| 
	
 El-Hamdü-Lil-Allahi 
Rabbülâlemîn.  
Hadsiz salat ve selam O’un Yüce Rasülüne olsun.  
  
Bu yazı 
Rahmetli Mustafa SUNGUR
ağabeyimin hizmetine şehadet  
ve O’na vesile-i rahmet
olmak üzere kaleme alınmıştır.  
Benim gibi gezme özürlü
birisini  
O’nun bu dünyadaki son
yolculuğuna uğurlanmasına  
katılma imkanı veren  
Rabbime hadsiz şükr olsun.
 
Benim bu dünyada
O’nunyolculuklarına  
katılamama rağmen  
O'nun ahiretteki
yolculuklarına  
Abdulkadir KOÇYİĞİT ve
Nurettin YAŞAR  kardeşlerim  
ve Ziyaeddin AKBULUT
ağabeyimle de  
katılmak nasip etsin.  
Amin. 
  
Mustafa SUNGUR Ağabey’in 02.12.2012 Cumartesi günü rahmetli
olmasından bir gün önce, Hekimoğlu İSMAİL ağabey rahmet Bayram YÜKSEL ağabeyle
ilgili olarak  yazdığı   http://beta.zaman.com.tr/columnistDetail_getNewsById.action?newsId=2023206&columnistId=1036 - 
yazı bence gayet manidardı. Bazı duygular var.. doğumlu doğuyor.. bazı duygular
var ölümle doğuyor. Örneğin Şefkat duygusunu kızım doğunca fark ettim. Oysa
daha önce benim iki oğlum doğmuştu.. Elbette baba olarak onlara da müşfikim
fakat ona daha muhtaç olan kız evladı olunca iyice belirginleşiyor. Bunun gibi
Rahmet Mustafa Sungur Ağabey varken sanki babamız başındaymış ve Üstadımız
İmamı Nursi  (R.A) yaşıyormuş gibi
hissediyordum. Fakat O Hakk’a yürüyünce içime öyle bir hüzün ve öyle bir acı
doğdu ki ondan ancak  mübareklerin
hizmetlerini bitirip ücretlerini almaya gitmeleriyle müteselli oluyorum. Rabbim
bizleri onların yolundan gitmek ve başta RASULLULLAH (S.A.V) ile  buluşturmak ve  kavuşturmak nasip etsin. Amin.  
  
Rahmetli Mustafa SUNGUR ağabeyin son ziyaretçisinin Diyanet
İşleri Başkası Mehmet GÖRMEZ Beyefendi olması da manidar. Bu millete ait
görevin devlete teslim edilmesine işarettir. Yurt sathından dünya sathına
yayılan ışık evlerinin artık Camiülezher’in kız kardeşi Medresetülzehra’nın
tesis edileceğine alamettir, İnşallah.  Artık işler amatör olmaktan çıkıp
profesyönel olacak,  illegal olmaktan
kurtulup legal hale gelecek ve bu GLOCAL ülkede gerçekleşecek.  
  
Rahmet Mustafa SUNGUR ağabeyim bir çok kez karşılaştıkmve
çok kimse gibi asla eline öpemedim. 
Sanırım 1977 yılında Siirt’te  iken bir gün Ali UÇAR ağabeyimle
birlikte bir gün evime misafir alma onuruna erişmiş ve onlarla birlikte VAN
mevlütüne gitme fırsatı bulmuştum. Derste
bir ara sordu arkadaşları  bu arkadaş
hoca mı dır savcı mıdır ? diye.. evet uzun süre savcılık yapamadım iki buçuk
yıl sonra istifa ettim ve o günden beri profesyonel olarak hukukla uğraşsam da
amatör olarak bilimle uğraşıyorum. İnsanlar da çoğu zaman mesleki kariyerimle
değil HOCAM diye  hitab ediyorlar.  
  
Van mevlütü yolculuğu 
sırasında  rahmetli Ağabeyime
RİSALET ile VELAYAT arasında fark vardır ? diye sormuştum. Cevap vermeden bakmış
ve bir şey söylememişti.  Şimdi onun vefatı
gününde daha iyi anlıyorum ki benim ilim hayatımın bu sırrı aramakla
geçmiş ve şimdi esrar-ı şeriattan olan bu sırrı anlatmak için anlayacak kimse
bulamıyorum.  Rububiyet ve Ubudiyet ile Velayet ve Risalet,  esrar-ı şeriattır.  
Belki gelecekte içerikli yazılarımı anlayacak kimseler
başkalarına da anlatacaklar. Çünkü onlar  dahi iyi anlayacaklar ve anlatacaklar.  
  
