Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

she be he

Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: Diğer
Forum Adı: Din
Forum Tanımlaması: Diğer Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2763
Tarih: 26-Haziran-2025 Saat 10:30
Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com


Konu: she be he
Mesajı Yazan: osmanziya
Konu: she be he
Mesaj Tarihi: 19-Haziran-2025 Saat 20:17
Sibel Atasoy dedi:

Gerçeklik Aynasında 1.
Evrenin yapısını anlamaya çalışan pek çok teori arasında, “ayna evren modeli” dikkat çekici bir yer tutar. Bu modele göre bizim evrenimizin bir tür yansıması olan başka bir evren daha vardır. Bu yansıma evren, tıpkı bir aynadaki görüntü gibi, fiziksel yasaların ters işlediği bir sistem olabilir. Zaman bu evrende geriye doğru akıyor olabilir, parçacıklar bizim evrenimizdeki karşılıklarına göre ters özellikler taşıyor olabilir. Bu model, özellikle karanlık madde gibi açıklanamayan bazı fenomenleri anlamak için öne sürülmüştür.
Ama bu noktada temel bir soruyla karşılaşıyoruz: Zaman var mı ki tersine ya da düzine aksın?
Zamanın varlığı konusu bilim, felsefe ve spiritüel bakış açılarında farklı şekillerde ele alınır. Fizikte zaman, Einstein’ın görelilik kuramıyla uzayla birlikte “uzay-zaman” adını alan dört boyutlu bir yapının bir parçası olarak kabul edilir. Ancak daha yakından bakıldığında zaman, sadece değişimin bir ölçüsü gibi görünmeye başlar. Eğer hiçbir şey değişmiyorsa, zamanın geçtiğini fark etmemiz mümkün olmaz.
Termodinamiğin ikinci yasası bize zamanın yönünü entropiyle — yani düzensizlikle — tanımlar. Entropi her zaman artar ve bu artış bize zamanın hep ileri aktığı izlenimini verir.
Ancak kuantum fiziği, zaman konusunda daha esnek bir tablo sunar. Kuantum denklemleri, zamanın yönünü önemsemez; teorik olarak ileriye ya da geriye çalışabilirler. Bu durumda zaman, deneyimle ve gözlemle bağlantılı bir hal alır. Buradan hareketle, bazı düşünürler ve spiritüel gelenekler, zamanın bir yanılsama, zihinsel bir kurgu olduğunu öne sürer. Gerçekte yalnızca “şimdi” vardır; geçmiş ve gelecek, sadece zihinsel imgelerden ibarettir.
Kuantum fiziğinin Kopenhag yorumuna göre, bir sistem gözlemlenene kadar olasılık durumlarında kalır. Gözlem anında sistem bir hale “çöker” ve gerçeklik belirir. Bu durumda gözlemcinin rolü çok büyüktür. Her birey, kendi gözlemiyle bir gerçeklik inşa eder. Dünyada sekiz milyar insan varsa, sekiz milyar farklı gerçeklik deneyimi de vardır. Gerçeklik, bu bireysel gözlemlerin iç içe geçmesinden oluşur.
#aynaevren #kuantum #gözlemci #gerçeklik

Ancak burada bir soru daha ortaya çıkar: Sadece insanlar mı gerçeklik yaratır? Hayvanlar da bir sistemin çökmesine neden olabilir mi?
Modern bilim, birçok hayvanın bilinçli deneyimlere sahip olduğunu göstermektedir. Bazı hayvanlar problem çözer, duygusal bağlar kurar, geçmiş deneyimleri hatırlar. Bu durumda, onların da bir tür “gözlemci” olduğu düşünülebilir. Hayvanlar kendi bilinç düzeylerinde bakış attıklarında, gerçeklik onların dünyasında da bir şekilde çöker. Her canlı, kendine özgü bir gerçeklik üretir. O halde gerçeklik, sadece insana özgü değil; tüm canlılara açık bir yapıdır.
Sonuçta, evren dediğimiz şey sadece dışarıdan var olan bir yapı değil, gözleyen bilinçlerin dokunuşuyla şekillenen bir alan olabilir. Ve belki de her bakış, her niyet, her fark ediş, evrenin dokusuna yeni bir titreşim ekler.
İlginç bir deyişle söylemek gerekirse:
Her canlının bakışı evrenin bir “farklı versiyonunu” ortaya çıkarır.
Ve bu bakışlar bir araya geldiğinde oluşan büyük örgü, kolektif varoluşumuzun kumaşıdır.
Sibel ATASOY










