Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Yöntembilim
 YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim
Mesaj icon Konu: yontembilim eleştirisi Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2555

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: yontembilim eleştirisi
    Gönderim Zamanı: 30-Mayıs-2013 Saat 07:31



YÖNTEMBİLİM'imin ELEŞTİRİSİ


Yöntembilimsel analiz önerisinin yapıldığı www.sibelatasoy.com sayfasındaki yazılarım ve eleştirileri aşağıya alınmıştır:

http://sibelatasoy.com/?p=10676&cpage=1#comment-3828[/COLOR">

Dünü anlatır gibi rüyalarını anlatan biriyle, sizinle sibel hanım, ilk def’a karşılaştım.. Bir film seyretmiştim meşhur adını unuttum.. birbiri içinde rüya katmanlarıydı ve odalara girilip çıkılır gibi alem-i misal sferlerinde dolayışılıyordu.. The Matrix gibi dediler de onun için seyretmiştim. Öykü (hikaye), senaryo (film) ve öygü (bağışlayın rüya’ya düş diyorlar yanlış bullanıyorum rüyaya öy diyorum fakat öyküden ayırmak için öygü belki daha iyisi) bu kullanımı rüya (öy); rüyet (görü), re’y (oy) ve riya (gösteri-ş) bir bütündür.. bunların hepsi düş’de cerayan eden işler.. düşüncenin iyi bildiği işlerden biri de bu saydıklarımdan başka oyun oynamaktır. Çocuklarının gerçeği bize göre bir oyun.. ahirete göre dünyanın işleri de bir tür oyun olmalı.. felsefe eğer bu oyunu kurallı oynarsak başta dil olmak üzere sair bilim ve hukuk KURALLARI’nın ortaya çıktığı yargısında. Eğer bir oyun oynuyor ve bunun protokol ve sözleşmeler ile (anayasa, yasa,yönetmelik, yönerge) yaparsan din ve bilim ile ahlak ve hukuk adı veriliyor ve bunların tabanı olan DİL’i mercek altına alıyor. Ancak DÜŞÜNME’nin elinde mantık ve matematikten başka bir aracı da yok. Wittgentein ki iyi bir dil oyuncusudur.. son sözü şu: FELFESE METAFİZİK VE MANTIKTAN İBARETTİR, TEMELİ MANTIKTIR. Yani nutka gelen nukta (nokta) gölgelerin gücü adına HUMAN’ı ortaya çıkarıyor ve bu gün gördüğümüz manzara hiç de hümanist değil… Dayanadım düz yazının büyüsüne.. yazınızın büyünüze kapıldım.. oyun, öykü, öygü içinde “gerçeğ”i ararken.. (ki o asla tek başına yaşayamaz doğru, iyi ve güzel olmadan), övgü (medih) ve ödgü (minnet) dünyasının yakarılarından uzak ilgi, sevgi ve bilgi mağzasının bir mağraya dönüştürecek YÖNTEMBİLİME girmeye bir reklam.. dili eğriyi ve doğrusuyla.. eğer ve değeriyle öğrenmeyi arayanları düşünmeye bir propaganda.. olmak üzere bu yanıtı verdim.. beni bağışlayın.. bugün için siz bir avsınız.. bende avcıyım.. Belki yarın konumlarımız tersi olabilir.. size dilden tuzaklar kuruyorum.. anlamdan ağlar yapıyorum ve anlatımdan sepetler hazırlıyorum. Angaje edebilir miyim diye yöntembilime.. Ha birde şunu unutmayalım.. yakarı ve yalvarı gibi düşünmenin an’masının ve düşüncenin anlamasının ötesinde bir esinti de var.. esemelerimiz ve akıl yürütmelerimiz, bu esin’in sesini ve bu sezin’in fısıltısını bir kuruntu sayabilir.. kaba olan her zaman inceyi göz ardı etmiş, yok sanmış en azından “gölge” saymıştır kendisi ona perde olduğu halde.. Dürbün bu.. bir taraftan bakarsan yakınlaştırır öbür tarafından bakarsan da uzaklaştırır.. Şuur aynası elbette bir dürbinden daha komplex bir yansıtıcı ya da kırıcı.. biz dürbinden mikroskop yada teleskop yaptık.. fakat şuur aynasını böyle BÜYÜLTEN bir bir anlam sürücü ve YAKLAŞTIRAN bir anlatım aygıtı yapmayı hiç düşünmedik.. hadi yapalım mı ?

