KONUŞMA
Konuşma bir konuyu dile getirme ve o konu içinde bir bilgi verme ya da bir buyruk yaptırma amacıyla meramını dillendirmedir.
Kime ? Ya kendisine ve başkasına…
Konuşma eğer bir eylem yapma ve ortaya bir irade koyma değilse şu dört iş olabilir diye düşünebiliriz..
ya eleştirir ya da çeliştirir veya ya çekiştirir ya da yetiştirir..
elbette ya kendisini ya da başkasını..
Bunu duruma aşağıya yapıştırdığım tabloda görebilirsiniz…
“Kendi”yi sol tarafta “başka”sına sağ tarafta gösterdim.
Çeliştirmekten başlayalım.. çeliştirmek düşünsel işletimlerin ve kavramsal işlemlerin tutarsız ya da birbiriyle çelişkili olmasını görmektir.. Örneğin falanı dün filan saatte gördüm diyor fakat aynı adam başka bir anlatımında da söz konsu adamı başka bir yerde aynı saatte gördüğün söylüyorsa.. anlatımında çelişki vardır.. (çelişki yoksa keramet vardır) başka bir örnek; bir adam hem namaz kılıyor hem de faiz yiyorsa dininde çelişki vardır.. başka bir örnek, bir insan hem Yaratanın bir olduğunu söylüyor sonra bazı kimselere veya bazı nesnelere yaratıcılık atfediyorsa inancında çelişki vardır.
Şimdi insan kendi çelişkilerini de görebilir başkalarınınkini de gösterebilir. Bu çelişkileri arkadan değil de o kişinin yüzüne söylüyorsa bu güzeldir, eğer kendi çelişkilerini görüyorsa bu çok çok daha güzeldir. Amma başkalarına ait çelişkilerini çelişkinin sahibine değil de başkalarına söylüyorsa bunun adı çeliştirme değil çekiştirmedir. Namı diğer gıybet ya da dedikodu..
Eleştirme.. sol tarafta çeliştirmenin üstünde (sol üstte) duran konuşma.. tenkid etme ya da kritik yapma adı verilen bu konuşmada ilkesiz konuşmalar veya ülküsüz davranışlar ya da tutarsız veye çelişik düşünceler eleştirilir ve tenkid edilir. Ve bununla da iyi yapılır. Ayranı yok içmeye.. tahtarevanla gider sıçmaya.. diye bir halk sözü var.. adam yoksul fakat zengin gibi bir masraf yapıyorsa ya da adam zengin fakat yoksul gibi cimrilik yapıyorsa bu eleştirilir fakat bu eleştiri ve tenkid arkadan konuşma tarzında değil de yüze karşı olmalıdır. Ancak amaç hak olduğu gibi aracı daha hak olmalıdır.. Eleştirirken yıkan veya yakan bir eleştiri değil de yapan ve onaran olmalıdır. Düşmanca bir tutumla değil merhametli ve kardeşçe bir tavır ile davranmalıdır insan. Yangını körükle değil su ile gidilmelidir. Eleştirmenin en güzeli ÖZELEŞTİRİ dediğimiz muhasebe-i nefis ve mürakabe-i ene üzerine olmalı.. kimsenin görmediği gizli hastalıklar ve örtülü kusurlar ortaya çıkarılmalıdır.
Zaten kendinin çelişkilerini görmeyen, davranış ve yaşantısında eleştirilecek kusurlar bulup temizleyemeyenlerin kemal ve fazilet yolunda ilerlemesi çok zordur. Kendini değiştirmek, düzeltmek ve geliştirmek sürecini başlatan girişim kapısının kilidi, eleştiriden başka bir anahtar ile açılmaz. Kendini eleştirip değiştirme gücü bulamayan kimseler artık yaptıklarını, elinden gelen becerileri ve hasbel kader edindiği başarıları beğenip onunla teselli olmaya yoluna gider.
Münekkid adam eleştiriyi de sadece başkalarını küçük görmek ve göstermek için kullanır. Hatta çoğu zaman bunu eleştirdiğinin yüzüne karşı yapma mertliğini bile gösteremeden başkasının yanında çekiştirme ve espiyonajla başkalarına yetiştirme yoluna gider.
Sol yandaki sağlıkları bitirdik şimdi sağ yandaki hastalıklara bakalım.
Çekiştirmek.. başkasını başkasının yanında eleştirmektir.
Çekiştirmek elbette yalan söylemek değil.. eğer yalan olsaydı zaten o iftira olurdu ve olmayan bir kabahat ya da kusuru söylemek iki kat ahlaksızlık, iki kat ayıp iki kat suçtur. Çekiştirenler çoğu zaman ben yalan söylemiyorum ki diye kendilerini savunurlar. Ancak çekiştirenler şunu görmezler aynı yetersizlik ve günahlar kendisinde de bulunabilir büyük bir olasılıkla da bulunur fakat bunu görmez ve geremezler.. zaten görselerdi kendileriyle meşgul olmaktan başkalarıyla uğraşmaya vakit bulamazlardı. Ha bir adam suç işler yetkili makama kötülüğünden yakınırsın, ya da kendisiyle işbirliği yapılacağından onun hakkında bilgi istenirse, o işine yaramaz diye uyarırsın.. fakat bunun dışında zevk olsun, laf olsun torba dolsun diye insanların saygıdeğer kişilikleri zedelenmemeli.
Sıfır hata mümkün değildir.. Tamamen kusursuz insan bulmak olanaksızdır. İnsan hürdür fakat buna rağmen zayıftır.. bu yüzden zayıf olan bizler kusur ve hatalarımızın bağışlanmasını istiyorsak, başkalarını bağışlamayı bilmeli, insanlara hatalarından dönecek kadar deneme yapmalarını fırsat tanımalıyız. Onları hemen eleştirmemeli ve sabretmeliyiz. Özellikle bu çocuklarımız ise daha da gereklidir. Uyarı ve ceza birden değil parça parça, derece derece vermeli ve uygulamalıyız.
Eğer bir insan utanmadan ve sıkılmadan insanları içinde açıkça kötülük yapıyor ve “fasık-ı mütehaccir” dediğimiz bu kişiler çekinmeden başkalarını rahatsız etmeyi sürdürüyorsa elbette böylelerini dilimizle dövebilir ve çekiştirebiliriz. Fakat bu bile şart değil.. onunla ilişkisi fazla ilerletmezsin olur biter.. Merhabayı kesmezsin fakat rahatsız olduğunu kendisine hissettirirsin.. olur ki utanır, pişman olur ve yanlışını terk eder.
Bir insan niye çekiştirir ? Neden hiç gereği yokken başkasını başkası yanında eleştirir ve kötüler.. kendini geliştirmek (suud) yoluna girişmediğinden ve kişisel gelişim yürüyüşünün zorluğunu bilmediğinden, bu işin meşakkat ve zaman isteyen bir süreç olduğundan haberdar olmadığından ve bu tarakta bezi bulunmadığından insanların dokuduğu ömür kumaşını beğenmez.
Çekiştiren insan değil toplum için kendi ailesi içinde bile huzursuzluk kaynağıdır.. gelinse kaynanasını, kaynana ise gelinini çekiştirir. Kadın kocasını kocası kadınını ana ve babasına çekiştirir. Evlad babasını, babası evladını çekiştirir. Çekiştire çekiştire.. kendi kişiliğini bozar, sündüre sündüre kendi kimliğini ezer, bununla kalmaz başkasının günahını da yüklenir. Ameli varsa ahirette başkasına kaptırır. Zaten kendini geliştirme yoluna gitmediğinden giderek anti-geliştirme (sukut) yolunda mesafe alır.
Çekiştiren insan çekiştirmesini bırakmazsa çekiştirmesiyle mi kalacaktır? Sanmıyorum.. artık sadece başkasını başkasının yanında eleştirmekle yetinmeyecek, birilerinin kusur ve kötülüklerini ya da kemal ve başarılarını başkalarına özellikle o kişinin amirlerine ya da hasımlarına ve rakiblerine yetiştirmeye çalışacaktır.
Muhbirlik ve ispiyonculuk mesleği.. evrensel bir meslektir. Casusluk.. insanın merak ve tecessüsünün kötü ya da iyi yolda kullanılmasının bir adıdır. Devletler, benim casusum iyi senin casusun kötüdür derler. Bunu benim polisime ve askerime de teşmil edebilirsin.
İşte bu noktada KONUŞMA konusu netameli bir alana giriyor.. muhabere, muharebe, mücadele, mücahede, mukavele, mükâleme, muhavere, musahabe.. böyle uzar gider. Tür tür konuşmalar, çeşit çeşit konular… Bütün bunlarla yöntembilimsel analizle başa çıkabiliriz. Çünkü çok yönlü ve yanlı insanın türlü ve çeşitli konu ve konuşmalarını analitik düzlemin metodik kullanımıyla imgeleyebilir ve irdeleyebiliriz.
Burada sadece şunu söylemeek isterim.. kişisel amaçlı konuşmalar, kuramsal gayesi olmayan ispiyonalar, kamusal görevi olmayanlar, milli ve resmi hizmeti bulunmayanların YETİŞTİRME yapması HAKK değildir.
Amma kardeşim.. ben konuşmayı çok seviyorum.. yani benim bir konum olmalı ve onu konuşmalıyım dersen haklısın.. o zaman güzel bir konu seç.
Bir söz vardır: Sıradan insanlar kişilerle ilgilenir, seçkin insanlar olaylarla ilgilenirler, daha da seçkin insanlar fikir ve düşüncelerle ilgilenirler..
Eğer insanlık düzeyimizi artırmak istiyor ve konuşmayı da buna araç yapmayı düşünüyorsak konuşma konusunu ve ilgi düzeyini yükseltelim.
Bu nasıl olacak ?
Valla bende bilmiyorum.. konuşma geldi buraya dayandı.. ilham perim ayrıldı ve esin cinim kayboldu.. sezin’imin sesi kesildi.. Yalnız şemanın içindeki büyük yumurtaya dikkat ederseniz bana bu işin “beslenme” ile ilgisi var gibi geliyor…
Amma derim ki gelin, o ya da bu kimseyi çekiştireceğimize, falan ya da filan kişiyi konuşacağımıza “insan”ın kendisini konuşalım.. hatta isterseniz bu insan içeriğinin de ötesinde yöntemin biçimini dillendirelim.. belki değil belli ki dilimizle aradığımız, düşüncemizdedir.. düşümüzdedir.. gönlümüzdedir.. dilimizin denizindedir, düşüncemizin derinindedir.
Ve dilimizi korumak, konuşmamızı kontrol ve koordine etmek zamanla ona hakimiyetimizi sağlayacaktır.. bu egemenlik zamanla dilden gönüle, gönülden göze, gözden mideye sirayet edecek böylece halk içinde dili, namazda gönül, misafirlikte göze ve yemekte midemizi de terbiye ve idare etmeyi öğreneceğiz böylelikle aklımızı muhakeme usulünü öğreteceğiz ve kalbimize murakebe edebini belleteceğiz, inşaallah.
Bu Lokman Hekimden önce başlatılan binlerce yıldır sürdürülen KİŞİSEL GELİŞİM yoludur ve insan-ı kamile erişme yöntemidir.
Sağlıcakla kalın.
OSMANZİYA
DUYURU
Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz yazıdan özür dilerim.
UYARI
Düz yazı bahane.. şemalar şahane.. yazının dizinindeki tabloları izlediğinizde imgelemiş ve irdelemişte olacaksınız isterseniz.. böylece emellerine nail olacak ilmi AÇIKCA görmüş ve hatırınıza sail olacak iradeyi SEÇİKCE örmüş bulunacaksınız.
http://sites.google.com/site/yontembilim/
http://sites.google.com/site/insanilim
http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/
http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/
http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/
http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/
www.yontembilim.com
www.insan-bilim.com
|