Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

tanirlik

Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: Yöntem Bilim
Forum Adı: Yöntembilim
Forum Tanımlaması: Yöntembilim Üzerine Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=1351
Tarih: 28-Mart-2024 Saat 13:09
Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com


Konu: tanirlik
Mesajı Yazan: osmanziya
Konu: tanirlik
Mesaj Tarihi: 29-Ekim-2018 Saat 14:37
          
     

TANIRLIK

FELSEFE dizini içindeki dosyalar

uploads/20181029_143608_FELSEFE.rar - 20181029_143608_FELSEFE.rar





Tanrı.. tapmak.. kulluk.. din.. insanın SONSUZLUK gereksiniminden çıkan daha doğrusu bu gereksinimin ortaya çıkardığı arayıştan doğan bir var oluştur.. ancak var oluşun kendisinin de aynı zamanda bir yok ölüş ortaya koyar.. desem size sonsuzluk ve gereksinim ve arayış sözcüklerinden başka dört ad daha söylemiş olurum: var, yok, ol ve öl..

Bir de insanın ÖZGÜRLÜK gereksiniminden çıkan daha doğrusu bu gereksinimin ortaya çıkardığı arayıştan doğan “evren” “insan” “doğa” “döne” (tarih) “yapı” “işlev” “koşul” “kural” “yasa” “yasak” gibi BİLGİLER var.

Sözcüklerden, adlardan, bilgilerden söz ettim ve bir tek ARAPÇA ya da LATİNCE veya YUNANCA terim ya da değişken kullanmadım. Hemen şunu sorayım; siz sözcük ya da ad ya da bilgi sözcüğün birbirinden iyice ayırt edebiliyor mu sunuz ? Sanmıyorum.. kendim 60 yıldır ilimle meşgul olduğum halde iyince ayırt edemiyorum.. ama buna rağmen dilimizi kullanabiliyoruz.. kullanabiliyoruz ama iyi ve güzel kullanamıyoruz.. üstelik kötü ve kötüye kullanıyoruz.

Ancak bize din, dil ve dünya hakkında yığın yığın bilgi verdiler.. binlerce ad ve onbinlerce sözcük öğrettiler.. bunlarla yaşımı bir güzel götürüyoruz.. doğru mu “güzel” mi götürüyoruz yoksa “füzel” mi götürüyoruz.. yarın tepemize nereden güzel bir füze ineceğini bilimiyoruz.

Aslında birbirimiz DİNSİZLİK ile suçlarken çok koyu bir DİLSİZLİK içinde bulunduğumuzun farkında değiliz.. DÜNYASIZLIK’ımız da bundandır.

Tanrı tanırlık ya da Tanrı tanımazlık çekişmesi yaparken aslında Kitap tanırlık ve Kitap tanımazlık çatışması yaptığımızın farkında değiliz.. bazıları ilk kitap bende, bazıları son kitap bende diye hak din tartışması yaparken Tanrı’nın bundan ne kadar hoşnud olduğunun hiç farkında değiller..çünkü Tanrı’nın kendilerinden hoşnud olduğunu var sayıyorlar.. karşısındakiler de yok sanıyorlar.. neymiş demek ki var oluş ve yok oluştan önce var sayma ve yok sanma varmış.. tabi bu düşünce ortaya çıkıyor.. inanınca değil.

Kimse YBA analize bakmıyor.. senin antika laflarını bayılıyorlar diyen ana hatun ve hanım hatun haklı galiba.. iki üç yıldır bu gizemli ve meraklı anlamları paravana.. siyasi ve seksi yazıları paratoner.. ettiğim halde hiç kimse bu yazılara ekli tabloları izleyip, imgeleyip, irdeleyip, inceleyip tayyip tayyip yöntembilimsel analize öğrenici,kullanıcı yararlanıcı, yaygınlaştırıcı olamadı.. yani GÜNLÜK DİLİN DÜZ YAZISININ dışına çıkamadı.. ben de durumdan yakıncı olmaktan dışarı çıkamadım..

Her ne ise.. belki bu felsefe üzerine yazılmış yazılara vesilesi ile burada bulunan YİRMİ tabloyu inceleyen, imdeleyen, imgeleyen, izleyen bir arkadaş çıkar buradan din ve tanrı hakkında yararlı bilgiler edinir de bu vetirenin vesilesi ve bu sürecin ileci ve işin aleti olan YBA in önemini ve değerini anlar.. öğrendiği bilgilerin değil öğreten kabloların, dabloların, tabloların ve habloların dikey ve yatay dokunuşunu kavrar.. Tanrı inancı hakkında daha sağlam ve sağlıklı bilgiler edinir.
    




Sağlıcakla kalın.

OSMANZİYA




Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 29-Ekim-2018 Saat 14:38
Zaman zaman FELSEFİ yazılar yazarım.. Değerli bir arkadaşım Felsefeden bahsedince bunları yazdım.. her filozof felsefecidir lakin her felsefeci filozof değildir.. konuyu daha iyi anlatmak için şu genişletmeyi yaparım;

logos'dan sophos'a.. gitme..
ilimden hikmete.. ilerleme..
akıldan kalbe.. yükselme..

kültür denilen yapı
dil (filoloji) ve din (teoloji) ile ürer..
zaman içinde;
Filolojiden filozofi çıkar
Teoloji den teozofi çıkar..
yani
resmi bilimden gayrı resmi bilime geçilir…


Bu süreç içinde vehim ve hayal kökümüz günlük bilginin mantığından ve bilimsel bilginin matematiğine geçti.. daha yüksek anlam ve anlatım tekniklerine ve katmanlarına geçme.. daha öte dil ve bilgiler arama.. ilim ve irade latifelerimizi daha yükseklere taşıma emelinde…

Şu da var ki beşeriyetin yapısından insanın uygarlığını çıkaran.. isimler.. belli…

Büyük insanlar.. nebiler, veliler, dehalar ve deliler BELLİ…

Dehalar yani FİLOZOFLAR da isim isim belli.. Aristo.. Descartes.. Kant.. Hegel.. ve diğerleri.

Asfiye ve evliya da belli.. İmamı Gazali..Hazreti Mevlana.. İmamı Rabbani.. Abdulkadir Geylani.. Şahı Nakşıbend ve diğerleri...

Daha da çıkacaklar.

Fakat nedense bazı insanlar TANRI tartışmasında takılıp kalıyorlar.. tanrı tanırlıklarını ve tanrı tanımazlıklarını tartışıyorlar.. onlar aslında olmayan (sonsuzluklarını) ve bulunmayan (özgürlüklerini) tartışıyorlar da TANIRLIK konusunda fazla bir söz söylemiyorlar…

Oysa tanırlıktan tanıklığa ve özellikle TANRI TANIKLIĞINA giden gizemli ve bilinmez yol öylesine açık ve seçik ki.. yani bu yolda çok deneme ve yanılmalara gitmemiz.. sürekli arıştırma ve geliştirmelere ilerlememiz.. sabırlı değiştirme ve düzeltmelere.. yükselmemiz gerekiyor.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri demiş; “ANLARSAM UZAĞIM YAKINIMDIR.. anlamazsam yakınım uzağımdır” Bu tartışanların bundan haberleri bile yok.. bu tartışanların meramı kendisin anlatmak, karşısındakini anlamak değil.. bu yüzden insanlar birbirlerine uzak kalıyorlar.. bunu çağdaş ideolojiler ve partilerde körüklüyor.

Eğer bu arkadaşlar kainatı güzelce ve insanı iyece bilseler bu Tanrı Tanırlık ve Tanımazlık çekişmesi de yapmazlar.. yaptıkları bir tür dini anlamayı düşünmeye gitmeyen hazır savları yineleyen bir tür GEYİKLİK ya da Bilimi kavramaya ilerlemeyen hazır kanıtları yineleyen   bir nev’î GEVEZELİK.. bu yüzden de ortaya bir din ve bilim çıkmıyor.. Yani savlar ve kanıtlar konusunda kendilerinin ortaya koyduğu yeni bir sav ve kanıt yok.. ileri sürülenlerin de çoğu savı kanıtsamadan fazla bir bilgi değil. Bir teyze demişlerle falan adamın Tanrının varlığı hakkında bin tane kanıtı var.. o da demişki demek ki Allah hakkında bin tane kuşkusu varmış.. keza materyalistlerin materyalden başka kanıtları da bulunmaz.. her ne ise bu satışlarla yere varılmaz zaten.. çünkü biliyorum.. kendimde yapmıştım geçmişte bolca..

Şayet bunları niyetleri samimi ve ciddi olsa.. aramak için face satışı yerine kitap başına geçerler.. kainat kitabını okurlar.. insan kitabını okurlar.. Kur’an kitabını okurlar ve en önemlisi bütün bunları barındıran "kendi" kitaplarını okurlar.. okusunlar ki BELLİ olsunlar.
Mustafa Afşin Karca kardeşimizin; “Sayın hocam kişi kendi vicdanında oluşturabildiği kadar ki Tanrıya inanır . En azından benim öyle .” değerlendirmesi üzerine; “Değerli kardeşim bu eleştirinize uygun olarak yazımı yeniden düzenledim.. yaşam mektebi bize dört kitablık bir müfredat sunar; kainat kitabı, insan kitabı, kur'an kitabı ve tüm bu kitapları barındıran insanın kendinin kitabı.. işte her birimizin VİCDANI bu kitapları içine alabilen bir genişliktir ki Yaradan demiş.. ben yere göğe sığmadım mü'min kulumun kalbine sığdım.” İmamı Nursi Bunu İşarat-ül-İcaz yapıtının son konusu olan NOKTA başlığında "Dördüncü Bürhan;Alem-i gayb ve şehadetin nokta-i iltisakı ve berzahı, iki alemden birbirine gelen seyyeratın mültekası vicdan denilen fıtrat-ı zîşuurdur. "Evet fıtrat ve vicdan akla bir penceredir, Tevhidin şuaını neşrederler." olarak ifade ediyor.


Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 29-Ekim-2018 Saat 15:30
Tanrıya TAPMAK, O'na kulluk etmek ve bunun karşılığın da O'dan yardım istemektir..

Ya da tanrıya tapmak ve bunun karşılığında O'ndan yardım istemek O'na KULLUK etmektir.. de diyebilirsiniz..

Hangisini derseniz deyiniz "O" kimdir ya da ne dir ?

Onu nesne derseniz küfür etmiş kimse görürseniz şirk koşmuş olursunuz..

Demek ki dikkatli olmak gerekiyor..

İşte bu yüzden tanrıyı tanıyarak ve tanımlayarak, bir TANRI YAPMANIZ gerekiyor..

İşte bunu KİTAP ile yaparsanız TEİST.. kitapsız yaparsanız ATEİST olursunuz.. fakat kitaplı yapmanın fazla bir getirisi bulunmaz.. çünkü hangi kitabı kabul ederseniz diğer kitapların KAFİRİ olursunuz..

Demek teist tanrı tanır değil ateist de tanrı tanımaz değil.. birbirlerinin Tanrı’sını tanımayanlar demektir..


Hiç bir dinin tanrısının adı ve tanısı ve tanımlaması birbirini benzemediği gibi hiç bir kimsenin tanrısı ve onu tanısı ve tanımlaması birbirine benzemez..

Ancak siz ve biz büyük bir çoğunlukla ekonomik ve politik gücün yaptığı TANRI'sını tanrı kabul etmek durumunda kalırız.

Bu yüzden müşterek bir dile dayanan müşterek bir dine ve bu ikisinden dolayı sorumlu ve yükümlü olduğumuz müşterek bir kültürden çıkan   ORTAK kitaba bağlı BİR TEK Tanrı yerine, yer yüzüne egemen parti ve ideolojilerin.. uluslararası şirketlerin ve ulusal devletlerin yaklaşık dört yüz Tanrısından birini kabul etmek zorunda kalırız.


Bir kaç ideolojinin yer yüzene egemen olmasından dolayı yer yüzünde insanlar sayısınca DİN ve dört beş tane de YOL olur.. oysa doğrusu tam tersine bir tane din ve insanlar sayısınca yol olması gerekir.. işte kendi yollarını çizmekten yoksun ve özürlü olan bizler böyle normal ve doğal olmayan bir çizgi sürdürürüz.. koyunlar ve köleler ve körler gibi yürürüz.. sürünürüz.

Öyle değil mi ?

Değil..

Peki ya nasıl ?
     




Gençlik.. kadınlık.. güzellik demektir.. Yaşlılık.. erkeklik.. iyilik demektir.. Yaşlandıkça kadının iyiliği ortaya çıkar.. erkeğin de güzelliği ortaya çıkar.. elbette BEDENLERİ'nin değil... ruhlarının.. güzelliği ve iyiliği.. dişilin ve erilin bedenleri genç iken kadın ve erkeğin avlamak için kullandığı vucud oltasına takılmış bir yemdir.



    


Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 29-Ekim-2018 Saat 16:14
Tanrıya TAPMAK; özgür
Tanrı KULLUK etmek; içten
Tanrıdan İSTEMEK etmek; etkin
Tanrı YAPMAK; dürüst
olmakla
köle, kör ve koyun olmaktan
kurtuluruz.

Burada tanrıya tapmak ve O'na kulluk yapmak kutsal bir alış veriş.. bunda fazla bir KURAMSAL bir sorun yoktur özgür ve içten oldukça insan UYGULAMADA deneme ve yanılma yoluyla ilerleyebilir.. Tanrı'dan yardım istemekte biraz daha ayık ve uyanık ve aykılı olmakla.. bunu da sağlayabiliriz.. lakin TANRI YAPMAK konusuna gelince burada bir yanlış anlama olabilir..

Tanrı "yapmak" bir pasta ya da sandalye yapmak gibi değildir.. tanımak ve tanımlamak suretiyle O'nu tefekkür ve tezekkür etmektir.. anmak ve düşünmek aracılığı ile O'na olan sevgisini ve saygısını sunmak ve sergilemektir.

Peki bu nasıl yapılabilir..
insanın dilini ve dinini öğrenmek ve bilgilenmekle..

Yoksa bazılarının sandığı gibi; Tanrı insanları yaratmadı.. insanlar tanrıyı yarattı.. saplantısını savunmak değil.. fakat insanların tanrıyı tanıma ve tanımlamasına ambargo koyarak onları kendi tanrısını dayatma zorbalığı da değil.. Çünkü Tanrı her birimizdeki bulunan ESMA gölgesinde.. kimliğinde.. kişiliğinde.. bireyselliğinde ve başkanlığında görünür.. Örneğin imamı Nursiye Ferdun, Hayyun, Kayyım, Hakemun, Adlün ve Kuddus isimleriyle görünmüştür.

İnsanlar tapılası kadınlar ve karılar.. kulluk edilesi erkekler ve kocalar aynasıyla ÜZERLERİNDEKİ TANRI GÖLGESİNİ daha açık ve seçik gösterirler, sevdirirler ve saydırırlar..





Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 29-Ekim-2018 Saat 19:58
Tanrı.. Tanrıya tapmak.. Tanrı'dan yardım istemek.. O'na kulluk etmek.. söz konusu olduğunda yani Tanrı'ya yönelmenin ve O'na dönmenin yolu ve yordamı dile getirildiğinde DİN denilen kurumu dillendiriyoruz demektir.. din meşru ve yasal bir yol olmalı.. din makul ve düşünülebilir bir yön ve istikamet vermeli.. din makbul ve kabul edilebilir bir yürüyüş ve sırat çizmeli.. nihayet din meşru vaz, makul bir akide ve makbul ahlak olduğu kadar mümkün bir koşul ve gelecek va'd etmeli.. işte bu

meşru
makbul
ma'kul
mümkün

kıstas ve kriter ve ölçütler
tabloda gösterilmiştir.



Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 29-Ekim-2018 Saat 20:47



Tanrıya Tapmak (UBUDUYET), Tanrı ile alış veriş.. iki işi gerektirir.. O’na kulluk yapmak (İBADET) ve O’ndan yardım istemek (İSTİANE) bu işlerin içten, etkin, özgür ve dürüst olması istendiğini.. samimi ve ciddi olması gerektiğini söyledik.. bu işlerin yapıldığı din kurumunun da meşru, makbul, makul ve mümkün bir zemin üzerinde bulunması gerektiğini söyledik bunları Analitik Düzlem tablosu üzerinde gösterdik.. Şimdi bu tablo üzerinde dört etkinliğimiz olan funun ve hukuk ile sa’at ve hikmet etkinliklerini İBADET haline getirecek ALTIN ESASLARI göstereceğiz..
HUKUK şükür (amel-i salih) ve adalet ile


FÜNUN sabır ve iktisat ile..

HİKMET sadakat ve vefa ile

SAN’AT emanet (takva) ve feda ile..

Tamamını ve kemali bulur.. iman ile salih olur.. ihlas ile sıhhat bulur.


Böylece özgür (hürriyet) ve özdeş (ayniyet) odaklı benlik emanetini sahibini vermiş olur.

Zerre.. hücre.. ene ve zümre 4 lüsünün yasaları ve   nar, seyr, nur ve sırrı dörtlüsünün yasakları ile zerrenin enenin hizmetine verilmesinden çıkan bir sırr-ı zümre ile beşer ve cinlerden hür ruhlar ortaya çıkar böylece ahiretin ebediyeti verilir ve serbestiyetini kazanırlar.

Böylece istifade çizgisi üstünde inşa edilen istikmal hattı ile cehennemden kurtulur ve ceneetinini kazanır.




Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 29-Ekim-2018 Saat 21:11
Nereden geliyorsun ? Yaratılıştan..
Nereye gidiyorsun ? Evrime..
Ne yapacaksın ? Devrim


Bu sorulara verilen yanıtların ve savların sağlam ve sağlıklı bir söze ve kanıta dayandığının kanıtı nedir ?

Dayatım ve Deneyim düzlemini yürüten
buyruluş ve yaratılış dikmesi..
Dürülüş ve Diriliş

İşte bunlarla

Sophos İTİKADA
Nomos İBADETE
Fenos AHKAMA
Genos AHLAKA

Doğru inşa edilirler.










Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03 - http://www.webwizforums.com
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide - http://www.webwizguide.info