Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Din | |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4498 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() Gönderim Zamanı: 07-Ağustos-2025 Saat 22:46 |
Huzurevinde bir ANNE ...
Babasının ölümünden sonra oğlu annesini huzurevine koydu ve arada sırada onu ziyaret etti. Bir gün huzur evinden bir telefon geldi, ölmek üzereydi, Annesine sordu senin için ne yapabilim, Annesi Huzur evine klima ve buzdolabı almanı istiyorum, böylece yemekler bozulmasın dedi Birçok gece sıcakta hiçbir şey yemeden uyumaya çalışmak zorunda kaldım çok zor ′dedi, Oğul şaşırdı,bunları şimdi mi istiyorsun?, Neden daha önce söylemedin? Anne üzgün cevap verdi: kendim için değil-seni düşünüyorum oğlum, çocukların seni yaşlandığında buraya gönderdiğinde sende bunları yaşama, Hayatta yaptığın her şey sana geri gelecektir dedi Dediler Dedim ki: AİLE; karı-koca ilişkileri ile ebeviyn ve evladeyn ilişkilerine kadar bir BÜTÜN'dür.. yani AĞACI ne ise MEYVESİ o olacaktır. Bir aile nasıl İNŞA edilmişse BİNASI dahi o olacaktır. Meraklı bir insan.. düşünen bir insan.. inanan bir insan.. çevresindekileri aileleri gözlemler.. nasıl bir aileden nasıl bir insan çıkacağını anlar. Bu noktadan böyle yaşlıları bakıp çocuklara suçlamak yerine böyle çocuklara bakıp nasıl bir aile çıkacağını kestirebilmektir. Bir yazar söylemiş şimdi kreşler ekenler yarın huzurevleri biçeceklerdir. Sonuçta inandığı gibi yaşamayan inandığı gibi yaşamaya başlar: DÜŞÜNEN bilen anlayan inanan DEGIL bildiklerini anladiklarini inandiklarini YENILEYEBILMEKTIR INANAN seven bağlanan güvenen DEGIL sevgisini bağliligini guvenini TAZELEYEBILMEKTIR. Bunu nasil yapabiliriz ? AILE'mizle. Aile toplumun birimi, insanın bilimi ve islamın bilincidir. Bunu anladığımızda tapılası karı ve kulluk edilesi koca bağını sağlayabilen ailelerin birlikteliğini neden ve beraberliğini niçin ve kemaline ve tamamını nasıl sürdürebildiğini de kavrayabiliriz. Usetülhasene denilen sır ve Sünneti seniyye denilen iksir ve mekarine ahlak olarak bilinen İNSAN ve İSLAM oluş falanın yad a filanın anlattığı öyküler değil bizzat senin gerçekleştirdiğin bir oyundur. REKLAM için yazdıklarıma hocalık ve PROPAGANDA için anlattıklarıma şeyhlik istemedim.. bilgisayarı olan ve internet bağı olan bir ZİHNİN zoom aracılığı ile masaüstü paylaşımı yaparak YBA çalışması istedim.. istediğimi sağlayamadığımı nedeni bana KÖR bir noktadır.. Belki bir gün bu körü gör haline getirebilirim. Ancak işin sırrı düşünmek ve inanmak arasında farkı anlayabilmek olduğunu sanıyorum. işte bu sır şu olabilir: ** Şarap haram, pekmez helal. İkisi de üzüm suyu... Kibir haram, vakar helal. İkisi de insan huyu.. Kâbil zalim, Hâbil mazlum. İkisi de insan soyu... Cennet hak, Cehennem hak. İkisi de yolun sonu... * Şeyh Edebali osmanziya YONTEMBILIM |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4498 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
EVRİM hakkında: Murat Sevimli demiş: Hayat, değişerek devam eder. Evrim, canlıların zamanla çevrelerine uyum sağlamak için değişmesidir. Doğa, en iyi uyum sağlayanı seçer. Güçlü değil, uyumlu olan yaşar ve çoğalır. Bugünkü çeşitlilik, milyonlarca yıllık küçük değişimlerin bir sonucudur. İnsan da dahil. Evrim bir inanç değil, gözlemlenebilir bir doğa yasasıdır. DNA’daki izler, fosillere kazınmış geçmişimizdir. Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir. İşte bu, evrimdir.. Zekeriya Özen demiş: Evrim elbette islamidir. Hele bir evrimin islamiliginde anlaşalım. Ondan sonra ateizme geçişler çok kolay olacak. Evrim diye bir mekanizma ( dogal zeka) kabul edildiginde.. , zaten Allah'a ihtiyaç bırakmaz.! Ateistler de Mü'minlerin gözünde ucube gibi gözükmez.! dedim ki: evrim kadar devrim bulunuyor.. yaratılış kadar da buyruluş oluyor.. fakat yandaşlar bunu görmüyor.. oysa sadece bu iki karşıtlık değil dayatım kadar deneyimde söz konusu.. hatta dürülüş kadar dirilişte.. sonuçta bilim dinleştiren bilimciler.. dini dilleştiren dinciler.. yani İDEOLOJİ sahipleri kendilerini tatmin etmekten öte bir hedefleri ve erekleri olmuyor. Oysa hakkı bulmak için hakikat aramak bambaşka bir amaç.. teknoloji insan doğaya yabancılaştırmaktan ve ideoloji.. insanı bu evrimci ve yaratılışcı.. bilimci ve dinci gibi birbirinden uzaklaştırmaktan fazla bir işe yaramıyor görünüyor. Sonuçta bilgi ve değer sahibi insan.. bunlarla oluşturduğu davranış ve yaşantısın özgür ve ilkeli bulunmaktan.. görüş ve tutumunda özdeş ve tutarlı olmaktan başka bir çıkış yolu da bulamaz.. diye düşünuyorum. Size de tavsiyem bu böyle japsları ve "Değişmeyen tek şey değişimdir bu evrimdir."gibi jargonlar yerine sayfamda anladıklarını eleştirerek ve anlamadıklarını sorarak.. her iki tarafa yararlı paylaşımlar yapmaktır. osmanziya yontembilim.com Zekeriya ÖZEN dedi: Sen de az dinci degilsin hani.! Bediüzzaman gibi herşeyi vahdet içerilikli şuurlu bir ruha (Allah'a) dayandırmakta çok şartlanmışsınız.! dedim ki: dindarım amma dinci değilim.. Öğrenme ve koşullanma yani şartlanma ayrı.. istencini ve geleceğini.. birisi için.. örneğin Tanrı için kullanma ve yönlendirme ayrıdır. Bir başkası.. örneğin siz.. bu birisi kendiniz olabildiği gibi bir başkası da olabilir. Biz bizi YARATAN'a adandık ve O'nu YARADAN bildik. Tanrı "vahdet içerikli şuurli bir ruh." tanımlaması değildir. Bu sizin ussallatırmanız. Salt olan Tanrı hiç bir şekilde tanımlanamaz.. tanınabilir lakin tanımlanamaz. Nitekim İHLAS suresi bunu açık ve seçik gösterir. O ne evrendir ne insandır.. ne nesnedir ne kimsedir.. ne erkektir ne kadındır.. ne sureti bulunur ne de şekli olur.. kimileri O'na var der.. kimileri yok eder.. fakat hiç bir insan ne yokluğu bilir ne varlığı bilir. Biz sadece aradıklarımız ve bulduklarımız için olur.. ya olmaz.. diyerek var sayarız ya da yok sayarız. ve siz bize bunları dedirdiğiniz için minnettarız.. ki Beduazzaman dediğiniz İmamı Nursî.. hidayetimize vesile olan üstadımızdır. Rabbimiz ondan ebeden razi olsun. A |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4498 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
“Yaşamın kökeninin gizemini çözebilmek için (ki gerçekten bir gizemdir bu) herhangi türden bir cansız maddeyi canlı diye sınıflandıracağımız bir kimyasal sisteme dönüştürmüş olması gereken fizikokimyasal süreçleri anlamak zorundayız. Yirminci yüzyılın büyük fizikçilerini geceleri uyutmayan işte bu konuydu; prebiyotik atmosferin bileşiminin belirsizliği, nükleotidlerin prebiyotik koşullarda sentezlenmesinin mümkün olup olmadığı ve benzeri sorular değil. Hangi fizik ve kimya yasaları, yaşam dediğimiz hayli karmaşık, dinamik, teleonomik ve dengeden uzak sistemlerin ortaya çıkışını açıklayabilir?”
