nebiler ve veliler ile deliler ve dahiler
Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: Genel
Forum Adı: Dünya
Forum Tanımlaması: Genel Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2844
Tarih: 13-Eylül-2025 Saat 16:42 Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com
Konu: nebiler ve veliler ile deliler ve dahiler
Mesajı Yazan: osmanziya
Konu: nebiler ve veliler ile deliler ve dahiler
Mesaj Tarihi: 23-Ağustos-2025 Saat 13:01
23.08.2025 CUMARTESI 29.02.1447 10:54
isa a.s.gideli 2000 yil olmuş ve muhammed a.s.m geleli 1500 yil olmuş Ibrahim a.s gideli 3600 yil musa a.s.gideli 3000 yil olmuş.. hâlâ insanlarin gönullerindeler..
Dunyayi bu nebiler mi idare ediyor ?
Etmiyorlar.. ancak onlara NEBI denilince bununla ALLAHIN ELCISI "rasulullah" demiş oluyorsunuz.. bu kadar yil geçtikten sonra onlarin temsilcilerine yani HAHAMLAR ve PAPAZLAR ile HOCALAR ve MOLLALARA da ayni otoriteyi veriyorsunuz ki 2 yil olmasina iki HAFTA kalan KATLIAMDAN sonra masonlarin ve marksistlerin HUKUKUNDAN sonra bunlarin AHKAMLARI dahi sifirlandi..
Aslinda kulturun olmazsa olmaz bileşenleri olan dilin 1000 yıllik.. dinin 600 yıllık ömru bulunur.. kulturun ise 2000 senelik ömrü bulunur.. bu durum bozulan ve eskiyen kulturun.. dilin.. dinin bir işe yaramamasina şasirmamak lazim.
Tabiatin dogasinin döneyi.. dönenin tarihinin tabiat ortaya çikardigi.. doneye EVRIM.. dogaya EVREN dedigimize bakarsak biz aslinda bir kabe.. bir beyt.. bir çadir.. bir hayme.. bir hane.. bir EV içinde yaşiyoruz demektir.
Bu EV de yaşamak içinde bir AV olmalı.. çunku yasam beslenmenin AŞ destegi olmadan sürmez.. keza popülasyon ureme desteği olmadan yürumez.. çogalmayi temin edecek bir EŞ dahi bulunmali..
EV ve AV ile AŞ ve EŞ
Bunlarda daha önce yazilmiş ki bu irade ve yargimiza katilan yazgiya KADER adini veriyorlar
Dortlemeyi severim.. bu da yeni dörtluk;
Nebiler
Veliler
Deliler
Dahiler
Dunyayi buyuk insanlar olan Nebiler ve Veliler ile buyuk adamlar olan Dâhiler ve Deliler yönetir.
Ancak bu gune kadar Hakki ve Hurriyeti savunan nebiler ve veliler ile Hakikati ve Kuvveti savunan dahiler ve deliler bir birine MUHALIF gorulmuş..
Şimdi Halifeyi ARZ olan INSAN geliyor.
INSAN yer yuzunde olan israfli iktisadsizliga ve zulumlu adaletsizlige MUHALIF olmak zorunda.. aksi yapisindaki zalim cehalet onu evsiz ve avsiz yapacak.. aşsiz ve eşsiz birakacak.
Bunun için biz Hak ve Hakikat ile Hurriyet ve Kuvveti dengeli ve uyumlu bir surette bir araya getimeli nebiler ve veliler ile dahiler ve delilere bir başka gözle bakmaliyiz.
osmanziya 23.08.2025 ucyol izmir 11.43
|
Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 23-Ağustos-2025 Saat 14:26
TÜRLÜ TÜRLÜ
Banka.. para bittiğinde biter.. fakat asıl devlet bittiğinde biter.. çünkü kendisini koruyacak polis bulamaz. Para.. oy.. diploma ve atama belgesi.. nüfus kağıdı üzerinde toplanmış dörtlüdür. Fakat hepsinin anası AİLE'dir.. ailesi bozulursa bankada partide.. üniversitede ve devlette bozulur. Osmanziya yontembilim.com
Face dedi kodu MASASINI dönüştü.. oysa HAKİKAT dedi kodu da değil kodun mu oturttuğunda ortaya çıkar.. Hakk hürriyet ve hakikat kuvvet ile çalışır.. osmanziya yontembilim.com
17.Cİ yüz yıl... Musluman gucunun bitti yuz yıl.. ancak bitiş beş yuzyil once başlamıştı.. daha once de hristiyanlik bitmişti.. yahudilik zaten ölü.. ancak bu örgutlu oluleri catistirarak ve savaştırarak uygarliği çokertecekler dünyanın başındaki cinni şeytanlar.. Bu on yedinci yüzyıl DESCARTES.. HUME.. gibi felsefeciler.. NEWTON ve GILBERT gibi Fransız ve İngiliz kültürünün çalışmalarını daha sonra Bilgi Kuramı Kurucusu E.KANT (diplomasında besmele bulunuyor bi de... ) toparlayarak BATILILAR bilimin ve kuvvetin ve dünyanın GÜCÜNÜ ele geçirdiler sonra yavaş yavaş OSMANLIYI güçsüz ve hasta adam haline getirdiler.. ve bir daha toparlanamadık ve elimizde HAKKIN da biz yararı olmadı.. çünkü HAKK da O'nun KUVVET de O'nun.. hürriyette O'nun.. hakikatte O'nun.. ancak sende bunların bütününü düşünebilecek bir kafa bulunmuyor.. otuz beş yıldır çağırıyorum.. kulağının birinden giriyor birinden çıkıyor.. bak onunda bir sağı ve solu var ki birinden giriyor.. birinden çıkıyor. Sonunda kibirini bırakıp anladığınız eleştirmedikçe.. korkunu bırakıp anlamadığını sormadıkça.. seninle bir araya gelip bir çözüm oluşturamayız.. dikkat ederseniz size demiyorum.. üzerinize alınmayın.. içinizden birine söylüyorum ve o kendini çok iyi biliyor lakin o da sizin gibi sesini çıkaramıyor.. senini çıkaracak ki 300 yılın muhasebesini yapacağız. osmanziya 23.08.2025 üçyol izmir 14:07
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 23-Ağustos-2025 Saat 20:31
Ali NESİN yazısı aydınlanma yolcularında paylaşıldı:
Neyin günah olup olmadığına kutsal kitaplar karar verir. Cezası cehennemde yanmaktır.
Suça devlet karar verir. Cezası hapistir. Bazı ülkelerde idama kadar gider.
Yasak ise belediyeler ve kurumlar tarafından belirlenir. Yasağı delmenin para cezası vardır.
Ayıba toplum karar verir. Cezası dışlanmaya kadar varabilir.
Kabahate analar babalar, öğretmenler, müdürler karar verir. Cezası ufak tefek mahrumiyetlerdir.
Bir de utanç var. Ona biz karar veriririz. Cezası içsel bir cehennemdir.
Hayatımda günah gani gani. Suç alabildiğine. Yasakları delmek apayrı bir zevkti! Ayıp ettiğim de oldu. Kabahat dersen ohooo... Ama hep utançtan uzak yaşamak istedim. Düşünmeye zamanım olmadığında "daha sonra utanacağım bir şey yapmayayım" diye geçirdim içimden.
Ahmet Altan'ın şu muhteşem sözleri yazdırdı bana bu satırları: "Utanmak insan ruhunun muhafızıdır, kapıda durandır. O muhafız kapıdan çekilirse içeri her şey girer."
dedim ki:
ormak kanunu tarife gerek yok.. kuvvetli olan haklidir.. dedigim dedik.. osurdugum duduktur. Bu kuralsiz yaptirim ve mueyyidedir.