Ne zaman rahmetli Ağabeyimle derslerde karşılaşsam.. hep
MİRAÇ risalesini okutmakla meşgul görürdüm..  derse katılanların her birinin eline küçü miraç risalesini verer ve okuturdu. Esrar-ı Şeriat işte bu
bahiste  (Miracın luzumu, miracın hakikati, miracın hikmeti ve miracın neticesi gibi esrar  bu 31 nci sözde)  açıklanıyor ve  anlatılıyor.  
  
Yine bir gün Ankara’da bir derste ANALİTİK DÜZLEMLE
hazırlanmış hatem-i nübüvvet ve hatem-i velayet tabloma dayanarak üstadımız
Üstadımızı İMAMI NURSİ olarak adlandırmak gerektiğini
söylediğim zaman etrafına dönerek bakın bu kardeşimiz ehl-i kalb diye iltifat
etti. Oysa bu söylediğim kalbi bir ihbar değil vaki emsali bulunun bir hakikatti..   zamanında belki İmamı Rabbani'yi (R.A) ya da İmamı Gazali'yi (R.A) İMAM sıfatı
ile tavsif etmiyordu ama üç ya da beş 
yüz yıl geçince dinde OTORİTE oldukları ortaya çıkanca herkes rahatlıkla
bu vazife ile tavsif  edip makamlarını isimlendirdiler. 
  
Risalenin iki fonksiyonu vardır.. Kelamullah'a yöneltip ve Rasulüllah’a
yaklaştırmak.. eğer bu yönelim ve yaklaşım sağlanmamış ve insanlar insanlar nur talebelerinden  hala  tefriki ifade eden NURCU  adlaması ya da sadece RNK ve
Bediuzzaman sözlerini daha çok işitiyorlarsa onlar bu NUR'lu  eserlerle  tam
tenevvür edememişler demektir.  
  
Risalenin iki li strüktürü vardır.. altında yatan USUL mes’eleleri ve üstünde görünen İMAN
bahisleri..  birincisi ile okuyanların
akıllarına Salih Aklın formatını atar ve bunun üzerine Sahih Kitabın
muhakematını yerleştirir. Böylece iman yuvasına yerleşir.  Biz ömrümüz boyunca daha çok usul mes’eleleri ile uğraştık. Ramazan
hilalini ısbat, bir fende mütehassıs olanın başka fenlerde hükmünün
geçmeyeceği, özel ve tikel nefiy inkarın kanıtlanabileceği fakat genel ve tümel
nefiy ve inkarın isbatlanamayacağı, 
Ayetelkübranın başında bahsedilen “iki
vartadan çare-i necat” gibi tüm usul konular çok yerlerde tekrarlanır. “La
ibrete lilihtimali gayrin naşi an delil” ya da “imkan tarafeyn-i
mütesaviyendir.”  Usul ilkeleri
hatırlatılır. İlim ve uUul ile İmkan ve Hudus konularında temel ve aydınlatıcı izahlar eserlerde çok yerde mükerreren sık sık yer alması  poplarize edilerek halka ve akla mal
edilemeye çalışmasından ibarettir. Belki bazılarını bu gibi şekli meseleler
tekrar görünür ancak bu mücerred konuların da tekrardan başka tedrisi mümkün
değildir.  Örneğin altmışla yıllarda  Karl Popper’in  çağdaş yöntembilime ve mantığa  yerleşen  yanlışlanma ilkesi 1928 Risale Nur ile önceden
açıklanmıştı. Bu gibi konular ilmi  bir keşif ve zihni bir  tecdiddir. Hatta Risalenin yaptığı
tecdid’de ve onun  MÜKERRER metinlerinde,
pek çok hakaik ve mana  gizlidir. Gelecekte
açılacaktır. 
  
Cenabı Hak ömrünün sonuna kadar davasında  sadık ve emin, hizmetinde halis ve  salik, imanın da sabit ve kamil Ağabeyime ve
ahrete göçmüş  diğer Ağabeylerime Yüce
Rabbimizden hadsiz rahmet ve mağfiretler diliyorum. Onlar gibi bizleri de
üstadın cihad-ı manevi dediği kültürel savaş misyonunda yılmaz erler etsin.
Hazreti Peygamberin ve Hazareti Üstadın Şefaatine mazhar etsin.       Onlar gibi bizlerinde Rasulüllahın (A.S.M)
sünnetinden nasip ve feyizdar  ve İmamı
Nursî’nin (R.A.)  Hakaik-i İmaniyeyi
neşir, Sünnet-i Seniyeyi İhya, Hatt-ı Kur’anı Muhafaza ve on beş gün de bir
İHLAS risalesini okuma görevini yaparak yukarıda belirtilen Risale-i Nur
Külliyatı’ın işlevlerine mazhar olarak 
akıl ve kalbimize YAKİN VE TESLİM versin, , ayniyet ve hürriyetimizi
USUL ve İMAN ile terbiyeye etsin. Amin.  
  
Mustafa 
          |