Görmek isteyenler için yeterince ışık, istemeyenler için yeterince karanlık vardır. '
Blaise Pascal
...


20 EKİM YAZILARI

Genelde sıratı ve istikameti simgeleyen SECCADELER.. ayni zamanda bir " UCAN HALI" gibi bir intikal araci olan köprü vazifesini gören ikamet yerimizdir.

Biz bu uçan halılari uçaklar haline getirdik.. yarinda uzay gemileri haline gelecekler.. Tarih boyunca boyle felaketletden kurtaran NUHUN GEMILERI olmuştur. Bu gun için ise hepimiz için TABUT olarak nuhun gemisine benzeyen bir tür AT'lardir. Bedenimizde bizi dogumdan olume taşiyan bir tabut.. taşidıği ad (İSİM) yolcusu ve ar (HARF) yüku ile ahseni takvimden ahseni amele gidiyor.

Nesneler ve kimseler dunyasinin açlıgi ve toklugu ile boşluğu ve doluluğu.. gereksinimden arayışa kadar sekerin yakarisi ve mekerin yalvarısinin TEKERİ ile zikir ve fikir fabrikalarini işletmektedir.
Bizlerin hayal ve vehim tarlalarimizdan gelen mahsulati dokumakta.. kalem ve kitabet ile kelam ve kıraat pazarinda nemalamdirmaktadir.

Bizler malın ameli ve melin emeli ile bu imalatı çantalarimiza doldurup atımiza yuklemekte adımlarımiza yön vermekteyiz.. bunlarin hesabini da seccadelerimizde yapmaktayiz.

Bu resmini paylaştığım seccade gunahlarima tanık ve sevablarima şahid bir gemi olarak hilkat sonrasi mevlid ve kiyamet oncesi mevt arasında 18 bin alemin gostergesi ve kaderin bana bir hediyesidir.

Şimdi soru şu; kainatin azim infilaki ile ortaya 1 numarali atom "yanici" HIDROJEN gazi ile yıldız fabrikalarinda uretilen 8 numarali atom "yakicı" OKSIJEN gazini.. sentezleyip "söndurucu" sıvı SU haline getirip onun içine "dogurucu" hücreyi ve siteyi yerleştiren KUDRET.. bu mesken ve ikametgah ile ne murad etmektedir ?



Dunyanin ısisini güneşin gunesten gelen sıcaklik sagladigi gibi bu dunyanin ekolojik hararetine yer altindaki magmanin da katkisi oluyordur. Insanin beden isisi ile oda sıcakliginin birlikte yaşam koşullarini saglamasi gibi.. ancak dikkat ederseniz.. ben "Allah" özel ismini kullanmadim "kudret" kavramini kullandim.


18 rakaminin asli olan (1+8+1) + (1+8+1) yani 10 çekirdekli bir bilgisayardan daha komplike olan bu iki su molekülü.. -HO baz köku ve +H asit kökü ile BESLENME ve onun da temeli olan ÇOGALMA yasalarini işletirken 3 milyar yıllik evriminin ortaya koymaya çaliştigimiz NASIL'i "neden"ini ve "niçin"ini hiç düşünmeyecek mi yiz ?

Yani bu //cansız//sulu//canlı//uslu// katmanlarin.. nereden gelip nereye gittigini hiç sormayacak mi yız ?

Geçmisin anlaminin aranmamasi ve geleceğin amacinin bulunmamasi bize dogumu saçma bir olay ve ölümü boş bir olgu haline getirmez mi ?


DİNNUR YAŞAR paylaşımı




Hayat bir vazife.. ömur bir hizmet.. dünya binbir yüzlü bir pramit.. ve gayeye ulaşmanın önündeki tek engeldir. Vazifenin farizesi ve hizmetin bir ücreti vardir. Dunyayi bir yuzuyle goren ve gosterenler insaniyeti ve islamiyeti birleştiremezler.

Sorunlarimizin ve sorumluluklarimizin temelinde yatan bu paradigma ve dogma.. (nass-ı tefekkur ve tezekkür) degistirilmedikçe bilim iktisadini gercekleştiremez ve hukuk adaletini sağlayamaz.

Hayatimin gayesi ve duz yazı etine ve tablob kemigine burundurugum YBA i beş yil içinde yurur hale çevirmek için beş köşe gerekiyor ve önümde BEŞ KÖŞELİ PRAMİT olarak duruyor.

İnşaallah şuurunun zaman ve mekan ile mana ve gaye köselerinin farkinda ve beşinci köşenin kadrinde olan beş kişiyi bulur.. pılımı pırtımı toplar giderim






Hasssasiyetin uyarısi ve hissiystin duyurusu arasinda dalgalanan yuruyuş kendisine tahsis edilen KABILLIYET ile başlar ve ihtisas kazanağı ISTIKBAKLLE bitirir.

Bu geleceğin onu IKBALI olup olmayacağı kabullerinin sailiyetine bağlidir. Suallerinin ve yanitlarinin kalitesi.. mes'elelerinin ve hallerinin kantitesi.. neticeyi belirler.
Bu mal ve hizmet sunumuna dair vazife ve hizmetindeki mesail ve sualler   SAİL eden (akan, seyelan eden) insanın faaliyetinde inşa ettiği “bireysellik” HAMD davasinda vardığı noktadir.

Dıger taraftan bir de emeller ve elemlerle elde etiği NAİLİYETİ (ele geçirmek ve murada erme) bulunur.
İstihdaf ettiği gayelere ve murad ettiği manaları ilişkin farize ve ücretler elde etmesi ya kesb ile ya da vehb ile olur. İnsan hasaneti vehb ile elde eder.. seyyiatı kesb ile elde eder.. mâ esabeke ile başlayan.. hasene ve seyyie va’dallah ile başlayan .. mağfiret ve ecir.. DÜŞÜNENE Yaratan’ın rahmetini öyle gösterir ki.. düşünmeyenlerin haline çok acıyor insan.. şimdi ben onlar yerine düşünüp bir kitap mı yazayım.. ON YILDIR YAZDIKLARIMIN hangisine geri döndüler ki..

Bu gün bir yazıda dedim ki:
“Öğrenmenin keyfi.. düşünmenin zevki.. yeniliğin sürüru ve özgünlüğün lezzetini almak bir süreçtir.. eskiler terki dünya terki ukba terki hesti terki terk diyerek bilimden ve kuvvetten ve dünyadan UZAK bir hayatla bizi bu günkü duruma düşürmüşler bizde kuvvesizlikten başımıza çullanan kafirlere kızmışız ve masonları suçlamışız ve marksistleri ayıplamışız.. ve bu arada bize bir yenilik gelmiş ve demiş ki bırakın bu TERK'leri gelin bu TALK'lara ; aczi mutlak, fakrı mutlak, şükrü mutlak ve şevki mutlak.. fakat ne yazık ki 1000 yıllık gelenek kolay kolay değişmiyor.. gelenekçi feto ve yenilikçi feto.. bir şeyleri yanlış yapmışlar ki kapışmışlar.. peki nerede yanlış yapmışlar ? Hiç düşündünüz mü ? düşünemezsiniz ki.. zikir ve fikir arasında bir denge kuramazsınız ki.. çünkü öğrenmenin keyfini düşünmenin zevkini.. yeniliğin sürürünu ve özgünlüğün LEZZETİNİ tatmadınız.. öğrenmeyi ve düşünmeyi tutmak.. yeniliği ve özgünlüğü tatmak mı istiyorsunuz... öyle ise günlük dilin düz yazısı ve dümdüz sesini bırakın.. bu tablolarda çizilen HARİTALARA bakın.. haritalardaki dağları ve ovaları görün.. nehirleri ve gölleri seyredin.. eğer buna niyet etmezseniz harita size sadece ÇİZGİ ve RENK'ten oluşan bir biçimden başkasını vermeyecektir.. sonuçta siber ortamda face internette whatsApp da kısac sosyal medya da paylaşılan bir BİLGİ'yi;
anlıyorsanız eleştirecekseniz..
anlamıyorsanız soracaksınız..
yararlanmışsanız teşekkür edeceksiniz..
başarılı bulmaşsanız tebrik edeceksiniz..
okunduğunu belli etmek için beğeneceksiniz..
ancak asla hakaret edip alaya almayacaksınız..
elbette bu son söylediklerimden sizi tenzih ederim.. ancak çoğunuz geri kalanların hiç birini yapmıyorsunuz....”

Her ne ise bana
Bir PARTNER
bir EDİTÖR
bir MENECER
bir SEKRETER
bir WEBMASTAR
bir REKLAMCI

gerekiyor.. ancak düşünenlere rastlamıyorum ki benim DÜŞÜNENLERİ arıyorum ARAYANLARI düşünüyorum
SLOGANIMA katılsın.


TARİH ARŞİVİNDE paylaşılmış:
"İnsan ister, fakat ne istediğini bilmez.
İnsan arar, fakat ne aradığını bilmez.
Hasılı, Arayan bulamaz, ancak bulanlar arayanlardır."

Bu son tümceyi Beyazıdı Bistami Hazretlerine aid olarak şöyle biliyordum "Aramakla bulunmaz fakat bulanlar ancak arayanlardır."

Bu sözün benzerini kırk sene önce Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Tillo daki makamını ziyaret ettiğimde torunu olan bir zat nakletmişti: "Anlarsam uzağım yakınımdır, anlamazsam yakınım uzağımdır."

İnsanları beş kısma ayırırım:
Aramayanlar
Arayanlar
Aradığını asla bulamayacaklar
Aradığını bulanlar
Bulduğunu olanlar.


Aranılan mechul değil iyi ve güzel ile gerçek ve doğru.. ancak bulmak ile olmak arasında KUL var.. bu da gizemli bir bulvar.
İşimiz zor.
Allah azze ve celle hepimizin yar ve yardımcısı olsun. Amin.






Musevi ve isevi ve muhammedi arasında ortak bir kelime var.. AMİN.. amen.. çünkü sıdktan sonra en yüksek hakikat emanettir.. MuhammedülEmin A.S.M sadakatiyle değil emanetiyle Şeytandan ayrılmış Fahrı Kainat olmuştur.
"Aramakla bulunmaz ve fakat bulanlar ancak arayanlardır." sözünün Beyazid-i Bistamiye ait olduğunu duymuşum.. yazılı kaynağım bulunmuyor.
Yol arkadaşıma sormuştum.. insan bilmesiyle mi.. sevmesiyle mi.. istemesiyle mi.. Allah azze ve celleye yakın oluyor ? Sanırım bunların hepsi ARAMAYLA ilgili.. bir de ilgiyle ilgili.. tüm yazlarımla gereksinimlerimizin hedefleriyle arayışlarımızın amaçlarını ayırmaya çalıştım.
Elbette amaçları ve gayeleri.. hedeflerden ve ereklerden üstün gördüm.. ancak bilimde alet ve araç ilimler gibi.. a'la ve amaç ilimler var.. sonuçta üzerimize düşen; hakk amaçlara hakk araçlarla gitmektir..
burada gereksinim sorunluluğumuz ile arayış sorumluluğumuz birbirine girmiş..
mal ve hizmet sunumumuz ile kimlik ve kişilik serimimiz birbirine karışmış..
ancak bu zorluk ve imtihanda bir fitne olarak başımıza açılmış.. zaten namazda hem dünya hasenesini.. hem ahiret hasenesini istiyor ve "kına azabennar" diyerek üçlüyoruz.. biz buna YBA dahil ederek dörtledik.. zaten gücümüz dörtlemek işimiz üçlemek değil mi.. böylece 4+3= 7 sırrı olan bir Fatiha-i Şerife okuyor değil miyiz ?
O halde biz işimize bakacağız "Düşünenleri arayacağız, arayanları düşünerek." Bilgi, saygı, sevgi ve sağlıcakla kalacağız. İnşaallah.


20 ekim 2021 tarihli paylaşımda;
2010201-30 dizini
AMA28 dizini
GIDIS40 dizini
100'e yakın tablo 1 düz yazı ve 8 fotograf içeriyor.




Burada amaç tablolardan ziyade tarihime yaptığım başlanca bir tanık bırakmaktır. Başka bir anlatımla insan kendi kendinin tanığı olmaktadır. Zaten bu gün yazdığım başka bir yazıda TRH ve HRT polindromunu zikrettim.. tarih ve harita diye de bir yazı yazdım. 21.20.21 günü PERŞEMBE günüde TENET filmini izledim.. buna benzer tevafukları da her birimiz kendi yaşamımızda görüyoruzdur. Maksad kendimi öne çıkarmak değil.. ancak kimliğimiz.. kişiliğimiz.. bireyselliğimiz.. başatlığımız.. onurlu başarımız.. başkanlığımız bizi bir noktan başka bir noktaya götürüyor ve götüren çizgiyi de iyi bilmeliyiz.


Allah azze ve celle bizim ve sizin akibetinizi hüsn ve ahiretimizi hayr etsin. Amin.




Düzenleyen osmanziya - 24-Ekim-2021 Saat 17:50