrahim ve Hz. Musa ve Hz. İsa ve Hz. Muhammed aleyhissalatı vessalam’ların arasında da yaklaşık 600 senelik bir mesafe bulunuyor.

Nasıl ki İmamı Gazali Selçuklunun..
Mevlanâ ve Hacı Bektaşı veli Osmanlının..
ardındaki bir manevi bir güç ise İmamı Nursî yapıtı olan RNK çağdaş kültürün din (ahlak) ve felsefe (hikmet) kanatlarını birleştiren bir otoritenin ışığı olacaktır.

Gelecekte küresel bir yapılanmada.. doğunun ve batının keşistiği Anadolu.. geçmişin ve geleceğin kavşaklaştığı Türkiye Cumhuriyeti.. dilin intikal ettiği bilimin.. dilin intikal ettiği hukukun.. hikmet ve ahlak meyvesini vermesine vesile olacak.. çevresindeki İran’dan Yunanistan’a.. Irak’tan İsrail’e.. uluslar ve devletler ile yerel gücünü ortaya koyacaktır. Yeter ki bu devletler küresel kültürün bir parçası olan halklarının ne dediğine kulak verilsin.

Risale-i Nur’un etkisi ve yaygınlığı hangi ihtiyacı karşılamasından doğuyor ?
Bunu bilmek gerekiyor!

Aksi halde siyasi olarak ya da ideolojik olarak yandaş olmanın ya da karşı çıkmanın bir kıymeti harbiyesi bulunmaz. Tek bir risalesini okumadan İmamı Nursî’ye karşıtların.. bütün kitaplarını okuduğu halde onun ilim ve usul ve iman noktasında yaptığı yenilik ve değişim ve gelişimlerinden haberdar olmayan yandaşlarının.. yermesi ve övmesinin kişisel bir tatminden öte bir değeri bulunmaz.   

Avrupa ilim yapmaya hazır yüz bin kelime kapasitelik bir üniversite mezunu çıkarırken ülkemizde on bin kelimelik bir kapasite ile birlikte sol ya da sağa angajeye olmuş bir zihin imal ediyoruz. Bir de buna benim gibi düşünecek ve konuşacak düzeyde yabancı bir dil bilmeyenlerin sağır aydınlığı işin içine katarsanız aydınımızın BİLİM ÜRÜTMEYEN hali ortaya çıkar. Kaç tane Nobel ödülü alan Müslüman Arap ya da Müslüman Türk çıkardık.. yoksa arap ve türk ve islam olduğumuz için mi ödül vermiyorlar.

Ne yazık ki ad ve ar anlamını birbirinden ayıran İmamı Nursî gibi akıl ve kalb gözünü fark eden İmamı Gazali dahi zamanında anlaşılmadı.. Bununla beraber Gazali’nin bu usul ve iman ayırımı Pascal Vasıtasıyla Kant’a ulaştığında (Ord. Prof. Hilmi Ziya ÜLKEN ifade ediyor) BİLGİ KURAMI’nın KURUCUSU İmmaniüel KANT, aklı tanrı yapan aydınlanmacıların ayaklarını yere değdirmişti…

Ancak her şey fani.. bir zamanlar İSLAM KÜLTÜRÜ çağdaş bilme temel olacak merdivenleri hazırlamışken şimdi başka kültürler ve coğrafyalar ve kuvvetler dünyanın yeteneklerini ve olanaklarının basamaklarını yükseltiyor ve bundan doğan gücü kullanıyor.

Bin yıl önce AKIL gözünün mana-yı harfi (ar anlamı) ve KALB gözünün mana-yı ismisini (ad anlamı) ayıran İslam Dünyası.. bu ayırımının gerektirdiği ad anlamı ile yapılan bilimsel araştırmayı ve düşünsel karşılaştırmayı bir yana bırakarak karanlığa gömüldü.. ne garib dir ki bunun nedenini imamı Gazali’ye bağlarlar.. Bunu şuna benzetiriz.. güneş ışığı bazı bitkileri yeşertip büyütürken bazı bitkileri sarartıp çürütür.. İmamı Gazali ve İmamı Nursî’nin ışığı böyledir.. Eğer onların sözleri MANA-YI HARFİYLE Tanrı’nın kutsallığı ve ahiretin sonsuzluğu duyarlı olan KALB gözünüzü SÜREKLİ aydınlatırken AKIL gözünüz körlenmişse durum bu olacaktır, akıl gözünün uyarlı olduğu MANA-YI İSMİ karanlıkta kalacak   ve bilime ve kuvvete ve dünyaya karşı körleştirecektir. Yani sadece kalbiniz çalışacak aklınız işlemediğinden körleşecektir. Bunun tersi olur çoğu zaman insanlarda.. mana-yı ismiyle eşyaya ve eşhasa ilişkin aklı çalışır ve fakat mana-yı harfiye duyarlı kalbi KÖRLEŞİR.. dine.. imana.. Yaratan’a.. Yaradan’a karşı çıkar.