Az önce başka bir yere BENZETME yani ŞBH ile fakat TEŞBİH eleştiri yaptım.. burada da ŞBH'in karşı tarafındaki ŞÜPHE'nin eleştirisini yapmak isterim. Ancak önce "teşbih" eleştirimi burada belirtmeliyim. Dedim ki. " "Benzetme en çok kullandığımız ve fakat en çok yanıldığımız bilgi aleti" Osmanziya Gerçekten bilinenlerden bilinmeyenlere giden karşılaştırmalarımızın esası teşbih ve temsildir.   Beyni cevize benzetirler.. beynin ihtiyacını göstermek için.. örneğin insanı tanrıya.. tanrıyı insana benzetirler.. nefsini bilen rabbini.. rabbini bilen nefsini bilir.. gibi hatta ta felsefenin başlangıcından beri Protogoras insan her şeyin ölçüsüdür.. dediğini unutmayalım. Zaten elimizde başka bir mihenk ve mikyasda bulunmuyor. Hatta felsefe dinin antropomorfizm (insan biçimcilik) ile suçlar ve fakat kendisi antroposentrik (insan merkezci) olmaktan kurtulamaz. Diğer taraftan bu da, gerçekten, bilimin ve özellikle dinin istediği birliğe da sağlar. Ancak imamı Nursî'nin afaki tefekkürün kesrete götürdüğü ve enfüsü tefekkürün vahdete getirdiği yolunda uyarısını nazara alarak bu ikisini dengeli kullanmakta yarar bulunuyor. Benzetelim.. TEMSİL ile karşılayalım.. TEŞBİH ile karşılaştıralım.. lakin bizim ben ve ze den başka bilgimiz bulunmadığını göz ardı etmeyelim. Saygılarımla Mustafa Buğuçam yontembilim.com dedim.. bu ŞBH nin ŞÜBHE kanadı.. teşbih yapılamadığında ortaya çıkan durumdur yani KUŞKU.. her şey tek tek kalıyor ve birleştiremiyorsan sıkıntı duyarsın. Bir yüz ya da yaprak.. hem bir birinin mislidir.. hem bir birinin gayrıdır.. hem birbirinin aynıdır.. ben bunu çizgide MSL ortaya koyarak çözerim YBA ile. Şimdi bu type'in hem proto type   hem stylo type olmasıdır. Burada hangisi asıl alırsan diğeri gölgede kalır ve evreni izah etmek için bir referans noktası bulmalısın ve başlangıç adım atmalısın.. ancak böylece evrende asimetrinin bulunmadığını söyleyebilirsin.. bununla beraber spinlerin neden sola ya da sağa dönük olduğunu açıklayamazsın. Kısaca afak sevimli yenilikleriyle insanı dağıtıcaktır.. fakat enfüs yinelenen değişmezliği ile ayağını basacağın bir ocağı da sunacaktır. İşte bu ocakta eşimizle yanmak ateşe dayanılabilir hale getirir. Kuşku.. keşke.. küskü.. kızgı tüm karanlıklar dışarıda kalsın senin aydınlığın bana yeter diyebiliriz o zaman.

Aslında biz bunu daha önce de ay üstü uzayın determine izafiyet kuramı ile BİRLİK.. atom altı uzayın istaistik kuantum kuramı ile açıklanarak dinin birlik ve teklik tecellerini anlattığın söylemiştik. Böylece biri kader biri irade açıklaması olmuştu.