OSMANZİYA

“şuur aynasını böyle BÜYÜLTEN bir bir anlam sürücü ve YAKLAŞTIRAN bir anlatım aygıtı yapmayı hiç düşünmedik.”
Diyorsunuz ancak insan varolalı beri hep bunun yöntemini ariyor, buluyor sunuyor, her zamanda ve cografyada ortaya cıkan ögretiler-dinler-bilim her ne isim altinda olursa olsunlar söylediginiz aygiti sunuyorlar :)
SİBEL


DÜZELTİLMİŞ: demiştim ki; “Ancak DÜŞÜNME’nin elinde mantık ve matematikten başka bir aracı da yok.” Bunu savı nazara alırsak ve kanıtlarsak, Wittgenstein’in ünlü tümcesini de unutmazsak “FELFESE METAFİZİK VE MANTIKTAN İBARETTİR, TEMELİ MANTIKTIR.” zaten bilim, din, felsefe” bunu yapıyor savınız temelsiz kalır. Çoğu zaman da söylediğim gibi dil ve felsefe dünyayı ibare ederken ve din ve bilim hakikatı ifade ederken MANTIKSAL ÇÖZÜMLEME ve MATEMATİKSEL HESAPLAMA’dan başka araçları yok.. felsefe sorularını sunarken ancak EDEBİYAT yapabiliyor.. din cevaplarını verirken ancak VAAZ edebiliyor.. ancak ibarenin işaret genişliği ve imkanı ile ifadenin delalet derinliği ve potansiyeli ise başka bir kaynak, başka bir olay ve başka bir açılım.. zaten maksadım da buraya yollama yapmaktı

OSMANZİYA
Bu cevabıniz bende yeni bi düzlem yaratmadı, hala son söyledigim fikirdeyim. Bu durumda söz konusu bilinmeyen bu aygıti anlatmayı denemelisiniz, ya da burada öylece havada da bırakabilirsiniz, secim size kalıyor
SİBEL

O zaman şöyle söyleyeyim.. düş.. dile geldi.. Zaten bu SÜREÇ VE SONUÇ bile öyle muazzam ve muhteşem bir olgu ki hepimiz lal olmuş ona bakıyoruz.. ilk önce Öklid geometrisi ANALİTİKLER dillendirildi.. Daha sonra ORGANON ile “MANTIK” yazılı dile geldi.. Daha sonra hind sıfırı araplar / müslümanlar vasıtasıyla Avrupa geçti ARİTMETİK dillendirildi.. 17. YÜZYILDA sentetik geometri Descartesle analitik hale geldi ve böyle MATH sayısal ARİTMETİK ile nicel geometrik alana aracılık eden ara yüz (METHOD) oldu.. daha sonra Witehead ile Russel LOJİKO-MATEMATİK gerçeği saptadı.. Viyana Çevresi Filozofları nedensellik, amaçlılık ,özdeşlik, özgürlük gibi kavramları ve ideleri Kant’ın kör veri – boş ilke ölçütlerine göre sağlam bilgi olarak bulmayıp METAFİZİK olarak tanımladılar.. yani bütün bilgiler ve sözler bu saydığım ilke ve kavramlarla, zaman ve mekan kadrosu da dahil olmaz üzere, yapıldığına göre “bilgi doğru ve gerçek olmalıdır” ilkesine uymadılar. Orta “anlam” sorunu ve sorumluluğu ortaya çıktı.. bazı bilgiler doğruydu ama gerçek değildi.. bazı bilgilerde gerçekte ama doğru değildi.. aradaki bilgiler bu ikisinin karması oldu.. bizde apaçık olan ZORUNSUZ olasılık ve zorunlu tümel OLURLUK arasında gidip geldik.. kararlı bir denge durumuna gelemedik.. bu ikisi arasında türlü türlü ideolojileşmiş dinler ya da dinleşmiş ideolojiler, izmler, yollar, meşrebler, meslekler ve mezhebler ürettik.. bunlar normal.. biz büyük bir şeyin etrafını kazıyoruz ve ARIYORUZ.. işte biz de arayanları düşünüyoruz. Bir şeyin varlığının ya da yokluğunun gerekçesi.. bilme, anlama ve inanma ve bunlara KATLANMA değil KANITLAMA’dır. Sizin konuyu anlamamanız tabirinizle “çıkacak” düzlem bulamamanız. savımın boşluğu, yokluğu ya da havada kalması “anlamı”na gelmez.. zaten anlamsız kavramlardan en anlamsızı “DEMEK”dir..” Yani, anlam, demek, gibi, kadar” sözcüklerinin arasına (=) işareti koyabilirsiniz. Şu da var ki ben savımı yeterince kuramamış ve kanıtımı gereğince gösterememiş olabilirim. Hem konu inceldikçe soru-yanıt ile sav-kanıt daha spesifik ve daha sofistike hale gelirler. Çünkü özele verilen ilim ile genele verilen ilim farklıdır. Her birinin kendine göre avantajları ve dezavantajları ve bu nedenle ikisini de küçük görmemek lazım.. ben sizin YENİ DİL dillendirmeniz üzerine sizinle ilgilendim. Verdiğiniz ve vereceğim ya da vereceğimiz içeriklerin ve bilgilerin fazla bir önem yok hedefim açısından. Bir haftalık süremiz var ve ne hikmetse sizinle konuşmadan edemiyorum. Şimdi benim savım, ilmimin bana has özellik ve bireysel yetenek olmadığını.. ve genel ve tümel ise istediğiniz gibi bunu da kanıtlamalıyım. Ama bu da, gördüğünüz gibi, düz yazı ile GÖRÜLMEDİĞİNDEN gösteremiyorum. Umudum birlikte yapacağımız tablolarda…
OSMANZİYA

“Konu inceldikçe soru-yanıt ile sav-kanıt daha spesifik ve daha sofistike hala gelirler.Çünkü özele verilen ilim ile genele verilen ilim farklıdır.”
Osmanziya bence sorunda burada neyin “özel” neyin “genel” olduğu.Sizin deyiminizle “İnce konular”da bu çok göreceli.
Ve “ego” bunu evirir,çevirir de durur.
“Şuur aynasını böyle BÜYÜLTEN bir anlam sürücü ve YAKLAŞTIRAN bir anlatım aygıtı yapmayı hiç düşünmedik”
Zaten Varoluştan beri vazife olan birşeyi farklı frekanslarda düşünen, uygulamaya çalışan ve bu sonsuz yolculuğun farkında olup,yarattıkları aygıtların,son olmadığını bilen o kadar çok varlık oldu ki…
Ben de böyle hissediyorum
Sevgiler,
HİLMİYE ALTINGOZ
,




SA -----------------Çeviri-----------------SÖ

MATH ---------------HAKİKAT----------------LOG


NC -----------------Eviri------------------NT

Hakikat ararken iki aracımız var.. birisi işaretlerin (GÖSTERGELERİN) tercümesi / çevirisi diğeri ise delaletlerin (GÖRÜNGÜLERİN) tevili / evirisi.. Bu tevil ve tercüme ile hakikati ararken nesnelerin GÖRÜNTÜ'sünde optik ve fizik yanılsamalar olduğu gibi kimselerin GÖSTERİ'sinde psik ve lojik yanılgılar bulunabilir elbette.. burada başta benlik hastalıkları olmak üzere kimsel sorunlarda vardır. Ayrıca nesnel engeller olabilir. Çünkü dünyayı ve dini kurmada kullandığımız DİL, koşullar ve kurallar ile yasalar ve yasalar kurarken ve kılarken ALANLAR ve YÖNTEMLER değiştikçe, “koşullar ve kurallar ile yasalar ve yasalar” engeller ve perdeler haline gelebiliyor. Ancak bilgilerimiz biriktikçe ve aygıtlarımız geliştikçe sıfır hata elde edemez isek de azami sevabı (doğruyu) artırıyoruz. Bu aygıtların başında USUL ve USLUB gibi düşünsel kriterler ve dilsel kıstaslar gelir. Kişisel ilgi alanım yöntem ve USUL ile ilgili.. eleştiriniz üzerine konuya tekrar ele aldım.. şu “dürbün” TEMSİLİNE ve teleskop “TEŞBİH”ine bir daha bakayım dedim ve bu iletinin dosyalarını elde ettim. FKB alanını yöneten MANTIĞIN yüklemlerinin ve PSL (psikoloji, sosyoloji ve linguistik) alanı denetleyen KUR’AN’ın yargılarının daha açık ve seçik hale getirilebileceğini gördüm.. çünkü linki verilen web sayfamı yapıştırılan tablo içinde hiçbir terim / kavram ikinci kez kullanılmamıştır.. bu da olabildiğince sağlam bilgileri ve yapabildiğimiz kadar sağlıklı buyrukları içeren funun ve hukuk’dur. Bu usul ULUM’un gereğidir. Oysa felsefi edebiyat ve dini va’z vaaz USLUB’larında terimler aynı anlamda olmasa bile bir çok kez kullanılırlar.   Şimdi bu linkte bulunan tablolaları düz yazıya dökmek için vaktim bulunmuyor maalesef.. ancak onları versiyon sırasıyla incelerseniz ( http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=739&PN=1     ) ki büyük bir olasılıkla sizinde onlara bakmaya vaktiniz olmayacaktır.. bu yüzden ego oyunlarım olmasa da akıl oyunlarımı anlamayacaksınız. Zaten bende bu oyunları şimdilik bıraktım böyle taleb oldukça, artık sorulmadıkça konuşmamaya çalışıyorum, dönüp bakıyorum.


AŞAĞIDAKİ AYRINTILI TABLO (levha) YUKARIDAKİ KISA DİYAGRAMIN (şemanın) AÇILMIŞ HALİDİR. Sezinci versiyondan sonra bu hale getirilmiştir.





Bu tablo ne diyor ? Çoğu zaman söylediğimi söylüyor: ”Hakikati hikaye etmek kolay olmadığı gibi hikayenin hakikatine erişmekte zordur.” Biz bu zorluğu işaret vasıtası ve delalet vesilesi ile aşmaya çalışıyoruz fakat öykülerin gerçekliği ile gerçeklerin adları arasına yer alan KAVRAMLAR buna fazla izin vermiyor. Biz de bu kavramları daha saydam, daha soyut, daha açık (beyyin) ve daha seçik (bariz) hale getirecek bir dil arıyoruz. Ben bu gün akıldan çıkan mantık, mantıktan çıkan matematikten başka dilimiz olmadığını ve bunlardan biraz daha açık (sarih) bir dilin ve daha seçik (şarih) bir yöntemin, yenisinin yapılması gerektiğini söylüyorum sizler ise, sanırım yeni yeni öğretileri ve yeni yeni yorumları kast ediyorsunuz, zaten yeni bir DİL olduğunu söylüyorsunuz. Sanırım “yöntem” / method / mizan ve “sistem” / system / nizam kavramlarını karıştırıyoruz. Yüzeyde olan öğretiler ve sistemler, elbette, sorun ve çözümlerin diyalektik ilerlemesi nedeniyle kısa bir ömürle sık sık değişecek iken , derinde olan usuller ve yöntemler çok uzun zaman aralığı ile de değişmez.. sadece yenilenerek yinelenirler. Her ne kadar bunu bazıları değişim olarak algılasa da, mizan-ı akıl olan USUL’ün aslı aynı kalır, varlık yapısı değişmez ve neliği bozulmaz. Sunduğum yöntembilimsel analizde böyle aynı yüz yıllardır değişmeden katı halde kalan lojiko-matematik gerçeğin yeni bir TASARIM şeklidir. Bu bireysel yeteneğim, kişisel becerim ve yeni bir yorumum değildir.   Bu köklü kavramsal tasarımın KABULLENİLMESİNİN kolay olmadığını yirmi yıldır yaptığım tanıtımlardan biliyorum. Ancak şunun farkına varıyorum ki bu çabalarımla yeni anlam potansiyeli ve anlatım platformu benim için biraz daha belirgin hale geliyor. umarım bir soranına rastlarım da yanıtlarım.



Not:aşağıdaki link 16 dan fazla tablo içermektedir.
20130531_062827_HILMIYE.rar

Düzenleyen osmanziya - 31-Mayıs-2013 Saat 06:33
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk