Merhaba, Soru sormak cevabı bulmanın yarısıdır.. Sorunu saptamak çözüm bulmanın yarısıdır.. İşe başlamak, onu bitirmenin yarısıdır.. Ancak soru, sorun ve başlamak isabetli değilse hedefte isabetli olmaz. İnsan çok ve yanlı olduğu için yukarıda sıralanan üç kalem de çok yanlı yönlüdür ve bu konuda çok kelam edilir ve bir kardeşim kısa olan bir tanesini vermiş. TERÖR'e siyasi destek ve ideolojik teşvik bunlardan bir tanesi. Siyaset, din, ideoloji ve (şiddet) TERÖR yeni bir enstrüman değil.. daha öncede terör kullanılmış, islam tarihinde Hassan Sabbah fedailer gibi çağdaş fedailer var. Harb ve diplomasi yanında terör ve düşük yoğunlukla savaş (dys) uluslarası arenada ağır basan bir araç haline geldi.. Devletler iki mert silahı yani harp ve diplomasiyi kullanmadıklarından namert olan terör ve dys mı kullanıyorlar ? Sanmam.. bu kullanma işi devletler değil.. ULUSLARASI İLLEGAL TEŞKİLATLAR kullanıyorlar. Onlar devleti kullandıkları gibi teröristi de kullanırlar. Nedir bu kullanma, nedir bu kula kul olma ? Kim kullanır, kimi kullanır ve nasıl kullanır ? Elbette bunlar cevabı uzun sorular ve konumuzu aşar. Burada kökten bir soruna ve çözümüne işaret etmekle yetineceğim. Kullanan ve kullanılanda insan.. insanın gerçek veya tüzel kişilik itibariyle dünyasını dinine göre diliyle kurar. İnanıyorum ki sorun ne bizim dinimizde ne dünyamızda sorun dilimizde. Kal (de) dilimizde.. hal (iş) dilimiz.. fiil (eylem) dilimizde.. Sorun dilimizde DİLİMİZ davranışlarımıza, yaşantımıza, görüşlerimize, tutumlarımıza, yapıp etmelerimize, Duyup düşünmelerimize hasılı, sorun içimize ve dışımıza dinimize ve dünyamızı yansıyor. SORUN KÜRESEL İSE ÇÖZÜM BİREYSEL İşte birey ile küre ve sorun ile çözüm arasında duran nedir ? Yukarıda dörtlemeye bakınız.. söyleyeyim: İSE.. “İse”, "o halde" diyen Dil-getirme ve "demek" diyen Düş-e-götürme'dir. Şöyle ise böyle olur, böyle ise öyle olur, diyen ve oylayan dil ve öykünen düşüncedir. Dilimiz, iş’imize ve de’memize açık bir düştür. DeYişi’m ve deĞiş’im iş ve de’nin iki yönlü etkisine bağlıdır. Kaba ve hoyrat olarak mantık ve matematikle kullanılan dil ile buraya kadar gelinebildi.. bundan sonra bu zarf ve mazrufu daha zarif olarak kullanmak gerekiyor. Bu ince dili kullanmadan, bu rafine bilgeye yer verilmezse, birileri felsefe adına edebiyat yaparak Türkiyenin Dağlarında KOMÜNİZMİ getirmeye çalışacak, birileri din adana vaaz ederek Afganistan’ın dağlarında ŞERİATI getirmeye çalışacak, bu birilerini kullanan başka birileri de Şehir (KENT) üzerinde DAĞ’ın (kırın) baskısını kullanarak dünyaya düzen vermeye çalışacaktır. Kullanan, kullanılana böylece hükm edecek. Bir yazar demiş, insan bir testidir kulpu gururudur. Kulpundan tut dilediğin yer götür. Ben de derim, insan dildir, dilinden tut (kullan) dilediğin yere götür (kul et) Görmenin kolaylığını bilmenin zorluğuna harman ettin mi.. Anlamanın zorluğunu inanmanın kolaylığı ile sulandırdın mı.. açamayacağın akıl kapısı ve kalp penceresi yoktur. Ama buna tenezzül etmedim. İnsanları çağırıp ziyafetlerle gözünü boyamadım. Gelin mutfağa yemeği beraber pişirelim diyorum.. oralı olan yok. Evet her “şey” nesnedir ya kimsedir.. nesnelerin dili ile kimselerin dilini AKILLICA kullanan kişileri hatta ülkeleri ve devletleri de bir yere götürebiliyor. Ama dilini kullanmayan ve kula kul olmayan biri bana diyecek ki.. “Arkadaş, dur bakalım, dilinle düşüncemi kullanma.. bu “şey” dediğin “nesne” mi dir. ? Eğer “nesne” ise, “Her nesne ya nesnedir ya kimsedir’ dedin mi “kimse”leri dahi “nesne” yapmış olmuyor musun ? Zaten sorun da burada değil mi ? İnsanların (kimselerin) insanları (kimseleri) nesne olarak kullanması değil mi ? O zaman aç bakalım parantezi.. “insan” nedir ? Nesne mi ? Kimse mi ? Buradan sonra günlük dilin mantığı ve bilimsel bilginin matematiği üzerine çıkarız.. ama bazıları bu araçlarla sorunu sözde çözmüş olarak edebiyat yapmayı ve vaaz vermeyi sürdürmeyi yeğlerler. Onların ekonomi ve politik çıkarları nedeniyle acelesi vardır.. işi vardır.. muhatablarının doyuracak nefisleri ve kabaracak egoları vardır.. tencere tavaya uyar, balık pişer ve şişer. Demek bazı konular artık günlük dilin mantığı ya da bilimsel dilin matematiği ile çözülmüyor.. yeni bir dil, mantık, matematik ve yöntem bulmak lazım… OSMANZİYA NOT: sorun küresel ise çözüm bireyseldir. Küre ile birey arasında alan ULUSAL’dır. Ulusal kalkınmasını bilgi toplumu ve hukuk devleti gereklerine göre sağlayarak toplumsal değişimini gerçekleştirecek “yer ve yıl”, sorunu çözecek bireyleri dünya çapında yetiştiriyor.. bu belli bir kalite ve kantiteye ulaştığında çözüm noktası belki yarın belki yarınlardan da yakın yer burası olacak. Bundan kuşku duymadan yola devam…
------------- BEYAN dogru olmali ve MAAN hakikati bulmalidir
|