her seyin denklemi...
Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: Yöntem Bilim
Forum Adı: Yöntembilim
Forum Tanımlaması: Yöntembilim Üzerine Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2928
Tarih: 14-Aralık-2025 Saat 02:35 Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com
Konu: her seyin denklemi...
Mesajı Yazan: osmanziya
Konu: her seyin denklemi...
Mesaj Tarihi: 09-Aralık-2025 Saat 23:17
matematiksel paylasmış:
Her şeyin teorisi, evrenin temel parçacıklarının nasıl etkileştiğini açıklamayı amaçlayan bir kuramdır. Bu kuramın hedefi doğanın dört temel kuvvetinin, kütleçekimi, elektromanyetizma, güçlü nükleer kuvvet ve zayıf nükleer kuvvet, aslında tek bir kuvvetin farklı görünümleri olduğunu göstermektir.
Bu görsel, “her şeyin teorisi” fikrine şu ana kadar en çok yaklaşan matematiksel yapının ne olduğunu özetliyor.
dedim ki:
Tek bir şeyin farkli goruntuleriymiş.. sen onu kulahima anlat.. once bana işaretin göstergesi ile delalatin gorungusu arasindaki farki Salih Soylemez soylemese bile siz söyleyinix.. hadi bu olmadi ise baglanti ve bağinti arasindaki farka geceriz.. Bu ikincil işaret ve delalet bilgilerinin ardindaki birincil basarin ve nazarin mubsirasini sormuyodum bile.. KUTBÎ mantikta çikan NISBI matematik adi ustunde nisbi bilgiler ve kesin olman bilgiler verir.. mantik da sadace kafamizda bulunan özdeşliktir. Her seyin bilgisi gibi nihai sonuçlara ilişkin sözler soylemek bilimi dine cevirmek anlami ya da fununu din yerine ikame etmek amacı guder ve dinle mucadele etmeye calisir.
Ustelik E enerji konusunda Eintein denklemi ile Planck denklemini nasil bir araya gstirecegiz ve orta bir yere Newton denklemlerini yerleştirecegiz ?
Diğer taraftan bilim SONSUZ’dan öcü korkmuş gibi kaçar ve N cisim problemine denklem bulamamıştır.
Yani bilimimizin dili olan MATEMATİK.. istasitstik tahminlerin yaklaşık kestirmelerinden öte kuşkusuz bir kesinliği de bulunmaz.
Sonuçta bilim ve hukuk dünyada en ciddi işimizdir.. fakat bunlarında ışığı ve aydınlığı kabre kadardır.. kabirden öte ise iman ve ahlak ile ilim ve hikmet geliştiği kadar aydınlığımız ve ışığımız artacaktır.
osmanziya 10.12.2025
Her şeyin teorisi.. her şeyin denklemi.. her şeyin resmi bu diyemem ancak benim bütün bildiğim bu diyebilirim bu diyebilirim. Alıştığınız günlük dilin düz yazısıyla yapılmış bir anlatım olmadığından dolayı tabloyu ilk bakışta anlamayacaksınız.. ancak yukarıda yazı dikkatini çekmiş ve bu tabloyu da tahayyül ve tevvehhüm etmeye değer görmüşseniz tetkik ve tahkik edeceksiniz.. işte bu durumda anladıklarını eleştirdiğiniz ve anlamadığınızı sorduğunuzda her iki tarafta yararlanacaktır.
Osmanziya
09.12.2025 23:17
------------- usul esasa mukaddemdir
|
Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 09-Aralık-2025 Saat 23:31
İnsan bir şeyi değil her şeyi bilmek ister.. bu gayet doğal ve normaldir.. ancak bize düşen: ilmimizin ve irademizin bir sınırı olduğunu ve gücümüze bir eşik konulduğunu ve sınırlı olanaklar verildiğini bilmektir.
Bununla beraber insanın cüz'i konularda ilim ve iradesini çalıştırarak konuları açıklamaya ve sorunları çözmeye çalışır. Bunu yaparken bir şeyi var sayma ya da yok sanma YETİSİNİ çalıştırır. Bu yeti dışında vardır ya da yoktur şeklinde bir yargıda bulanamayız. Çünkü bu az var ya da çok yok becerimiz gibi var sayma veya yok sanma yetimiz de sınırlıdır.
Bununla beraber bizim ne olursa olsun hiç yok ve hep var diyerek HİÇLEME ve HEPLEME yetkimiz de bulunur. Biz bununla muhal ya da makul imkandan selb ve icab edeceğimiz imtina ve imana atlayabiliyoruz. Bu terk ve terki nasıl yapabildiğimizi bilemem ancak neden ve niçin yaptığımızı anlayabiliriz.
Biz Wittgensetin gibi insanın sınırı DİLİNİN sınırıdır diyemiyoruz.. insan dilinden fazladır diyoruz. Dünya nasıl dilinden fazla ise insanın dini de dilinden fazladır. Anlamak için birazcık anlayışlı olun neye hep kime hiç dediğimizi biriz düşünüp muhakeme ve muhasebe ve mürakabe yapalım.
Sonuçta ne sağın en dibine ne de solun en dibine gidelim.. ortada olalım ve iki tarafı da birden görelim.. İnsanı ya da evreni ya da TANRI'yı sıfırlamakla bir yere varmayız.
Haddimizi bilelim...
Hududumuzu bilelim...
Vahid-i Ehad olan Vacib-ül-Vucud' tanımaya ve bilmeye.. düşünmeye.. anlamaya.. bağlanmaya.. güvenmeye ve anlamaya çalışalım.
osmanziya 23:31
------------- usul esasa mukaddemdir
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 10-Aralık-2025 Saat 00:44
Karanlik bir odada KARANLIK bir tahta..
Karanlık Pencereler
Sol üst NEFİS
Sağ üst RUH
Sol alt KALB
Sağ alt NEFİS
Beyin yorulur.. zihin daralır.. şuur sıkılır.. AKIL usanır.. ancak akşam yorgun yatan beden sabah uyanınca beden dinç ve akıl cıncık gibi olur.. cam gibi parlar.. artık bu aynayı nereye tutarsan sana oldukça berrak görüntüler.. göstergeler.. görüngüler sunar. Beden ve nefis anda yaşar.. şimdi burada oturur.. yani mazi ve ati arasında MUZARI de ikamet eder. AKIL nefs-i hayvaninin üstünde mazi ve atinin geçmiş ve geleceğini düşünür ve hesaplar ve hendeseler.. haritalar çizer ki biz bu haritaya TAKVİM adı veriyoruz. Nefsin bu günü bulunuyorsa AKLIN dünü ve yarını olur. Akıl dediğimiz yeteneğimiz üçlü bir sacayağı üstünde durur: hafıza ve zeka ve mantık. AKIL yukarıda paylaştığım karanlık odadaki karanlık tablonun arkasındaki PENCERE' sağ alt köşesinde JALUZİ PERDESİ açılmış SAĞ ALT köşesidir. Dışarıdan gelen ışık sadece oradan giriyor..
osmanziya
------------- usul esasa mukaddemdir
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 10-Aralık-2025 Saat 08:12
AMAÇ Araç Araş Gereç ve Gerek AD
DEGİŞTIR Duzelt Genişlet Geliştir
CEMAD Hayat Şuur Gaye ve İman AÇ

------------- usul esasa mukaddemdir
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 12-Aralık-2025 Saat 00:28
https://www.youtube.com/watch?v=Jwc01H9uhcU&list=TLPQMTExMjIwMjWkqqIEy-3pIA&index=1
Evrende Sadece 1 Tane Elektron Olabilir mi?
Evrim AĞACI
Teşekkür ederim.. Weheleer'in evrenin tek bir elektron olduğu fikrini duymuştum ve tabi saçma demiştim.. ancak açıklamanızla biraz anlaşılır oldu. Açıklama olarak kullandğımız çevrilerin ve evirilerin bizi kaynaklandıkları göstergelerin köküne ve görüngülerin temeline götürmediği malum.. çünkü işaretler ve delaletler bizim ikincil bilgilerimizdir ve kaynaklandıkları manzara ve basar ile nazar ve mubsıra konusunda fazla bir AÇIKLAMA veremezler. Bilgileri ve dillerini "nazar" aldığımızda günlük dilin mantığı ve bilimsel dilin matematiği ile dincilik ve bilimicilik yapmaktan fazla bir İŞ yapamıyoruz.. diye düşünüyorum. Bununla beraber sizi BİLİM adına yaptığınız.. bilimcilik yapmaktan öte.. çalışmalarınızı da hayranlıklar izliyoruz. Kolaylıklar ve işlerinizde başarılar dilerim.
12.12.2025 00:27
osmanziya
Yontembilim.com

------------- usul esasa mukaddemdir
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 14-Aralık-2025 Saat 01:17
Saygıdeğer Sibel ATASOY dedi ki:
Carl Gustav Jung’a göre insan yalnızca bir kez değil, yaşamı boyunca birkaç kez doğar. İlk doğum, bedensel doğumdur; insanın biyolojik olarak dünyaya gelişiyle başlar. Ancak bu, henüz tam anlamıyla bilinçli bir varoluş değildir. Jung, bilincin doğuştan hazır olmadığını, zaman içinde uyanan bir süreç olduğunu söyler. Çocuklukta insan, kendisini çevresinden ve dünyadan ayrı bir varlık olarak algılamaz; bilinç, yavaş yavaş şekillenir.
İkinci doğum, egonun ortaya çıkışıyla gerçekleşir. Birey bu evrede “ben” demeye başlar; kendisini başkalarından ayırır, kimliğini, kişiliğini ve toplumsal rollerini inşa eder. Jung’a göre ego, bilincin merkezidir ve dünyada işlev görebilmek için gereklidir. İnsan bu aşamada çalışır, uyum sağlar, kendini korur ve toplum içinde bir yer edinir. Ancak ego, kişiliğin tamamı değildir. Jung, insanların büyük çoğunluğunun yaşamlarının sonuna kadar bu aşamada kaldığını, benliklerini rollerine, alışkanlıklarına ve savunma mekanizmalarına indirgediklerini belirtir.
Yaşamın ilerleyen dönemlerinde, özellikle bir kriz, hastalık, anlam kaybı ya da içsel bir çağrı eşliğinde, bazı insanlar üçüncü bir eşiğe yaklaşır. Jung bu süreci “yeniden doğuş”, “bireyleşme” ya da “Self ile karşılaşma” olarak tanımlar. Bu evrede insan, yalnızca egosuyla yaşamanın yetersizliğini fark eder. Merkez artık ego değil, bütünlüğü temsil eden Self olmaya başlar. Bu dönüşüm ani bir aydınlanma değil, çoğu zaman sancılı ve uzun bir süreçtir. Gölgeyle yüzleşmeyi, eski kimliklerin çözülmesini ve kontrolün kısmen bırakılmasını gerektirir.
Jung’a göre herkes bu dönüşümü yaşayamaz. Çünkü insan, bildiği acıyı, bilmediği bütünlüğe tercih eder. Ego güvenlik ister; ruh ise hakikat. Üçüncü doğum, egonun yok olması değil, yerini bilgelikle paylaşmayı öğrenmesidir. Jung’un deyişiyle, yaşamın ikinci yarısı, ilk yarıda kurulan yapının anlamını çözmek içindir. Gerçek olgunluk, insanın kendisiyle ve bilinçdışıyla ilişki kurabildiği bu yeniden doğuş anlarında başlar.
Kaynaklar yorumda🦚
Sibel ATASOY
bende dedim:
Jung aşağı.. jung yukarı.. bir zamanlar bizde de bundan iki yüz yıl önce Gazali aşağı gazali yukarı deniliyordu.. aslında köşe başı adamlarımız Gazali ve Rabbani ve Mevlana idi.. batının ise Aristo ve Descartes ve Kant idi.. bunları aradan çekilince yani TAKLİD ile kilitlenince ortaya Freud'lar.. Junglar.. çıktı.. Dostoyevski ve tolstoy gibi edebiyatçılar.. batının.. Einstein ve Planck gibi dahiler.. önceki üç medeniyetinin birikimini ve Batının üzerine doğan İSLAM güneşinden sonra üç kültürün terakümünden yararlanarak doğunun ve batının öncülerinden sonra bilim ve hukuk.. din ve felsefe alanında genişlemeler ve derinlemeler oldu.. lakin temellerde ve emellerde fazla bir değişimi olmadı.. bilimde temsil ve teşbih.. dinde taklid ve ezber.. değişmedi.. Jaspers'in dediği gibi biz yunanlı Hekim Hipokratı aştık fakat Platon'u aşamadık diyor.. Bertran Russell felsefede en iyi çözüm Platon'un Mağara İstiaresidir diyor. Büyük bir topluluk doğunun ve batının bu dirayetlerini rivayetten fazla bir artı ve fazla bir bilgi ve değer katmadı..sadece NÜKLEER SAVAŞ TEHLİKESİ ortaya çıkardı.. şimdi bir nükleer savaş tehlikesi önünde kuzu kuzu yatıyoruz. Konuya dönersem.. bu Jung'a atfedilip rivayet edilenler insanın yolunun ve katmanlarının değişimlerinin ve dönüşümlerinin "doğum" olarak nitelendirilmesi dışınta artı ve öte bir bilgi ve bir değer bulunmuyor.. fakat temelde olan bir şey yer alıyor:
Nikolai Hartmanın aralarında akıl dışı uçurumlar dediği cemad ve hayat ve şuur ve gaye KATMANLARI arasındaki boşlukları kaldırarak.. sferleri birbirine indirerek yani hiç bir kategori kalmayacak şekilde BİR'e ve İYİ'ye irca edip indirgeyerek (Nitekim Platon'da bunu yapmıştı) bu reduction'ları descrip'te edip ayrıntılandırarak ve hatta haritalandırarak cemada madde.. gaye ye de ruh adını vererek maddenin ruh ruhunda madde olduğun ortaya koyup dinin çağrısı olan BİRLİĞİ sağlamak için B İLİM'den sahte bir din ortaya çıkarmak. Din'den de bilim çıkarmak bunun tam tersi yaklaşım..
Bana göre şu çok açık: din birdir ilim ikidir bu değişmez. Asla kata dini iki ve bilimi bir yapamazsan. Bilimin uzmanlığı olur dinin olmaz. Bu yüzden yani dinde uzmanlık kabul edildiği için ruhbanlık bulunuyor. Belki büyücülüğün ve şamanlığın ve hocalığın ve papazlığın adama işi gücü olmadığından sürekli dinle meşgul olmasından kaynaklanan bir marazdan dolayı uzmanmış gibi görünebilir.. diye düşünüyorum. Bir de kesin ve kararlı konuşma ve dırlı tümceleri çok kullanma.. böylece kesin konuşma varsa ortaya bir "sahte" DİN çıkarıyor.. demektir.. bende böyle konuşuyorsam hemen reddedilmelidir.. KESİN ve kuşkusuz konuşmalar sadece kaziye-i muhkeme oluncaya mahkeme safahatından sonra ortaya bir karardır.. bunun bile sonradan ortaya çıkan yeni bir delille iade-i muhakeme’si bulunuyor.
Dinin adına konuşanların TEVHİD adı altında her türlü tefekkür ve tezekkürü ŞİRK olarak tanımlayıp düşmanlığını öteki yarısını oluşturmak.. bilimin de nihai gerçeğe ulaşmak adına ortaya koyduğu kompozisyonları tartışmasız kılmak.. bizim dini (hakkı) bilim, bilimi (hakikatı) de din yerine İKAME etmekten ibaret değil midir ? Bilim ve din ise DİL ile ifade edilir.. dil ise o kadar tatlı bir şey.. ona erişen ne dine ne de bilime ihtiyaç duymaz diyorum. Nitekim son nebiden ve kitabdan sonra öyle olacak.
Örneğin şu tatlılığa bakınız.. USR.. zor anlamını geliyor ve sin ile de yazılıyor.. sad ile de yazılıyor.. ne kadar zorluk türü bulunuyorsa onu da barındırıyor. Şimdi bu sesin başına "Y" ekliyorsunuz.. YUSR yani kolay haline geliyor.. öyle mi ? evet.. sözlüğe baktımda söylüyorum.. tom'un atom olması gibi.. ton’un.. aton.. mon’un.. amon.. haline nasıl gelmişse bu usr ve yusr’da da öyle.. yani sen güneşsen.. ben ayım.. ben ay isem sen güneşsin.. usr ve yusr ile kusr ve asr dörtlüsüyle öyle taklalar atarsınız ki.. ta sır mısır’a kadar gidersiniz.. inanın DİL muazzam bir olay.. içine girip tribünlere konuşunca.. insanları bir ömür uyutan ve kendini unutturan kültürler ve küfürler ortaya çıkarabiliriz.
Fakat ne yazık ki ne dilin ne de dinin ve ne de dünyanın KÖKÜNÜ bulabiliyoruz.. cehaletimiz ve dalaletimizle de dilin ve dinin kökünü kurutuyoruz.
Saygılarımla
osmanziya
https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2928&PID=5844#5844
------------- usul esasa mukaddemdir
|
|