Sağlıcakla kalınız. Osmanziya      








Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 19-Haziran-2025 Saat 21:28
umut umut Kardeşim yazdı:


"Polis imdat diyorsun şirk olmuyor da, Abdulkadir medet dersen nasıl şirk oluyor?" diyorsun.
Bre gafil!
Sen gerçekten bu ikisinin farkını bilmiyor musun?
Polis yaşıyor, görevi belli, imdat çağrısı dünyevi bir müdahale talebi. Ama sen ne yapıyorsun?
Yıllar önce vefat etmiş bir kuldan "evet, sadece bir kuldan" medet umuyorsun. Gökten uçup gelecek, görünmez zincirle düşmanını bağlayacak, seni kurtaracak öyle mi?
Allah aşkına, bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Kuran ortada, ayet apaçık:
Neml Suresi 62. ayet adeta tokat gibi çarpar:
“Yahut kimdir darda kalana, dua ettiği vakit icabet eden; kim kaldırır sıkıntıyı? Ve sizi yeryüzünde halifeler yapan kimdir? Allah ile beraber başka bir ilah mı var? Ne kadar da az düşünüyorsunuz!”
Az düşünüyorsunuz evet.
Allah’tan başkasından beklenen her görünmeyen yardım, ister "veli" de, ister "gavs" de, ister "kutup" de; eğer Allah'ın yapacağı bir şeyi onlara atfediyorsan, sen şirk çukurunun tam ortasındasın.
Unutma, Allah yetmez demek şirktir.
Allah duyar ama o da duyar diyorsan, şirk içindesin.
Yetiş ya Abdulkadir demekle, bir putun önünde yardım dilenmek arasında ne fark var?
Tevhid, Allah’ı tek bilmektir.
Yardımı sadece O’ndan istemektir.
“Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden yardım dileriz.” (Fatiha, 5) derken ne anlıyorsun sen?
Yıllardır bu milletin zihnine, "keramet gösteren adamlar", "uçan dervişler", "ışınlanan evliyalar" hikâyeleriyle Allah’tan başkasına yönelmeyi normalleştirdiniz.
Şimdi şirk içindesiniz ama bunu "sevap" zannediyorsunuz.
Allah yardımcınız olsun. Ama siz, önce Allah’ı gerçekten tanıyın da, kimin yardım edeceğini öğrenin.








dedim ki:

Duruma müdahale etsem mi etmesem mi yarı karışsam mı karışmasam mi tereddüdde kaldım.. Değerli Kardeşimin görüşümü istemesi üzerine açıklama zorunda hissettim kendimi.. Yaratan ayetlerinde diyor ki gökten su indirdim onunla yerde bitkiler çıkardım. Yani Yaratan'ın yaratılıştan bahsetmesi gibi bizde işlerimizde bu yaratılan aracıları söz konusu edebiliriz ve bu nesnelerden yararlanırız ve bu kimselerin yardımını isteyebiliriz. Ancak onlardan kulluğumuzun gelişme aşamaları ve zaman süreci içinde vaz geçebiliriz. Örneğin zirve noktaya geldiğimiz debb ibrahim aleyhisselam gibi çeşitli varlıkların ateşi söndürme yardımlarını reddebiliriz. Mesala Yunus aleyhisselam gibi.. Eyyub aleyhisiselam gibi.. ancak bu tür TEVHİD kahramanlıklarını benim gibi sıradan insanlardan ve müslümanlardan beklemek doğru değildir. Aslında ahiret ve hidayet için Rabbime dua ederim. Dünya işlerimi kendi gücümle verildiği kadar yaparım ve başarılı olmak istiyorsam mutlaka diğer insanların ekibin yardımını almalıyım.. hatta "şirket"ler kurmalıyım.. ŞİRKET kurmak şirk mi ? Amma bir müslüman ki dünya ile heç bi işi kalmamış.. hep ahiret için uğraşıyorsa bu kendi seçimidir.. bu adam da tabibin ve polisin yardımını istiyor diye kimseyi şirkle suçlamasın. Son sözüm; kimin imanı ve ıhlası olduğu bilemediğimiz gibi aslında.. açık ve seçik itiraf etmediği sürece.. kimin küfrünün kimin şirkinin bulunduğunu bilemeyiz. Çünkü bu bir dış amel ve aktüel bir faaliyet değil.. iç ve intim sfere ilişkin virtüel bir zihniyettir.

osmanziya yontembilim.com



umut umud Kardeşim dedi ki:

