| dört katman
 
 Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
 Kategori:  İnsan Bilim
 Forum Adı:  İnsan Bilim
 Forum Tanımlaması:  İnsan Bilim Üzerine Paylaşımlarınız
 URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2557
 Tarih: 31-Ekim-2025 Saat 07:08
 Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com
 
 
 Konu: dört katman
 Mesajı Yazan: osmanziya
 Konu: dört katman
 Mesaj Tarihi: 02-Aralık-2024 Saat 21:05
 
 
        
          | Eşhas Hadise
 Vakıa
 Esma
 
 Eşhas ve şahs  ve kimse dediğimizde kimliği ve kişiliği olan bir birey gelecektir.
 
 Biz insanlar NEV-İ  BEŞER denilen bir hayvani forma ve cismi bir massa sahip AKILLI bir canlı türüne mensubuz.
 
 Kâinat içinde YERİMİZ hakkında..  bulundunuz kültür e bağlı bir BILGINIZ olur. Bu bilgide giderek genişleyen ve gelişen evrime bağlıdır.
 
 Bu konuda sadece bilgi değil inançlarınız veya varsayımlarınızda olur. Kimileri evrim masalına kimileri yaratılış öyküsüne inanır.
 
 Bu hakikati hikaye edilmesi yoluna bağlı olarak başkalarının inançlarına MASAL kendi masalına ÖYKÜ diyen kimsenin varsayımını da etkiler ve  belirler.
 
 Bu durumda masal ve usture ve historia yani TARIH hakkında bilgimizin bir kişiye mi ..  bir hadiseye mi.. bir vakiaya mi dayandığını baģli olarak HIKAYE masal.. olay.. olgu.. olur.
 
 MASAL  gerçek olmadığı söyleyen ve dinleyenin bildiği bir öyküdür. Masal kurulmuş bir öykü ve  uydurulmuş bir olaydır. Bunun gerçekle karıştırılmış efsane.. esatir..  destan.. senaryo.. film..  adı verilen anlatım ve öykü türleri de bulunur.
 
 
 HADİSE  gerçek olduğu kanıtlar ve belgelerle saptanan ve bir imkanın..  bir ya da iki kişiyle ortaya çıktığı saptanabilen bir öyküdür. Örneğin iki kişi birleşmiş bir çocuk sahibi olmuşsa o çocuğun kimliğinin yanı anası ve babasının belli olması bir olaydır. Ya da birisi birini öldürmüş ve iki kişide bunu görmüşse bu olayın bir kayd edilip saklanılan bir öyküsü olur. Masal kurulmuş bir öyküdür hadise ise yaşanmış bir öyküdür. Yukarıda bahsettik hem yaşanmış hem kurulmuş öykülerde bulunur.
 
 VAKIA.. ne bir gerçekli olamayan bir masal ve  ne de yaşanmış olaydır ancak  pek çok olaylar nazara alınarak kafamızda oluşturulmuş fikirdir ve zihnen tasarlanmış bir düşüncedir. Pek çok olaylar ardı ardına aynı şekilde ortaya çıkıyorsa bunların tümümün  bir adı ve anlamı bulunmalıdır. Biz bu adı ve anlamı olan kurgu ve kurumlara OLGU adını vererek onlardan teknolojik ve ideolojik olarak yararlanırız.
 
 Örneğin pek çok tavuktan pek çok yumurta çıkmışsa.. ya da pek çok yumartadan pekçok tavuk çıkmışsa.. hata bu tür  olaylara  tavuklar ve sinekler de katılmışsa.. iş balıklardan.. sürüngenlerden.. memelilerden.. kuşlardan eklembacaklılara kadar genişlemişse hattı dişil ve eril eşeyli  (cinsellikli) üreyen yaşam 2.0 denilen canlılardan eşeysiz üreyen bir hücreli virüs ve bakteri gibi bir hücreli canlılara ve sporlara yani yaşam 1.0 denilen diri nesnelere kadar uzanmışsa.. biz bu ÇOĞALMA (tekesssür) olgusunun bir BAŞLANGICINI ararız. Hatta "başlangıç koşulları" dediğimiz TEKİLLİK dediğimiz bir ATA ya da ANA ararız.. olayımızda.. olgumuzda.. düşüncemizde..
 
 İşte insanın ATASI konusunda bize ANLATILAN  çeşitli masallara.. hadiselere.. vakıalara.. bilgilere.. düşüncelere ve inançlara göre bizim kafamızda da bir FİKİR oluşur.
 
 Biz bu fikrin arka planında var oluş.. sahib oluş.. aid oluş.. sonsuz oluş.. özgür oluş.. gibi yan fikirlerle beslenen ve desteklenen eskiden edebiyat ve tarih ile.. hakikatları hikayelerle karışık bir halde.. teknoloji ve ideoloji ile daha ince ve sofistika.. daha duyarlı ve spesfikir olarak üretiyoruz.
 
 Bu gün için bunu sadece evrim ve yaratılış ile sunuyorlar.. yarın işin içine..  evrimle beraber devrimi kattıklarında.. yaratılışla beraber buyruluşu da dahil ettiklerinde DAYATIM  (cebr) ve DENEYİM (cebr) ilişkisini daha iyi anlayacağız. Belki bununla dürülüş ve dirilişe yeni boyutlar getireceğiz.. hatta determine rölativiteye benzeyen  yazgı (kader) ve istatistik ve kuantuma benzeyen  yargı (kaza) karşıtlığını daha iyi bağdaştıracağız.. hatta şu BENZEME inişin mahiyetini bile anlayabileceğiz. Ancak o güne daha çok var.
 
 Biz şimdi
 
 EŞHAS
 
 HADİSE
 
 VAKIA
 
 üçlüsünden sonra gelen ESMA  katmanına geçmek istiyoruz lakin şu YBA işiyle meşgul olmaktan bu işi yapmaya sıra gelmiyor.
 
 Saygılarımla
 
 Osmanziya 02.12.2024 üçyol izmir 21:05
 
 
 
 
 
 
   |  
 
 Cevaplar:
 Mesajı Yazan: osmanziya
 Mesaj Tarihi: 02-Aralık-2024 Saat 21:29
 
 
        
          | TC Emre Umut UĞUR Bey Kardeşim, bilgi ile inanca göre düşüncemizin rengi değişiyor.. bilgi her şeyi bilen inanca dayanamıyor.. inanç kendisinde kuşku duyuran bilgiye katlanamıyor. Oysa insanın kuşkulu soruya ve kesin yanıta  da gereksinimi bulunur. Dünyası için az bilgiyle yetinebilir fakat ahireti ile kuşkulu olan inanç ona yeterli gelmez. Bu durumda insana düşün alanlarının ve yöntemlerinin farkında olmaktır. Külli konularda BİLGİSİNİ  ve KUŞKUSUNU  susturacaktır.. cüz'i konularda ve sorunlarda BİLGİSİNİ  ve KUŞKUSUNU konuşturacaktır. Böylece dini ve inancı ve kesinliği giderek daha sağlam hale gelecektir. Çünkü dediğiniz gibi "gerçek bilgelik ne kadar az bildiğini bilmektir." Çünkü bilgi bitmez ve inanç tükenmez. Çünkü nefsimiz muhtaç ve ruhumuz açtır. Doygunluk ve dinginlik.. MUTLAK karşısında izafiyetini  ve zafiyetini  bilmektir.. diye düşünüyorum. 
 
 uploads/20241203_073645_Eshas00.jpg - 20241203_073645_Eshas00.jpg
 |  
 Mesajı Yazan: osmanziya
 Mesaj Tarihi: 03-Aralık-2024 Saat 07:38
 
 
        
          |   
 TABAKAT gurubumuzdan Levent ELKATMIŞ kardeşimiz yazmış:
 
 [Metafizik
 Psikoloji
 Itlak= salıverme,sebest bırakma
 İmkan = olanak
 Etnik= ırk
 Etik= ahlak
 Metaetik=ahlaki çözümleme
 Emik=dahil olma
 Etik= dışardan gözlem
 Emeklemek
 Emüklemek
 Paratoner
 Asli ve taali
 Ma'na
 Fikir
 Akıl ve yel-ken
 Fikr-i  ve ďümen
 Magma ve tabakat
 Suretin aksi şeklin hadisidir demiş üstad..
 
 bende dedim:
 
 
 event Beyim.. katılımın için çok teşekkür ederim..
 Yukarıdaki karmaşık tabloyu sadeleştirdim..
 isim ve harfi anlatmak için..
 
 
 
 : "Suretin aksi şeklin hadisidir" Levent Bey'in harika bir tespiti..  onu burada göstereceğim.. Ancak böyle bir tümce kurmuyorum..  "dır-değil" diye bir yargıda bulunmuyorum..sadece suret-aks/=/hads-şekil  çizgisi  (simetrisi) kurguluyorum.. ve bu kurguyu pek çok tablomda çiziyorum.. Levent Bey'im bunu olağanüstü bir halde ifade edivermiş. Kendisine minnettarım.
 
 
 
 şimdi tabloyu buna göre genişletiyorum...
 
 
 
 
   
 
 : Tabloda "suret-aks / imkan / hads-şekil"   DİKEY simetrine karşılık bir de   "selam-fesad / imkan / kevn-salat" YATAY simetrisi bulunuyor.
 Metafizik
 Psikoloji
 Itlak= salıverme,sebest bırakma
 İmkan = olanak
 Etnik= ırk
 Etik= ahlak
 Metaetik=ahlaki çözümleme
 Emik=dahil olma
 Etik= dışardan gözlem...  Levent Bey'im tabloya katılmış.. ne güzel.. anlamını bildiklerinin sadece terimlerini yazmış.. genel olarak ya da tahmini bildiklerini  de  ( = ) eşitlik işaretiyle göstermiş.. bu isabetli olur ya da olmaz.. ancak çok yüksek bir CÜR'ET ve CESARET göstermiş.. bende öyleyim..  bir  şeyi bilirim ya da bilmem.. bildiğim ve yazdığım  doğru ya da yanlış olur..  yanlışsa başkalarınca eleştirilir ve bende doğrusunu öğrenirim.. gerekiyorsa doğru bildiklerim için  tartışırım..  bilmiyorsam ya da yanlış biliyorsam.. sorarım.. öğrenirim..  bir zamanlar Engin NOYAN programı bulunuyordu.. diyordu ki  "bilmez ki sorsun.. sorsa bilir"  ya da "sormaz ki bilsin.. bilse sorar" bu OLAĞANÜSTÜ bir tespitti.. bilmenin sormaya sormanın bilmeye bağlı olduğunu söylüyordu.. bende yıllardır.. SORU bilinenler içindeki bilinmeyendir.. YANIT bilinmeyenler içindeki bilinendir.. tanımı geliştirmiştim.. bizim işimiz ÖĞRENMEK.. yaşanan  aşkın ve ışkın körelttiği..  alışılan sevginin ve bilginin kanıksattığı..  ilgi ve tutkularımızın kökeni.. öğrenmeye ve bilmeye bir yol açmaktır muradım.. bu hâlâ  ÇOCUK kalabilmek çağrısıdır.
 
 
 Çocuk kalmak.. ya da çocuk gibi olabilmek..  NESNELERE bağlı  alışkanlıklarımızın esiri bulunmaktan.. KİMSELERE bağlı  alışkınlıklarımızın kölesi.. olmaktan kurtaracaktır.
 
 
 : Güzel ve ciddi bir tümce kurmak.. İyi ve samimi bir söz söylemek.. çok zordur.. pek azımız  güzel ve iyi bir söz söyleyebilir.. ancak çok ama çok azımız ciddi tümce kurar  ve samimi bir söz söyleyebilir..  ancak bu işlerin de  öğrenmekten.. denemek ve yanılmaktan.. değiştirmek ve düzeltmekten.. genişletmek ve geliştirmekten başka bir yolu bulunmuyor.
 
 
 
 Levent Bey'im tahsilliyim.. bilgiliyim.. profesörüm.. diyenlerin bile tamamı ve kemaliyle bilmediği EMİK sözcüğüne "dahil olma", ETİK sözcüğüne "dışarıdan gözlem" anlamı vermiş.  Ancak daha önce ETİK kelime için çoğumuzun doğru olarak bildiği "ahlak" anlamı vermişti ve onu burada "dışarıdan gözlem" anlamıyla genişletmiş..  benim burada ilgilendiğim EMİK sözcüğü üzerinde durmak.. EMİK çıkar almak.. ETİK yarar vermek.. olarak tanımlayacağım. ETNİK.. bir soyun dili ve sair kültürel  özellikleri olarak bilinir.. buna "etnisite" adı verilir.  etik.. emik.. etnik.. yabancı dillerden bizim bilim dilimize geçen sözcükler.. ben bunu şöyle dörtlerim: "etik-emik / = / etnik-estetik"  etnisite çıkar almak  ve emikle ilgilenir.. etik olmakta yarar vermek ve estetikle ilgilenir.. sonunda "emik" bir kemiktir bununla köpekler ilgilenir diye menfeat ve çıkar konusunu küçümsemeyeceğim.. beden sahibi hayvanlar için bu RIZIK konusu önemlidir.. atlar ot yer.. itler et yer.. önemli olan ata ot ve ite et vermektir.. fakat asla ata et ve ite ot vermemek lazımdır.. çünkü değerini bilmez.. ısraf olur. İşte bu ısrafa ömür boyu yapıyorum.. sonunda itlerin düşmanlığını kazanıyorum ve atların dostluğunu kaybediyorum.. sonuçta hiç kimse YBA yüz vermiyor. Buna rağmen hala konuşmamı sürdürüyorum.. susmuyorum.. susamıyorum.. sonuçta bizler nesne yükünü ve kimse yolcusunu taşıyan AT'larız. Bu farkındalığımızı yitirdiğimizde İT'lere dönüşüyoruz.. ırkçı ve emikçi ve kemikçi İT'lere..  bununla da İT'lere küçültmüş olmayayım.. elbette bir toplumda atlarda bulunacaktır ve itlerde olacaktır.. herkesin ve her birimizin toplumda görevi bulunur. Genel olarak İT'liğimiz bize yol inşa eder.. AT'lığımız da o yoldan istikametle yürüme sınavını çeker.. bize düşen sağlam ve sağlıklı bilgi ve değer taşıyan sözlere duyarlı AT'lardan olmaya çalışmaktır.
 
 Saygılarımla.. sağlıcakla kalınız.
 Osmanziya 03.12.2024 üçyol 06:55
 
 |  
 Mesajı Yazan: osmanziya
 Mesaj Tarihi: 03-Aralık-2024 Saat 08:05
 
 
        
          | 
 
   
 
 
 Imkan ve ıtlak'ı ; TALÎ ve ASLÎ ile MASTER ve SLAVE olarak açtık. Yani "ikincil VE birincil İLE efendi VE köle" halinde.. bu terimler " evvel ve âhir ile zâhir ve batın" dörtlüsünün açılımıdır. Bilgisayar donanımında hardisķlerin yapılanması olarak kullanilir: ikincil ve birincil ile efendi ve köle..
 
 HAKAN TÜRKEŞ Kardeşimiz dedi:
 
 Efendi Köle diyalektiği en iyi biçimde Ibn Tufeyl'e ait Hay Bin Yakzan isimli eserde işleniyor ilgilisine meraklısına tavsiye olunur.
 Sonradan intihal hali ise Robinson Cruse ve Cuma isimli Daniel Defoe'e ait olan eserdir.
 
 
 DEDİM ki:
 
 
 Hakan Türkeş Bey Kardeşim katkınız için teşekkür ederim.. ancak konuyu bir olay ya da öykü kahramanları olmaktan ziyade biz onu kavi ve zayıf arasında bir ilişki olarak OLGU olarak görüyoruz. Daha özelinde.. kadın ve erkek.. karı ve koca.. toplum ve birey.. kalb ve akıl.. ahiret ve dünya.. standart ve patent.. sermaye ve emek.. iktidar ve muhalefet.. olarak gerçekleştirilmesi gereken bir "denge ve uyum ile kıst ve adl" olarak biliyoruz.. daha daha daha özelinde ise KÖLELERİNE Bağımlı krallık ve KRALINA bağlı kölelik vakıasının "TANRILIK ve KULLUK" mesajının ve misyonunun.. mecazi bir "yansıması" olarak görüyoruz. Böylece bu var oluş ardında bulunan "sahib oluş ve aid oluş"un düşünülmesi.. anlaşılması ve inanılması sürecine yardım ettiğini sanıyoruz. Özellikle iktisad ve adalet ile salih bir kulun halas olacağı anlaşıldığında bu krallık ve kölelik ilişkisinin şakaya gelir bir yanının olmadığı da ortaya çıkar. Nitekim burada kral olanların çoğu orada ancak kölelerinin kölesi olabilirler. Bu durumda Rabbimiz bizim ve sizin akibetinizi ve ahiretinizi güzel ve iyi etsin duasından başka yapacak fazla bir işimiz kalmıyor.
 
 Sağlıcakla kalınız. osmanziya 03.12.2024 08:07
 
 
 
 |  
 Mesajı Yazan: osmanziya
 Mesaj Tarihi: 03-Aralık-2024 Saat 08:29
 
 
        
          | Değerli Kardeşim, bir yerde dedim: 
 Alıntı ile bir "yer"e varamazsınız.. bu çalıntı olmasa bile... Bulunduğunuz "yer"de köle olursunuz...
 
 Bilgi ve sevgi elbette sevimli rızıklar.. fakat biz sofralara serilenleri ile değil de mutfakta hazırlananları ile ilgileniyoruz..
 
 Çağımız yeni ve özgün çareler ve çözümler istiyor.. geçmiş reçeteler ve ilaçlar mutasyon geçirmiş virüs ve bakterilere etkili olamıyor.
 
 Hatta bir arkadaş Ergun ARIDKAL'ın Ruhsal Araştırma Enstitüsünü salık verdi.. dedim:
 
 Konuya gençliğimden vakıfım.. ancak illümünasyona ve inisinasyona hep karşı durdum.. 1970'lerden beri biliyorum.. o zamanlar RUH ve MADDE dergisi bulunuyordu.. son bir kaç seneden beri Değerli Kardeşim Tuba hanımla da tartışıyoruz.. Ergun ARIKDAL 50 sene sonra yayımlanması istediği kitab dahi kütüphanemde.. ancak bunların hepsi muhteşem rezidanslar.. ben kendi basit kulubemi yapıyorum.. başkalarına da kendi binalarını kendilerinin yapmasını öneriyorum.
 
 Sonuçta bir hazır sofralar ile bir kimse bir kere DOYURMA yerine ona balık tutmayı öğreterek her zaman beslenmesini öneriyoruz.. Leo Tzu önerisini benimseyerek.
 
 
 Uyanma ve intibah.. aydınlama ve tenevvur ve illümünasyon.. farkındalık ve ayırt etme.. gibi terimlerle ifade edilen BENZETMELER.. hakkı ve hakikati ifade etmekte sık sık kullanılan temsiller ve teşbihler..  hatta bu aydınlanma ile hak ve hakikatın farkında oluş..  dini literatürde HİDAYET sözcüğü ile ifade edilir.. biz de bu yazımızda sofra ve recete ile sürece beslenme ve şifalanma metaforuyla anlattık.. ancak işin kendisi olan YBA öğrenme ve kullanma ve yararlanma sürecinin işinin İÇİNE girmek farklı bir OLAY.. çünkü KOLAY değil.. olaya geçmenin kolay bir yolu da her zaman bulunmuyor.. zaten günlük dilin anlatımı ile böyle çok yönlü ve yanlı konular aktarılamaz ve yansıtılamaz ve anlaşılamaz.  Saygılarımla. osmanziya 03.12.2024 08:39
 |  
 Mesajı Yazan: osmanziya
 Mesaj Tarihi: 03-Aralık-2024 Saat 08:52
 
 
        
          | Yahya GÜVEN kardeşimin paylaşımıdır: 
 
 EVLAT.Sana çok hassas okadar da mühim olan konu hakkında dilimin döndüğü kadarıyla fikrimi anlatmak istiyorum.
 Kulağını aç beni dinle Dinle ki daha sonra seninle durum değerlendirmesi yapalım.
 İslam Hz.Muhammed ile doğmuş ve insanlara tanıtılmış zor şartlar altında olmasına rağmen insanlar sevmiş bir ibadet dini olduğuna inanmış kabullenmışler.
 Dolayısıyla müslüman topluluğu inşa edilmiş  oldu.
 Hz.Muhammed.s.a.v.döneminde müslümanlar kardeş oldular.
 Her müslüman müslümanin kardeşidir diye Hz.Muhammed sav tarafindan açıklanmıştır.
 Hz.Muhammed sav hayatı boyunca öyle kalmıştır.
 Hz. Muhammed sav vefatından sonra halifelik devri başlar.
 Burada ayrıntılara değinecek olursak anlatılacak çok konular var.
 Dolayısıyla ayrıntılara girmeden oluşanları konuşalım.
 Halifelik devri başladı dedik.Sahabelerden oluşan isimler sırasıyla halife olunmaya başlandı.
 Sırasıyla dediysek haklı haksız tartışması çıkmasın diye konuya girmiyorum.
 Neyse sırasıyla  Ebubekir. Ömer. Osman. ve Hz.Ali halifelik dönemi yaşandı Îlk üç halifelerin döneminde anlaşmalı olduklarindan Hz.Ali onlara karşı olumsuz olmasına rağmen karşı koymadı karşı koymadığı gibi kimsenin karşı gelmesine sebebiyyet'te vermedi
 Dolayısıyla üç halifenin döneminde fazla karışıklık olmadı.
 Dördüncü halife Hz.Ali gelince itiraz edenler karşı gelenler olmaya başladı
 Baş kaldırmalar asilik yapanlar ortaya çıkmaya başlandı
 Ve müslümanlarin arasında karışıklık olmaya insanlar birbirine zıtlık düşmanlık yapmaya başlandı
 Bildiğiniz gibi daha sonra Velit ler Halit ler Muaviye ler ve Yezit ler takip ettiler ve bunlar gibi birçok kişi geçti tarihte
 Bundan dolayı müslümanlar çok parçalandı.îste Ebübekirci ler Ömerci ler Osmancı lar Ali ciler vs.1437 yıl zaman geçmiş bu süre zarfında daha neler neler türemiş ne oyunlar oynanmış Bunu göz önünde bulundurarak. Şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerektiğine inanıyorum
 Çünkü İslam ve müslümanlar özerinden eskiden beri ve şimdiye kadar büyük oyunlar döndü hala büyük oyunlar dönüyor.
 Bunuda sakın unutma Y.GÜVEN
 02.12.15
 
 dedim ki:
 
 
 Üstadım OYUN  deyince aklıma hep KOYUN  gelir. Yarin koynu ise en büyük oyun ve tuzaktır. Ardından oğullar ve kızlar meker ve sekerini başlatır. Bir de her dört beş ya da iki üç yılda verdiğimiz "OY"lar.. hasılı dünyaya gelmekte elimizde değil gitmemekte.. biz kafamızda bu sünni ve şii ile Kur'ancı ve Hadisci.. dörtlüsünü çok şükür bitirdik. Sıra nebiler ve veliler ile deliler ve dahiler dörtlüsünü bir araya getirmek.. lakin bu işe "delilik" yapacak bir kimse bile bulamadım.. yoksa bende bir "oyun"a mı geliyorum ? Büyük bir olasılıkla öyledir. Buna rağmen geçmişte yazdıklarım ile öyle ya da böyle ya da şöyle ÖYLEME ile OYLAMA arasında farkı gösterebilmişsek.. kendimi bahtiyar sayarız. Saygılarım osmanziya https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2557
 |  
 Mesajı Yazan: osmanziya
 Mesaj Tarihi: 03-Aralık-2024 Saat 21:07
 
 
        
          | Işin yok.. sağlığın var.. Sağlığın var.. Işın yok..
 İkisi de kötü..imdi size bundan daha kötü bir şey söyleyeyim mi  ? Hem sağlığın hem işin olduğu halde işin çokluğundan ya da azlığından yakınmaktır. Ancak bu genel bir çizgidir. Ayrıntılarına gelince.. ortaya KALİTELİ mal ve hizmet sunumu ile KARAKTERLİ fazilet ve kemalat serimi gelir. Bu da kişiler arasında sağlam ve sağlıklı bir etkileşim ve iletişimi ister. Öyle ise bize düşen sorundan  YAKINMALAR yerine.. çözümü YÜKLENENLER arasında bir yerde bulunmaktır.
 |  
 
 |