Kadîm bilgiler ister RESMİ filolojide ve teolojide olsun.. ister SIVIL filozofi ve teoloji de olsun elbette önemi inkar edilemeyecek kadar degerli bilgilerdir ve bunlarin süzelerek degerbilir bir zihin ve bence guvenilir bir şuur tarafinda bizlere sunulması gerçekten yadsinmaz bir şanstir. Bu bakimdan Yavuz Beye minnettariz.
Burada sunulan bilgiler her ne kadar teorik bir malumat gorunse bile bunlarin binlerce yildir pratik ve uygulamasi yapilan rituel ve semboller oldugunda gercekten anlaşilmasi onlarin yaşanmasi ve deneyimine bağli bir aktarim oldugundan arz edilen kurama ilişkin başka kaynaklardaku tarihsel bilgilerden ve kişisel bilgi birikimimden şu dört aşamayi ortaya çikardim:
Birincisi şu yalan ya similasyon olan dunyanin bir ILLUZYON oldugunun anlaşilmasi ve buna inanilmasidir. Buna dini olursa hidayet.. felsefi olursa uyanma adini veriyorum.
Ikincisi.. bilim bu illuzyon ve similasyon savini kabul etmez. Son bin beşyuz ozellikle son uçyuz icinde kuram ve kurumlarini ortaya çikardigimiz bilim ve teknoloji.. hipotetik deduksiyon denilen ve ay ustu ve atom alti matematiksel olarak orulen bir resim ve ILLUSTRASYON meydana getirmiştir ki dunya bu ortaya çikarilan ve meydana getirilen NEWTON matemstigine.. EINSTEIN fizigine.. KUANTUM mekanigine gore egitilmekte ve yonetilmektedir.
Bu bakimdan bu illuzyon savinin şu illustrasyon tezini alt etmesi şimdilik mumkun gorülmuyor.
Üçuncusu.. bazen olabilir ki yalan dunya inancini ve gerçek fizik bilgisini telif edecek ve bunu da sürdurebilecek bazi çözumler ortaya çikarilabilir. Bu konuda örnek vermek kolay.. BILGI felsefesinin önculeri Aristo.. Descartes.. Kant.. Tanrı'dan vazgeçmeden kuramlariyla yalan ve gerçegin telifini yaparak AYDINI illumine etmişler yani aydinlatmişlardir. Keza yeşil ve mavi. kizil ve kirmizi ideolojiler de total sistemleri ve otoriter rejimleri HALKI aydinlatmişlardir. Aydinin NURU tahkiken ve halkin TENEVVURU takliden olabilir fakat fikir zikir haline geldikten sonra bunun SIRRI perdelemesi konusunda ayni sonucu dogurmasi.. illiuzyon.. illustrasyon.. ILLUMINASYON .. aşamalarini yetersiz hale getirmektedir.
Bilginin nuru.. inancin sırri yanindaki durumunu Mevlana şoyle ifade etmiş.. aşki bulduktan sonra ilmi kıl u kale yani dedi koduya benzetmiştir. Bununla beraber ilmin ustunde ve otesinde bulunan inanç ve sevgi.. bizden işin en başinda bulunan ve en sonunda da yer alan dörduncu evre INISINASYONU isteyecektir.
Hatta bu marifet ve muhabbetten ote hayret inceligi ve mahviyet derinligi.. beşeriyetin kultur yapisindan çikan medeniyetin inşa ettiği INSANIYETVkulesinin yapilmasina belki bir yardim ve etkisi olmuş olabilir fakat yıkilmasina da bir yardiminin bulunmadigini goruyoruz. Fırına goturulen yahudileler Tanri nerede diyorlar Ateş altina alinan filistinlileri seyredenler de Tanri nerede diyorlar.
Demek ki illuzyon.. illustrasyon.. illuminasyondan sonra gelen inisinayonda.. inisinasyonun istedigi inanç.. bağlilik ve güvende bir SORUN bulunuyor.
Bunun nedenini INSANI tanimamak.. bilmemek.. anlamamak ve sevmemek olarak goruyorum.
İnsan bilinmeden ISLAM bilinebilir mi ?
İNSANI anlamadan dunya.. dil.. din anlaşilabilir mi ?
İNSAN sayilmadan ve sevilmeden Tanri sayilabilir ve sevilebilir mi ?
Osmanziya Osmanziyaoğlu 07.07.2025 04:00
Yavuz Tellioğlu Paylaştı:
Tasavvufî kozmogramı kat kat Yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya gideceğiz — çünkü bu, insanın nefsin derinliklerinden başlayıp Allah’a doğru yükselişinin (seyr-i sülûk) sembolik yoludur:
1. Katman – Cehennem Katları ve Nefsî Mertebeler
Bu bölümde iki yanda kırmızı basamaklı yapılar var. Ortada bir ağaç (muhtemelen Zakkum ya da Tuba), cehennem ve dünya arasında yer alan varoluş ağacıdır.
Soldaki ve sağdaki yedi katlı yapılar, cehennemin yedi derecesini temsil eder. Bunlar:
Cehennem
Lazâ
Sair
Sakr
Hutame
Cahîm
Hâviye
Her biri, insan nefsinin bir düzeyine karşılık gelir. Örneğin:
Hâviye: En aşağı derecede, tam cehalet ve inkâr hali.
Hutame: Öfke, kibir, kin gibi yıkıcı duygular.
Bu katlar, Nefs-i Emmare (emreden, bencil nefs) düzeyini temsil eder.
Ortadaki ağaç, hayatın kökü ve nefsin merkezi olabilir. Bu, dünyevî arzuların ve egonun sembolüdür.
2. Katman – Dünya ve Kat Kat Semalar (Miraç Yolu)
Ortada yükselen merdivenli yapı ve onun içinde Kâbe yer alıyor. Bu, insanın kalbini Kâbe’ye çevirmesiyle başlayan içsel yolculuğu anlatır.
Bu bölümde:
Yedi kat sema gösterilir: Her biri bir peygambere atfedilir (Miraç’taki sıralamaya göre):
Adem (1. kat sema)
İsa & Yahya
Yusuf
İdris
Harun
Musa
İbrahim
Bu gökler, nefsin yedi mertebesine denk gelir:
Nefs-i Emmare (emreden, nefsin en aşağı hali)
Nefs-i Levvame (pişmanlık duyan)
Nefs-i Mülhime (ilham alan)
Nefs-i Mutmainne (tatmin olmuş)
Nefs-i Râziye (Rıza makamı)
Nefs-i Mardiyye (Allah’ın razı olduğu nefs)
Nefs-i Sâfiye (arınmış, saf nefs – fenâ ve bekâ)
Yani, bu mertebeleri geçen derviş, kalp yolculuğuyla semalara yükselir.
3. Katman – Cennet Katları ve Arş-ı A’lâ
En üstteki piramit benzeri yapıda:
Renkli katlar, marifet ve cennet dereceleridir. Her kat bir manevî makamı temsil eder.
En üstte yazılı olan:
“Arş-ı A’lâ”, “Sidretü’l-Müntehâ”, “Levh-i Mahfuz”, “Kürsî”, “Kalem” gibi kavramlardır.
Bu katlar şu şekilde okunabilir:
Sidretü’l-Müntehâ: Bilginin sınır noktası, meleğin bile ötesine geçemediği yer.
Levh-i Mahfûz: Her şeyin yazılı olduğu ezelî bilgi levhası.
Kürsî: İlahi irade ve hüküm.
Kalem: İlk yaratılan şey – yazgıyı yazan kudret.
Arş: Allah’ın kudret tahtı, varoluşun üst sınırı.
Bu, artık beşerî bilinçten çıkıp ilahî tecelliye yaklaşma halidir. Tasavvufta buna fenâfillah (Allah’ta yok olma) ve bekâbillah (Allah’ta var olma) denir.
Genel Yorumu:
Bu harita, İnsân-ı Kâmil’in yolunu, yani insanın varlık basamaklarını aşarak kendi hakikatine, dolayısıyla Tanrı’ya ulaşmasını anlatır.
Aşağıdan yukarıya: Nefs → Kalp → Ruh → Sır → Hafî → Ahfâ → Hakikat
Bu yolculukta her kat, hem bir gök, hem bir ruhsal hal, hem de bir içsel "ayna"dı
|