Olan olmuştur, bir "ruh" umuz vardır; sevinç duymaktan, acı duymaktan,ızdırap çekmekten, kaygı duymaktan kurtulmamız mümkün değildir. Ve tüm bunlar ruh dediğimiz ne idüğu belirsiz yerde oluyor. Dirim dünyası içinde en üst noktada olarak bir tek insan için geçerli gibi görünüyor bu durum, hayvanların örneğin ve tabi bitkilerin bir ruhu yok gibi...Ruhun ızdırablarını azaltmak, onu huzura erdirmek, acılardan kaçınmak insanın tek amacı. Yaşam dediğimiz şey sürekli bunları çözmek üzerine kurulu. Din'de bunun için var, bilimde... "Kişioğlu için, başıboş kalınca hemen tapacak bir şey bulmak telaşından daha acılı bir kaygı yoktur" diyordu Dostoyevski, Karamazov Kardeşlerde "... kişioğlunun varoluş sırrı, yalnızca yaşamakta değil, ama aynı zamanda yaşamanın nedenindedir"diye ekliyordu. Yaşam nedir? Nobel ödülü fizikçi Erwin Schrönder'in çağın yeni bilimlerinin rotasıni belirleyen 1944'te kaleme alınmiş kitabının adıdır bu aynı zamanda "Yaşam Nedir?". Onun izinde giden bilimler, kimyanın biyolojiye dönüşmesiyle yaşamın nasıl oluştuğuna dair sorunun cevabına kendi yöntemlerince çok yaklaşmış durumdalar. Bu konuda çok iddialı ve sağlam bilimsel kanıtlara dayalı kitaplar yayınlandı, yayınkanmaya devam ediyor, birkaçını okudum ve Türkçeye çevrilmiş diğerlerini okumaya devam edecem. Dirim olayına ordan bilince ve duyulara giden yol nörobilim ile birlikte karanlık bir alan olmaktan çıkmak üzere... Tüm bunların sonucunda insan için ne değişecek... Ruh dediğimiz şey eğer kimyanın biyolojiye dönüşmesinin kognetif yansımasıysa, ruhun acı veren halerinin bizim algılayışmizdan başka bişey olmadığını düşünüp rahatlayacakmıyiz... Dinlerin ruhları teskin edişi kadar teskin edici olurmu bu... Tanrı'yı nereye koyacaz diye soruyordu bir astrofizikci...Tanrının yeri aynı , değişen bişey yok diye cevaplıyordu kendisi... Evren, Yaşam ve İnsan hakkında sağlam temellere dayalı devasa bir bilgi birikiyor son yüzyilda, bilim alanında... Tüm bu bilgiler üzerine kurulu Tanrı anlayışı da eski Tanrı anlayışı değildir artık... Karacehalet ve kulaktan dolma bilgiler üzerine kurulu Tanrı anlayışı yerine bilgi üzerine inşa edilmiş Tanrı anlayışına evrilecek gibi, evrilmek zorunda, herşeye karşın dinde ve inançta ısrar edenlerin de bunu bilmesi, kanıksaması gerek... Çocuğı ateşlense bile, ilk çırpıda ve hemen önce Tanrı'ya sığınıyor, önemli bişey olmasın ve hemen iyileştitsin Tanrı onu, ilk duygu bu oluyor hala ... Evrim, Yaşam, Biyoloji, Neurosciense hep var olsada... Bahri Çakabay muhsin bilgen Yaşamı anlamak için, öncelikle yaşamı anlamaya çalışan insanın yaşam ile olan bağını iyi kavraması gerekir. Bu gün bilgi ve bilim ışığında bu konumunu doğru konumlandırdığı kanaatindeyim, bu sayede insan artık kendini yaşamın merkezine almadan yaşamla doğru bağ kurtararak evrende ki gizemi anlamaya çalışıyor. İnsan, önce kendi anlam dünyası üzerinden mistik okumalar yaparak yaşamla bağ kurmaya çalıştı. Daha sonra bu bağı güçlendirmek için sonsuz ve güçlü bir Tanrı algısı üzerinden yorumlar ve anlamlar geliştirdi. Ancak bu yaklaşım, milyonlarca yıl boyunca insanın kendisini evrenin merkezinde görmesine neden oldu. Bana göre bu inançsal yaklaşım biçimi, yaşamı doğru anlamamızın önünde ciddi bir engel oluşturdu. Evrimsel süreç bize şunu öğretiyor: Yaşamdaki her canlı, hayatta kalmak ve yaşamın formuna uyum sağlamak için savunma mekanizmaları geliştirir. Aslında evrimin tanımı da budur. İnsan, merak güdüsü güçlü bir canlıdır. Bu merak, bugün elde ettiği kazanımların temel nedenlerinden biridir. Ancak bu kazanımlara geç ulaşmasının en önemli sebeplerinden biri, duygusal ve düşünsel olarak insanı gerileten mistik okumalardır. Bu tür hazır şablonlar, merak duygusunu törpüleyerek yaşamın doğru okunmasını geciktirmiştir. Bugün ise insanlık, bu şablonları aşarak yaşamı doğru okuma ve anlama çabasında yeni bir düşünsel mekanizma geliştirmiştir. Yine de bu doğru okuma, yalnızca bir anlama çabasıdır; çünkü evreni tam olarak anlamak neredeyse imkânsızdır. Evren, enformasyon işleyişi ile sürekli değişen ve dönüşen bir yapıya sahiptir. Tam anladığımızı düşündüğümüzde, karşımıza yeni bir sürpriz çıkar. Her çözülen evrensel gizemin ardından, yeni bir gizem belirir. İnsan artık yaşamdan, yaşam aracılığıyla evrenden öğrenme bilincine ulaşmıştır. Bu, evreni tamamen anlamayı sağlamasa da ona uyum sağlama, yeni savunma mekanizmaları geliştirme ve yaşama uygun formlar üretme olanağı verir. Evren, enformasyon işleyişiyle sürekli yeni dinamikler oluştururken; insan da bu işleyişten faydalanarak bilgi sentezleri üretmeyi, yaşamda konfor yaratmayı ve öğrenmeyi becermektedir. İnsanın yaşam ile ilişkisini doğru parametreler üzerine kurması, yaşamı anlamak ve onunla uyumlu hareket etmek için en önemli yaklaşımlardan biridir. muhsin bilgen Dili dinselleştirmek.. dini dilselleştirmek.. kısaca ideoloji ortaya koymak olmazsa işler öyle zor değil. Kültürün olmazsa olmaz bileşeni olan dilin ve dinin etkileşiminde üçüncü bir faktör daha var.. dünya. Bana kalırsa dünyayı belirleyen ve dini tanımlayan dil aslında kendini tanıma çabası içinde. Dilin insandan çıktığını ve kültürü ile ortaya tarih boyunca çeşitli uygarlıklar kurduğunu da nazara alırsak.. öyle kainat.. hayat.. şuur.. insan diye dağıtmaya gerek yok.. Tanrı'ya inanırsan her şeyi toparlıyorsan.. Ancak özgürce Tanrı'ya inanmakta dünyanın en zor işi.. çünkü inanç iknaya ve ikna da anlam ve anlama ve anlatıma dayanıyor. Özdeşliğin ve nedenselliğin yani isbatın bulunması gereken Laboratuvara ve araştırmaya değil. osmanziya |
|
![]() |
|
![]() ![]() |
||
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |