Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

latifeler

Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: İnsan Bilim
Forum Adı: İnsan Bilim
Forum Tanımlaması: İnsan Bilim Üzerine Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2817
Tarih: 20-Ağustos-2025 Saat 06:15
Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com


Konu: latifeler
Mesajı Yazan: osmanziya
Konu: latifeler
Mesaj Tarihi: 31-Temmuz-2025 Saat 14:53
https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2817
 
 
Eski vaaz ve edebiyatta insanın manevi yapılanmasına ilişkin zihin, şuur, bilinç,  ruh, kalb, akıl, nefis, vicdan, sır, hafa ve ihfa çeşitli terimlerle bilgi verilmiş, TEORİK kuramlar öngörülmüş  ve PRATİK terbiyeler ve inisiyeler ve tarikatlar kurulmuştur.
 
Bilimin ve bilimsel dilin ortaya çıktığı on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda  POZİTİF BİLİMLER zihniyetiyle çağdaş bilim ve teknolojinin de temeli olan temel ölçümler ve denklemler ve çalışmalarla öyle hızlı genişlemeler ve gelişmeler olmuş ki ortaya çıkan bu İHTİSAS ve UZMANLIK ile "insan" yutulmaya çalışılmıştır.. nasıl dinler yüzyıllar boyu "insan"ı sindirmeye çalışmışsa bu yeni dinler de aynı şekilde çağdaş teknololoi ve ideoloji de insanı hem doğaya yabancılaştırmış hem insanı insandan uzaklaştırmış ve insanlar arasındaki doğal ve normal bağlantılar kopmuştur.
 
Bunun çeşitli nedenleri ve faktörleri ve aktörleri bulunabilir ve hatta  kadim çağlardan beri gelen ezoterik GDD (Gizli Dünya Devleti)bile baş aktör olarak dahi düşünülebilir. Fakat asıl FAKTÖR ve AKTÖR insanın bizzat kendisidir.
 
Face çıktığından beri on altı yıldır sesleniyorum.. ve sesime yanıt veren bir kişi bile çıkmıyor..  eğer yanlış bir şey söylediğimde beni anında rezil ve rüsvay eden çok insan olmasına rağmen bunun şimdiye kadar gerçekleşmemesini genel kültüre erimşemenin  cehaleti ile özel bilgi alanı BİLMENİN cehaleti dışında çok önemli bir neden GDDY'dir.
 
Bunun GDD den dahi çok daha etkili olduğunu biliyorum.. sanıyorum demiyorum biliyorum..
 
GÜNLÜK DİLİN DÜZ YAZISI (GDDY) ile insanları düşünme yeteneğinden yoksun ettiler.. desem abartı olur.. çünkü hiç bir kimse bir başkasını çıkarı düşünme yeteneğini bırakmaz.. çok zeki ise aldatır ve ondan yararlanır.

Fakat yazarlar ve hocalar.. öyle bir şey ediyorlar ki farkında bile olmadan köklü düşünmeyi köreltiyorlar. Daha doğru sevgi ve aşk ile ışk ve bilgi altında bulunan ALAKA'yı dumura uğratıp ve İLGİ'yi köreltiyorlar.

Para getiren filmler ve ideolojik yandaşlık san'atı bir tarafa bırakalım normal didatik eğitim etkinliklerinde bile hazıra konma alışkanlıklarını öğrencilerine yerleştiriyorlar ve okurlarına farkında olmadan en iyisini sunacağım diye onları araştırma ve geliştirmeden koparıyorlar.
 
Çünkü öğrencilerine ve okurlarına HAZIR  açık ve seçik SEHİL kolay ve hızlı   ANLAŞILIR  bilgiler ve görüşler ve düşünceler sunarak onları kendilerine  bağlı hatta bağımlı hale getirdiler. Hatta teknolojinin yeşile boyanmış samanı olan bol ve ucuz mal ve kolay ve hızlı hizmet ile nesneleri ve kimseleri kullanmaktan başka bir şey bilmez olduk.   


diyorum.. ancak.. söylediğim onlarca fikirler ve tümceler gibi..  dediğimle kalıyorum. 
 
 
İşte buna çare olarak düşündüğüm YBA çağrımı burada bir kez daha yineleyerek LATİFELER  konusuna giriyorum.

osmanziya 05.08.2025 19:44




Bu LATİFELER başlığınmda nefis'den başlayarak diğer üç latifemizin yan iaklın, kalbin ve ruhun açıklamasını yapacağız.










N E F İ S

Nefs en dıştaki DUYUM kümesimiz.
Dış beş duyumuz şimdi burada hariçten aldığımız ikazlarımızdır. 5 duyu.. giderek büyüyen ortamlardan.. elde edilir.

Ağız içi ortamından TAD..
oda içi ortamından KOKU..
şehir içi ortamından SES..
gözün rasat çevresinden IŞIK..

duyumları olan görüntüyü.. gürültüyü.. kokuntuyu.. tadıntıyı ve nihayet derimizle TEMAS ettiğimizde dokuntuyu alırız. Sıcalık ve soğukluk.. yumuşaklık ve sertlik hassasiyetini ve duyarlığını.


Eğer bu beş dış duyumdan başka DUYULARIMIZ olsaydı.. dünyanın şekli başka olacaktı.. nitekim daha sonra bizim IŞIK adı verdiğimiz enerjinin dışında sayısız dalga boyu olan ELEKTROMANYETİK ışınların TAYFI’ını da   tespit ettik.


IŞIK denilen n ışın; mor berisi 400 mili mikron (4000 ansgrom) ve kırmızı ötesi 700 mili mikron (7000) angstrom DALGA BOYUNDAKİ ışılardır.


Cennette belki bizim 5 değil belki 50 tane dış duyumumuz bulunacak. Kim bilir belki de kendini geliştirmişlerin 500 tane dış duyum yeteneği olacak.

Bunun için boşuna dememişler.. orada taşlar buradaki hayvanlar gibidir.. gel dersin gelir.. orada ağaçlar burada insanlar gibidir.. oturur onunla sohbet edebilirsiniz.. taşlar ve bitkiler böyle olacaksa hayvanların ve insanların nasıl olacağını gayri siz tasavvur edin.





BEDEN bir çekirdektir.. onu helal ve haramla terbiye ederek ahirete hazır hale getirmemiz belki uygarlığın geleceğinde biriken bilgiler ve gelişen araçlarla .. daha kolay olacaktır.


Burada DVD resminde nefsi kuşatan yapıları gösteriyor.. NAR denilen ateşin bir ENERJİ olduğunu yani e-nar-ji bulunduğunu.. ZERRE denilen atomların 90 numara ve üstündeki NÜKLE'nin çekirdeğinde matematiksel proglamanın "ISI" çerçevesinde nasıl projeler ortaya çıkardığını TERMO-DİNAMİK (hararet-hareket) yasaları ile fizik ortaya çıkardı.. bu gün bedene ne lazımsa sudan hidrojene.. oksijenden karbona kadar.. jupiter ve mars arasındaki asteroid kuşağındaki kayalardan temin edebiliyorsunuz..


ve gelelim NUGA'ya aga naga nigi denilen oyun ve zevklerin tafsilini cennette öğreneceğiz.. ancak bizim bu pencereyi açabilmemiz için meşru cima yani yasal seks.. konusunda ciddi bir ışk ve samimi bir aşk BESLEMEMİZ gerekiyor.. fakat biz kedi ve köpek beslemekle gideriyoruz.

Saygılarımla sağlıcakla kalınız.

osmanziya
05.08.2025





Bu tabloda latifelerin DÖRT tanesi bir arada gösteriliyor.. Sol üstte NEFİS, Sağ altta AKIL, Sağ Üstte RUH ve sol altta ise KALB yerleştirilmiştir.

Şimdi tablonun SAĞ ALT'ında yer alan teknoloji ve ideolojiye ilişikin çalışma buraya bindirilmiştir:









Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 31-Temmuz-2025 Saat 15:24





A K I L

Akıl biraz BULANIK çıkmış nefse göre.. zaten vehmi hatır ve hayali hazır zemini ile biraz MAT latifemizdir. Nefisten gelen verileri yani DUYUMLARI işler.. ne ile DÜŞÜNCELERLE.. akıl ile ENE zihin ve şuur kazanır.

Akıl denildiğin aklımıza dört beş yapı gelir;
HAFIZA
ZEKA
MANTIK
NUTUK
LİSAN

Bunların her biri hakkında uzun açıklamalara girmeden sadece bunu belirtmek istiyorum; YAPAY "zeka" adı ile; insanı, aklı, şuuru, zihni ve AKLI: zeka adı verilen İŞLEMCİ’den ibaret görmek çok yanlış bir yanılsamadır.

Hatta aslında bu zeka “yapay” değil de SANAL bir zekadır. BİLGİSAYAR Atomik hacminde HAFIZA ve IŞIK hızında ZEKA ve çok ayrıntılı PROGRAMLAMA ile oluşan çağdaş kağıt ve kalemle pek çok yazılıp öğrenilebilir. lakin beşerde AKIL denilen LATİFEDEN başka nefis ve kalb ve ruh ve sır gibi latifelerde bulunduğundan İNSAN bitirilemez.

Bu muhteşem hakikati şu yazı dizisi bitince biraz olsun anlatabilmiş olacağım ve sizlerde anlamış olacaksınız İnşaallah.


Şu da var ki GDDY (günlük dilin düz yazısı) mantığı ile yapılan tarih ve edebiyat ile.. bilimsel dilin matematiği ile bilim ve felsefe ile.. bu işler çözülmüş ve iş bitmiş değildir.

ZİHİN mentalitesi açıklık elde edilmemiş ve ŞUURUN virtualitesi seçiklik kazanmamıştır.

Bununla beraber bu MENTAL VİRTUALİTE, beyin yapısındaki nöron sinaplarının muazzam NİCEL potansiyeli.. yani yüz milyar nöronun her birinin on bin bağlantısı.. görsel ve işitsel duyumlarımız ile düşüncelerimiz ve duygularımızın "açıklanmış" VAR SAYILMASI bir ihtiyacı giderir; RUH'un inkar edilmesi ve ardından TANRI tanımazlığa geçilmesi.. gibi agnostik ve ateist savların destelenmesi gereksinimini…

FARK ETMEKTEN başka bir şey bilmeyen bu kadir bilmezlerin bütün işi ve gücü; ruhu, Yaratan'ı, Yaradan'ı, Tanrı'yı ve ahireti unutmak ve unutturmaktır. Böylece beşeri hayvandan ve maymundan aşağı düşürmektir.

Şu da var ki biz akıl kökeni sayılan beyin sinaplarınının “ziya”sı   ve usun "Nur"u ile enenin zulum ATEŞİNDEN ve benliğin cehalet KARANLIĞINDAN birazcık kurtulabiliriz.. ancak tek başına değil.. bilgiyi sevgi ve değerlerle tamamlayarak. Sadece düşünme ve düşüncelerle değil.. duygular, sayı, sevgi ve kalb ile…

İşte bu özel düşünceye ve aydınlığa HİDAYET adı veriliyor ki Taftazani buna kulun cüz'i iradesin sarfından sonra Rabbin kulun kalbine ilka ettiği bir NUR'dur.. demiş. Şimdi bu ziya ve zulmet ile NUR ve dalalet dörtlüsü ayrı bir konu biz.. ben'yi hiçe sayan.. öz ile onu sıfırlayan.. ego'yu bütün kötülüklerin başı gören bir zihniyetin etkisi ile bu tarafı küffara kaptırdığımızdan beri bilimi ve kuvveti ve dünyayı da elimizden kaçırdık ve bu tefritimizin bedeli olarak bu gün acınacak haldeyiz.

Nefsin nasıl bir NÜGA'sı bulunuyorsa ene'nin de bir NÜHA'sı olur. Sarf ve Nahv adı verilen gramer ve dilgisinin kökeni olan bu ÖZDEŞLİK emanetini ruha ilişkin ÖZGÜRLÜK emaneti ile birlikte enenin iki kanadı olarak görürüz.


İlim akılda ise özdeşlikle (ayniyetle).. irade de ruh'tadır özgürlükle (hürriyetle).. şimdi biz NEFİS ve AKIL birlikteliğine SOL GÖRÜ adını verdik.. tablolarda KIRMIZI rengi ile simgelediğimiz bu yapımızı ( \ ) ters slaş yani sol çizgi ile gösteriyoruz.

İşte bazı insanlar sürekli bu nefis ve aklı birlikte çalıştırarak sürekli sol görü işlettiklerinde.. sürekli bilim ile meşgul olduklarında.. mütemadiyen kuşkulu sorular soran felsefenin peşinden ayrılmadıklarında bu sol görü'nün cılkı çıkarak SOL GÖRÜŞ haline gelir.. bundan dolayı SAĞ DUYU kilitlenir.. hafazanallah. Bundan dolayı onlar sadece bilimi ve kuvveti ve dünyayı ANLAR hale gelirler sağ duyuya sağır gönülleri ile fani değerleri ve geçici kıymetleri HER ŞEY haline getirdiklerinde buna karşı çıkanları da hasım sayacaklardır.. geri zekalı sayacaklardır.. sıradan sayacaklardır.

Ancak bütün solcular ve sol görüşlüler böyle değildir.. ideolojisini ekonomi ve politikaya alet etmemiş olan normal İNSANLAR.. tam tersi olan sağ duyuşlulardan da HAKLARI olan ve HÜRRİYETLERİ bulunan hoş görü ve özgürlük ve kendilerine karışmamalarını isterler. İşte gelecekte böyle ılımlı insanlar ve mütedil islamlar.. birlikte huzur içinde yaşayabileceklerdir.

Bununla beraber aşırı uçlara kaçmamış sağ duyu ve sol görü dengesini sağlamak ise kolay bir iş değildir.. ancak gelecekteki sosyal kurumlar ve orta değerler ile mümkün olabilecektir.. İnşaallah.
osmanziya
05.08.2025 üçyol izmir 15:58







Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 02-Ağustos-2025 Saat 00:58






K A L B

Nefsin iç ve dış beş duyusu var dedik.. Aklı bir tarafında zeka bir tarafından hafıza olan mantık dedik.. şimdi kalbin bileşenlerinin ne olduğunu arayacağız.

Nefsin duyumları bulunuyor ve duyum aletlerine bakarak nefsin bileşenlerini (deri, dil, burun, göz ve kulak) tespit ettik.. Aklın düşünceleri bulunuyor ve düşünce aletlerine bakarak aklın bileşenleri (hafıza ve zeka ve mantık) saptadık.

Kalbe gelince onun duygularına bakarak bileşenlerini saptayıp ve aletlerini belirleyebilir mi miyiz ?

Bedenimizde dört beş merkez bulunur.. fakat en önemlisi beyin ve yürektir.. düşünceyi beyne rapt edip duygu yüreğe yani kalbe bağlayabilir miyiz ?

Duygusuz adama da vicdansız.. insafsız.. merhametsiz.. sorumsuz.. vurdumduymaz.. deriz.. vurdumduymazı olumlu anlamda sakin ve soğukkanlı olmakla da tanımlarız. Ya da kalbin bileşenleri söz konusu olduğunda sevmeyi bir alete korkuyu başka bir alete bağlayabilir miyiz.. ya da korkuyu bir alete öfkeyi başka bir aygıta bağlayabilir miyiz ?
Rüchan ve üstelemeyi.. rağbet yeğlemeyi.. ihtiyarı ve seçmeyi ayrı ayrı fakültelere dayandırabilir mi yiz ?

İnsanın nefsi ve aklı ve ruhu söz konusu olduğunda bir şeyler söyleyebiliyoruz lakin KALB olunca kendimi bir okyanusun sahilinde görüyorum. Hatta Nefis nasıl AKIL ile karışıyorsa.. kalb da ruh ile karışıyor. Sevgi ile istek karışıyor.. duygu ile dilek karışıyor.. aslında hepsi.. duyum ve düşünce ile dilek ve duygu.. bir biri içinde.. fakat YBA dediğim olağanüstü bir alet ile uzun süre bu konuya kendimi hasrettiğimden bir derece ayırabildim.

Malum.. edebiyat ve tarih denilen günlük dilin mantığı bilim ve hukuk çıkmadan önce her işe yarıyordu; büyücüler doktorun, hemşirenin, teknisyenin, hakimin, savcının, avukatın, mimarın, mühendisin yaptığı her işi yapıyordu.. bi reisin ve kralın işini yapamıyordu...

Zamanla toplum ve uygarlık gelişti.. işler uzmanlaştı.. herkes her işi yapamaz oldu.. ve böyle nefis ve akıl ile ruh ile kalb.. edebiyatın ve tarihin.. dilin ve dinin yapacağı bir iş olmaktan çıktı.

Hatta artık bir tek tabib bulunmuyor.. gözden beyine kadar her bir uzvun ve cihazın ayrı ayrı uzmanları çıkıyor.. bir tek avukat bulunmuyor icra avukatından ceza avukatını kadar dalları oluyor.


Sonuçta Bilgilenmenin ve aydınlanmanın alanı   matematik tabanlı FKB evren ilimlerinden ve mantık tabanlı PSL insan ilimlerine göre çeşitlenmesi bir tarafa bunların uygulama dalları ve yürütme yolları daha çok çeşitleniyor.

Bu durumda biz bilgileri ve hafızayı hipokampüse.. duyguları ve ilişkileri amigdalaya.. kararları frontal loba ve sair çeşitli etkinliklerimiz türlü beyin merkezleri ile insanın bütününü açıklayamayız. Nitekim beynin bölgelerinin etkinlikler tarafından İŞGALİ.. bu bölgelerin kazalarla hasar ve kaybına rağmen yine etkinliklerin sürdürülebilmesi bölgecilik zihniyetini sona erdirdi.

Sadece kas gücümüzü çeşitli makineleri yüklediğimiz gibi hafıza ve zeka yükümüzü de yeni makinelere yüklüyoruz o kadar.. eskiden telefonla haberleşiyorduk şimdi internetle haberleşiyoruz.. ayrıntılar arttı lakin esaslar yerini koruyor.

Diğer taraftan   insanın KENDİSİ hakkında bilgiyi ve özellikle kendi benimizin genişlemesini ve gelişmesini, kadim bilgilerin ülemasından çağdaş dinlerin kişisel gelişimcilerine kadar geniş bir YELPAZE içinde BİRİSİNE havale ettiğimizde zihnimizde bir VESAYET savaşına yol açmış oluruz.

Şu da var ki insan işin başlangıcında ya Tanrı tanır ya da tanımaz.. bir tarafta kendini buluyor.. bundan dolayı da bilimci ya da dinci.. evrimci ya da yaratılışcı.. bir yanlardan birine yaslanıp karşı tarafa yaylım ateşine başıyor ve böylece birinin sesi ya da borazanı oluyoruz.. ben böyle bir şey yapmadım.. önce solcuydum.. sonra sağcı oldum lakin solculuğumu bırakmadım.. sonra öncü oldum fakat sağcılığımı bırakmadım.

Diğer taraftan   insan ister istemez ilk başlarda ve girişinde.. başka birisinin yardımına ve desteğine gereksinimi olur.. bu benim için şu RAHMETLİLER’den çok destek aldım.

İlki İmamı Nursî nin Risale Nur Külliyatı oldu.. sonra Ord Prof. Hilmi Ziya ÜLKEN kitapları oldu.. onun BİLGİ ve DEĞER kitabını dolmakalemle deftere geçirdim.. kafam ne kadar kalınmış ki kitabı yazmama rağmen DEĞER’i anlamamıştım.    sonra muhteşem DOKTOR ONK. dr. Haluk Nur Bâki oldu.. Kant Felsefesinde Mehmet Emin ERİŞİRGİL.. temel bilgi kaynağım oldu. Erişirgil’in kitabını Osmanlıcadan Laticeye çevirdim. Uzman etiketim olmadığımdan yayınlamadım.

Bilgilerin HIZLA değiştiği ve geliştiği ve çabucak geçersiz olduğu ve eskidiği bir çağda artık böyle bir ÖĞRENME değil de "öğrenme"yi ÖĞRENME gerekiyor.



Özetle BİLGİ için beyini “AKIL” ya da SEVGİ için yüreği “KALB” yapamayız.. fakat hiçbir ilgisi yok diye kesinlikle de reddedemeyiz.

Felsefe kabulü eder ki kablî yani a pri ori yani ÖNSEL yeteneklerimiz bulunuyor. Doğuştan ve Yaratılıştan gelen bu özdeşlik ve özgürlük gibi bir YETENEK’lerimize bir tane daha ekleyip bunun adına da ÖZVERİLİK diyebiliriz. Bizim değerlere açık sevgi ve saygı gibi duygularımızın MADENİ olan KALB’in bileşenleri aramak yerine onu kocaman bir OKYANUS görmek en iyisi..

Saygılarımla.. sağlıcakla kalınız.

Osmanziya 05.08.2025 üçyol izmir 16:45







Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 03-Ağustos-2025 Saat 01:02






R U H


Ruh hakkında Kur'an-ı Kerimden üç bilgim bulunuyor:
Birincisi RUH hakkında bize az bilgi verildiğinin KEHF suresinde belirtilmesi.. ikincisi ruhundan Adem aleyhisselama ve İsa Aleyhiselema üflenmesi.. üçüncüsü leylei kadir ve nebe (amme) surelerinde "melekler ve ruh" denilerek meleklerin çoğul ve ruhun tekil olarak zikredilmesidir.

Bu durumda her birimizin teker teker yani tekil ÜFLENEN bir ruhu bulunuyor ya da hepimiz tümel ve câmi bir ruhun yansımalarıyız.

RUH söz konusu olduğunda belli bir tanımı olmayan LAFZ karşısındayız ve mecazi olarak kullanılan bir KELİME elimizde bulunuyor. Bu itibarla Nefis ve Akıl ve Kalb'ten çok daha fazla SPEKULATİF terimle karşı karşıyayız.

Öylese isi biz bedene gelene ruh.. bedenden gidene ruh.. kalbimize inene ruh.. dilimizden çıkana ruh.. dediğimizde YORUMLAMAYA çok açık bir TERİM kullandığımız muhakkak.

Bu akıldan hiç çıkarmadan biz onu bu tablo ile;   hem HÜCRE seyri.. hem LUGA sözü dedik.

Sözlükte ne kadar kelime varsa ve nakletme yeteneği olun ne kadar LİSAN bulunuyorsa orada tüm kelimeler ruha ilişkindir ve ruhtandır. Bu durum da RUH dediğimiz beyni kullanan ve bedeni istimal eden üstelik aklı bilgisine ve kalbin sevgisine dilek ve isteklerini empoze eden geniş bir LATİFEMİZ oluyor.

Sonuçta ruhun İSTEMESİ, kalbin sevmesi ve aklın bilmesi ve nefsin yapıp etmesinden çok daha kompleks bir DİL barındırıyor.

Bunun içindir DİLEK ve İSTEK çeşitli derecelerde hedefleri ve gayeleri barındın maksad ve meram ve taleb ve arzudur. RIZA halinde olduğunda ULVİ bir hal alır. Ana babanın rızası.. eşin rızasından üstün hale gelir. Ana baba rızasından üstün olanı ise Tanrı'nın rızasıdır. Ana Baba ve Eş'in rızası, Tanrı'ın emrine aykırı olmadıkça uyulması gereken bir emir ve değer ve buyruktur.

Demek ki bilgi akla.. sevgi kalbe ve istek ise ruha ilişkin yönelimlerdir.

Diğer bir konu da nasıl akıl ve kalb çekişirse.. aynı şekilde nefis ve ruhta öyle çekişir. Nefsin penceresi göz ve ruhun kapısı kulaktır. Nefis gözden (BASAR) çıkar ve ruh kulaktan (SEM') girer. Gözünü kapatır ve kulağını açarsan SAĞCI olursun.. gözünü açar kulağını kapatırsan SOLCU olursun.

Ben gözümü ve kulağımı birlikte açıp ÖNCÜ olurum. Sende öyle yap hem özgürlüğü ve dünya HASENESİNİ   hem sonsuzluğu ve ahireti HASENESİNİ iste... dedim kendime Aziz Ağabeyim, siz üzerinize almayınız.

osmanziya 05.08.2025 üçyol izmir 17:12





Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 05-Ağustos-2025 Saat 18:56


























Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 05-Ağustos-2025 Saat 18:59















Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 06-Ağustos-2025 Saat 11:52

Burada TEKNOLOJİ ve İDEOLOJİ birlikte gösterilmiştir.




https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2817&PN=1

burada ideoloji ve teknoloji birlikte gösterilmiştir.. boyutlara evren KÜTLE ve ENERJİ olarak "dünya" yüklenmiştir.. evrendeki dünyaya insan ile NESNE ve KİMSE olarak "dil" bindirilmiştir. Dünya ve dil üzerine de AR (kütle ve nesne) ve AD (enerji ve kimse) olarak "din" indirilmiştir. Yani yükleme ve bindirme ve indirme arda arda sağlanmıştır. Demek istediğim DİL'den ve DİN'den kurtuluş mümkün değildir. Dini kabul etmezsen dilini din haline getirirsin.. dilini kabul etmezsen dinini dil haline getirirsin. Bu durumda ortaya İDEOLOJİ ve TEKNOLOJİ çıkar. Evet oldukça karmaşık oldu.. zaten dünya dahi yalin değil ki onu basitçe ifade edebilelim.. belki edebiyat, tarih ve san'at bunu anlatmaya çalışıyoruz.. şimdi bunu ideoloji ve teknoloji ile yapıyoruz. Fakat başaramadığımızın resmi ortada olan bu sol ve sağ çatışmaları değil mi ? osmanziya 06.08.2025 12:06



Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03 - http://www.webwizforums.com
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide - http://www.webwizguide.info