Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya
Mesaj icon Konu: Hikmet Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4249

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: Hikmet
    Gönderim Zamanı: 07-Kasım-2020 Saat 09:09

(Maalesef tablo ve dosya yükleyemiyoruz)

Bu link ile verdiğim web sayfamdaki yazıda HİKMET, istanbul sözleşmesi, YOBAZLIK ve rüyalar ile iligili yazılar var. Eğer burada gördüğünüz hikmet tablosu ile REKLAM ve PROPAGANDA yazısı okumak istiyorsanız oraya gidebilirsiniz.. lakin tavsiye etmem.. vaktinizi alacaktır. Zaten oraya TABLO da yükleyemiyorum.

Buradaki tabloyu izler, imgeler, irdeler ve inceler iseniz daha köklü düşünceler ve daha derinde görüşler elde edebilirsiniz.. en azından sophos (hikmet) hakkında özgün kanaat edinebilirsiniz.

Muhakeme.. Hâkim.. Hekim.. Hakîm.. Hakem.. tahakkum.. HA.KEF.MİM seslerinde oluşan bu DEĞİŞKEN dilimizde dahi önemli bir İSİM.. her ne kadar hekime TABİB.. hâkime YARGIÇ.. hakîm BİLGE adını vermişsek de ne olmuşsa olmuş HAKEM hakem olarak kalmış.. hatta ona da "ibne"HAKEM diyerek hakaret ederler.

Diğer taraftan Tin Suresi "Eleysallahü bi ahkemilhakimin" ile biter.. "Allah hâkimlerin en hâkimi değil midir ?"tümcesi ve ayeti ile bize hikmetin sadece bir mukayese ve muhakeme işlemi değil bundan öte küllü bir anlamının bulunduğun anımsatır. Keza bir başka surede imana eş tutulmuştur. İman ve hikmet verilen kimsenin büyük kazancı olduğu söylenmiştir.

Diğer taraftan "ferdun hayyun kayyum hakemün adlün kuddüs" ALTI İSİMDEN de birisidir.

İster bilimsel rapor olsun ister yargısal karar olsun sonuçta dile getirilen KARAR bir hükümdür. Bilim ve hukukun ürettiği hükümler aynı zamanda AHKAM olarak dünyamızı da belirlemektedir.

Bu nedenle bu tabloya bir göz atmanız ve sonra yazıyı okumanız ve bundan sonra da tartışma ve eleştirme işine girişmeniz bize ve size büyük bir yarar ve iyi bir çıkar sağlayacak ve bu da birbirimize olan sevgi ve saygımızı artıracaktır, diye düşünüyorum. Tabi yine de siz bilirsiniz, mevcut sevgi ve saygı ile yarar ile çıkar ile de yetinebilirsiniz.

Bilgi, sevgi, saygı ve sağlıcakla kalınız.
Osmanziya


HİKMET

HİKMET deyince aklıma hep Nihat KEKLİK Hoca aklıma gelir. Gençliğimde 1974 de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirince 1977 de savcılık mesleğiyle profesyonel hukukçuluğum başlamasıyla birlikte amatör biliciliğimde başlamıştı.. ve bilim felsefenin kucağında geliştir.. orada serpildi.. ve bugünkü KURUMSAL yerine almadan önce uzunca bir süre onu bizler dişimizle ve tırnağımızla inşa ettik.. kan ve göz yaşlarımızla suladık.. bu günkü hale getirip göğe çıkardık amma götte ne çekti…

İşte gençlik günlerimde yaptığım felsefe okumalarımın başlangıcında rahmetli Nihat Keklik Hocamın HİKMET tanımı ve kuramı dikkatimi çekmişti.. daha sonra Ord. Prof Hilmi Ziya Ülken üzerine okumalarım yoğunlaştı.. onun böyle bir tasası yoktu.. ancak sofizm.. sophos.. felsefeye pek sıcak gelmemiştir.. malum tanımı gereği fhilo-sophos sophos'tan ayrılır.. ayrılmasıyla ortaya çıkmıştır.. iyi ki ayrılmış yoksa ortaya BİLİM.. fünün ve fıkıhı ile bilim ve hukuku ile ULUM ortaya çıkmazdı.. MİTOS için uyur gider ya da EPOS için dünyadan bihaber yaşar giderdik.

Ancak zaman içinde gördüm ki SOPHOS içerikli bir bilgi değil.. dini yada felsefi olsun.. hatta bilimsel olsun.. hikmet sabit ve muayyen bir İÇERİK ihtiva etmez.. çünkü o bilgi muhtevası ve hatta felsefî mahiyeti sürekli değişir.. çünkü bilgilerimiz gelişir ve evrilir.. görüşlerimiz.. tutumlarımız.. yaşantımız.. davranışımız.. sürekli değişmektedir düşüncelerimiz ile birlikte. Bu neden donmuş bir HİKMET bulunmaz. Belki insanlar suretlerin asarı ve ayatının değişkenliğine karşı şekillerin ayan ve amal’inin değişmezliğine bakarak değişmez bir hikmet tevvehhüm ve tahayyül etmişler ve hatta bu enaniyetimizi inşa eden EMANET ayniyet ve hürriyet yapısını BÜRHAN adını vererek kuramlarını ve kurumlarını inşa etmişler. Bunun çağdaş bir örneği işte Nihat KEKLİK Hocanın HİKMET kuramıdır. Lakin Tanrı yönünden gayrı değişmeden kalan bir nesne ve kimse.. eylem ve işlem bulunmaz..

Donmuş bir İÇERİKLİ hikmetin bulunmadığı donmuş bir din bulunmadığından bellidir. 600 yıl aralıklarla ard arda gelen üç semavi din ile bu bellidir. Evet din’in usulü ve itikadı değşimez ancak füru olan ibadeti ve ahkamı değişiyor. AHLAK ise ayrı bir konudur. Ancak itikad ve ahlak üstündeki zahiri ibadet ve ahkam ve özellik ahkamın içeriği olan özel ve kamu hukuku.. hatta bilimin içeriği yazılım ve donanım gibi sürekli değişmektir. Kısaca teknoloji ve ideoloji ile değişen bir DÜNYAMIZ var.

Zaten bilgilerimizin, düşüncelerimizin ve inançlarımızın değişmemesine ve sabit ve daim kalmasına insandaki (homos) patos ve evrendeki (kosmos) kaos buna izin vermez.. zaten yine bu nedenledir ki resmi FİLOLOJİ ve TEOLOJİ yanında sivil FİLOZOFİ ve TEOZOFİ vardır.

Peki hikmet içerikli değilse HÜKÜM vermede dayanacağımız bir BİLGİ bulunmuyor mu ? Evet var! İşte bu bilgi USUL ve YÖNTEM ve METOD dediğimiz katı bilgilerdir.. inançlar kesindir.. bilgiler değişir.. bu ikisinin arasında bulunan yöntem katı ve sulp bir bilgidir. İşte ben bu içeriksiz biçimsel yöntem bilgilerine HİKMET adını veriyorum.

İşte bu hikmet ile hikmetin (sophos)un resmini yaptım.. Nazım Abidin Dino'ya mutluluğun resmini çizdirimedi ama biz hikmetin resmini çizdik.. ve gerekirse mutluluğun resmini bile çizeriz.. zaten çizmeye gerek yok moda ve porno dünyası mutluluğun resmini çizer durur. ve bu arada rahmetli Nihat KEKLİK hocanın linkini de vereyim:https://dergipark.org.tr/.../trakyasobed/issue/46042/431310


İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

İnsanın bir ömürde bütün deneyimleri yaşamaya hem imkanı hem gücü bulunmuyor ve zaten gerekmiyor da.. malum bir ömür bir kadını ya da erkeği tanımaya yetmez.. zaten çağdaş uygarlığımızın nerede ise tüm kültürlerinde kadınlar için ikinci bir koca alma "olanağı" bu gün için bulunmuyor.. (gayrı meşru ilişkileri saymıyorum.. zaten onlar istanbul sözleşmesi ile yasal hale gelmeye çalışıyorlar) gelecekte olur mu bilmem.. ancak . Yapıp ettiği kısa ömürde edindiği kimliği, kişiliği, birelliği (bireyselliği yerine kullanıyorum) ve başatlığı (başkanlığı yerine kullanıyorum) onun BİREYSELLİĞİNİ oluşturuyor. Artık bununla dünya ve ahirette ne başarı kazancak sa ve ne olacaksa ortaya çıkıyor. Yok farede olmadı kediye çık.. orada olmadı insanı çık.. orada olmadı başka insana çık.. böyle çıka çıka TANRI olmanın bir yolu da bulunmuyor. Bir umut dünyası işte.. insanlar arıyorlar.

YOBAZLIK

Genelde insan güzel bir şey elde ederse paylaşmak ister.. diğer taraftan insanları diğerlerini kendilerine benzetmek ister.. bu iki güçlü saik ve başka nedenlerle insan düşünce, görüş ve inançlarını paylaşma eğilimi duyuyor. Bu paylaşım hoşunuza gider ya da gitmez. Eğer hoşumuza gitmiyorsa zaten onu müsait bir şekilde geri tepkisini veririz. Ancak buna rağmen yine ısrar ederlerse buna karşı YASAL bir önlem alma imkanı bulunmuyor. Geriye kalan tek çare arkadaşlıktan silmektir. Çünkü arkadaşlığın esası karşısındakine saygı duymaktır ki saygısını bulunmayanın sevgisinin de olmayacağı belli.. zaten Bakara süresinin 255 nci ayeti olan Ayetelkürsi'nin hemen sonraki ayet dinde zorlamanın olmayacağını, "lâ ikrahe fiddin" tümcesi ile söyler. yalnız paylaşımdaki YOBAZ sözcüğü dini ve felsefi yobazlığı içermesi gerekirken CEHENNEM sözcüğünün kullanılması sahibinin de otomatikman felsefe yobazı olduğunu ortaya koyuyor. İnanın felsefe yap bozları pardon yobazları din yobazlarından daha şiddetlidir. Nereden biliyorum.. dini çevre içinde kendi düşüncelerine fikirlerimi anlatabildiğim halde lâdini çevrede bu rahatlığı bulamıyorum, hemen dışlıyorlar. Ancak bu durum insanın dini ya da felsefesinden dolayı değil onun karakteri ve kişiliğinden kaynaklandığını sanıyorum. Bu da gayet doğal aslında çünkü insanlar kendi inançlarının tartışılmasından rahatsız olurlar. Kendisi kendi inançlarını eleştirmez.. başkası eleştirir.. aslında bu onun şansıdır.. ancak bunu şansını inancını eleştireni kaçırmakla kaçırır.

RÜYALAR

Kabir azabi ile ilgili paylaşımda dedim ki kabir.. munker.. nekir.. kabir suali.. kabir azabi gibi METAFIZIK soruların INANÇ konusu oldugu.. inançlarinda düşunce ve bilgilerimiz gibi düzeltmek durumunda oldugumuz unutulmamali.
Eğer bu paylaşımın görüş ve yorumlarına giderseniz bu resme olan itiraz ve eleştirileri görürsünüz.. Ancak KABİR, uyku ve nevm e gittiğimiz âlem-i misalda (alem-i rüyâ) her gün gördüğümüz FİLİMLERİ yani rüyaları (rüyalara düş demiyorum "öy-gü" adını veriyorum.. yani anlarda bir tür öyküdür.. ancak rüyet ile alemi yakazada yani uyanıklık aleminde yaşadığımız öykülerden farklı olduğu için "öygü" iyi bir isim olacak) göz ardı etmezsek.. bu âlem cennet veya cehennem gibi olmazsa bayağı ciddi bir durum.



Düzenleyen osmanziya - 07-Kasım-2020 Saat 11:13
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk