beyin
Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: Yöntem Bilim
Forum Adı: Yöntembilim
Forum Tanımlaması: Yöntembilim Üzerine Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2855
Tarih: 13-Eylül-2025 Saat 20:06 Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com
Konu: beyin
Mesajı Yazan: osmanziya
Konu: beyin
Mesaj Tarihi: 31-Ağustos-2025 Saat 15:18
Beden ve beyin ile ruh ve nefis
madde ve mânâ olabilir mi ?
ya da
lafız ve ma'na...
face de Talip TEVKÜR ve Murat DEMİROCAK paylaştı:
''Eğer transistörleri alıp nöronları birbirlerine birleştirir gibi beynin modelini çıkarsak beynin hangi bir boyutta bir bilgisayar gibi olabileceğini tespit edebiliriz. Bu bilgisayar küçük bir şehir boyutunda olurdu. Bu bilgisayar binlerce megawatlık elektrik tüketirdi. Bu enerjinin elde edilmesi için de bir nükleer santral gerekirdi. Aynı zamanda çok sıcaktır çünkü elektrik üretir. Bu bilgisayarı soğutmak için bir nehire ihtiyacınız olur. Eğer küçük bir şehir büyüklüğünde bir bilgisayarım olsaydı nehirden gelen su ve bu dev bilgisayara enerji üreten bir nükleer santral... işte hepsi bir arada bir beyin olurdu..
❖ Fakat beynimiz binlerce megawatt harcamaz sadece 20 wattlık enerji harcar. Bir şehir büyüklüğünde değil sadece bir insanın kafatasına sığacak büyüklükte.Bu nasıl mümkün olabilir?
❖ Öncelikle beyin bir bilgisayar değil. Önceleri beyni bilgisayar gibi düşünürdük ama artık böyle düşünmüyoruz. Beyinde ne pencereler, ne pentium çipler, ne programlama ne de altprogramlar var. Peki o halde beyin nasıl çalışır?
❖ Beyin bir öğrenme makinasıdır. Beyin öğrendiği her konudan sonra kendini düzenler. İşte dijital bilgisayarların bile yapamadığını beyin böyle yapar. Dijital bilgisayarlar öğrenemezler. Bugün dizüstü bilgisayarınız dün olduğu gibi yine aptal. Hatta bir önceki gün olduğu gibi aptal. Diz üstü bilgisayarınız asla daha zeki hale gelemez. Fakat beyniniz bunun hepsini yapar. Sürekli yeni şeyler öğrenir. Bu nedenle beyin tam anlamıyla bir bilgisayar gibi değildir, beynin düzeni bambaşkadır. Bu nedenle bilgisayarın, beyin gibi olabilmesi için ancak bir şehir büyüklüğünde olması gerekir.''
❪Prof.Dr. Michio Kaku / Teorik Fizikçi❫
Bilgi.. yorum.. kuram.. inanç.. hepsi bilgiyle başlar.. bilginin durumuna göre faraziye ve nazariye ve kanun tasarlanır, biçimlenir ve tanımlanır. Bazıları kanunu bazılarının inancıdır.. bazılarının inancı bazılarının kanunlarıdır.. ancak ikisi de bunun farkında olmaz. Çünkü temel bilgi kuramından yoksundurlar. Beynin yapısının bilinmesi bir tür "anatomi".. işlevinin bilinmesi bir tür "fizyoloji"dir.. buna benzetme yaparak mantığı ve matematiği de diyebilirdir. Bu anatomi ve fiyzoloji nörolojiden değil biolojiden başlar. Anatomi yapmak kolaydır.. parçalarsın yani öldürürsün kurbağı anatominin görürsün ve fakat fizyolojini yani yapısının işlevini anlamak için onun yaşatman gerekiyor. Geçmiş bilgilerimiz anatomidir ancak fizyolojini öğrenmek binlerce kişinin çalışmasının geçtiği yüz yılları gerektiriyor ve hala da bitirmiş değiliz. Burada beyni anlattım.. lakin hiç unutulmaması gereken ruhu da anlattım. Ancak bu ilim adamı gibi beyni anlatırken günlük bilginin düz yazısını kullanarak ruhu unutturmadım. Seks ve siyaset çekici ve çelici iki konudur insanları esrik eder en azından bir söylediği yalana ya da yana karşı ardındaki dokuz yanı ya da doğruyu örter. Dolayısıyla dokuz insanla iletişimi kaçırır. Oysa ister inanç ister siyaset her şeyden esas olan ÖĞRENMEKTİR.. yani bilgilenmektir.. yani gerçeğe yaklaşmak ve doğru bulmaktır. osmanziya yontembilim.com
|
Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 04-Eylül-2025 Saat 21:16
Değerli Mustafa ALTUN Hocam dedi:
Kimya dersinden kalıp kimya alanında Nobel Ödülü almış Thomas Lindahl.
Ben de ilkokul 3. sınıfta Türkçeden ikmale kalmıştım. 15 gün daha okula gitmiştim. Sorunun kaynağı ben değildim. 1. ve 2. sınıfta emekliliği gelen bir sınıf öğretmenimiz vardı. Bizimle pek ilgilenmedi. 3. sınıfta eli maşalı, asıl mesleği avukatlık olan bir öğretmenimiz geldi. Sınıfta çoğu arkadaşım gibi heceleyerek okuyordum. Ortaokulda da kompozisyon derslerim hep sıkıntılı geçti bu yüzden. Lisede aşka geldim, çok kitap okudum. Çok da yazı yazdım. Felsefeye merak saldım. Lise sonda Altunizm adında bir felsefi akım oluşturacak özgüvene sahiptim.
Bir çocuğun en büyük şansının iyi bir sınıf öğretmenine düşmek olduğunu yaşayarak öğrendim.
***********
"Okulda beni sevmeyen bir öğretmenim vardı ve ben de onu sevmezdim. Yıl sonunda beni sınıfta bırakmaya karar verdi. İşin ironik yanı, dersin kimya olmasıydı.
Lisede kimya dersinden kalan tek öğrenci olma ayrıcalığına sahibim!"
- 2015 Nobel Kimya Ödülü sahibi Tomas Lindahl.
dedim ki:
Günlük Dilin Düz Yazısı.. denildiğinde iki ANLAM çıkar birisi günlük dilden başka dillerinde bulunduğu.. ikincisi düz yazıdan başka yazıların da olduğu.. birincisine örnek olarak bilimsel dil olan matematiği verebiliriz.. ikincisine örnek olarak nesirden başka bir nazımın bulunduğu.. çağımızda yaşamın günlük dilden başka bilimsel dilin matematiği ile felsefi dilin "mantık"ı yürüdüğü açık.. diğer taraftan şarkıların düz yazı ve nesirle yazılmadığı.. bestelerin güftelere göre oluşturulduğu göz önünde tutulduğu günlük dilin düz yazısının sadece halkın iletişimine yarayan ESKİ bir ara olduğu ortaya çıkacaktır. Elbette her ne kadar mantığın ve matematiğin.. şiirin ve müziğin ATASI dil yani günlük iletişimize yarayan görüngü de barındın gösterge dahi olsa o artık dal budak vermiş bir ağacın KÖKÜ olarak durmaktadır ve bizi nazarımız ağacın dallanan ve yapraklanan ve çiceklenen ÇEVRESİNE bakmaktadır. Bunlardan birisi de YAPAY ZEKA'dır. Şimdi biz bu anlatımı artar soyutlama gücümüze göre sunuyoruz. Yoksa halkın somuta ve görüne alışık usu ve gözü bunları göremez. halk sadece çıkarına ve başkasına vereceği yarar ile kendine dönecek çıkara bakar ve ona göre de yönetilir ve yönlendirilir. Bizim sözümüz felsefeyi yalayıp yutmuş aydınların bize yapacakları eleştirileridir. Ne yazık ki Hocam, biz bunlardan gerek eleştiri ve gerekse soru ve gerekse uyarı olarak hiç bir yardımını görmedik.. ödüllü çalışmalarının ve ünlü yapıtlarının dünyada ve ahirette etkilerini ve hayırlarını görsünler.. kişisel olarak bu kazançlarına diyecek bir sözüm olmaz. Ancak medya ve sosyal medyadaki Günlük Dilin Düz Yazısının (GDDY) artık yeterli olmadığı GDD nin iki yıldır sürdürdüğü katliamın dünyada hiç bir ciddi tepkiye neden olamamasından bellidir. Gerek GDD etkililerinin ve etkiledikleri halkın.. DİLİN kötü ve kötüye kullanılabilmesinin temelinde GDDY yatmaktadır.. diye düşünüyorum. Saygılarımla sağlıcakla kalınız.
Osmanziya 04.09.2025 üç yol izmir 21:10
dedi ki Hocam:
Hocam bu kitap sizin sözlerinizi destekler niteliktedir. İyi akşamlar dileğimle.
Modernitenin tarihi, ‘söz’ün/‘kelam’ın fiilen düşüşünün/değersizleştirilmesinin de tarihidir. Tekniğin, modern bilimin ve kapitalizmin (para ve iktidarın) çağı ‘imaj’ın/‘göz’ün ‘söz’e/‘kulak’a üstün görüldüğü çağdır; Nietzscheci tabirle nihilistik bir çağ. Bu çağda insani varoluşun anlamı ‘söz’ün/‘anlam’ın düşüşüne paralel olarak indirgenmiş, daraltılmıştır. https://www.kitapyurdu.com/kitap/sozun-dususu/59478.html...
dedim ki:
İyi akşamlar ve şifali uykular.. Teşekkür ederim Hocam.. incelerim.
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 05-Eylül-2025 Saat 13:16
Bir kardeşimiz kutsal topraklara gitmeliyim dedi.. dedim ki: İnsan Rabbinin razı olduğu "yer"dedir.. bu yere KALB adı verilir. Bu yer bazen MULHİME olduğu.. bazen de MUTMAINNE olduğu.. zaman HUZUR buluyor. İlhamların gelmesi.. bilgiyi başkasından değil kendinde ve kendinden oluşturduğu düzeyi yakalaması demektir. İlham bu demektir.. iki ayrı sözcüğün bir araya gelmesinde ortaya çıkan yeni mana LAHM olmuş.. et ve kemik gibi kaynaşmış.. macun olmuş demektir. İki insan bir araya gelip kaynaşırsa iki kelime de bir araya gelip kaynaşır ve yepyeni bir fikir ve taze bir ma'na ortaya çıkar ki bu yeni DOPAMİN çıkarması anlamına gelir.. yani mânâsı değişince maddesi de değişir.. bazen maddenin değişmesi mânâyı değiştirir bunu psiko-somatik tıb deniliyor. İşte AKLININ bu durumdan başka bir de KALBİNİN itminan olarak mutmain olması bulunur. Tatmin bulunmak meşbu olmaktan başkadır. DoLuM ve işba ile doYuM itminan birbirinden başkadır. Kısaca bir YER'de bulunacaksa.. bedende.. yerde.. mekanda.. zamanda.. akılda.. kalbde.. nefisde.. ruhda.. sırrda.. hafada.. ihfada.. yani ÇEŞİTLİ LATİFELERDE bulunmaktır. O bahsettiğiniz "kutsal yerler" bu mâ'nâları hazmetmiş kişiler içindir.. benim gibiler gider.. iki kez gittim.. kura binalara bakar gelirler.. orada bir yılda kalsa.. on yılda kalsa.. sanırım sonuç değişmeyecek. Saygılarımla. osmanziya yontembilim.com
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 08-Eylül-2025 Saat 03:08
Hep "çok"tun sen.
En çok sevdiğim, en çok özlediğim, en çok aradığım, en çok istediğim..
Hep "yok"tun sen.
Sevdim yoktun,özledim yoktun,aradım yoktun, istedim yoktun.
Ne kadar çok olduysan, o kadar yoktun.
Diye yazmış.. Nevra Akbay Ulu Hanım.
Derim ki: O'nun yokluğunda sen vardın.. senin varlığında O yoktu.. aslında varlık ve yokluğu bilemeyiz biz.. doğrusu ben bulunduğumda sen olmuyorsun.. sen olduğundan ben bulunmuyorum.. bulanmak ve olmak içinde aramak gerekiyor.. eğer aramıyorsak ben seni bulamadığım gibi sende beni bulamazsın.. peki nedir bu ben ve sen.. aslında ikiye ayrılmış biz.. işte onun izini bir bulsak bu benlik ve senlik kalmayacak.
08.09.2025 03:10
saygılarımla osmanziya
|
|