Bunun ustunde devlet yasasi gelir.. onceden kurali bellidir.. yaptirimi bellidir. Bunun bir adi AHKAM bir adı ŞERIATTIR. Biz bu tarihsel tedvine HUKUK adı veririz.
Devlet yasağinin ustunde yaptirimsiz kural olan ahlak yasaği bulunur. Kant bunu AHLAK YASASI olarak adlandirir. Altin kural olarak bilinir.
Ahlak yasasinin ustunda DIN YASAGI yer alir. Yaptirimi da bulunmaz kurali da olmaz. Bunun için ustalik çaba hocalik yasa istemez diye özetlemişiz.
Bu 4 ana yasa arasinda ara yasalar bulunabilir. Örnegin orman kanunu ile devlet yasasi arasinda GELENEK yer alir. Devlet yasasi ile ahlak yasasi arasinda YENILIK bulunabilir. Ahlak yasasi ile Din yasasi arasinda SAVAŞ kanunlari yerleşebilir.
osmanziya yontembilim.com
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 23-Ağustos-2025 Saat 20:37
izzet YAZICI paylaştı
ABD BAŞKANINA MEKTUP YAZARAK TÜRKİYE’Yİ İŞGAL ETMESİNİ İSTEYEN CHP'NİN ÖNCELİĞİ
İki Sabetay Yahudi’si gazeteci; Halide Edip Adıvar ve Ahmet Emin Yalman, büyük ihanetlerden birisine imza attı.
Bu ikili 4 Aralık 1918’de İstanbul’da Wilson Fikirleri Cemiyeti isimli bir dernek kurdu.
Kuruluş yeri ve merkezi İstanbul'da Vakit Gazetesi idarehanesi idi. Yönetim kurulunda Halide Edip, Refik Halid, Ali Kemal, Hüseyin Avni, Ragıp Nurettin yer aldı.
Adına cemiyet kurdukları Wilson, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Thomas Woodrow Wilson’du.
Thomas Woodrow Wilson, müthiş bir Yahudi hayranıydı.
Bugün Amerika’nın; Yahudi sermayenin eline geçmesini sağlayan isimdir aynı zamanda.
Wilson, 8 Ocak 1918’de yaptığı bir konuşmada; savaş sonrası için ABD’nin istediği dünya düzenini on dört madde ile sıraladı.
Wilson ilkelerinin 12. Maddesi şöyleydi; “Türk yönetimindeki öbür uluslara da her türlü kuşkudan uzak yaşam güvenliğiyle özerk gelişmeleri için tam bir özgürlük sağlanmalıdır.
Ayrıca Çanakkale Boğazı uluslararası güvencelerle gemilerin özgürce geçişine ve uluslararası ticarete sürekli açık tutulmalıdır.
Kısaca; bu bölgelerde bağımsızlığının sağlanması yani yeni devletler kurulması öngörüyordu.
Sabetay Halide Edip Adıvar ve Ahmet Emin Yalman Wilson’un bu cümlesinden cesaret alıp, Türkiye topraklarında ABD başkanı adına cemiyet kurma cüretini gösterdi.
Cemiyette dönemin ünlü Sabetay dönmeleri tam kadro vardı.
Wilson Fikirleri Cemiyeti; Türkiye’nin Doğu ve Güney doğusunda bir Hırıstiyan devletin kurulması ve daha sonra tarihe Sevr anlaşması olarak geçen anlaşmada belirlenen sınırlar içinde Türkiye’nin bölünmesini amaç edinmişti.
Cemiyetin hainliği bununla da sınırlı değildi.
Cemiyet yöneticileri 5 Aralık 1918 tarihinde Amerika Başkanı Wilson’a gönderdikleri 9 maddelik bir muhtıra ile Türkiye’ye resmen Amerikan mandasını talep ettiler.
Amerika’nın Türkiye’yi işgalini ve Türkiye’nin Amerikan sömürgesi olmasını istediler.
Bu ihanet ekibi; Türkiye’nin Amerikan mandası olması için medyayı kullandı. Amerikan mandası lehinde kamuoyu oluşturmak için özellikle basın yoluyla korkunç bir çalışma yürüttü.
Dönemin önemli gazetelerinin başyazar ve sahipleri cemiyetin üyeleri arasındaydı. Bunların büyük kısmı dönmeydi.
Ati ve İkdam gazeteleri başyazarı Celâl Nuri, Akşam gazetesi başyazarı Necmeddin Sadık, Zaman gazetesi başyazarı Cevat, Yeni Gazete başyazarı Mahmud Sadık, Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin, Yeni Gün gazetesi başyazarı Yunus Nadi aktif üyeler arasındaydı.
Durum tehlikeli bir hal almaya başlayınca; Aynı yıl Sabetayların Karakaşlar Grubu’nun içinden çıkan Karakaşzade Rüştü isimli kişi, İstanbul basınına Sabetaycılıkları ilgili bilgiler açıkladı.
Kendisi de bir Sabetay olan ancak Türkiye vefa borcu olduğuna inanan Karakaşzade Rüştü; Sabetay cemaat yönetimini Türkiye’yi sevmemekle ve asimile olmamakla suçladı.
Beklenmedik bu çıkış ortalığı karıştırdı.
Sabetaylar arasında büyük panik ve kavga çıktı.
Karakaşzade Rüştü’nün bu çıkışına kadar dönmeler asla dönme olduklarını kabul etmiyordu. Sabetaycılığı da reddediyorlardı.
O günkü İstanbul gazetelerinden Son Saat gazetesi Sertel ailesinin kontrolündeydi.
Vatan gazetesinin sahibi ise Ahmet Emin Yalman’dı.
Kendisi de bir Sabetay Yahudi’si olan Yalman; Tarihin Esrarengiz Bir Sayfası isimli bir yazı dizisi hazırladı ve Dönmeliğin varlığını kabul etti, ancak bu hareketin tarihe gömüldüğünü iddia etti.
Bu küllü yalandı.
Sabetaycılık bugün bile faal bir harekettir ve asla tarihe gömülmemiştir.
Tartışmalar giderek büyüdü, Karakaşzade Rüştü T.B.M.M ye başvurdu, Atatürk’e mektup yazdı ve konu giderek alevlenmeye başladı.
Tartışma kavgaya dönüp Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl kurulduğuna kimlerin görev aldığına gelince; bizzat Atatürk bu kavga ve tartışmanın kapatılması için emir verdi.
Atatürk’ün amacı; yeni kurulan bir Cumhuriyet’te batılı bir hayat anlayışına sahip Sabetay cemaatin deşifre edilerek halkta kendilerine bir reaksiyonun oluşmasını önlemekti.
(Dönmeler / Tarih ve Düşünce / Moşe Sevilla Şaron)
Wilson Fikirleri Cemiyeti tarafından ABD Başkanı Wilson’a; “Türkiye’yi işgal edip kendi mandan altına al” teklifinde bulunulan mektupta şunların imzası vardı;
Halide Edip Adıvar, Ahmet Emin Yalman, Ati ve İkdam gazeteleri başyazar Celâl Nuri, Akşam gazetesi başyazarı Necmeddin Sadık, Zaman gazetesi başyazarı Cevat, Yeni Gazete başyazarı Mahmud Sadık ve Yeni Gün gazetesi başyazarı Yunus Nadi…
Burada İki isme özellikle dikkatinizi çekmek isterim. İlki Halide Edip Adıvar…
Kendisi Sabetay dönmesi bir Yahudi idi… Türklükle bir alakası olmamasına rağmen Türk kızı olarak tanıtılıyordu.
Mehmet Şevket Eygi Halide Edip Adıvar için şunları yazdı;
Romancı Halide Edip Adıvar’ın babası Mehmet Edip Bey’de Yahudilikten dönmedir. Selanikli Sabetaydır. (Dönme denilince yanlış anlaşılmasın. Bunlar İslam’a dönmüş değil. Kimliklerini gizleyip Türk ve Müslüman göründükleri için dönme deniliyor. Yoksa bir yere dönmüş değiller)
Halide Edip Adıvar hem gazeteci hem de romancıydı. Aynı zamanda aşırı bir Osmanlı ve İslam düşmanıydı.
Düşmanlığını açıktan değil gizli yapardı. Bunun için de romanlarını kullanırdı.
“Vurun Kahpeye” romanında din adamlarının şahsında dini İslam’ı hedef aldı. Romanı Yeşilçam’da film yapıldı. Filmde; İslam’a karşı romanından da daha ağır bir saldırı vardı.
Romanındaki dindar görünümlü, çıkarcı ve yobaz tip Hacı Fettah Efendi, Halide tarafından öyle bir lanse edildi ki; romanı okuyan veya filmi izleyen kimse, ondan daha aşağılık, daha çıkarcı ve daha din simsarı bir insan olamayacağına inanır.
Sabetay Halide Edip Adıvar’ın istediği de buydu zaten. Müslümanlara karşı klasik bir algı operasyonu.
Böyle bir İslam düşmanının kabrinde hala dualar okunuyor… Şaşılacak şey gerçekten…
Halide Edip Adıvar’ın gerçek kimliğinden habersiz bir grup, her ölüm yıldönümünde mezarının başına gidiyor. Giderken de yanlarında bir hoca götürüyorlar.
Müslüman olmayan Halide’nin ruhuna Yasin okutuyorlar. Halide Edip Adıvar’ın hacılara hocalara sövdüğünden habersiz o hoca, kabri başında hüzünle dua ediyor.
Allah aklımızı başımıza getirtsin.
Bu gaflet uykusundan ne zaman uyanırız? Emin olun bende bilmiyorum.
Gelelim Yunus Nadi’ye. Sanırım pek çoğunuz kendisini yakından tanıyorsunuz.
Yunus Nadi Abalıoğlu, CHP’nin ve Türk solunun amiral gemisi Cumhuriyet Gazetesi’nin kurucusu ve gazetenin ilk sahibidir.
Yunus Nadi; Ankara hükûmeti ile Sovyet hükûmeti arasındaki yakınlaşmanın sonucu Mustafa Kemal’in emri ile kurulan, Türkiye Komünist Fırkası ‘nın kurucuları arasında yer aldı.
Yunus Nadi’nin gazetesi Yeni Gün gazetesi, Komünist Fırkası ’nın yayın organı olarak yayımlandı.
Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul'a giderek, cumhuriyeti ve devrimleri savunacak bir yayın organı olarak Cumhuriyet Gazetesi’ni yayımlamaya başladı.
Yunus Nadi çalışmalara kendisi gibi Sabetay Yahudi’si olan Zekeriya Sertel ve Nebizâde Hamdi ile birlikte başladı.
Sabiha Zekeriya Sertel, dönme idi…
Zekeriya Sertel, kısa bir süre Basın Yayın Genel Müdürlüğü yaptı ve ardından Cumhuriyet gazetesinin kurucularından oldu.
İflah olmaz bir komünistti. Yazılarında SSCB’yi över, Türkiye’nin komünist olmasını savunurdu.
Halk en sonunda bunlara isyan etti.
“Kahrolsun Sertel’ler”, “Kahrolsun Komünizm” çığlıkları eşliğinde, 4 Aralık 1945’te Tan gazetesi ve komünizme dair kitaplar satan ABC kitabevi demir çubuklarla tahrip edildi.
Türkiye’den kaçtı… Zekeriya Sertel’in mezarı hayranı olduğu Rusya’dadır.
Dönelim Yunus Nadi meselesine…
Amerikan Başkanına mektup yazıp Türkiye’nin işgali ve mandası olması için yalvaran Nadi, Atatürk’ün emriyle bu kez sıkı bir komünist oluverdi.
Gazetesi Yeni Gün Gazetesi’ni de Türkiye Komünist Fırkası ‘nın yayın organı yapıverdi.
Söz dinleyen Yunus Nadi, bunun mükâfatını da gördü.
Nadi, Manisa Soma'da linyit madeni işletmesini bedavadan aldı.
1922 yılından 1939 yılına kadar Soma’da linyit madenini işleten Yunus Nadi, o dönem için inanılmaz paralar kazandı.
Kimse, “Sen gazetecisin. Soma’daki linyit işi de ne. Sen ne anlarsın kömürden?” diye sormadı..
Yunus Nadi Komünistlikten sonra bir kez daha döndü..
Bu öyle bir dönüş oldu ki, emin olun Türk tarihi böyle bir dönüş görmemiştir.
Dün ülkesinin Amerikan sömürgesi olmasını isteyen ardından da emirle komünist olan Yunus Nadi bu kez NAZİ oldu. Şaşırmayın yav…
Yahudi Nadi, gerçekten Hitlerci bir Nazi oldu.
Yazılarında Nazi’leri övüyor onları övgüler diziyordu.
Bu dönemde Alman yanlısı olarak tanındı, faşizm avukatlığı yaptığı öne sürüldü, hatta kendisine “YUNUS NAZİ” diye lakap takıldı.
Mesele sonra anlaşıldı.
Almanya’da kâğıt fiyatları ucuzdu. Yunus Nadi gazetesinin kâğıtlarını ucuz olduğu için çaktırmadan Almanya’dan getiriyordu.
Ucuz kâğıt sayesinde Komünist Yunus Nadi, Faşist YUNUS Nazi’ye dönüştü.
Ne dönüş ama…
DÖNME dediğin böyle olur. Yunus Nadi bu ülkede DÖNMELİĞİN hakkını layıkıyla veren bir isimdir.
Hem soyu hem de karakteri DÖNMEDİR.
Amerika’nın işgalini isteyen Yunus Nadi, emir üzerine Komünist olduktan sonra bu kez gazetesi Cumhuriyet’te “Kahrolsun emperyalizm” manşetleri attı.
Dün yalvardığı Amerika’yı bu kez düşman ilan etti.
İşte bu Nadi’nin Cumhuriyet gazetesi yayın hayatı boyunca bu milletin bütün değerlerine savaş açtı.
“Allah” diyeni irticacı, “Millet” diyeni ırkçı ilan etti.
Sabetay’ın sol gazetesi; Milliyetçi ve muhafazakâr bütün parti ve hükümetlere haince saldırdı.
28 Şubat dâhil Türkiye’de yapılan bütün ihtilallerde Cumhuriyet Gazetesi’nin kışkırtması ve vebali vardır. Allah Yunus Nadi’nin bu yaptıklarının cezasını yaşarken verdi. Zelil ve Hakir bir şekilde ölüp gitti.
Devletin Anadolu Ajansı Yunus Nadi’nin her ölüm yıldönümünde bir mesaj yayınlar..
Son mesajda şöyle demişler; “Yunus Nadi, ülkesinin başka devletlerin boyunduruğu altına girmemesi için hem silahı hem de kalemiyle savaştı. Harici bütün akımları reddetti. Hayatı boyunca çizgisini hiç bozmadı. Halkın isteklerini önde tuttu.”
Bu haberi yazan editörü kutlamak lazım. Şayet başına silah dayamadılar ise; yılın yalakalık ödülünü vermek lazım.
Bir cümlesine 6 yalanı sığdırmayı başarmış, siyahı anında beyaz yapıvermiş. Kutluyorum.
Yunus Nadi’nin gazetesinde çalışanlar, utanmadan siyasetçilere millete dürüstlük dersi vermeye kalktı. Onların yazıp çizdiklerinin bir toz kadar değeri yoktur. Çünkü patron baştan koktu.
Sonuç; bana patronunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
Metin Özer
dedim ki:
Sabetaycilik SABIT kalma hastaligidir.. Mukemmelliyetcilik bilinir de bu bilinmez. Yahudilerin 3000 yıllik dinlerinde sabit kalmasi onun mukemmel oldugundan degil insanlarin sabit kalmasindandir. Tarih boyunca bunca kulturel değisim ve yenilige rağmen yahudilerin bu sabiligi.. onlarin hain olarak taninmasina ve sevilmemesine yol açmiştir. Sonucta SABITLIK Tanrı'da iyidir de insanda guzel durmuyor.
Gelelim Yunus NADI'ye onun kapitalizme.. komunizme ve nasyonalizme DONMESİ zahiridir batinda yahudiligi birakmaz sabit tutar.
Bu isim yapmiş yahudiler.. ki bunlarin çogu unlu bilim adamlaridir.. dunyada ve ulkede imar ve inşa ve imal yapmak gorevi verilmiş düşünen insanlardir. Lakin kendilerini hiç düşunmezler ve kurtulmazlar ve ele geçirdikleri sabitlik KUVVETININ hışmina ugrarlar.
INANANLAR ise kendilerinden başkasini düşunmezler.. duşunseler bile yine kendilerini kurtarmak ve sevab içindir.Yahudiler sirf dunyaya çaliştiklari gibi bunlarda sirf ahirete çalişirlar. Her iki gurupda bir birini işe yaramaz ve TELEF edilecek hain gorurler.
Hasili ulkemiz.. kurtler.. turkler.. çerkezler.. lazlar.. rumlar.. ermeniler.. yahudiler.. masonlar.. muhacirler.. ozbekler.. müslumanlar gibi dil..din..kültur zengini bir coğrafyadir.
Birligimizi INSANLIK ile kurmaliyiz
osmanziya yontembilim.com
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 23-Ağustos-2025 Saat 21:48
Yer ve gök arasında ilerleyen yol.. ara ve bul ve ol rotası çizer.. bilinen yolun kalkış ve veriş noktaları bellidir.. fakat bilinmeyen yolun nereden başladığı ve nerede biteceği belli değildir. Bilmek ve bellemek.. bizler bildiklerimizden bildiklerimize giderek öğrendiğimizden.. bildiklerimize inanarak bilmediklerimizi düşünerek ilerleriz. İşte bu yolda gereken denge kurulmadığından şimdi yolumuz sarpa sardığında yeni bir yönteme ihtiyacımız doğdu.. nebiler ve veliler ile delileri ve dahileri birleştirmek: https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2844
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 24-Ağustos-2025 Saat 01:07
SAĞLIK NEDİR ?
Sağlığı (sıhhati) kaliteli uyku temeli üzerine yükselen iki sütün olarak görürüm.. alkali beslenme ve fiziksel eksersiz.. bu sütunların kapısının kapağı doğal çevre ortamadır. KAPININ KAPAGI ise düzenli meşru cinsel ilişkidir. osmanziya yontembilim.com
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 24-Ağustos-2025 Saat 14:00
2010 ilk basımi yapilmiş
genetik ile başlamiş epigenetikle bitmiş degerli bir çalişma..
Okumanizi hararetle tavsiye ederim.. çok yararlandim
Genetik dil
nörolojinin din
haline geldigi..
bilimin sapık
hukukun guguk
kaline burundugu
ÇAĞİMIZDA
KÜLTUR işe yaramaz bir gevezelige dönüştü...
Bunu bu KULTUR'den çıkan UYGARLIGIN 125 yılda iki dunya savaşini ćikarip üçuncusune hazirlanmasindan anliyoruZ...
Ikincisi çalişmalarima 35 yildir ilgi gosterilmesinden anliyoruM.
Z ile M yi ZUUM yaparak INSANLIGA bakarsak anlamanin kolay bir iş olmadigini.. KAVRARIZ.
İlmi bilmek.. kendini bilmek..
aramadan ANLAMAM mumkun mu ?
Ara ve bul neyi ?
Sav ve soru ile yanit ve kanit !
Bu NASIL olur ?
İlgi ve bilgi ile saygi ve sevgiyle.
Bu NEDEN olur ?
zorluk ve kolaylik ile sıkinti ve sorunla.
Bu NİÇIN olur ?
Hamd Davasi ve Huda Duasi ile...
Açikcasi sen bana benzemek istiyorsun.. yuz sene beni dinlesen ve okusan.. eline kagit ve kalem almadan.. bu olmaz.
Saygilarimla.
Sağlicakla kalıniz
osmanziya 24.08.2025 uçyol izmir 12:30
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 24-Ağustos-2025 Saat 15:09
Eti yöneten et! hayatı yöneten hayat!! Maddeyi yöneten madde! Maalesef lafla peynir gemisi yürümüyor...
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 25-Ağustos-2025 Saat 15:50
Ülkenin doğusu ve batısıyla kucaklaşmak gerekiyor.. hatta irandan yunanistana.. ıraktan ısraile uzan geniş bir ANADOLU kucaklanmalı.. Türkiye'nin işi zor. Bu zorluğa rağmen bir şeyler başarılmış. Yine başarılabilir.. yeter ki İNSANI önceleyelim.. türküyle kürtüyle.. lazıyla çerkeziyle.. dindarı ve laiği ile.. solu ve sağı ile.. erkeği ve kadını ile bütün ülke ve ulus doğunun ve batının bir keşisimi.. geçmiş ve geleceğin bir kavuşumu olduğu bilincine varmalı.. bu da dini bilen fenni bilmeyen.. fenni bilen dini bilmeyen yarı aydınlarla olacak bir iş değildir. osmanziya
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 25-Ağustos-2025 Saat 23:57
*** MEZHEPSİZLİĞİN BİR DİĞER ADI : REFORMCULUK ***
* AKL’I ÎMAN’A DEĞİL, ÎMAN’I AKLA;
NEFS’İ İSLÂM’A DEĞİL, İSLÂM’I NEFS’E;
MADDE’Yİ MÂNA’YA DEĞİL, MÂNA’YI MADDE’YE;
VASITA’YI MEFKÜRE’YE DEĞİL, MEFKÜRE’Yİ VASITAYA;
AMELLERİ ÖLÇÜLER’E DEĞİL, ÖLÇÜLER’İ AMELLERE TÂBİ KILMAK İSTEYEN;
KÖKLERİ İFRAT AKILCILIĞIN KADÎM MIHRAKLARINA KADAR UZANAN;
HAKİKAT’İ FELSEFÎ İZÂFİYETÇİLİĞE, KÖR ŞEKİLCİLİĞE, İDEOLOJİK HEVESLERE NEFSANÎ İHTİRASLARA FEDÂ EDEN;
HÜCRELERİNDE HEM ARİSTOCULUK HEM TEVMİYECEİLİK HEM BÂTİNİYYECEİLİK KROMOZONLARI TAŞIYAN;
BAZAN KASDÎ BAZAN ZORAKÎ BAZAN HAVAÎ KARAKTERLER SERGİLEYEN;
ÇAĞIN İCAPLARINA GÖRE YENİ MÜESSİREYET USULLERİ GELİŞTİRİP ÇEŞİTLİ CAZİBE MOTİFLERİYLE SÜSLENMEYİ İYİ BECEREN;
FAKAAAT, HER ÖZELLİĞİYLE HER ÇİZGİSİYLE HEPİMİZİN MÂLUMU OLAN ALDANMIŞ VE ALDATIŞ EKOLÜ: REFORMCULUK!
--------------
DETAYLI BİLGİLER YORUMLARDA.....
Aziz Kardaşım.. reform deforme varsa olur. Gerçekten Filozofiden bilim doğdu ve Teozofiden ahlak doğmadı.. ilkinde olması gereken oldu.. ikincisinde maalesef gerçekleşmedi. Filozofinin kökeni filoloji yani dildir. Teozofinin kökeni ise teoloji yani dindir. Dil bilime intikal etti.. din de hukuka intikal etti.. BİLİM bir şey yapmaya çalışıyor. Fakat dinler çatışmadan başka bir işe yaramıyor toplumsal olarak. Bireysel olarak insanı imar ve islah eder ve fakat toplumsal olarak özellikle ülkemizde bir ömür yaşadıklarımız meydanda. Yahudiliğin 400 Hristiyanlığın 200 ve Müslümanlığın 100 mezhebi.. mezhebin ve yorumun tarih için çoğaldığını gösteriyor. Bu da normaldir.. her metin gibi dini metinlerde yorumlanır ve zamanına göre insanlar da bunlardan yararlanır. Ümmetin ihtilafı rahmettir şeklinde bir hadis bunu anlatır. Hatta REFORM hristiyanlıkta işe yaradı teslisten biraz daha tevhide yanaştırlar. Zamanımızda kitle iletişim araçlarıyla iletişim ışık hızıyla olduğundan çok eski fikirler sür'atle tarihsel olarak güncelliğini ve sonuçta etkinliğini yitiriyorlar. Zaten dinlerin hiç biri üç yüz yıldır uygulanmıyor. Sağlam ve sağlıklı bir bilim ve hukuk yapılamadığından eşyanın kullanımında iktisad ve insanın çalıştırılmasından adalet sağlanmadığından bu günkü duruma.. yani iki seneyi olduran katliama ve üçüncü dünya savaşına yol açacak gelişmelere gidiyoruz. Bu iletişim çağında tartışmalar tartışma olarak kalmıyor ve çözüme giden çarelere dönüşüyor ve tartışmaktan da korkmamak gerekiyor. Bence insanlar yanlış bir söyleseler bırakım eleştirsinler.. hem doğruyu öğrenirler hem tartışmayı öğrenirler. Hem içlerindeki dökerek rahatlarlar. Saygılarımla sağlıcakla kalınız. osmanziya
hocam, evet reform deforme varsa olur. ancak Cumhuriyet kurulduktan sonra bir kısım kendinin ne b*ka yaradığını veya yarayacağını bilmeyenler Dinimiz İSLAMİYET'in hükümlerini beğenmeyip "REFORM" adı altında Tahrif etmek istemişlerdir. Günümüzde de Bu tür mezhepsizler ile mücadele eden bir komisyon olmadığı için. meydanı boş bulup istedikleri gibi saldırabilmektedirler... Öte yandan Reform hareketleri cahil halk için de cazip gelmesi işlerini kolaylaştırmaktadır... bu gerçeğin farkında olan her ehl-i sünnet müslümanın da bu duruma DUR demesi lazımdır.. evet REFORM hristiyanlıkta kısmen işe yaramış olabilir... Ancak Hak Din olan İSLAMİYET!İN REFORMA İHTİYACI YOKTUR... Aksine REFORM dinimizin gelişmesi için değil, tahrif edilmesi için hazırlanmış bir tezgahtır, FİTNEdir... Bir hadiste Efendimiz (s.a.s.) Yahudilerin 71, Hristiyanların 72 fırkaya ayrıldıkları, İslâm ümmetinin ise 73 fırkaya ayrılacağını, bunlardan birinin kurtuluşta, diğerlerinin ateşte olacağını bildirmiştir. BİDAD FIRKALARININ ÇOK OLUSU DA REFORMCULARA FIRSAT VERMEKTEDİR, MAALESEF.... altuntop
Değerli Hocam nakil olacak ama sahihi.. yeter mi yetmez. AKIL olacak ama salihi.. Tamam naklin sahihini bulduk ve aklın salihini bulduk fakat birbiri ile çelişiyor. Bu durumda eskiden beriye gelen Yerleşmiş bir USUL kuralı bulunuyor: Akıl ve nakil tearuz ettikte akıl asıl itibar olunur nakil tevil olunur. Yani aklı nakil tabi kılınmaz nakil akla bağlı olur. İşte bu durumda aklın ve naklin ve bağdaştırmanın değeri.. yani iyi mi kötü mü olduğu konusunda tartışmalar olur. Bu da mezhebleri doğurur. Hangi metin olursa olsun yorum ve anlama ve açıklama farkları bulunacaktır. Çünkü insanlar KONSERVE kutu değiller. Böyle bir durumda karşımıza iki FAKTÖR daha çıkacaktır. Birisi lisanı salim diğeri kalbi selim. LİSANI SALİM şu demektir.. bilgilerin sağlam ve sağlıklı bir şekilde türetildiği BİLİM ve HUKUK kurumu. Bilim ve hukukun ne olduğu eğer dini vaazdan ibaret olmadığı düşüncesinden değilseniz bilirsiniz.. hukuku sorununuz varsa hocaya değil avukata gidersiniz.. tıbbı bir sorununuz varsa hocaya değil tabibe gidersiniz.. bina inşa edecekseniz hocaya değil mühendise ve mimara gidersiniz.. bir hesab işiniz bulunuyorsa hocaya değil muhasebeciye gidersiniz. Sanırım bu örnekler lisanı salimin ne olduğu somut olarak göstermiştir. DİNİ bir konuda bu saydığım konular müslüman hakim, tabib, mühendis ve sair ilim dallarında yetkili ve etkili isimlerin bulunduğu UZMANLIR MECLİS kurulmalı ki bu zevat Yaratan'ın binbir esmasını okuyan mütehassıslardır ve hükümler oradan çıkarılmalıdır. DÜNYEVİ konularda zaten bu uzmanlar ve üniversitelerinde eğitim görüyorlar. Bu eski KIYAS-I FUKAHA'dir. Fakat din konusunda da dünya konusunda da olsa hepsi bir DİL'e muhtaç ve bir GÖNÜL'e merbuttur.. bu KALB-İ SELİM olan.. nazarı ve niyeti safi ve hasbi ÜLEMA'dır. İşte bunlar eski İCMA-İ ÜMMETTİR. Ancak bu ve buna benzer çalışmalar geçmişte önce dinlerde yapılmış.. bunlar üç yüz senede güneş gibi yukarı çıkarken kemale erdiği noktada zevali başlamış üç yüz senede batmıştır. Musevi güneş böyle olmuştur.. İsevi güneş böyle olmuştur.. Muhammedi Güneş böyle olmuştur.. yani dinin AHKAM'ının 60 senelik bir ömür vardır.. bu ömür geçince ŞERİAT denilen AHKAM geçersiz olmuştur ve HUKUKLARININ yürürlüğü kalmamıştır. işte bu hükme benim kalb-i selimimden çıktığına güvenir ve bağlanırsanız.. bana uymuş ve SİVİL olarak ittiba etmiş olursunuz. Eğer ben halkın oylarıyla seçilmişim ve devlet başkanı olmuşsam.. örneğin Recep Tayyib Erdoğan olmuşsam ve bana RESMİ olarak itaat ederseniz Şunu da unutmamak gerekir DİN itikad ve ibadet ve ahlak bakımından geçersiz olmaz yürürlükten kalkmaz.. âdem aleyhisselamdan son insana kadar geçirlidir ve yürürlüktedir. Saygılarımla. Osmanziya
hocam, Sahih rivayetlerin nesi yetmiyor.? ben onu anlamıyorum, sabah namazının vakti , öğle namazının 10 rekat oluşunu akıl ile bağdaştırıp 4 rekat yapmak Kime ne kazandırır? Aklı olan zekası olan bilim ile değerlendirsin.. Bilimde reform konusuna hiçbir itiraz edilemez, elbet.. Kemalizm devrimlerinden biri olan ŞAPKA DEVRİMİnin önemli bir maksadı YAHUDİ ŞAPKASINI GİYDİRMEK aslında bir devrim felan değildir. bilim de değildir... Hiç bir kimseye faydası olmamıştır, olmaz da .. Ancak biz müslümanlardan çokşey götürmüştür.... altunutop
Hocam, benim söylemediğim şeyleri bana neden söyletiyorsunuz Değerli Hocam.. Sahih rivayetin yetmediğini fıkıhın edille-i şeriye dörttür diyen hükmü gösteriyor. Kur'an bir ve sünnet iki ve kıyası fukaha üç ve icmai ümmet dört. Eğer din KİŞİSEL "ibadet" ibaret olsaydı dediğiniz gibi olurdu.. fazla bir şeye gereksinim kalmazdı fakat ibadet toplumsal olduğunda ADALET'e dönüşür ve hukuk gerektirir ki işte o zaman Fakihlerin kıyasları ve ümmetin icma kaynakları ortaya çıktar.. ceza hukuk.. idare hukuk.. medeni hukuk..borçlar hukuk.. ticaret hukuku.. vatandaşlık hukuku.. esas teşkilat hukuku ve DİVAN gibi konular ortaya çıkar ki müslümanlar ilk dört yüz yıldan sonra bu gibi konular fazla işlememişler.. binleri hadisi altı kitaba indirmişler.. iki yüz yıl sonra içtihat kapısını kapatmışlar.. sultanların kölesi olmuşlar.. son üç yüz yılda insanlar ve müslümanlar Avrupanın fabrikalarının işçi ve ticaretinin müşterisi olmuşlar. Çünkü sonsuz yarar olan TANRI.. sonsuz çıkar olan AHİRET.. gözlerini kapatmış.. dinin bir yorumu olan TARİKATI da din haline getirmişler.. şimdi bunların bir işe yaramadığını hepimiz iki yıl süren katliam ile gördük mü ? Görmedik mi ? Bu iş öyle bilimi ve kuvveti ve dünyayı ele geçiren yahudiye.. gavura.. masona.. falana filana kızmayla yani TRİP atmayla olmuyor maalesef. Siz de buna bunları demedeniz.. siz bana nasıl söylemediğimi söyletmişseniz.. bende sizi yapmadığını yaptırdım.. cünkü kişiye.. yani ben size.. siz bana.. değil bu yazılarımızı okuyan TOPLUMA sesleniyoruz. Mustafa Kemal ATATÜRK'ın inancı ve kişisel yaşantısı ve yaptığı diktatörlüğü beni ilgilendirmiyor. Burada devletin ülkesi ve ulusu ve cumhuriyete ve siyasal iktidarı ve kurucu unsuru ATATÜRK beşlisinin irandan yunanistana.. ıraktan israile ortadoğu halklarının ANADOLU etrafında sünnisi ve şiası.. Kur'ancısı ve hadiscisi.. dindarı ve laiği.. sağcısı ve solcusu.. kadını ve erkeği ile İNSANIN birleşip küreseel gücü ve hesaplarına karşı gelebilmesi ilgilendiriyor. Bunun içinde düşünebilmesi.. düşündüklerini tartışabilmesi.. ve insana SAYGISI gerekiyor. Temel düşünce olduğu için YBA anlam sürücüsü ve anlatım aygıtının tartışabilme platformu olabilmesine çalışıyorum. Saygılarımla.. osmanziya (not: Zati aliniz beni.. ben sizi eleştirmese idin bu konuşma ve çalışma ortaya çıkmayacaktı.. dikkatinizi çekerim)
Özlem arslan
Reformculuğun Tehlikesi
Reformculuk, İslam’ın nasslarla belirlenmiş hükümlerini tarihsel bir yoruma indirger.
Problem: Kur’ân ve Sünnet’i sıradan metin gibi görüp, her dönemde keyfî yoruma açık hale getirir.
Sonuç: İslam’ın ebediliği reddedilmiş olur.
Kur’an bu iddiayı açıkça çürütür:
“Hiç şüphe yok ki zikri (Kur’an’ı) Biz indirdik; elbette Biz koruyacağız.”
(Hicr 15/9)
İslam’da tecdîd (yenileme) vardır, reform yoktur.
Tecdid, vahyin aslına dönmek ve her çağda yeni meseleleri Kur’an ve Sünnet ışığında çözmek demektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurur:
“Allah, bu ümmete her yüz senede bir, dinini yenileyen bir müceddid gönderecektir.”
(Ebu Davud, Melahim, 1)
Bu hadis, İslam’da reform değil yenilenme (tecdid) olduğuna delildir.
Osmanziya Osmanziyaoğlu
Hiç şüphe yok ki zikri (Kur’an’ı) Biz indirdik; elbette Biz koruyacağız.”
(Hicr 15/9) Buna benzer hüküm Tevrat ve İncilde de bulunuyor. Korunmamış ve tahrif olmuşlar.. fakat kayıt ve iletişimin güçlü olduğundan dolayı da Kur'an-ı Mu'ciz-ül-Beyan bu akibet uğramamış. Kur'an Tarihine ilişkin kaynaklarda bakabilirsiniz. Halka konuşursanız ve tribünlere seslenirseniz hakikatı yitirirsiniz.. hakikatı ararsanız halktan uzaklaşırsınız. Seçim sizin.. bizim hakikatı satmak gibi bir endişemiz bulunmuyor.. hakikatı öğrenmek.. yanlış bildiklerimizi düzeltmek.. doğru bildiklerimiz genişletmek ve geliştirmek gibi bir amacımız bulunuyor. Elbette dediklerimin hepsi isabetli olmayabilir.. ancak sağlam bir bilginin hem doğru hem gerçek olması luzumuna.. sağlıklı bir değrin hem iyi hem de güzel bulanması gerektiğine eminim. İnnâ nahnü nezzelnezzikra ve innâ lehu le hafizun.. hicr suresi dokuzuncu ayet.. eğer evrende boyutlara dünyanın yüklenmesi.. dilin bindirilmesi ve dinin indirilmesi olgularınadan haberiniz bulunuyorsa.. genetik yapı ile nörolojik yapının.. mantık salyapı ile dilsen yapının.. ilim ile iradenin.. KİTABI mübin ile İMAMI mübinin.. kadın ile erkeğin.. hem birinin aynı hem birbirinin gayrı olduğunun farkındaysanız.. zikir ve lafz ile ma'na ve fikrin diren bağlantılarını günlük dilin düz yazısının edebiyatıyla ve halka konuşma vaaziyel çözülemeyeceğini de anlarsanız. Saygılarımla osmanziya
Altuntop
hocam, İçtihat Kapısını kapatan olmadı,, bu hususta yanlış biliyorsunuz,,, "İçtihat Kapısı kendiliğınden kapandı" sebebi ise İçtihat yapabilecek Aliim yetişmedi... Noksan bilgiler ile içtihat yapanlar da Ehl-i Sünnet dışı fırkalara ayrıldılar.... Günümüzde ise İlim sahibi olmayanlar da İçtihat yapma gayreti ve telaşesi içerisindeler...
altuntop
Değerli Hocam İçtihad yapacak alim yetişmedi.. ya da insanlar ictihad yapması önemediler.. ya da yapılanlara değer verilmedi.. gibi ne söylersek söyleyelim hep ayni anlama gelir.. İÇTAHAD kapısı kapandı. Osmanlı Devletin yıkılışına kadar hüküm verem MEŞİAT dairesi eski hukuka göre.. yani KAUİSTİK YÖNTEMLE vazifesini yapıyordu.. https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2688 bu yazıda açıklandığı gibi fetva ve kazı.. müctehidlik ve müceddidlik.. imamet ve mehdiyet gibi dinde REFORM konusundan ayrıdır. Ben sizin reform konusunda yazınıza değindim. Dinler gelip geçmiştir ve bu gün ilk kitap bizde siz kafirsiniz.. son kitap bizde siz kafirsiniz çatışmasından başka ellerinden bir şey gelmiyor. Din âlimi olup din konusunda FETVA bile veremem ki reform gibi gerekmeyen bir konuya gireyim. Sadece savcılık ve hukuk müşavirliği ve noterlik yapmış bir bir HUKUKÇU olarak bin yıldır ve belki de yahudiliği katarsak üç bin yıldır hukuki ve ekonomik ve politik etkisi olmayan ve yüz yıldır da vaz ve edebiyat müessesi haline gelmiş bir konuda fikrimi söyledim. Şeriat ve Hukuk ve Ahkam dediğimiz konu ortada bir DEVLET olduğu zaman ortaya çıkar. Osmanlı da son zamanlarında MECELLE denemesine girişmiş başarılı olmayınca yıkılmış ve yerine gelen siyasal iktidar almanya ve italya ve isviçre YASALARI ithal ederek sorunu çözmeye çalışmıştır.. KAZUİSTİK yöntemden vaz geçmiştir. Çözerken de dünya sistemiyle entegre gereksinimiz gereği olan ölçüler ve takvim gibi devrimleri gerçekleştirmiş.. zorla alfabe değiştirilmiş ve tepeden inme kıyafete müdahale edilmiş. Hatta eski şeriat isteyenler asılmış.. böylece eski zihniyet taşıyan aydınlar diskalifiye edilmiş ve Arvasi ve Bediüzaman ve bir kaç şeyh dışında dini kültür yasaklanmış.. Akife tercüme.. Elmalı Tefsir.. Naime hadis.. çalışmaları bizzat Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından tevdi edilerek yeni bir DİNİ KÜLTÜR kurulmaya çalışılmış. Bu demektir ki Osmanlı bilim ve kuvvet ve dünya gücü bulunmadığından Şeriatını ve Ahkamı ve HUKUKUNU sürdürememiştir. Sade Genel Kurmay gibi Devlete bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı ile itikad ve ibadet ve ahlak gereksinimi karşılanmış. Dışarıya karşı Genel Kurmay ve içeriye karşı Diyanet işleri başkanlığı DEVLETİN korumasına sağlamış ve bu güne kadar başarılı olunmuştur. İslamiyet CANLI bir din olsa idi buna müsade eder mi idi.. İslam âlemi de yahudilik ve hristiyanlık dünyası gibi ölü bir dünyadır.. İslam âlem değil islam dünyasıdır. Alemler ölmüşse onu dünya.. dünyalar canlanmışsa ona âlem diyorum. İslam dünyası İslam âlemi olur mu ? Sanmıyorum.. çünkü dayanağı olan İNSAN da kalmadı.. insanım demekle insan olunmuyor.. islamın demekle de islam olunmuyor.. biz kendimizi hem insan hem islam sayabiliriz.. bu ayrı bir konu. Aslında bu bir umuddur.. güzel bir umud. İmandan sonra gelir umud taşımak amma korkuyu da barındırmalı. Fakat insan ve islam olamadığımızı iki yıl süren katliam kanıtladı.. şimdi oturup sanki diri ve canlı.. bilimi ve hukuku bulunan.. ekonomik ve politik gücü olan bir âlem varmış gibi onu savunmaya kalkmak bilimsellikten ve gerçeklikten uzaktır. Bu demek değiltir benim gibi beş vakit musalli olan adam dini inkar ediyor.. hayır ben dindarları inkar ediyorum. Müslümanım deyip islamiyeti bilim ve hukuk ve teknik ve kuvvet ile savunamayıp kendi gibi düşünmeyenleri aşağılayan insanları reddediyorum. Eğer insanlığımız elde edip ayağa kalkabilirsek islam olma şansımız da doğacak aksi halde beş vakitle kendini kurturacağını sananlarla beraber oluruz. Yahu ben da insan değilim.. amma insan olup islama ulaşma umudumda bulunuyor derse.. işte ben onula beraberim. Yapabileceğimiz tek şey Rabbimizi bizim ve sizin akibetimizi ve ahiretinizi iyi ve güzel etsin.. diye birbirimize dua etmektir. Saygılarımla Osmanziya
Özlem arslan
Teozofi (Theosophy) Nedir?
Etimoloji: Yunanca theos (Tanrı) + sophia (hikmet/bilgelik) → “Tanrı bilgeliği” anlamına gelir.
Modern kullanımı: 19. yüzyılda Helena Blavatsky’nin öncülüğünde doğan Teosofi Cemiyeti ile yaygınlaştı.
Amaçları: Hinduizm, Budizm, Hristiyanlık, okült öğretileri birleştirmek, evrensel bir bilgelik üretmekti.
Özelliği: Vahye dayalı değil, insan sezgisi, gizli bilgi (ezoterizm), reenkarnasyon, ruh göçü gibi inançlarla karışık bir öğreti.
(Kaynak Web.)
Teozofi ve Din İlişkisi
Görünüşte “dinler üstü birlik” iddiası taşır. Ama aslında Allah’ın indirdiği din ile ilgisi yoktur.
Kur’an’a göre Allah katında tek din İslam’dır:
“Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır.” (Âl-i İmrân, 19)
Sorun: Teozofi, dini mutlak hakikatten koparıp “evrensel insan bilgeliği”ne indirger. Yani insan merkezli bir din felsefesi kurmaya çalışır.
Teozofi, İslam’la özdeş değil; insan aklıyla üretilmiş din felsefesi.
“Din hukuka intikal etti” iddiası da İslam’ı daraltır, çünkü İslam hukukun ötesinde bütüncül bir dindir.
Ehli Sünnet Tavrı:
Din, teozofi gibi insan ürünü sistemlerle kıyaslanamaz.
Dinler arasında eşitlik aramak, tek hak dinin İslam olduğu nassını reddetmektir.
İslam’da din, “itikat, ibadet, ahlak, hukuk”un tamamıdır. Parçalanamaz.
Reformcu veya teozofik yaklaşım, dini daraltır veya çarpıtır.
Osmanziya’nın iddiası:
“Filozofiden bilim doğdu; teozofiden ahlak doğmadı. Din hukuka intikal etti.”
Bunu Ehli Sünnet açısından ele alırsak:
Felsefe-bilim doğurdu iddiası: Evet, akıl yürütme modern bilimi doğurmuştur. Ama bu sadece bir kısmıdır; vahiy ve İslam medeniyetinde akıl-vahiy birlikteliği de bilim doğurmuştur (ör. İbn Sina, Biruni, Farabi).
Teozofiden ahlak doğmadı iddiası: Doğru; çünkü teozofi insan merkezlidir, vahye dayanmaz. Dolayısıyla sağlam bir ahlak zemini üretemez.
Din hukuka intikal etti iddiası: Burada da problem var. Çünkü din sadece hukuk değildir. İslam’da din; iman, ibadet, ahlak, muamelat bütünüdür. Sadece hukuka indirgemek eksiltmedir.
Teozofi kavramı çerçevesinde din felsefesi yapılan bir alana bir sınıflandırmaya bir genellemeye İslâm'ı dahil etmeye çalışmak, çeşitli inanç sistemlerine dinler diyebilmek ve İslâm dahil hepsini bir potada eritmeye çalışıp ortaya karışık bir kültür formülasyonu çıkartmak masum ve insanlık için iyi niyetli bir amaç olamaz.
Biz bu konularda mecbur kalmayınca günlük dilin düz yazısını kullanmıyoruz.. logos ve sophos arasında sıkışmışta değiliz.
osmanziya 25.08.2025 üçyol izmir 23:57
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 26-Ağustos-2025 Saat 19:24
Face den Aydın TORAMAN PAYLAŞTI:
103 yıl önce bugünün sabahında (05:30), Mustafa Kemâl Paşa'nın önderliğinde Başkomutanlık Meydan Muharebesi başladı
Büyük Taarruz, Türk Kurtuluş Savaşı’nın son zaferidir.
26 Ağustos'ta saldırı başlamış, 9 Eylül'de Türk Ordusunun İzmir'e girmesiyle sona ermiştir.
" 26-30 AĞUSTOS 1922 BAŞKOMUTAN MEYDAN SAVAŞINA KATILAN BÜYÜK BİRLİK KUMANDANLARI..
BAŞKOMUTAN............:Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa(ATATÜRK)
Genelkurmaybaşkanı :Birinci Ferik Fevzi Paşa(ÇAKMAK)
Batı Cephesi Kumandanı:Mirliva İsmet Paşa(İNÖNÜ)
1.inci Ordu Kumandanı........:Mirliva Nurettin Paşa
2.inci Ordu Kumandanı.........:Mirliva Yakup Şevki Paşa(SÜBAŞI)
1.inci Kolordu Kumandanı.....:Miralay İzzet Bey(ÇALIŞLAR)
2.inci Kolordu Kumandanı ....:Miralay Ali Hikmet Bey(AYERDEM)
3.üncü Kolordu Kumandanı :Miralay Şükrü Naili(GÖKBERK)
4.üncü Kolordu Kumandanı :Miralay Kemalattin Sami(GÖKÇEN)
5.inci Kolordu Kumandanı :Mirliva Fahrettin Paşa(ALTAY)
6.ıncı Kolordu Kumandanı :Mirliva Kazım Paşa(İNANÇ)
Kocaeli Grup Kumandanı :Miralay Halit Bey(KARSIALAN)
1.inci Tümen Kumandanı :Miralay Abdurrahman Nafiz Bey(GÜRMAN)
3.üncü Kafkas Tümen Kumandanı :Miralay Kazım Bey(ORBAY)
4.üncü Tümen Kumandanı :Miralay Mehmet Sabri Bey(ERÇETİN)
5.inci Kafkas Tümen Kumandanı :Yarbay Halit Bey(AKMANSU)
6.ıncı Tümen Kumandanı :Miralay Hüseyin Nazmi Bey(SOLOK)
7.inci Tümen Kumandanı :Miralay Naci Bey(ELDENİZ)
8.inci Tümen Kumandanı :Miralay Kazım(SEVÜKTEKİN)
11.inci Tümen Kumandanı :Yarbay Ahmet Derviş Bey(DERVİŞ)
12.inci Tümen Kumandanı :Miralay Osman Nuri Bey(KOPTAGEL)
14.üncü Tümen Kumandanı :Yarbay Ethem Necdet Bey(KARABUDAK)
15.inci Tümen Kumandanı :Yarbay Naci Bey (TINAZ)
16.ıncı Tümen Kumandanı :Miralay Aşir Bey (ATLI)
17.inci Tümen Kumandanı :Miralay Hüseyin Nurettin Bey
18.inci Tümen Kumandanı :Yarbay Mehmet Hulusi Bey(CONK)
23.üncü Tümen Kumandanı :Yarbay Ömer Halis Bey(BIYIKTAY)
41.inci Tümen Kumandanı :Miralay Alaaddin Bey(KOVAL)
57.inci Tümen Kumandanı :Miral Reşat Bey (ÇİĞİLTEPE)
61.inci Tümen Kumandanı :Yarbay Salih Bey(OMURTAK)
1.nci Süvari Tümen Kumandanı :Miralay Mürsel Bey(BAKÜ)
2.inci Süvari Tümen Kumandanı :Yarbay Ahmet Zeki Bey(SOYDEMİR)
3.üncü Süvari Tümen Kumandanı :Yarbay İbrahim Bey(ÇOLAK)
14.üncü Süvari Tümen Kumandanı Yarbay Mehmet Suphi Bey(KULA)
Mürettep Süvari Tümen Kumandanı :Miralay Hacı Arif Bey(ÖRGÜÇ)
Batı Cephesi Kurmay Başkanı :Miralay Asım Bey(GÜNDÜZ) "
DEDİM Kİ
Evet topyekün büyük bir mücadele verildi ve yedi düvelle çarpıştık ve bu Türkiye Cumhuriyetini neliklerle kurduk.. amma bu saydığınız komutanlar yokmuş hep Mustafa KEMAL paşa yapmış gibi anlatıyorlar.. o da bundan güç alarak devrimlerini yapabiliyor.. elbette devrimlerin zorunlu ve gerekli olanları bulunuyor.. mesela ölçüler zorunlu idi giysiler gerekli idi.. amma bunun yanında milletin dinine ve diyanetine karışılıyor. Bunun için bu millet asla CHP yi iktidara getirmedi.. hep darbe ile geldiler. Bizim sıkıntımız toptan kabul ve toptan reddir.. Atatürk konusu olunca insanları düşünmedikleri için onlara ezberletiliyor. Atatürk çok kötü idi.. Atatürk çok iyi idi.. olmaz böyle bir şey.. her insanın iyi ve başarılı tarafları da olur.. kötü ve başarısız tarafları da bulunur. Bu Atatürk içinde böyledir.. hatta PEYGAMBER içinde böyledir. Çünkü nisa suresi 79 ncu ayette iyilikten bir şey gelse o Tanrıdandır.. kötülükten bir şey gelse o da sendendir.. tanık olarak Tanrı yeter deniliyor. Her ne kadar Hazreti Nebimiz yaşamında çok az olumsuzluk örnekler vermiş olabilir.. ancak sonuç o da bir beşer ve kusurları bulunur. Fetih suresinde geçmiş ve gelecek bütün günahların bağışlanmıştır deniliyor fakat nasr suretinde zaferi kazandın lakin fesebbih bi hamdi rabbike vestagfir.. deniler.. Yani rabbinden istiğfar et, özür dile.. deniliyor. Şimdi zayıf insanlar.. güçe tapan ve güçten korkan.. halk.. çıkara banan ve çanak yalayan nas.. sevdiği siyasetçileri melek ve sevmediği siyasetçiler şeytan görmek üzere kendilerini pislikle temizliyorlar. Hasılı Atatürk yüzüne pece ile kapama herkes ne olduğu bilsin dedi devrimler yaptı.. bunlar şimdi kıçlarını açıyorlar. Sonuçta bu işler biraz değil oldukça karmaşık.. Rabbimiz encamımızı hayretsin. Amin. osmanziya yontembilim.com
|
|