Bu gün meraklı bir akrabamı ziyaret ettim..
Benim için merak şu alaka çerçevesinin sol alt köşesine
yerleşen bir alaka idi.. Meraklı kardeşim dedi ki merak ortada olsa yani
merak kavramını / terimini tablonun ortasına yerleştirirsek ne olur.. ve
nasıl bir anlam çerçevesi çıkar ?
İŞTAH -------------------------------
İŞTİYAK
ALAKA
AŞK ------------------------------------
MERAK
Yaptığımız sohbetin özetinden bir kısmını bu yazının
dizini içindeki dosyalarda görebilirsiniz. Bu anlam çerçevelerini insanlarla
karşılıklı konuşurken adım adım oluşturuyoruz. İnsanlar kafa sallayarak ya da
evetle onaylayarak sonraki aşamalara geçiyoruz. İzleyenlerim kavramların
yerleştirilmesindeki mantığı anlamasalar da ya nezaketen anlamadıklarını
ifade etmiyorlar ya da anlamış görünüyorlar.. sanırım yüzde yetmişi
anlıyorlardır. Hiç anlamıyorlar diyemeyiz. Elbette hiç anlamadıkları ve
sonuçta sıkılacakları ve esneyecekleri anlatımı sürdürmeyecek kadar da bende
de nezaket var. Sonuçta tablolar oluştuğunda birbiriyle bağlantılı
kavramların nasıl bir “sihirbazlık ”la kurulduklarını gördüklerinde bunu
benim yeteneğime ya da birikimime ya da deneyimime verme olasılıkları
yüksektir.
Yıllardır insanbilimle uğraşmaktan gelen bir bilgi
birikimim ve yöntembilimsel analizden gelen bir kavram disiplinim var..
tevazu göstermek gerekmez, çünkü hoca yasa, usta da çaba istemez. Bu
doğaçlama gibi spontane bir olgudur bundan dolayı sahiplerine övünme payı
bırakmaz. Elbette ustalığın etkisi yadsınamaz.
Ancak ilgili kavramların birbiriyle bağlantılı olarak
sürekli bir şekilde ANLAM ÇERÇEVESİ oluşturabilmesi dahi benim maharetim ve
mefaharetim olamaz.
Bu anlam çerçevelerinin birini ya da bir kaçını bir makale
konusu ya da kitab tezi olarak ayrıntılı anlatmam da YAZARLIK psikozuma
uymaz.
Çünkü yaşanan bir gerçeği sergileme ya da içerikli bir
bilgi verme veya bilinmeze veya bir sorunu çözmeye ilişkin bilgiyi
dillendirerek bunu geleceğe sunma gibi bir kaygım yok. Bu gibi içerikleri
yöntembilimin biçimini gösterme ve nasıl kullanıldığını öğretme maksadıyla
kullanırım.
Belki bir
süre sonra bu güne kadar olan bu politikamı değiştirerek muayyen bir ya da
birkaç konuya ait içerikli bilgi vererek yöntembilimsel analizin tanıtımını
yapmak gibi bir yolu seçmek zorunda kalabilirim. Şimdilik böyle bir şey
düşünmüyorum.
Bu
güne yaptığım iş.. bir düzine tablo içeren dosyaları webime yüklemek ve ona
ilişkin birkaç sayfayı geçemeyen düz yazı ile tabloların reklam ve tanıtımını
yapmak. Böylece düz yazının propagandasıyla tablolarımı merak edip onları
inceleyerek alaka duyanların yöntembilimsel analizi öğrenmeyi istemelerini
ararım. Bu TÂLİB olmaktır. Ya da düz yazılarımı okumayı deneyenlerin,
içerikli bilgilere ilişkin sorularını, görüşlerini ve eleştirilerini
beklerim. Bu TALEBE olmaktır.
Osmanziya
talebe (öğrenci) beklemiyor değil tâlib (öğrenici) arıyor. Çünkü talebe
bilineni arar tâlib bilinmeyeni ister. Fakat gölgesinde yaşadığım Mustafa
BUĞUÇAM, öğrenci seven öğretmen ya da okur arayan yazar gibi içerikli
konuların kralı olmaya heves edebilir ve bu krallık saplantısını da giderek
aşırır ve sapıtırsa tanrı saydığı bir sanrıya sardırırsa kendisine de
öğrencilerine de, okurlarına da yazık olur. Bu gibi tehlikeler hümeze
suresinde “fi amedim-mümeddede” sırrıyla ifade ediliyor. Bundan kurtulmak ve
HUTAME’ye düşmemek için hatt-ı sureti ve hadd-i şekli birbirinden ayıracak
düzeyde bir AR’ayışa ve anlayışa ulaşmak gerekmektedir. Bunu şöyle ifade
ederim: Düşünenleri arıyorum çünkü arayanları düşünüyorum. Çünkü
öğren-i-cimlerle birlikte yarın aramayı düşünenlerin eline oldukça verimli ve
yararlı bir anlatım aygıtı ve anlam sürücüsü vereceğiz.
Bu gibi çalışmalarla sözcüklerin, örneğin burada “merak”
kelimesi.. bu sözcüğün kökenine inmek.. dil bilimde ayrı bir ihtisas ve ilim
dalıdır. Sanırım bunun adına etimoloji deniyor.
Etimoloji sanırım bir etnisite ye ilişkin .. olgusal ve
bulgusal bir araştırma alanı.. benim üzerinde durduğum dilin bu filolojik
kısmı değil de semiotik kısmı.. semantik ve sentakstan ibaret bu alan dili;
tarihi bir varlık değil de hali hazır bir ontik varlık olarak ele alıp
sözdizimsel (beyani) ve anlambilimsel (maani) yapı, işlev ve ilişkilerini incelemektir.
Bu ilişkileri de yöntembilimsel analizle ele alıp konunun anlatım çerçevesini
kurmak ve kavramların anlam bağlamlarını kurgulamaktır. Bu çerçeve ve
bağlamların belli konu ve kavramlarına ilişkin olan İÇERİKLİ modellerimi de
değiştirerek ve düzelterek geliştirmektir. Bunların yöntembilime ilişkin
olanları da insanbilime ilişkin olanları da vardır. Bu tabloların değeri ve
kalitesi de yüksektir, sayısı ve kantitesi dahi çoktur. Ancak bunların kıl
kadar değeri gözümde yoktur. Gerçi hedeflerimden birisi bunların cami ve
külli olanlarını seçerek bir hülasatülhasıla oluşturmak yani üretimimin
İÇERİKLİ özetini ortaya koymak ise de yöntembilime tâlip bulma hedefimi
hiçbir zaman ikinci plana atamaz. Belki içerikli bilgilerimi derleme işini
sonradan başkaları da yapacaktır ancak kendim üzerime düşeni yaparak onların
bir işine yardımcı olmak isterim.
Şimdi bu yazıya ilişkin MERAK kavramına gelirsem..
sözcüğün tam ortasında bulunan harf “R” harfi görme türlerine ilişkin
sözcüklerde bol bol bulunan müşterek bir ses’tir. Rüyet, rüya, riya, irade,
irae, daire, idare, terbiye, seker, meker, rakı, rock, rab, rahman, rahim,
riyaset, riayet, rasat, rabas, basar, nazar, basiret, nazariye, tarz, suret,
arz, farz, revh, reca, rıza.. rıza yani HOŞ GÖRMEK.. ve bunlar gibi türlü
türlü görmeler ve örmeler Türkçe bile bu “re” ya da “ra” sesiyle ifade
ediliyor ve hatta “ha-R-f” sözcüğünün maruf olmasında bile tarife ihtiyaç
bırakmayacak bir tarzda etrafa, eRa basaRı ve iRfan nazarRı verir ki Türkçede
harfi karşıladığım AR sesini İR-de-leme’den çıkarıyorum.
Harf (AR) ile vehim (İR-deleme) arasında nasıl bir
bağlantı kurdum ?
Anlam olarak kurdum, çünkü harfler yapay varlıklardır ve
sanal nesnelerdir. Vehmi ve fiktif varlıklar bizim dilimizin öğelerini
oluştururlar.
Ad olarak kurdum, çünkü Türkçe’de yapıyoR, ediyoR,
geliyoR, gidiyoR, geliR, oluR, hatta en önemlisi “DIR” ve “VAR” örneklerinde
olduğu gibi yapım ve çekim eki yani harfi olarak “r”sesinin arapça HARF
kelimesi için Türkçe karşılığı olarak kullanmaya en yakın ses olduğunu
düşündüm. Haydi.. bu HARF / AR ismi türk milletine hayırlı olsun…
Merakın kök sesi olan “R” harfini / arını hallettikten
sonra gelelim merakın kendisine..
“merak”, ALAKA ile başlayan fakat İLİM ile biten bir
sürecin ortasında yer alan dört alakadan biridir. Diğer üç alaka; iştah,
iştiyak ve aşktır.
Aşk muhabbet ile biter. Merhamet ile derinleşir. İştah
şehvet ile başlar ihtiyaç ile derinleşir. Aşkın derinliği ile iştahın
derinliğini karşılaştırmak isterseniz, bedenin derinliği ile ruhun
derinliğini karşılaştırın!
Acaba merakın derinliği cesaset (casusluk) olabilir mi ?
iştiyakın derinliği cesaret (kahramanlık) olabilir mi ? Amma bizim kavramımız
merak.. bu sözcüğü BAK ile karşılamak isterim.. muhkem ya da müteşabih bir
açıklamasını yani teşbihini bulamayınca şüphe eden bir yanı yok mu merakın.
Ya da mesaili suale çevirebilen merakın başımıza açtığı yareler, yarım
yarıkların başımıza açtığı yara, kıçımıza yaradan az değildir… Başımızdan
kıçımıza kadar sorunlarla yüklü olan biz insanın bu sorunları sorulara
çevirerek soruya yanıt ve soruna çözüm getirmesi doğal bir gereksinimdir
fakat süreli dizilerin önünde yitirilen zamanlar merakın boşa harcanması
değil midir ? Merak ilmin hocasıdır, soru da onun asistanıdır fakat bu hoca
ve talebeyi zaman canavarına dönüştürmek trafik canavarından daha büyük
kayıplara sebeb olduğunu yarın anlyacağız.. cesetlerine geri gelen ruhlar,
kendilerine VAKTİN HESABI sorulduğunda yitirilen zamanların ve fırsatların
muahezesini kime yapacaklar ?
Merakı
"BAK" ile karışlamak isterim fakat rabas var, rasat var, illeti
(sebeb ve neticeyi) merak var, akibeti (istikabali ve ahireti) merak var,
sual var, şüphe var.. hasılı pek çok alakaların ve ilgilerin ucunda merak
var.. sadece nedene ve niçine bakmak ve sonucu ve meyveyi beklemekten ibaret
değil merak, sormak ve kuşkulanmakta var. Bu durumda türlü görmeleri kapsayan
ve çeşitli bakmaları içeren "merak"a türkçe bir karşılık bulmak
kolay bir iş değil.
Merak konusunda icab CEB’inin, vecibe CİB’inin, cevab
ÇİP’inin ve vacib CÜBBE’sinin içinde kaybolan karanlıklar, bizim
CEBANETİMİZİ, ister sol canibimizde dursun ister sağ cenabımızda bulunsun..
bilinmez bilgileri ve gizemli gerçekleri aramak için yakılmış bir mumdur..
başka bir ifadeyle mağaramızı mağazaya dönüştüren girişimler mündemiç ve
gelişmelerde meknuz muazzam bir anahtardır merak.
Fakat bizler iştah ve iştiyak ayaklarıyle yeri eşeleyen
tavuklar gibi olduk.. aşk ve merak kanatlarını açan kartalların bilgi
dağlarında, sevgi zirvelerine yaptıkları yuvalardan bigane kaldık..
merakımızı dizilere ve aşkımızı da fantezilere harcadık.. görsel ve işitsel
dünyanın çekiciliği tefekkürümüzü üfürdü ve tezekkürümüze tükürdü… Bazen
sözün büyüsüne takıldık bazen gözün rengine bayıldık… Merak etme sen.. diyen
yare aldandık merak etmedik. Oysa meraya-yı mevcudatta cilvelenen hakikatleri
ve kitabet-i hadisatta yazılan haberleri setr eden seker ve meker’imiz
merakın canına okudu.. şeker gibi geldi gışâ’veler, teker gibi oldu
mekerler.. esrik bir adama tuzak bir soru sorsan.. onu boru sanmaktan başka
horunu bulamazsın.
Perdeler ve örtülerle görülen gölgelerin ÖRGÜ’leri
ardındaki ziyaya hasım ve nura düşman olduk. Dini vaz’dan ve felsefeyi
edebiyattan ve hikmeti san’attan ve en nihayet hakkı hakikatten ayıramaz
olduk. Bir lokmada boğulduk ve bir öpmekte nefesimiz kesildi.. Hasılı
kendimize yazık ediyoruz.. yediğimiz bu kazıkla..
Allah akıbet ve ahiretimizi güzel ve iyi etsin, duasından
başka bir umudumuzda yoktur. Bunun için BAK’manın şerrine karşı da
BEK’lemekten başka bir çare bulunmaz. REVH esintisi kesilmeden ve RECA kapısı
kapanmadan MERAK’ımızı merak ediyorsanız.. dosyalardaki tablolarla bir
yolculuğu deneyelim.. belki araklayan meraktan kurtulabilmek için gözümüzü
kapatan vehmimizi bozar ve gönlümüzü örten hayalimizi yırtabiliriz.
Bizim yapabildiğimiz tek iş böyle gizemli yazılarla
yöntembilimsel analizin reklam ve görsel düşüncenin propagandasıdır.. asıl
malı götürecek iş merakınızı medya krallarının ekran köleliğinden kurtarıp
terakki raksındaki rakımını yükselterek O’nu tanımakta kullanarak kulluğunuzu
artırmaktır.
Sağlıcakla kalın.
OSMANZİYA
Sentaks /
sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik /
anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz
yazıdan özür dilerim
http://sites.google.com/site/yontembilim/ -
http://sites.google.com/site/insanilim -
http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/ -
http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/ -
http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/ -
http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/ -
http://www.yontembilim.com/ -
http://www.insan-bilim.com/ -