EYFEL KULESİ
 
 
 https://tr.wikipedia.org/wiki/Eyfel_Kulesi?fbclid=IwAR03AJWjmlgUabrtePo2dauiTia4PzFckfWw3oebay6gbwg_K52h0DqHW8A
 
 Fransa ihtilalinin 100.cu yiĺina yetiştirilmis.. 1889 yılinda açılmış 1930 kadar en yuksek kule olarak kalmış.. LÜTFEN ikiz kule hakkındaki vikipedia yı okuyunuz..  BABIL kulesinden sonra ikinci kule olduğunu görürsünüz.. ya üçüncü kule ne olabilir ?
 
 
 
   
 
 Bu da bizim ülkemizin  ikiz kulelerimizden birisi.. dün FOLKARTtowers ikiz kulelerini  hayranlikla seyrettim.. girişte sordum.. yukarida İzmir'i seyrecek kafe gibi bir yer var mi ? Hayir dediler
 
 
 
  
 
 Bu da Folkart altindaki cadde de bulunan camiimin halısı.. yunan san'at korint sutunlarini anımsatiyor.. sutun ve kule dikeyleri.. dikey ORDINAT EKSENLERİ.. amudî mihver.. Nebe suresindeki “cibali evtaden”  demek  dağlardan oluşan direkler demektir. 
 
 DAĞLARI  yer küreye  çakılmiş direklerin işlevini veren..  yer yuzunde karalari deniz yüzeyinden  (0 metreden)  kaldırmış.. bizler de Folkart gibi rezidanslarda şehir nüfüslarını  yukarı kaldıran dağlar.. inşa ettik.. bin metreler dağları yüz metreler kuleleri ifade ediyor.  
 
 Sanırım burası dunyanın damı.. peru daki Salkantay daği
 
  
 
 
 
 Çağımızda  sağlanan insan hak ve özgurlukleri az bir iş degil.. Amerika kurulmadan önce insanlar mal gibi alinip satiliyordu.. şimdi artik hayvanlarinda hakları bile  yasal teminata bağlandı.. hayvanlar rezidans ve apartmanların kapılarında ve caddelerde  serin yerlerde.. rahat rahat yatabiliyorlar gündüzleyin..  geceleri ise havlayarak sokaklarda kimseyi geçirmiyorlar…  yarin belki bir hayvanı yasadişi olarak kesip yiyemeyeceksin.. metro hatlari sehir ulasiminda bizi dolmuş ve otobuslerden kurtardi.. şehrin en ücra köşesine kadar gidebiliyoruz.
 
 
 Günümüzde kadinlar bacaklarini diledikleri gibi gosteriyorlar.. erkekler o kadar çok ve çeşitli bacaklar ve çoraplar gorebiliyor ki bu kadar turlu ve bol bacak ancak her halde  cennette olabilir. Bu ikiz kulelerin.. pardon bacaların ve bacakların dikeylerinin İKİ ANLAMINİ buluyorum.. BİRİNCİ ANLAMI bacaklarımız  her birimizin beden yükünü kaldiriyor ve taşiyor.. bunun için onlara barinaklar yapiyor.. dısarida hayvan severler yiyecek ve su veriyorlar.. pardon hayvanlarla insanlar karıştirdim.. asıl konuya gecersem bacaklarım İKİNCİ  ANLAMI kadin ve erkek her birimizin yarim oldugunu hatirlatiyor.. çunku kadin ikiz kuleleri GOSTERMEK istiyor erkek GORMEK istiyor.. ve çağdaş özgürlük ortamı bunu  bize bunu sagliyor.
 
 
 
 Şimdi 300 metre yüksekliğinde ve 200.000 metre kare alanda kurulu  Eyfel Kulesinin DÖRT BACAĞİ var.. yani uçlü saç ayaği yapmamislar.. iki ayak zaten saglam olmazdı.. dört ayak sağlam bir tutunma zemini verir ve bu yüzde omurgalılar genellikle dört ayaklıdırlar. 
 
 Tek ayaklı dikili taşlarda bulunur.. yeterli zemini bulunursa.. ancak hareketli zeminler için eğer zıplayarak ilerlemeyecekse en az  İKİ BACAK (ayak) gerekmektedir. Hareketli bir KULE olan insanın iki bacağı üzerinde ayağa kalkması.. ayının oyuna ve atın şaha kalkması gibi kısa süreli değil.. sürekli olarak iki ayak üzerinde yürüyebilmesi.. olağanüstü bir DENGE durumu ve YÜK hesabı gerektirmektedir. 
 
 Bu MU’CİZE  nasıl gerçekleşmiştir ?  Bunu olguya   YARATICI evrimin milyonlarca  sürmesine ya da  YARATICI’nın ilmine ve kudretine  bağlamak.. iki bacak üzerinde yıllarca güvenli bir şekilde  ayakta durmanın önemini ve değerini ne düşürür ne de yükseltir.. ancak şu fark çıkar: Bacaklar evrimin yaratıcılığından  idiyse ondan  dilediğimiz gibi yararlanabiliriz.. eğer bacaklarımız  Yaratıcı’nın bir ni’meti ise cehennemin odunu olabilecek bu ni’meti  onun külfetine göre kullanabiliriz. 
 
 
 Bu  akşam  AŞK İÇİN isimli bir film seyrettim.. konusu iki bacağı sakat fakat aktif bir kadın ile yaşlı ve maratoncu ve yalancı  bir erkeğin..  kendi AYAKLARI  üzerine birbirlerini  değerlendirmeleri idi..  gözlerimiz ve kulaklarımız bizim alıcılarımızdır.. bir tür  kızlarımızdır. Ellerimiz ve ayaklarımız bizim  vericilerimizdir.. bir tür  oğullarımızdır. Onlar kadar  ve hatta yaşlanınca  onlardan fazla  önemli ve değerlidirler…
 
 İnsanın varlıkları ve olayları ayırt etmesi ve bilgilenmesi   yanında nesneleri ve kimseleri önemsemesi ve değer vermesi.. bulunur. İlkine fark etmek.. ikincisine kadr etmek diyoruz. Yer yüzünün kulelerini fark eden insan kendi bacak kulelerini de kadr etmelidir.
 
  İNSAN KULE’sini anlama ve değerlendirmede  bacaklarımız ve ayaklarımız  ilk KAPI’dır. 
 
 İnsanlar EYFEL kulesinden sonra yer yüzünün büyük şehirlerde binlerce  avm merkezleri ve  rezidans kuleleri yaptılar..  yüksek konumlarda  yer yüzünde bu gün manzara vermekle beraber  havalandırmada engelli rezidans kulelerine dönüşen evlerimizin ve elde edilmesi giderek pahalı hale gelen  konutlarımızın geleceğini düşünebilir mi siniz ?
 
 Bunların apartmanları aratan ve  tek katlı bahçeli ve müstakil konutları özleten bir HAPİSHANE’ye dönüşmesini ancak orada altı ay kalan birisi anlayabilir. 
 
 Ki bu konutlar insanların doğal yürüme mekanlarından yoksun bırakarak bacaklarında ve kilolarında ve metabolizmasında ağır hasarlar ortaya çıkarıyorlar. Onun için bu insana havasız bırakan  bacaksız rezidans yaşantısına REZİLDANS diyorum.  
 
 
 
 
 Paris in denizden yuksekligi yani rakımı  35 metre imiş.. uzerinde de 27 metrelik radyo anteni varmış.. benimde universite numaram 330…  300 metrelik Eyfel kulesinin.. altında 35 metrelik RAKIM.. üstunde 27 metrelik bir YÜKSELTI var.. paris rakımı 35.. kule anten rakam 27.. okul numara farkım 30.. (savcılik meslek sicil nosu: 21330).. şu an İzmir in Üçyol tepesinde 10.cu kattayım.. 2,5 × 10= 25 metrelik sonuçta her nesne ve kimse bir KULE ya da KALE ustunde bir yer yerde olur ve konumlanır.. bir oylumda konutlanir.
 Kısaca her bir nesne ve kimse  bir ev KONUTUNDA.. evre KONUMUNDA.. "evren" de bulunur. 
 Biz oraya KABIR diyebiliriz.. işte bizim 2 metrelik yatayımiz ve yatağımiz.
 
 Bizler de beşer KALEMIZIN ve Insan KULEMIZIN altinda uyuyup  uyanıyoruz.. bir kutuya binip işe gidip geliyoruz.. sonunda iki metrelik KABİR KUTUSUNA koyacaklar. işe gidip geldiğiniz KONUT KUTUSUNU  şübhe ifratı ya da teşbih tefritiylae bir HAPISHANE yapabiliriz.. Zikir ışığiyla ya da fiki aydınlığı ile şüpheyi sabaha çevirip konum ve konutumuzu bir  SARAY'a çevirebiliriz.. bu bizim  bizim elimizde.. ellerimizi ve ayaklarımızı.. bacaklarımızı ve kollarımızı.. gözlerimizi ve kulaklarımızı.. hafıza ve zekamısı.. dilimizi ve dişimizi sağlam ve sağlıklı kullanarak ve yararlanarak. 
 
 
 Bu da bizim INSAN KULESİ.. nin zemini.. bu tabanda dört köşe TAŞI bulunuyor..
 
 
  
          |