Araya hiç kimse girmesin.
Rabbimiz Kur’an’da “Biz insana şah damarından daha yakınız” buyuruyor. O halde niçin kuldan yaratıcıya giderken bir başkasını araya sokalım? Allah’a ulaşmak için hiçbir aracıya gerek yoktur. O zaten bizi işitiyor, görüyor, biliyor. Kalbimizden geçeni dahi biliyor.
Gökten su indiren O'dur. Toprağı bitiren, rüzgârı estiren, gecenin karanlığını ve gündüzün aydınlığını yaratan da yalnızca O'dur. Kullar, bu yaratılışın sadece kullanıcılarıdır. Yani suyu getireni değil, suyu taşıyanı olur insan. Ama suyun sahibi Allah’tır. O halde suyu taşıyana değil, suyun Sahibine yönelmek gerekir.
Bazıları zannediyor ki; bir Allah dostunu, bir hocayı, bir şeyhi araya koymadan Allah’a ulaşamazlar. Hâlbuki bu düşünce, Allah’ın kudretini küçümsemektir. Allah’ın bir kuluna ne vereceğini yalnız O bilir. Kuldan medet ummak, bir başkasının duası ya da rızası olmadan Allah’a yaklaşamayacağını sanmak, Tevhid inancına gölge düşürür.
Evet, dünyada işlerimizi kolaylaştırmak için insanlar bir araya gelir, iş bölümü yapar, yardımlaşır. Ama bu yardımlaşma asla ibadet makamına çıkamaz. Yani bir doktorun tedavisine gitmek başkadır, ona kalben teslim olup ondan şifa beklemek başkadır. Bir hocadan öğüt almak başka, ona manen boyun eğip Allah’a onun vesilesiyle yaklaşmak istemek başkadır.
Tevhid, sadece “Allah birdir” demek değildir. Tevhid, O’ndan başkasına gönül bağlamamaktır. Tevhid, dua ederken “Beni filanca kişi için affet ya Rabbi” dememektir. Tevhid, Allah ile kul arasındaki mesafeyi sıfırlamaktır. Aracıya ihtiyaç bırakmamaktır.
Hz. İbrahim, babası ve kavmi putlara taparken onları reddetti. Onları temsilen araya koydukları tüm sembolleri yıktı. Çünkü biliyordu ki Allah’a ulaşmanın yolu sadece doğrudan yönelmekti. Hz. Yunus karanlıklar içinde “Senden başka ilah yoktur, seni tenzih ederim” dediğinde de araya kimseyi koymadı. Eyyub peygamber “Zarar bana dokundu, sen merhametlilerin en merhametlisisin” dediğinde sadece Rabbine yöneldi.
İşte bu yüzden; imanımızın aslı, saf ve aracısız teslimiyettir. İnsanlar hakkında hüküm vermek bize düşmez. Ama şunu bilmek gerekir: kalbin rotası yalnızca Allah’a çevrildiği sürece, hiçbir karanlık insanı yutamaz. Araya kimseyi koymadan, sadece O’na yönelmek gerekir.
Son sözüm: Allah kuluna yeter. Onu görür, duyar ve bilir. Ne hacet ki araya başkasını koymaya?

umut umut



dedim ki:


Bey Kardeşim, ihlas öyle bir sırdır ki ne melek bilir ne şeytan karışabilir.. sonuçta iman ve ihlas ile şirk ve küfür arasında ince perdeyi başkası bilemez.. denilir. ve dediğiniz gibi: "İşte bu yüzden; imanımızın aslı, saf ve aracısız teslimiyettir. İnsanlar hakkında hüküm vermek bize düşmez. Ama şunu bilmek gerekir: kalbin rotası yalnızca Allah’a çevrildiği sürece, hiçbir karanlık insanı yutamaz. Araya kimseyi koymadan, sadece O’na yönelmek gerekir." Bu yüzden dir ki; eğer birisini TEKFİR ediyorsak.. o KAFİR.. değilse hüküm bumerang gibi geri döner kendimiz kafir oluruz. Hafazanallah. Sağlıcakla kalınız.

osmanziya





Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03 - http://www.webwizforums.com
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide - http://www.webwizguide.info