Din ve ahlak insanlarda köklüdür.. aynı şekilde bilimin ve hikmetin de kökü bulunur. Maalesef insanların çoğu bu iki kökü birlikte götüremiyor. Sağcılar imanı esas alıyor.. usulü ve ilmi bırakıyor. Solcular usulü ve yöntemi ve metodu esas alıyor imanı ve ahlakı geri bırakıyor veya yadsıyor.. üstelik bunun farkında bile değillerdir. Bu bir VELL sırrı.. hem hakka hem halka dönebilmek ve bunu sürdürmek ve korumak bir sınava ve yarış konusu.. (fe vell vecheke) sırrı doğuya (güneye) dönen yüzü batıya döndürür.. batıya (Kuzeye) dönen yüzü doğuya döndürür. YBA bunun sırrını size öğretir.

RNK altı usul, üstü imandır. Bin yıllık imana ve islama yapılan itiraz ve eleştiri ve soruları yanıtlayan yönü onun İMAN hizmeti tarafıdır.. diğer temel düşünme ve öğrenme yol ve bilgilerini açıklayan yönü USUL hizmeti tarafıdır. Örneğin Daire-i iman ve itikad.. Daire-i imkan ve vucub.. Rububiyet ve ubudiyet ciheti.. risalet ve velayet vechi..

RNK dört aşaması vardır.. yazıcılar, okuyucular, Yeni Asyacılar ve Zamancılar.. İlk önce hattı kur’an (Osmanlıcı) ile risalelerin yazılması aşamasıdır. Bu gün hala risaleleri Osmanlıcı yazan cemaat vardır. 1928 de başlayıp 1950 de yerleşen yanlışlıkla latin harfleri denilen küresel harflerin üniversite ve basın yoluyla yaygınlaşması karşısında Risaleler 1950 den sonra yeni yazıyla matbua da basılmaya başladı ve böylece okuyucular cemaati ortaya çıktı. Risaleler halk elinden aydınların eline geçtiğinde 1970’lerde Yeni Asya Gazetesi ortaya çıktı. İman ve Kur’an hizmeti dershanelerdeki sivil düzeyden Gazete ile resmi düzeye çıktı.. Daha 1980 legal hizmet yurtları çıktı ve Zaman Gazetesi ile Yeni Asya arasında rekabet başladı.. 15 Temmuz Darbe Girişimiyle Zaman Gazetesi faaliyetleri illegal hale geldi.

Risalenin üç aşaması vardır.. Hakakik-i imaniyeyi neşir.. sünnet-i seniyyeyi ihya.. üçüncüsü ittihad-ı islam..

İmamı Nursi’nin üç evresi vardır.. 1910 da başlayan Eski Said.. 1928 de başlayan Yeni said.. 1950 den sonraki üçüncü Said..

Askeri savaşın yerine alan ekonomik savaşın ve ekonomik savaşın yerini alan BİLGİ YARIŞININ.. teknoloji ve ideoloji savaşının ortaya koyacağı KÜRESEL İKTİDAR nelere gebe.. bilmiyoruz.
   
Fakat iktidar garib bir olaydır.. yasa ve yasadışı olanı belirleme işini yapar. Eskiden İKTİDAR 200 ulusal devleti yöneten PARTİLERİN elinde idi.. pandemiden sonra 200 uluslar arası ŞİRKETLERİN eline geçti.. ve bu şirketlerin arkasındaki birisi de Suudiler olan 22 küresel ailelerin elindedir. Fakat bu arada ülkelerdeki etik ve etnik bölünmelerin.. dini ve milli kökenli Müslümanların, masonların ve Marksistlerin gelenekçi ve yenilikçi kesimlerin çatışmalarının dizayn edildiği bir manzara görünüyor. Kim kimin kuyusunu kazıyor bilemiyoruz.

ESKİ İlahi ve semavi ile kitabi ve rasuli dinlerin sahipleri dindarlar.. Museviler.. İseviler ve Muhammediler dünya sorunlarını çözebilselerdi YENİ nasyonal.. kapital ve sosyal dinler çıkmazdı.. Şimdi eskisi ve yenisi de işe yaramıyor.. daha yenisini arıyorlar.

Bende diyorum ki; Düşünenleri arıyorum çünkü arayanları düşünüyorum. Çünkü onlara önereceğim hızlı bir anlam sürücüsü ve kolay biri anlatım aygıtı var: Yöntem Bilimsel Analiz. Bu yeni bir dildir.. din ve din birlikteliğinden oluşan kültürünüz.. bu yeni dille şaha kalkacak.. fakat AT yok ki şaha kalksın.. ya da ŞAH yok ki atı bulsun.. ar (harf) yükü ve ad (isim) yolcusu yüklenen AT’ınızın farkına vardığınız da belki siz bir ŞAH olduğunuzun kadrini bileceksiniz. Kim bilir…
Osmanziya 10.11.2021 23:23 Sındırgı BALIKESİR
Sırrı İnsan: 23








MUSTAFA BUĞUÇAM PAYLAŞIMI


Bu ülkenin donanımını değiştirin Mustafa Kemal ATATÜRK.. bu ulusun yazılımını değiştiren İmamı Nursî.. Türkiye Cumhuriyetinin YENİ BİR VAR OLUŞUNU sağladılar.. SİYASAL olarak her ne kadar MİLLET ve CUMHUR ittifakı olarak siyasal olarak kutuplaşmış ise de bunun bir kıymet-i harbiyesinin olmadığını şununla anlarsınız.. Amerikanın solu olan Cumhuriyetçi Trump ile Türkiyenin sağı olan Başkan ERDOĞAN sıkı fıkı iken .. Amerikanın sağı olan Demokrat Biden'ın yıldızları neden uyuşmuyor ?

Demek ki siyasî ve partisel ayırım olan SAĞ'ın ve SOL'un ciddiyeti bulunmuyor. Eksen küresel ve ulusal çıkarlar arasında oluşuyor.. Eksen 200 ulusal partiler arasında değil.. eksen 200 uluslar arası şirketler arasında.. eksen iki yüz uluslar arası şirketlerin sahipleri olan 22 aile arasında.. demek ki KÜLTÜREL KÜLTLER'in.. yani MMM'lerin müslümanların.. masonların ve marksistlerin hiç bir ekonomik ve politik belirleyiciliği kalmadı.. bir süre sonra WWW de 22 ailenin etkisini nerede ise sıfıra indirecek.. geriye na kalacak biliyor musunuz ? İŞ..

Aristo'un metafizik dört sebebinin EPİSTEMİK yansıması olan BİLİMİN özdeşlik ve nedenselliğe bağlı GÜCÜ ile HUKUKUN özgürlük ve amaçsalllığa bağlı GÜRÜ.. arasında İŞ.. arasında dönecek..

Ve bizim en büyük işimiz ise ÇİŞİMİZ.. rahmetle Peder önce sıçacak yer derdi.. oysa ben büyük işimiz GÜVENLİK.. güvenli bir yer yoksa çişinizi bile edemezsiniz... aş, eş, ev, av fonsiyon çemberlerimiz olarak Ueksküll tarafından sayılmış en önemlisinin de güvenlik olduğu söylenmiştir.. belki çiş'i aşın bir uzantısı olarak görmüş olabilir.. ünlü biyologun ÇEVRE kuramında;   besin.. ortam.. eş ve düşman olarak saydığı bu dörtlünün farkında bile olmayan garip ve acib bir mahluk durumuna düşmüşüz...

Fakat bu gün bunlar para.. diplama.. atama ve oy KAĞITLARI olarak ikincil bir perdenin ardına düşmüşse de üçüncü bir perde olarak The Matrix'de tasarlandığı gibi BİLGİ İŞLEM'in bir girdi çıktısı olan PİL'e ve ondaki GÜÇ olarak gören önlerine sed ve arkaların sed çekilen insanlar ve makineler.. insan ve makina eklenen ya da yüklenen karışımı hibridler.. cin ve beşerden sonra gele bu üçüncü tür yaşam formları.. yakıtı zerre ve hücre olan ateşe hazırlanıyor.. olabilirler.. sebeb ? bir-rab'ın hür-ruh projesini yani İNSAN'I gerçekleştirmemiş olmaları   ve İSLAM'ı sağlamamı bulunmalıdır.

Dediklerimin ANLAŞILIR olduğunu sanıyorum.. ancak Doğrusunu Allah Bilir.. anlayamamış olanlarda olacaktır.. çünkü anlam.. anlama ve anlatım kolay değildir.
Bilgi, saygı, sevgi ve sağlıcakla kalınız.

Osmanziya 11.11.0221 00:15 Sındırgı BALIKESİR.     

IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk