Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
İnsan Bilim
 YöntemBilim Forumu | İnsan Bilim | İnsan Bilim  
Mesaj icon Konu: kapitalizm Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4262

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: kapitalizm
    Gönderim Zamanı: 11-Haziran-2025 Saat 14:05
Face aydınlam yolcuları sayfasından doğan ağrı paylaşti:

KAPİTALİZM DÖNÜŞÜYOR, AMA BU, GERİYE DOĞRU "NEO-FEODALİZM" DEĞİL (*) -5-
- 2020'lerin Kapitalizmi, Nasıl Bir Kapitalizmdir?
Ancak, bazı öğeler birbirine benzer görünse de, günümüz kapitalizmini anlamak için, ortaçağ feodalizminin karikatürize edilmiş herhangi bir tipine başvurmamıza gerek yok. Evet, son bir kaç on yıl boyunca, hukuğun (devletlerüstü veya devletdışı olması için -çn) özelleştirilmesinde, şüphesiz olağanüstü bir patlama yaşandı. Evet, büyük şirketler, (teknolojinin gelişimine paralel olarak, en mahrem yerlerine varıncaya dek -çn), gündelik yaşamın açılan her yeni alanında etki güçlerini sınır tanımaksızın genişletebildiler. Ama bunun yanında, neo-liberalizmi ne kadar ifrata vardırmış olursa olsun, günümüzün herhangi bir kapitalist devletinin, kapitalizm öncesinin bütün feodal devletlerinden çok daha güçlü ve etkili olduğunu aklımızda tutmalıyız.
Evet, 20. yüzyılın ortalarında (bir kaç kuşak boyunca -çn) gördüğümüz güçlü (etaist sosyal refah-çn) devletleriyle karşılaştırıldığında, bugünün (individüalist neo-liberal devletleri ilk bakışta daha zayıf (ve geri çekilmiş -çn) görünebilirler. Evet, o zamanlar, (ekonomide en başta ve doğrudan -çn) devletin gücünün kullanılışı, sendikal işçi hareketinin dinamik büyüklüğü ve siyasi partilerin üretimdeki verimliliği adil paylaştırma politikaları tavan yapmıştı. Ama, bugünün kapitalizmini çözüp anlamak için, bunlar artık kıstas alınamaz.
Tüm bu nedenlerle, bugün 2020'li yıllarda, geçmişteki feodal toplum formasyonuna doğru geri evrilip kapitalizmin kapitalizm olmaktan çıkmasından ziyade, bizzat kapitalizmin kendi içinde bir dönüşümle karşı karşıyayız. Dijital teknoloji platformları, özel hedeflerini daha kesin ve keskin biçimde tutturan teknolojik veriler ve (algoritmalar -çn) üretebilir. Ama, bütün bunları, ancak daha büyük sermaye yatırımları (yapabildikleri takdirde gerçekleştirebilecekleri için ve ancak daha kârlı hale gelirlerse daha büyük sermaye yatırımları yapabilecekleri -çn) için, hep daha büyük sermaye enjeksiyonlarına ihtiyaç duyacaklardır.
"Google" gibi bazıları, çoktan rantçı/rantiyeci oldu (burada rant: teknoloji kullanımının artmasıyla katlanarak artan emekgücünün verimliliğinin tersi yönünde katlanarak düşen ücret fonlarının aleyhine katlanarak artan artı-değerin en büyük kısmını, üretimle doğrudan ilişkisi yokmuş gibi görünen, ama ona çepeçevre egemen olmuş mali-sermayenin, "borsa ve kredi" spekülasyonlarıyla kâr sızdırması anlamında kullanılmıştır -çn). Diğer (dijital sermaye devleri -çn) ise, (uluslararası çapta -çn) son derece geniş gayrimenkul portföyleri satın aldılar.
(Bunlar, örneğin, son bir kaç on yılda, kapitalizmin merkez ülkelerinden, ucuz emekgücü veya hammadde saikiyle "üçüncü dünya" ülkelerine veya eski sosyalist ülkelere taşınan fabrikaların veya işletme arazilerinin kira gelirleri olabileceği gibi, dünya çapında tarım arazilerinin, hava ve deniz limanlarının, ulusal ve uluslararası askeri üslerin, kıtalararası demiryollarının, heryerde bir anda ivmelenen sanayileşmenin yarattığı hızlı -yedek-nüfus artışıyla oluşan büyük konut emlaklarının, turizm, otel, gastronomi zincirlerinin, dünya çapında hava-kara-deniz ulaşım ve tedarik ağlarının, robotik yapay zekanın yönettiği devasa lojistik binalarının, eğitim, sağlık, büro(krasi), medya, bankacılık, üniversite, bakım, onarım, temizlik gibi hizmet gayrımenkullerinin, okyanuslararası deniz ürünleri ve balık avlama yataklarının, hatta ikea'nın yağmur ormanlarının, yani akla ne gelirse, gerçekten çok geniş bir "emlak portföyünün" kira rantlarını bir ahtapotun vantuzları gibi çekip emerler -çn).
Bu tür dijital teknoloji firmalarının (şu sıralardaki asıl -çn) hedefi, gerçekten yeni ürünler geliştirmek yerine, daha büyük kârlar sızdırmak veya ele geçirmek için piyasalardaki her türlü rekabetçi güçler ilişkisini ortadan kaldırmaktır. (Üstelik, sırf avantaj elde etmek uğruna, yakın veya uzak -çn) gelecekte "garantili" kazanç getireceğini düşündükleri batmış veya batmakta olan şirketlere bile mali-sermayenin her türden kodamanları durmadan para pompalamaktalar. Bu açıdan, Jodi Dean, yaptığı çalışmalarda, ("neo-feodalizm"in aslında hukuksal değil, ekonomik olduğunu söylerken ve -çn) bu değişiklikleri üzerine basarak bilhassa vurgularken, gerçekten doğru bir noktaya işaret etmiştir. Fakat, yine de, bunların hiçbiri, bize, "neo-feodal" bir üretim tarzına geçtiğimizi göstermez. Çünkü, burada değişen şey, (kapitalist üretim tarzının kendisi değil, onun evrenselleştiği oranda soyutlaşan biçimi olan para-çn)-sermayenin, etki tarzıdır.
Yarım yüzyıl öncesine kadar, insanların ayda bir kez kasabalarının veya şehirlerinin yerel bit pazarına şahsen gidip, kullanılmış ikinci el kıyafet (ve diğer ev eşyaları -çn) alıp satması çok sıradan ve normal bir şeydi. Bugün, Facebook'un Marketplace'i, hergün benzer bir işlevi yerine getirerek bunun yerini aldı. Facebook, daha pratik ve daha optimal işlevi sayesinde, ikinci el kıyafet ve eşya pazarını tamamen fethetti. Ama, internet dünyasının "meta" şirketi, (kendi "bit pazarı"yla -çn) aynı anda, dünya çapındaki kullanıcılarından topladığı verileri, bambaşka ve yeni ürünler satmak için dünya çapındaki başka firmalara satıyor. Tek başına, platform kullanıcılarının ve tüketicilerin dikkat süreleri hakkındaki veriler bile, reklam veren şirketlere ve içerik üreticilerine satılabilecek bir yan ürün haline gelerek satılıyor.
İşletme ve ticaretin bu yeni biçimdeki pratiği, modern psikoloji bilimine ve reklamcılar ile dijital teknoloji şirketlerinin geliştirdiği model ve uygulama'lara çok şey borçludur ve işte, tam da bunun kendisinin, geçmiş feodal üretim ilişkileriyle hiçbir ilgisi yoktur. Shoshana Zuboff (d. 1951, Amerikalı bir kadın ekonomist. Massachusetts, Cambridge-Harvard Business School'da İşletme Yönetimi profesörü -çn), "Gözetim Kapitalizminin Çağı-Nasıl Google'un Köleleri Olduk" başlıklı makalesinde, bu tek yanlı çıkarı önceleyerek durmadan veri "çalan" algoritmik iş modellerini, kişisel ve özel hayatın, kişi benliği ve kişilik haklarının, gittikçe yoğunlaşan biçimde kapitalist yollarla sömürgeleştirilmesi olarak tanımlamıştı. Bu tez, "tekno-feodalizm" veya "neo-feodalizm" tezinden çok daha fazla dikkati hakeden ilgi çekici bir görüştür.
Günümüz modern devletlerinin ve toplumsal sistemlerinin sürüp giden müzmin sorunlarını açıklamak için, feodalizmin hiç bir çeşidinin veya versiyonunun imgesine lüzum yok. Mevcut kapitalist sistemin kendi içindeki değişimleri açıklamak gayesiyle gerisin geri arkaik toplumsal modellere başvurmak, daha iyi bir gelecek vizyonunun yerini, gerileme korkusunun aldığı dönemimizin bir hastalık belirtisidir. Bir toplumsal formasyonun bazı tarafları diğerininkinden daha kötü, bazıları da daha iyi olabilir veya bunun tersi. Ancak, (kapitalizmden geri ve kötü diye kendi kendisini feodalizmle korkutmak ya da feodalizmden ileri ve iyi diye kapitalizme hakettiğinden çok rol biçmek, isabetsiz bir düşünsel reflekstir -çn) ve gerçekte, hangi biçimiyle olursa olsun kapitalizmin, ortaçağdaki monarşik mutlakiyetin veya (burjuva toplumun -çn) rüşvetle çalışan yargı sisteminin veya son zamanların dijital elitlerinin antitezi olduğunu düşünmek, kapitalizme gereğinden fazla itibar bahşetmekten başka bir şey değildir.
Tarihleri boyunca kapitalistlerin kendileri de, en çok da Amerika Birleşik Devletleri'nde olmak üzere, (fizyokrasiden merkantilizme, klasik liberalizmden devletçiliğe, monetarizmden neo-liberalizme kadar her dönem bir başka biçimini -çn) idealize ettikleri kapitalizmi, "eski dünya"nın feodalizminin (tek ve en iyi -çn) karşıtı olarak tanımlamışlardır. Ama, bu kastı derin (burjuva -çn) ideolojik bakış açısını, doğru ve geçerli kabul etmek zorunda değiliz. Kapitalizmin bir zamanlar bizzat kendisinin içinden çıktığı önceki feodal toplumsal sisteme geri döndüğümüz falan yok. Aksine, kapitalizmin kendisinin içinde meydana gelen onun yeni ve tehlikeli bir dönüşümünü yaşıyoruz.
(Bitti)
----------------
(*) "Jacobin" dergisinde 4 Haziran 2025 günü yayınlanmıştır.
Orjinal link: https://jacobin.de/.../neofeudalismus-musk-bezos...
Yazarlar:
David Addison, Liverpool Üniversitesi'nde Dinler Tarihi profesörü.
Merle Eisenberg, Oklahoma Eyalet Üniversitesi'nde Tarih Bilimi yardımcı doçentidir. "Diseased Cinema: Plagues, Pandemics, and Zombies in American Movies" ("Hasta Sinema: Amerikan Filmlerinde Vebalar, Pandemiler ve Zombiler") adlı kitabın ortak yazarlarından.
Almanca'ya çeviri: Tim Steins
Türkçe'ye çeviri: Doğan Agri
-------------
Foto 1: Friedrich August von Hayek, d. 1899 Viyana-ö. 1992 Freiburg im Breisgau, Avusturyalı bir ekonomist. 18. ve 19. Yüzyıl'ın başlıca Klasik Liberal ekonomistleri David Ricardo ve Adam Smith'in, bir bakıma 20. Yüzyıl'daki yeniden versiyonu olacak olan Neoliberalizm'in başlıca teorisyenlerinden biri. Kaynak: Wikipedia.
Foto 2: "Neoliberalizmin Aktörleri" konulu bir radio programının dijital duyuru afişi. Kaynak: Radio Lora München.


dedim ki: teşekkür ederim https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2756&PN=1 bu beşinci paylaştım.. dileyen birinciye de gider.. ancak sizin görüşünüz olmadığı için ben de görüşümü söz konusu etmiyorum.

Düzenleyen osmanziya - 11-Haziran-2025 Saat 14:08
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4262

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 11-Haziran-2025 Saat 14:09
Sevgili Feyzi Çelik öcalan'ın pkk 12.kongresi'ne gönderdiği perspektif analizi okumaya değer..
Öcalan’ın perspektifi hegemonik güçlerle uyumlu, Türkiye merkezli ve pragmatik bir çözüm önerisi sunarken, Kürt hareketinin tarihsel çeşitliliği, iç dinamikleri ve bölgesel gerçekliklerle çelişmekte, bu da uygulamada ciddi sorunlar yaratmaktadır. Tarih okumaları ise ideolojik ve lider merkezli bir yeniden yorumlama içermektedir.“

dedim ki:

kuresel efendiler.. ulkelerdeki demokrasilerle oylarimizla KENTLERDE (sehirlerde) siyasal iktidari belirleme yetkisi tanidilar.. fakat ayni zamanda KIRLARDA (dağlardaki) teröristlerle oylarimiz yönlendirmeyi başardilar.
Bunun nasil oldugunu.. dili ve dini partilere paravana ve alet eden âmâdeler kavrayamaz.. emeği ve özgurlugu ideolojilerine paratoner ve bayrak etmis adanmişlar kavrayamaz.. bana osmanziya ve dinnur yaşama yanit vermeyen yazarlar farminda olmaz ki onlarin soylediklerini ezberleyenler kavrasin ve anlasin.. duşunce ve kavram ile anlam ve anlama arasinda ki farki da GDDY ile ortaya koymaniz çok zordur.. zaten sizde YBA in hızli anlam surucusunu ve kolay anatim aygitini ogrenmeye ve kullanmaya ve yararlanmaya onem ve deger vermiyorsunuz.
PKK 45 yildir ülkenin önunu kesmekten başka bir işe yaramadi.. 45 yildir devlette onu ezemedi.. demek ki dunyaya 200 ulkenin başindaka ULUSAL PARTILER degil 200 ULUSLAR ARASI şirletin başindaki KURESEL EFENDILER yönetiyor.
Demek bize parti.. şirket.. belediye. millet.. devlet.. dışında yeni bir ORGUTSUZ bir çözüm gerekiyor.
Bu da nuru eneyi ve sırri zümreyi birleştirmis AILEDIR.
Mustafa BUĞUÇAM

IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4262

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 11-Haziran-2025 Saat 23:32
DOĞAN AĞRI PAYLAŞIMI

Kapitalizim donusuyor
5 SERİLİK YAZI

5
KAPİTALİZM DÖNÜŞÜYOR, AMA BU, GERİYE DOĞRU "NEO-FEODALİZM" DEĞİL (*) -5-
- 2020'lerin Kapitalizmi, Nasıl Bir Kapitalizmdir?
Ancak, bazı öğeler birbirine benzer görünse de, günümüz kapitalizmini anlamak için, ortaçağ feodalizminin karikatürize edilmiş herhangi bir tipine başvurmamıza gerek yok. Evet, son bir kaç on yıl boyunca, hukuğun (devletlerüstü veya devletdışı olması için -çn) özelleştirilmesinde, şüphesiz olağanüstü bir patlama yaşandı. Evet, büyük şirketler, (teknolojinin gelişimine paralel olarak, en mahrem yerlerine varıncaya dek -çn), gündelik yaşamın açılan her yeni alanında etki güçlerini sınır tanımaksızın genişletebildiler. Ama bunun yanında, neo-liberalizmi ne kadar ifrata vardırmış olursa olsun, günümüzün herhangi bir kapitalist devletinin, (feodalistleştiği henüz görülmemiştir ve üstelik bunların tek tek herbirinin -çn), kapitalizm öncesinin bütün feodal devletlerinden çok daha güçlü ve etkili olduğunu aklımızda tutmalıyız.
Evet, 20. yüzyılın ortalarında (bir kaç kuşak boyunca -çn) gördüğümüz güçlü (etaist sosyal refah-çn) devletleriyle karşılaştırıldığında, bugünün (individüalist neo-liberal devletleri ilk bakışta daha zayıf (ve geri çekilmiş -çn) görünebilirler. Evet, o zamanlar, (ekonomide en başta ve doğrudan -çn) devletin gücünün kullanılışı, sendikal işçi hareketinin dinamik büyüklüğü ve siyasi partilerin üretimdeki verimliliği adil paylaştırma politikaları tavan yapmıştı. Ama, bugünün kapitalizmini çözüp anlamak için, bunlar artık kıstas alınamaz.
Tüm bu nedenlerle, bugün 2020'li yıllarda, geçmişteki feodal toplum formasyonuna doğru geri evrilip kapitalizmin kapitalizm olmaktan çıkmasından ziyade, bizzat kapitalizmin kendi içinde bir dönüşümle karşı karşıyayız. Dijital teknoloji platformları, özel hedeflerini daha kesin ve keskin biçimde tutturan teknolojik veriler ve (algoritmalar -çn) üretebilir. Ama, bütün bunları, ancak daha büyük sermaye yatırımları (yapabildikleri takdirde gerçekleştirebilecekleri için ve ancak daha kârlı hale gelirlerse daha büyük sermaye yatırımları yapabilecekleri -çn) için, hep daha büyük sermaye enjeksiyonlarına ihtiyaç duyacaklardır.
"Google" gibi bazıları, çoktan rantçı/rantiyeci oldu (burada rant: teknoloji kullanımının artmasıyla katlanarak artan emekgücünün verimliliğinin tersi yönünde katlanarak düşen ücret fonlarının aleyhine katlanarak artan artı-değerin en büyük kısmını, üretimle doğrudan ilişkisi yokmuş gibi görünen, ama ona çepeçevre egemen olmuş mali-sermayenin, "borsa ve kredi" spekülasyonlarıyla kâr sızdırması anlamında kullanılmıştır -çn). Diğer (dijital sermaye devleri -çn) ise, (uluslararası çapta -çn) son derece geniş gayrimenkul portföyleri satın aldılar.
(Bunlar, örneğin, son bir kaç on yılda, kapitalizmin merkez ülkelerinden, ucuz emekgücü veya hammadde saikiyle "üçüncü dünya" ülkelerine veya eski sosyalist ülkelere taşınan fabrikaların veya işletme arazilerinin kira gelirleri olabileceği gibi, dünya çapında tarım arazilerinin, hava ve deniz limanlarının, ulusal ve uluslararası askeri üslerin, kıtalararası demiryollarının, heryerde bir anda ivmelenen sanayileşmenin yarattığı hızlı -yedek-nüfus artışıyla oluşan büyük çaplı konut emlaklarının, turizm, otel, gastronomi zincirlerinin, dünya çapında hava-kara-deniz ulaşım ve tedarik ağlarının, robotik yapay zekanın yönettiği devasa lojistik binalarının, eğitim, sağlık, büro(krasi), medya, bankacılık, üniversite, bakım, onarım, temizlik gibi hizmet gayrımenkullerinin, okyanuslararası deniz ürünleri ve balık avlama yataklarının, hatta ikea'nın yağmur ormanlarının, yani akla ne gelirse, gerçekten çok geniş bir "emlak portföyünün" kira rantlarını bir ahtapotun vantuzları gibi çekip emerler -çn).
Bu tür dijital teknoloji firmalarının (şu sıralardaki asıl -çn) hedefi, gerçekten yeni ürünler geliştirmek yerine, daha büyük kârlar sızdırmak veya ele geçirmek için piyasalardaki her türlü rekabetçi güçler ilişkisini ortadan kaldırmaktır. (Üstelik, sırf avantaj elde etmek uğruna, yakın veya uzak -çn) gelecekte "garantili" kazanç getireceğini düşündükleri batmış veya batmakta olan şirketlere bile mali-sermayenin her türden kodamanları durmadan para pompalamaktalar. Bu açıdan, Jodi Dean, yaptığı çalışmalarda, ("neo-feodalizm"in aslında hukuksal değil, ekonomik olduğunu söylerken ve -çn) bu değişiklikleri üzerine basarak bilhassa vurgularken, gerçekten doğru bir noktaya işaret etmiştir. Fakat, yine de, bunların hiçbiri, bize, "neo-feodal" bir üretim tarzına geçtiğimizi göstermez. Çünkü, burada değişen şey, (kapitalist üretim tarzının kendisi değil, onun evrenselleştiği oranda soyutlaşan biçimi olan para-çn)-sermayenin, etki tarzıdır.
Yarım yüzyıl öncesine kadar, insanların ayda bir kez kasabalarının veya şehirlerinin yerel bit pazarına şahsen gidip, kullanılmış ikinci el kıyafet (ve diğer ev eşyaları -çn) alıp satması çok sıradan ve normal bir şeydi. Bugün, Facebook'un Marketplace'i, hergün benzer bir işlevi yerine getirerek bunun yerini aldı. Facebook, daha pratik ve daha optimal işlevi sayesinde, ikinci el kıyafet ve eşya pazarını tamamen fethetti. Ama, internet dünyasının "meta" şirketi, (kendi "bit pazarı"yla -çn) aynı anda, dünya çapındaki kullanıcılarından topladığı verileri, bambaşka ve yeni ürünler satmak için dünya çapındaki başka firmalara satıyor. Tek başına, platform kullanıcılarının ve tüketicilerin dikkat süreleri hakkındaki veriler bile, reklam veren şirketlere ve içerik üreticilerine satılabilecek bir yan ürün haline gelerek satılıyor.
İşletme ve ticaretin bu yeni biçimdeki pratiği, modern psikoloji bilimine ve reklamcılar ile dijital teknoloji şirketlerinin geliştirdiği model ve uygulama'lara çok şey borçludur ve işte, tam da bunun kendisinin, geçmiş feodal üretim ilişkileriyle hiçbir ilgisi yoktur. Shoshana Zuboff (d. 1951, Amerikalı bir kadın ekonomist. Massachusetts, Cambridge-Harvard Business School'da İşletme Yönetimi profesörü -çn), "Gözetim Kapitalizminin Çağı-Nasıl Google'un Köleleri Olduk" başlıklı makalesinde, bu tek yanlı çıkarı önceleyerek durmadan veri "çalan" algoritmik iş modellerini, kişisel ve özel hayatın, kişi benliği ve kişilik haklarının, gittikçe yoğunlaşan biçimde kapitalist yollarla sömürgeleştirilmesi olarak tanımlamıştı. Bu tez, "tekno-feodalizm" veya "neo-feodalizm" tezinden çok daha fazla dikkati hakeden ilgi çekici bir görüştür.
Günümüz modern devletlerinin ve toplumsal sistemlerinin sürüp giden müzmin sorunlarını açıklamak için, feodalizmin hiç bir çeşidinin veya versiyonunun imgesine lüzum yok. Mevcut kapitalist sistemin kendi içindeki değişimleri açıklamak gayesiyle gerisin geri arkaik toplumsal modellere başvurmak, daha iyi bir gelecek vizyonunun yerini, gerileme korkusunun aldığı dönemimizin bir hastalık belirtisidir. Bir toplumsal formasyonun bazı tarafları diğerininkinden daha kötü, bazıları da daha iyi olabilir veya bunun tersi. Ancak, (kapitalizmden geri ve kötü diye kendi kendisini feodalizmle korkutmak ya da feodalizmden ileri ve iyi diye kapitalizme hakettiğinden çok rol biçmek, isabetsiz bir düşünsel reflekstir -çn) ve gerçekte, hangi biçimiyle olursa olsun kapitalizmin, ortaçağdaki monarşik mutlakiyetin veya (burjuva toplumun -çn) rüşvetle çalışan yargı sisteminin veya son zamanların dijital elitlerinin siyasal hırslarının antitezi olduğunu düşünmek, kapitalizme gereğinden fazla itibar bahşetmekten başka bir şey değildir.
Tarihleri boyunca kapitalistlerin kendileri de, en çok da Amerika Birleşik Devletleri'nde olmak üzere, (fizyokrasiden merkantilizme, klasik liberalizmden devletçiliğe, monetarizmden neo-liberalizme kadar her dönem bir başka biçimini -çn) idealize ettikleri kapitalizmi, "eski dünya"nın feodalizminin (tek ve en iyi -çn) karşıtı olarak tanımlamışlardır. Ama, bu kastı derin (burjuva -çn) ideolojik bakış açısını, doğru ve geçerli kabul etmek zorunda değiliz. Kapitalizmin bir zamanlar bizzat kendisinin içinden çıktığı önceki feodal toplumsal sisteme geri döndüğümüz falan yok. Aksine, kapitalizmin kendisinin içinde meydana gelen ve onun kendisinin yeni ve tehlikeli bir dönüşümünü yaşıyoruz.
(Bitti)
----------------
(*) "Jacobin" dergisinde 4 Haziran 2025 günü yayınlanmıştır.
Orjinal link: https://jacobin.de/.../neofeudalismus-musk-bezos...
Yazarlar:
David Addison, Liverpool Üniversitesi'nde Dinler Tarihi profesörü.
Merle Eisenberg, Oklahoma Eyalet Üniversitesi'nde Tarih Bilimi yardımcı doçentidir. "Diseased Cinema: Plagues, Pandemics, and Zombies in American Movies" ("Hasta Sinema: Amerikan Filmlerinde Vebalar, Pandemiler ve Zombiler") adlı kitabın ortak yazarlarından.
Almanca'ya çeviri: Tim Steins
Türkçe'ye çeviri: Doğan Agri
-------------
Foto 1: Friedrich August von Hayek, d. 1899 Viyana - ö. 1992 Freiburg im Breisgau, Avusturyalı bir ekonomist. 18. ve 19. Yüzyıl'ın başlıca Klasik Liberal ekonomistleri David Ricardo ve Adam Smith'in, bir bakıma 20. Yüzyıl'daki yeniden versiyonu olacak olan Neoliberalizm'in başlıca teorisyenlerinden biri. Kaynak: Wikipedia.
Foto 2: "Neoliberalizmin Aktörleri" konulu bir radio programının dijital duyuru afişi. Kaynak: Radio Lora München.


4

KAPİTALİZM DÖNÜŞÜYOR, AMA BU, GERİYE DOĞRU "NEO-FEODALİZM" DEĞİL (*) -4-
- Güncel Tartışmalarda "Feodalizm"
Önceki ortaçağ feodalizmi hakkındaki her üç başlıca teorinin bileşenlerini seçip toplayıp biraraya getirmiş (ve feodalizmi karakterize eden temel özellikten arındırmış -çn) "neo-feodalizm" kavramıyla alttan alta bize söylenmek istenen şey, bugünden geçmişe doğru bir geri dönüş gerçekleştiği ve böylece, (tıpkı, öyle olduğunu sandıkları eski ortaçağ feodalizmindeki katı, keskin ve değişmez ayrımlar gibi -çn), çok daha fazla eşitsizliğin, çok daha az özgürlüğün, elit olmayan insanlar için mülkiyet edinme ve sınıf atlamanın çok daha az mümkün olduğu çok daha az gelişmiş bir topluma doğru tarihte geriye döndüğümüzdür.
Günümüzün fenomenal gelişmelerine ilişkin başvurulan bu tersine bakış açısı, hem kapitalizmden feodalizme doğru bir geriye dönüş yaşandığını söyleyen çeşitli marksist çevrelerde, hem de bir süredir gelişimi durmuş ve şimdi de kendi karşıtına dönüşmeye başlamış bir zamanların ilerici fikrinin tam anlamıyla çöktüğünü söyleyen liberal eleştirilerde görülebilir. (İleri sürülen bu "feodalizme geri dönüş" teorisi doğruysa şayet, buna göre günümüz insanları olarak hepimizin -çn), ister (radikal bir dönüşümü öngören -çn) sosyalizmle, isterse daha tedrici bir "ilerleme" öngören fikirlerle karakterize olsun, geleceğe ilişkin bütün (iyimser -çn) vizyonlarımızı, epey uzak uzun zamanlara ertelememiz gerekiyor.
Oysa gerçekte, günümüzün vuku bulmakta olan olgu ve gelişmelerinin çok azıyla ortaçağ feodalizmi arasında zorunlu bir ilgi ve benzerlik kurulabilir. Evet, dijital teknolojinin bir kaç milyarder kankası, kapitalist amaçlarına mutlaka erişmek için Trump ya da benzeri başka muktedirlere sadakat yemini ediyor olabilir. Ama, (bu amaçlarına ulaşmak için uyguladıkları başlıca metodları olan -çn) özelleştirme'nin bizzat kendisi de feodalizm değil, kapitalizmdir. Bununla asıl hedefledikleri şey, (dijital teknolojinin imkanlarıyla başladıkları -çn) alt sınıfları kontrol etme ve onlara kendi iradelerini kabul ettirme yolunda şimdiye dek elde ettikleri başarılarını, kendilerini ve şirketlerini devlet aygıtının tüm faaliyet alanlarına kadar sızdırarak taçlandırmaktır.
Elon Musk'ı ve onun (Trump'un yeni hükümetinde üstlendiği -çn) "Department of Government Efficiency" (DOGE) ("Hükümet veya Devlet Verimlilik Bakanlığı" -çn) göz önüne getirilsin (Bu yazı yazıldığında, Elon Musk henüz istifa etmemişti -çn). Tamamen kapitalist bir ideolojiyle donanmış bir devlet kontrolü isteyen bu bakanlığın başlıca mantrası, sonuçları şimdilik açık bırakılmış olsa da, "verimlilik/kârlılık", "piyasanın gücü" ve "özelleştirme"dir. Ne Musk'ın kapitalist ideolojisinin liberal gerekçeleri, ne de onun safi maddi çıkarlardan müteşekkil hedefleri, kaskatı sınıf ayrımlarına dayalı olduğu söylenen, egemenliğin ve göksel düzenin seremonilerinin herkes için kutsal olduğu ve mülkiyetin (hem ortak hem şahsi -çn) iki anlama gelebildiği belirsiz bir özel mülkiyet anlayışıyla muzdarip ortaçağın feodalizmi ile prensip olarak bağdaşmaz.
Bizzat (liberalizmin kıralı -çn) Trump bile, (serbest -çn) piyasanın gücüne veya onun ekonomik yasalarına artık daha az inanıyor olmalı ki, şimdilik onu asıl iktidara getiren para ve finans dünyasının (bankaların, sigorta şirketlerinin ve borsa simsarlarının -çn) çoğuyla dikkate değer bir çelişkiye sebep olsa da, (bugüne kadarki ABD tarihinin en -çn) istikrarsız ve güvenilmez gümrük tarifeleri politikasını devlet eliyle yürürlüğe sokmuş durumda.
Bilindiği üzere, egemen sınıfların Musk gibi eliter mensupları, uzun süredir, (hali hazırdaki kapitalist devletlerin yargı ve hukuk sistemlerinin yanında -çn) kendi özel yargı birimlerini ve hukuk sistemlerini kurarak siyaseti domine etmeye çalışmaktalar. Bu fenomenin geçmişini, 13. yüzyıl sonlarının Fransa'sında yerel köylüler arasında, evcilleştirdiği bir kurtla terör estiren Artois kontu I. Robert'ten (yanlış tespit etmediysem, kıralın altında bir arşidük kont olan bu şahıs, kırala karşı alt kademe kont ve baronların yetki ve haklarını büyütürken veya buradaki bağlamda, kıraldan alıp derebeyi kontlar lehine "özelleştirirken", çok geçmeden İngiliz ve Fransız saray entrikalarının "kurbanı" olmuş -çn), 1890'larda yaşayan bir Tyconn'a (sanayi kodamanı "işadamı" -çn) ve günümüzdeki Disney Corporation'a kadar bir dizi halinde takip etmek mümkün. Ancak, Kont I. Robert'in yaşadığı 13. Yüzyıl'ın hukuki ve ekonomik bağlamı ile modern kapitalist çağın diğer iki örneğinin bağlamı, birbirinden tamamen farklıdır.
Bu şekilde özelleştirilmiş hukuk sistemlerinin 21. yüzyılda nasıl işlediği, (ortaçağ feodalizminin o veya bu yüzyılda, o veya bu saikle büründüğü hukuki biçimlerle değil -çn) doğrudan doğruya kapitalist sistemin o anda içinde bulunduğu kendi somut durumuyla ilgilidir. İnsan türü olarak bu sisteme geçerek, ekonomik verimliliğin ve kârın, insanların refahından ve iyi bir yaşam sürmelerinden daha öncelikli olmasına karar vermiş olduk. Oysa, (bireyi toplumun, şahsi çıkarı herkesin çıkarının önüne koyan -çn) bu tür "özel" kararlar ve hukuki yapılar, Kont Robert'inkiler de dahil, ortaçağ Avrupası'nda çoğunlukla yer bulamamış, kabul görmemiştir.
Buradaki sorunun bir kısmı, tarihsel feodalizmin, (her yerde, her zaman, baştan sona yekpare -çn) homojen bir sistem olduğunu sanmaktır. Bu yüzden, "feodalizm" kavramını, hem (özelleştirilmiş hukuk ile kamu hukukunun birarada var olduğu -çn) bugünün kaotik durumu için, hem de serfleri sömürerek servet edinmenin başlıca dayanağı olan iktidarın tek elde olduğu önceki feodal dönem için metafor olarak kullanmak, (yanıltıcıdır -çn). Zira, (bugünkü dünyada tek ve yekpare homojen bir kapitalizm olmadığı gibi -çn), ortaçağ boyunca da tek ve homojen bir feodalizm yoktu.
Modern kapitalist çağdan önce (feodalizmin egemen olduğu dönemde -çn), Avrupa'nın veya Orta-Doğu'nun belirli yerlerinde ve belirli zamanlarında, baskın üretim tarzı olmasa da, kapitalist üretim biçimi, sermaye, ücretli emek ve meta pazarları yine de vardı. Chris Wickham'ın yakın zaman önce yayınladığı çalışmasında gösterdiği üzere, o yıllarda egemen ekonomik sistem feodal olup sürmesine rağmen, kapitalist üretim ilişkileri, Doğu Akdeniz'in bazı bölgelerinde yaklaşık 950'den 1150'ye kadar önemli bir rol oynamıştır. Ama, (18. Yüzyıl'dan günümüze dek etkisini sürdüren -çn) islam dünyasına ilişkin oryantalist (oryantalizm: kısaca, doğu'yu horgören kültüralist önyargılara dayalı -çn) bakış açıları, oralarda başgöstermiş kapitalist elementlerin, tarih bilimcileri tarafından uzun yıllar görmezden gelinmesine yol açtı.
Bu açıdan, genel olarak Ortaçağ, herkesin kafasına göre bir "feodalizm" tanımıyla doldurduğu adeta boş bir sayfa gibi ele alınıyor ve aslında birbiriyle çelişkin çeşitli "feodalizm" tanımlamalarının çeşitli bileşenleri, özelleştirilmiş hukuk ve yargıyla karakterini dışa vuran keyfi ve zorbaca çalıp çırpma ve dizginsiz sömürü gibi günümüzün "ayyuka çıkmış" fenomenal yönlerini açıklama ihtiyacını karşılamak için bir araya getirilerek, (bu sözümona boş sayfa, bilimdışı anlamda kötüye -çn) kullanılmaktadır.
(Devam edecek)
----------------
(*) "Jacobin" dergisinde 4 Haziran 2025 günü yayınlanmıştır.
Orjinal link: https://jacobin.de/.../neofeudalismus-musk-bezos...
Yazarlar:
David Addison, Liverpool Üniversitesi'nde Dinler Tarihi profesörü.
Merle Eisenberg, Oklahoma Eyalet Üniversitesi'nde Tarih Bilimi yardımcı doçentidir. "Diseased Cinema: Plagues, Pandemics, and Zombies in American Movies" ("Hasta Sinema: Amerikan Filmlerinde Vebalar, Pandemiler ve Zombiler") adlı kitabın ortak yazarlarından.
Almanca'ya çeviri: Tim Steins
Türkçe'ye çeviri: Doğan Agri

Foto 1: 13. Yüzyıl'da, özel ve kişisel çıkarları temsil eden bazı ortaçağ kontlarıyla birlikte genel ve kollektif çıkarları temsil eden kırala karşı savaşmış Artois Kontu I. Robert'in Fransa/Versailles Sarayı'nda bir heykeli. Kaynak: Vikipedia.
Foto 2: Merkezi Paris/Fransa'da bulunan "Uluslararası Ticaret Odası"nın logosu ve amblemi. Kendi özel yargıç, savcı ve avukatlarına sahip bu kuruluşa, uluslararası şirketler arasındaki davalara bakan "Uluslararası Tahkim Mahkemesi" de dahildir. Kaynak: Wikipedia.


3


KAPİTALİZM DÖNÜŞÜYOR, AMA BU, GERİYE DOĞRU "NEO-FEODALİZM" DEĞİL (*) -3
- Bir "Üretim Tarzı" Olarak Feodalizm
"Feodalizm"in üçüncü ana tanımı ise, o günün ekonomisini "feodal üretim tarzı" olarak formüle eden Klasik Marksizm'in (Bazı yazar ve araştırmacılar, Karl Marx ve Friedrich Engels'in hayatta olduğu dönemi ve bizzat onlar tarafından yazılmış eserleri, marksizm'in "klasik" dönemi olarak niteler -çn) yaptığı tanımdır. Marx'ın kendisi de bir yığın üretim tarzından bahsetmiş ve onun bunlar hakkındaki düşünceleri, sonraki pek çok teorisyen tarafından ele alınıp daha çok geliştirilmişlerdir.
Kadın ve erkek marksist araştırmacılar ve bilim insanları, feodal üretim tarzının, bir önceki antik toplumların köle emeğine dayanan üretim tarzının içinden boy verdiğini varsayarlar. Burada, (başlıca üretici güç olarak -çn), bir muktedirin bizzat mülki egemenliği ve sahipliği altında olan doğrudan köleler yerine, feodal lordların egemenliği altındaki yarı özgür veya hiç özgür olmayan büyük bir köylü kitlesi sözkonusudur. Bu köylü serfler, toprak elitlerinin onlara kullanımını bahşettiği topraklarda ekip biçiyor, hasat ettiklerinin bir kısmını, bu kullanım karşılığında efendilerine ödüyor ve bunun yanında, efendileri için başka işlerde de çalıştırılabiliyorlardı.
Bu sistemde iktidar ve egemen olmanın esası, soylu seçkinin, toprağın mülkiyetinde tekel olması kadar, üretilen mallara el koymak için gerekirse zor ve şiddet kullanma tekeline de sahip olmasıydı. Üretilen malların ne kadarına el konacağı, kesin ve değişmez sınırlara sahip olmadığı gibi, bu el koymanın biçimleri de, doğrudan vergi olarak el koyma biçiminden kira ödentisi edinme biçimine kadar, ürünün bizzat üreticisinin elinden nasıl alınacağının çok çeşitli yasal yolları olabiliyordu. Bu yüzden, feodalizm'in bir üretim tarzı olduğu şeklindeki marksist tezi, önceki satırlarda sözü geçen diğer iki marksist olmayan tanım ve yaklaşım biçiminden ayırmak için, John Haldon gibi tarihçiler, feodalizmin üretim tarzına, ayrıca "haraççı üretim tarzı" adını vermişlerdir.
Peki, o halde, bu üç ana tanım ve yaklaşım biçimlerine göre "feodalizm"in asıl ayırdedici karakteristiği nedir? Feodalizm'in üç tanımı arasında benzerlikler olsa da, aralarında kesin bir ayrım yapılmadan, bu üç feodalizm teorisindeki birbirine benzer o veya bu özelliği seçip, böylece güya, kapsamlı ve tamamlanmış bir feodalizm tanımı elde edebileceğimizi ve Ortaçağ'ın idealize edilmiş bir imgesini oluşturabileceğimizi düşünmek, gerçekte işin kolayına kaçmaktan başka bir şey olmaz.
Örneğin, Jodi Dean (d. 9 Nisan 1962, Amerikalı bir siyaset bilimci. 2024 yılında Gazze Savaşı'ndaki tutumundan dolayı üniversitedeki görevinden uzaklaştırılmıştı -çn), kendi (neo-feodalizm -çn) tezini güçlendirmek için, her üç tanımın temsilcilerine aynı anda, onlardan alıntılar yaparak başvuruyor. Genel bir feodal toplum tartışması yürütüyor gibi görünen Marc Bloch ve Joseph Strayer'dan birinci versiyonu, ortaçağ araştırmacılarının kavram tartışmalarına odaklanan Susan Reynolds'dan ikinci versiyonu, bir üretim tarzı olarak feodalizmi ele alan başkalarının yanı sıra marksist Perry Anderson'dan da üçüncü versiyonu kendi kitap çalışmasında kullanıyor.
Oysa, sırf bir "neo-feodalizm" tanımı elde etmek uğruna (benzer yanları olmasına rağmen aralarındaki kesin farkı gözardı ederek -çn) ortaçağa özgü "feodalizm" teriminin üç teori okulunu veya anlayışını birleştirmeye kalkarsak, sonunda elde etmek istediğimiz kavramsal tanımlara değil yaklaşmak, onu ulaşamayacağımız daha da uzaklara itmiş oluruz. Aksi takdirde, ortaya sadece, her zamana, her koşula, herşeye ve herkese uyabilen transhistorik (her tarihi devire uyabilen -çn), daha doğrusu tarih dışı (anakronik -çn) bir anlayış çıkmış olur.
(Devam edecek)
----------------
(*) "Jacobin" dergisinde 4 Haziran 2025 günü yayınlanmıştır.
Orjinal link: https://jacobin.de/.../neofeudalismus-musk-bezos...
Yazarlar:
David Addison, Liverpool Üniversitesi'nde Dinler Tarihi profesörü.
Merle Eisenberg, Oklahoma Eyalet Üniversitesi'nde Tarih Bilimi yardımcı doçentidir. "Diseased Cinema: Plagues, Pandemics, and Zombies in American Movies" ("Hasta Sinema: Amerikan Filmlerinde Vebalar, Pandemiler ve Zombiler") adlı kitabın ortak yazarlarından.
Almanca'ya çeviri: Tim Steins
Türkçe'ye çeviri: Doğan Agri
-------------
Foto 1: Siyaset Bilimcisi Jodi Dean. Kaynak: Wikipedia.
Foto2: Jodi Dean'in "Neo-liberalizmden Neo-feodalizme" başlıklı bir sunumunun dijital duyuru afişi. Kaynak: progressive İnternational.
.
2

KAPİTALİZM DÖNÜŞÜYOR, AMA BU, GERİYE DOĞRU "NEO-FEODALİZM" DEĞİL (*) -2-
- Peki, Feodalizm Nedir?
Öyle anlaşılıyor ki, bu konu üzerine tartışma yürüten yazarlar için "feodalizm"in ne olduğu ve onların bu terimi hangi anlamda kullandıkları, hiç de o kadar açık seçik değil. Tarih bilimcileri de, geçmiş ortaçağ toplumunu analiz ederken kullandıkları "feodalizm" kavramını, analizlerinin işlevine ve amacına göre, birbirinden farklı üç ana biçimde tanımlamışlardır. Ve günümüzün pek çok yazarı, bu tanımları sık sık birbirine karıştırmaktadırlar.
Ortaçağ feodalizminin birinci ana tanımı, daha ziyade, popüler tarihin kendi hayal gücünde yarattıklarına göre yapılmıştır. Popüler tarih anlayışının bir "asilzadeler piramidi" imgesine yoğunlaştırıp belirli bir kalıba sıkıştırdığı tanıma göre "feodal toplum", tepeden tırnağa kaskatı hiyerarşilerin hakim olduğu değişmez bir dünyaydı. Bu popüler imge, eğitim müfredatlarının, ayaküstü Google aramalarının veya yapay zekanın yaydığı bilgi çöplüğünün giderek ayrılmaz bir parçası haline geldi.
Popüler tarihin "feodalizm" tanımının bu katı piramidal kalıbı, kafalarda, kralların, toprak bahşederek, karşılığında sadakat, askerlik ve savaş hizmeti elde ettiği çeşitli rütbeleriyle yukarıdan aşağı dizilerek birbiri ardısıra sıralanmış soylulara dayanan kendi içinde tutarlı bir kapalı toplumsal sistemin imgesini uyandırmayı amaçlamıştır. Buna göre, piramidin en altındaki köylüler, karın tokluğuna yaz-kış ekip biçer, çift sürer, hayvan güder ve bunun karşılığında, asil, soylu ve kahraman efendilerinin "koruyuculuğu" altına alınmışlardır.
Bu popüler tanımın alameti farikası, feodalizmin çehresine, zamanın akışını bin yıl boyunca dondurmuş bir hareketsizlik, neredeyse hiç kimsenin bu piramidal kalıbın dışına çıkamayacağı kendi içinde hiç değişmeyen bir görüntü çakmış olmasıdır. Ortaçağ'ı ciddi biçimde incelememiş ortalama çoğu insanın, günümüzle geçmişi karşılaştırırken bu toplumsal sistem hakkında gözlerinde canlanan resim, üç aşağı beş yukarı budur.
Oysa, Ortaçağ araştırmacıları, "feodalizm"in tam da bu yaygın tasvirinden nefret ederler. Tarihçiler, tam elli yıldan beri, gerçekte insanlık tarihinin oldukça dinamik bir periyodu olan "feodalizm" hakkındaki bu (skolastik -çn) tanımı, çok basmakalıp ve çok horgörülü bularak eleştirmektedirler. Şayet ejderhaları sosyal sınıflardan saymıyorsanız, "Game of Thrones" veya onun öncülü "House of the Dragon" gibi film ve romanlar, bu dönem hakkında ne kadar donuk bir resim ima ederse etsin, feodal toplumun sınıfsal yapısının hiç değişmeden yüzyıllarca olduğu gibi kalmadığını düşünebilmeliyiz.
Dahası, bir terim olarak "feodalizm" sözcüğü, "Ortaçağ" sona erdikten çok sonra, (modern kapitalist çağda -çn) ortaya çıkmıştır. Tüm bu sebeplerden dolayı, 1970'lerden beri İngilizce konuşulan ülkelerdeki tarihçiler, "feodalizm" veya "feodal sistem" terimini kullanmayı tamamen terketme eğilimi göstermeye başladılar. Hatta şimdilerde, bazı tarihçiler, bu terim için şakayla karışık, kısaca "kötü ünlü 'F' kelimesi" deyip geçmektedirler. Bu durumu belirttikten sonra, şimdi de, birincisine göre çok daha spesifik bir "feodalizm" tanımı yapan ikinci tanımı ele alalım.
Feodalizmin ikinci ana tanımı ise, bir asil hükümdar ile onun soylu astları (genellikle vasallar olarak adlandırılırlar) arasında belirli yasalara göre bağıtlanmış karşılıklı haklarını ve sorumluluklarını ifade eden hukuki bir tanımdır. Buna göre kıral, kendisinden aşağıda olan diğer soylu vasallara, gelir elde edebilecekleri belirli bir toprak parçası (bunlar, tarım alanları olduğu gibi, avcılık, ahşap üretimi ve yakacak için ormanlık alanlar, gümrük gelirleri, esnaf ve zanaatçı vergileri vb. de olabiliyordu -çn) bahşederdi. Bu toprağın karşılığında ise kıral, feodal vasalı, birbirlerinin bir sonraki nesliyle sürekli yenilenmesi gereken sözleşmeyle hukuki bir yükümlülük altına alırdı. Vasalın buradaki sözleşmeli yükümlülüğü, kural olarak, savaş ve askerlik hizmeti, haraçlar ve kıralın lehine başka hakları da içerirdi.
O zamanın toplumsal elitlerini birbirine bağlayan asıl tutkal buydu ve vasalların elinin altındaki köylü serflerin bu sözleşmeli hukuğa hiçbir şekilde katılımı ve söz hakkının olması, bahis konusu bile değildi. İkinci türdeki hukuksal "feodalizm" tanımlaması, zihinlerde, ulu ve ihtişamlı bir tahtta oturan bir hükümdar ile onun ayakları önünde sürekli diz çöküp duran soylu şövalyelerin bir tür sözleşmeli "pazarlıklar" yaptığı bir ortaçağ tasviri uyandırır (ve sık sık bu tasviri tablolara yansıtan resimlerle, bu izlenim iyice sağlamlaştırılır. İkinci şekildeki feodalizm tasviri, hem hıristiyanlıktan önceki pagan dönemin şamanist kültlerinin, hem de hıristiyanlıkla birlikte gelen oriental mitolojilerin kutsi anlatılarını baz almıştır -çn).
Oysa, bu ikinci tanımda belirtilen (sözleşmeli -çn) "feodalizm", (sanılanın aksine, Antik Roma'nın yıkıldığı 5. Yüzyıl'dan hemen sonra değil, çok daha ileride görece kısa olan bir zaman diliminde, yani - çn) yaklaşık 1100-1400 yılları arasında, üstelik, yine çok sınırlı ve belirli bir yerde, daha ziyade bugünkü Fransa ve İngiltere'de yaşanmış ve gerçekten, o günün soyluları arasında çok az sayıdaki kişiyle sınırlı kalmıştır. Bu gerçeğe rağmen, bugün pek çok Ortaçağ tarihçisi, bu sözleşmeli aristokratik hukuğu baz alarak yapılan "feodalizm" tanımını kullanmaya halâ devam etmektedir.
Ancak, geçmiş ortaçağın o ya da bu yönü öne çıkartılarak yapılan feodalizmin çeşitli tanımları gibi, bu ikinci türdeki (sözleşmeli feodalizm de -çn), şimdilerde (dijital teknoloji milyarderleri -çn) bağlamlarında tartışılan feodalizm değil. Bu minvaldeki tartışmalarda, çok daha dar, çok daha spesifik ve çok daha mutlak bir ortaçağ (veya feodalizm -çn) kastediliyor. Gerçi, alt soyluları küçük gösteren "vasal devletler" kavramı veya kıralı yücelten "göklere çıkarma/göksel kılma" gibi sembolik gücü olan metaforlar burada da kulanılıyor, ama bu tür ifadeler, kendi gerçek anlamlarıyla değil, mecazi anlamlarıyla devralınıyor.
(Devam edecek)
----------------
(*) "Jacobin" dergisinde 4 Haziran 2025 günü yayınlanmıştır.
Orjinal link: https://jacobin.de/.../neofeudalismus-musk-bezos...
Yazarlar:
David Addison, Liverpool Üniversitesi'nde Dinler Tarihi profesörü.
Merle Eisenberg, Oklahoma Eyalet Üniversitesi'nde Tarih Bilimi yardımcı doçentidir. "Diseased Cinema: Plagues, Pandemics, and Zombies in American Movies" ("Hasta Sinema: Amerikan Filmlerinde Vebalar, Pandemiler ve Zombiler") adlı kitabın ortak yazarlarından.
Almanca'ya Çeviri: Tim Steins
Türkçe çeviri: Doğan Agri
-------------
Foto 1: Yanis Varoufakis'in "Technofeudalism: What killed capitalism" ("Tekno-Feodalizm: Kapitalizmi Öldüren Şey") adlı kitabının kapağı. Kaynak: Amazon
Foto 2: "Neo Feodaller" olarak kastedilen Marc Zuckerberg, Elon Musk ve Jeff Bezos'un bir dijital illustrasyonu. Kaynak: New York Magazine.
.


1

KAPİTALİZM DÖNÜŞÜYOR, AMA BU, GERİYE DOĞRU "NEO-FEODALİZM" DEĞİL (*) -1-
Son yıllarda, bazı sol görüşlü yazarlar, gücün ve iktidarın, bir kaç teknoloji "baronu"nun elinde yoğunlaşmaya başlamasının, "neo-feodalizm" dedikleri yeni bir toplum düzenine doğru bir değişimin işareti olduğunu ileri sürüyorlar. Oysa, gerçekte tanık olduğumuz şey, artık kapitalizm olmayan başka bir toplum düzenine doğru bir değişim değil, kapitalizmin kendi içinde meydana gelen bir güç kaymasıdır.
Bu yıl 20 Ocak'ta gerçekleşen Donald Trump'un başkanlığı devralma töreni sırasında onun etrafına stratejik temsilatlar olarak dizilen dijital teknoloji sektörünün baronları, ABD kapitalist oligarşisinin de başlıca isimlerinden seçilmişti. O gün, Jeff Bezos'tan Mark Zuckerberg'e kadar ABD'deki teknoloji sektörünün "who's is who"ları (önde gelenleri -çn), yeni krallarını onore etmek ve ona hürmet edeceklerini göstermek için oraya gelmişlerdi.
Öte yandan aynı sıralarda başkanlık sarayının kulislerinde, binbir dedikodu ve entrikaların taze kokusu da kulaktan kulağa süzülerek uçuşmaktaydı. Davetli gazeteciler, başkanlık töreninin koreografisi üzerine çekiştirip çeşitli spekülasyonlar yapıyor, teknoloji baronlarının başkana göre diziliş sırasından, onların yeni hükümetin gözündeki prestijlerinin ve etki güçlerinin büyüklük oranları hakkında ip uçları eşeleniyorlardı. Haksız da sayılmazlar, zira, Amerikan toplumunun piramitsel yapısı, o günkü kadar hiç bu denli nobran biçimde kendini gözler önüne sermemiştir.
Gerçekten de, Donald Trump'ın başkanlığı devralma töreni, dijital teknolojinin milyarder patronlarının artan siyasi gücünün en açık, en bariz göstergesi olmuştu. Son yıllarda, çeşitli siyaset yorumcuları ve yazarlar, bu fenomenal gelişimi açıklamak için, "tekno-feodalizm" veya "neo-feodalizm" gibi terimlere başvurdular. Ama, kapitalizm sonrası geleceğin nasıl görüneceği konusunda uzunca bir süredir yürütülen tartışmalar babında bu yeni fenomeni daha iyi aydınlattığı ileri sürülerek başvurulan bu kavramlar, kafalarda berraklıktan ziyade, daha fazla karışıklığa yol açtı.
- Geriye Bakarak Açıklamak
Yanis Varoufakis'in (Yunanistan'da Ocak 2015'teki parlamento seçimlerinde "Syriza" listesinden milletvekili seçildi ve 27 Ocak ile 6 Temmuz 2015 arasında, başbakan Alexis Tsipras kabinesinde Maliye Bakanı olarak görev aldı, ardından istifa etti -çn) "Teknofeodalizm: Kapitalizmi Öldüren Şey" adlı kitabı, bu konuda belki de en çok tartışmalara yol açan yazılı katkıların başında yer aldı. Ardından, Jodi Dean'in yakın zaman önce yayınlanan "Capital's Grave: Neofeodalism and the New Class Struggle" ("Sermayenin Mezarı: Neofeodalizm ve Yeni Sınıf Mücadelesi" adlı çalışmasıyla bunun devamı geldi. Her iki çalışma da, öz olarak, dünya tarihinin, artık kapitalizmi aşıp, yeni bir feodal düzene doğru hareket ettiğini öne sürüyordu.
Geçmiş ortaçağ feodalizminin sözümona yeni biçimleri hakkındaki bütün bu teorilerin, geleceği açıklamak için başvurduğu bakış açısı, geriye dönük. Ama bunu, birbirini tutmayan argümanlarla yapıyorlar ve üstelik, bunu yaparken, feodal ortaçağ hakkında bile birbirinden farklı görüşlere dayanıyorlar. Katherine V. W. Stone ve Robert Kuttner gibi "neo-feodalizm" teorisinin diğer bazı savunucularına göre, (kapitalizmi bildik kapitalizm olmaktan çıkaran -çn) asıl değişim, hukuk alanındadır. Stone ve Kuttner, Roma İmparatorluğu'nun ortadan kalkışından sonra tarih sahnesine çıkan Ortaçağ'da, antik Roma'nın hukuk ve yargı sisteminin içinden, her biri diğerinden kopuk bir yığın aristokratik devletin herbirinin kendi hukuğunu yaratarak çıktığı zamanlara gönderme yapıyorlar.
Bu görüştekiler, argümanlarına, devlet mahkemeleri dışında özel(leştirilmiş) mahkemelerin baktığı uluslararası tahkim davalarını veya iş dünyasının bizzat kamunun düzenleyici hukuksal otoritesinin içine sızdığı çeşitli örnekleri katarak, günümüzde artık özel sermayenin çıkarları uğruna kamu hukukunun altının boşaltılıp işlevsizleştirildiğine tanıklık ettiğimizi ileri sürüyorlar. Perspektifini (bilhassa hukuğun özelleştirilmesine -çn) dayanarak kuran bu türden görüşlere göre, (devleti veya kamuyu karakterize eden işlerin -çn) özelleştirilmesinin günümüzde en aşırı seviyelere varmasıyla, şimdiye kadar güçlü bir kamusallığa dayanarak meşruiyet elde eden ve toplumsal yararlılık sağlayan kapitalizmin önceki modeli, yolundan tam olarak sapmıştır.
("Neo-feodalizm"i, üstyapısal hukuki perspektiften açıklayan -çn) teorilere karşılık Jodi Dean ise, kendi "neo-feodalizm" teorisini, onun, esasında ekonomik bir altyapısal olgu olduğunu belirterek, günümüz toplumlarının aslında üretim tarzında bir değişim gözlemlediğini söylüyor. Yanis Varoufakis gibi Jodi Dean de, Zuckerberg ve Bezos benzeri dijital teknoloji patronlarının, rekabetten ve kâr maksimizasyonu hedefinden uzaklaşma eğilimi gösterdiğini ileri sürüyor ve onların asıl önceliğinin, piyasalardaki tekel konumlarını sağlamlaştırarak, böylece kazançlarını "rant" biçiminde sızdırmak olduğunu iddia ediyor.
(Bütün bu teorilerin -çn) geçmiş ortaçağ feodalizmine bugünden yaptıkları analojiye göre, tam olarak bu durum, toprağın mülkiyetinde "tekel" olan feodal efendilerine kira/öşür ödemeye mecbur edilen ortaçağ köylü serfllerinin kaderine birebir benziyor. Jodi Dean, Katherine Stone ve Robert Kuttner'ın çalışmalarından yaptığı alıntılarla bir yandan onlara katıldığını söylese de, öte yandan, bu yazarlar, argümantasyonlarında kullandıkları hem tarihsel feodalizmi kavrayış açısından hem de günümüze ilişkin yaptıkları teşhisler bakımından, gerçekte birbirinden farklılık arzeden görüşlere dayanmaktadırlar.
(Devam edecek)
----------------
(*) "Jacobin" dergisinde 4 Haziran 2025 günü yayınlanmıştır.
Orjinal link: https://jacobin.de/.../neofeudalismus-musk-bezos...
Yazarlar:
David Addison, Liverpool Üniversitesi'nde Dinler Tarihi profesörü.
Merle Eisenberg, Oklahoma Eyalet Üniversitesi'nde Tarih Bilimi yardımcı doçentidir. "Diseased Cinema: Plagues, Pandemics, and Zombies in American Movies" ("Hasta Sinema: Amerikan Filmlerinde Vebalar, Pandemiler ve Zombiler") adlı kitabın ortak yazarlarından.
Almanca'ya Çeviri: Tim Steins
Türkçe çeviri: Doğan Agri
-------------
Foto: Mark Zuckerberg, Lauren Sanchez, Jeff Bezos, Sundar Pichai ve Elon Musk, Donald Trump'ın 20 Ocak 2025'te yapılan Washington DC'deki göreve başlama töreninde. Kaynak: IMAGO/Newscom/AdMedia
.

IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4262

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Dün Saat 02:12
Kaddafi

Abdullah Öcalan’ınin İmralı’da sorgusunu yapan Jandarma İstihbarat Albay Hasan Atilla Uğurun ‘Abdullah Öcalan’ı Nasıl Sorguladım?isimli bir kitabının önemli bolumleri;

Öcalan’ın ifadesindeki ‘PKK’ya hangi devletler ne yardımı yapıyordu’ bölümlerine işaret eden Işık, PKK’ya yardım etmeyen tek devletin bozuk para gibi batılılar uğruna harcadığımız Libya olmasına dikkat çekiyor..

ÖCALAN ANLATIYOR

İşte Apo'nun kendi cümleleriyle PKK ve 'dış bağlantıları'...

Yunanistan: "En başından beri hep çok iyi destek aldık. Kamplar,
askeri ve maddi destek, teknik sabotaj, orman yangını eğitimlerini
bizzat Yunan istihbaratı verdi."

ESAD'LA BİZZAT GÖRÜŞÜYORDUM
Suriye: "Hafız Esad'ın kardeşi Cemil Esad'la bizzat görüşüyordum.
Suriye'de kamplar açtık. Suriye devleti örgütlenmemize izin vermişti. Maddi gelir elde etmemize engel olmuyorlardı. Sınır geçişlerinde kolaylık sağlıyorlardı. Suriye'de
yıllık 1 milyon dolardan fazla gelir elde ediyorduk. Zaman zaman Muhaberat'ın (gizli servis) arabalarını kullanıyorduk."

İran: "Gizli servis İttiaat'tan Sait isimli bir şahısla irtibat halindeydim. Bize önceleri silah, SAM7 füzeleri ve lojistik destek sağladılar.
Bir hastane, 3 de kamp kurmamıza izin verdiler. Silah ve hayvan ticaretinden pay alıyorduk.
Gelirimiz Avrupa'dakine yakındı."

Bulgaristan: "Bir eğitim bürosu açtık... Gizli servislerinin haberi
vardı... Ses çıkarmıyorlardı."

PATLAYICILARI SIRBİSTAN'DAN ALIYORDUK
Sırbistan: "Ellerinde Strella Füzesi vardı. 20 adet satın aldık.
Sırplar sonra çok daha fazlasını bize destek amacıyla parasız verdi.
Füze eğitimlerini de onlardan aldık. TNT, C-4, A-4, C-5 gibi patlayıcıları
Sırbistan'dan sağlıyorduk."

Romanya: "Bükreş'te evlerimiz ve derneklerimiz bulunuyordu. Devlet
bize serbesti sağlamıştı. Türkiye'den katılanların ilk eğitim yeri Romanya'ydı. Romanya istihbarat servisi bize telsiz, dürbün, gece
görüş cihazı gibi teknik malzeme veriyordu."

Almanya: "Gizli servisle görüşüyordum. Parlamento'dan da beni ziyarete
gelenler olurdu. Örgüt yöneticisi Kani Yılmaz'ın sığınma talebini
kabul edip, pasaport verdiler.
Her anlamda güçlü olduğumuz bir yerdi."

İngiltere: "Bizim konumuzda en akıllı davranan ülkeydi.
Hiç direkt siyasi ilişki kurmadılar. Ama gizli olarak en büyük
desteği İngiltere'den alıyorduk."

Holanda: "Bizim üslenme ve eğitim alanımızdır. En çok destek ve para
bulduğumuz ülkedir."

Fransa ve İtalya : "Bize her zaman çok yakın oldular!
Bayan Mitterant ayağımıza kadar gelip ihtiyaçlarımızı listeler ve temini için gerekli organizasyonları yapardı.
BM kararları gereğince Anti personel mayınlarının yasaklanmış olmasına rağmen hala imal eden ülkelerden biri olan İtalya'dan Berlusconi sayesinde bu mayınları hep aldık."
Amerika: "Bir temsilci atadık. Dernek kurdular. Ayrıca bir enformasyon
büromuz vardı. Zaman zaman oradaki düşünce kuruluşlarından da destek
aldık.
Körfez harekatında ise Kuzey Irak'taki ABD ordusunun, Peşmergelere yaptığı yardımların çoğu bize kaydırıldı.

PKK'YA SICAK BAKMAYAN TEK ÜLKE
Libya: "Oraya çalışmaya giden işçiler arasında iyi örgütlenmemiz vardı. Yılda 500 bin dolara yakın bağış topluyorduk. Ama Libya devleti ile aramız iyi değildi. Her türlü imkanları olmasına rağmen bize araç, gereç, silah ve malzeme vermediler. Defalarca talebim oldu ama Kaddafi bize hiç sıcak bakmadı."
Okurken tüyleriniz diken diken oluyor...
Türkiye'de kan dökmek için ilan edilen 'çok uluslu' seferberliğe mi
yanarsınız yoksa tek 'dost'umuzun Kaddafi oluşuna mı?
Hâlâ "PKK 27 yıldır neden bitirilemedi?" diye sormaya gerek var mı?

Metin Soydan
15 Ocak 2020

Daha önce defalarca KADDAFİ' yi yazmıştım. Kıbrıs Harekatında hep yanımızda olan tek İslâm ülkesiydi. Ecevit' in çok iyi dostuydu. Libya'yı modern bir hale getirdi. Yeşil SOSYALİZM dedi. Ülkesinde elektrik su, sağlığı bedava yaptı. Koruma Müdürü bir kadındı. KÜBA ve CASTRO' ya sahip çıktı. ABD' ye hep karşı koydu. İtalya ve Fransa' ya kök söktürdü.Ülkesindeki bütün inşaat işlerini TÜRKLER'e yaptırdı. Kuruşuna kadar da parasını ödedi. Ve maalesef onu yok eden NATO uçakları İZMİR' den havalandı.
Mustafa Necati NALINCI-Demokrat bir Hukukçu Daha Azını Gör
Yorumlar
Ali Ergün Türker
Kıbrıs Barış Harekatında Amerika uçak yakıtı ambargosu yaptı. Kaddafi hem uçak yakıtı temin etti hem de Libya uçaklarını Türkiye’nin emrine verdi. Kaddafi olmasaydı Kıbrıs Barış Harekatı başarılamazdı. Biz ne yaptık Amerika, İngiltere ve Fransa’nın yanında Kaddafi’ye karşı donanma ve uçak filosuyla savaşa katıldık. Kaddafi’yi öldürdük. Türkiye’ye yardım edenlere Türkler ihanet etmez. AKP ve MHP koalisyon yönetimi Türklere yakışıyor mu? Şu andaki yönetimden memnun musunuz?
3g
Yanıtla
Ayşe Sert
Akp bizi bütün komsularimizla dostlarımızla düşman etti..bizi de Ortadoğu'da nefret edilen ülke konumuna soktu..rahmetli Kaddafi bölgedeki en değerli dostumuzdu..mekanı cennet olsun..
3g
Yanıtla
Gökben Nur
Üzüntüyle okudum yazılanları, o parti, bu parti değil arkadaşlar, 92-93 te en kanlı eylemlerini gerçekleştiriyorlardı. Hükümetler yıllar içerisinde, geldi ve gitti. O yüzden, yandaş ya da muhalif olarak bakılmayacak kadar önemli konulardır yazıda geçenler. Silah, mühimmat, eğitim, para, gıda, ne varsa hepsi sağlanmış, tahmin ettiklerimizin ikrarı 🙁 3. Dünya savaşını yaşamışız meğer.
Bilmemiz gereken tek şey var,
Biz tek, onlar hepsi
Buna rağmen hâlâ biz varız, Vatan dendi mi yüreği titreyenler, bizler ilelebet.
🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Kaddafinin mekânı cennet olsun 🙁
1g
Yanıtla
Hüseyin Özcan
Emperyalizmin kurgusu AKP iktidarı, onlara hizmet yolunda en büyük ihaneti Türkiye ile Libya'ya yapmıştır. Hala sürdürmektedir...
3g
Yanıtla
TC Mehmet Özdağlı
Bizim o ülkeleri kınayacak hailimizmi. Var Suriye nin terör örgütü ö. S. O. Bizim hükümet imiz. Ne kadar desdekledi. Gizli de degil açıkdan açıga.
1g
Yanıtla
Hatice Demirkol Besler
Biz ne zaman dostumuzu düşmanımızı biliyoruz ki... Yazık çok yazık... Kaddafi'ye yapılan bize yakıştı mı? Niye öngörümüz yok? Yazık....
3g
Yanıtla
Düzenlendi
M Burhan Sadiklar
Durağı cennet ruhu şâd olsun. İhanet edenler utanır mı acep?!
54d
Yanıtla
Düzenlendi
Hasan Akman
Tek dostumuz Kaddafi ve Libya imiş ❤️🙏
Mekanı cennet ruhu şad olsun. Amin.
3g
Yanıtla
Kemal Gökçay Yenigün
Kaddafi, hep üzülüyorum.
3g
Yanıtla
Erdogan Erkeser
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.
3g
Yanıtla
Ayşe Sert
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun..iyi akşamlar hocam..
3g
Yanıtla
Gürsel Bahriye Uslu
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah
3g
Yanıtla
Hüseyin Aşşk
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah nurlar içinde yatsın inşallah
3g
Yanıtla
Bahar Efetural
2g
Yanıtla
Ahmet Kurt
Bahçeliye sormak gerek
1g
Yanıtla
Recep Aykan
çok doğru hocam ellerine sağlık
3g
Yanıtla
En alakalı seçili olduğu için bazı yorumlar filtrelenmiş olabilir.


IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4262

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Dün Saat 02:27
Bunlar zaten herkesin bildiği durumular.. ancak bilmediği bir şey var.. Avrupa o gücü bir günde elde etmedi.. Avrupa demek Alman ve İngiliz ve Fransız ve İtalyan ve Rus AYDINLARININ ortaya çıkardığı bir güçtür.. yüzlerce çeşme.. binlerce aydın ve onbinlerce çalışmanın üzerine kuruludur.. hakikatı ve kuvveti ve bilim göz ardı eden kültürümüz gibi onlarda hakkı ve hürriyeti ve dini göz ardı ettiler.. onların elinde kuvvet ve bizim elimizde hakk kaldı ve bunları bir türlü bir araya getiremedik.. dili ve dine partilere paravana ve alet ettik.. emeği ve özgürlüğü ideolojilere paratoner ve bayrak ettik.. ORTAK DEĞERELERİN İÇİNE ETTİK.. dedim.. bunu on altı yıldır söylerim.. bir tane PEZEVENK   çıkıp sen yanlış söylüyon ya da doğru söylüyon demedi.. diyemedi.. toptan REDD ve toptan kabul KABUL.. sadece dinde ve metafizikte ve gaybda olur.. TANRI varsa sen yoksun.. tanrı yoksa sen varsın.. yani kainat var.. insan var.. daha aklına gelmeyen ne var ise o var.. Böyle bir şey GERÇEKTE olur mu ? Olmaz. Fakat DOĞRU gerçeği karıştırdığın ve ne olduğunu bilmediğin aramadığın.. anlamadığın.. araştırmadığın için kulaktan dolma bilgilerle solu culuk sağı cılık edersin. Bizim gibi salaklarda böyle dantel entelleri adam sanarak onlara söz yetiştirmeye çalışır.. oysa ENANİYETLERİNDEN başka bir şeyleri de bulunmaz. Onlar enaniyetlerine bende salaklığıma doymam.. bu kervan yürür gider. osmanziya https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2756
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4262

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 14:35
https://www.youtube.com/watch?v=8cDpbIsIG5Y
Che Guevara'nın İlk Kez Duyacağınız Akıl Dolu Hayat Değiştiren Sözleri

HARB ve SULH

Yaşamın iki cihetinden birini çok güzel anlatmış.. SAVAŞMA'yı.. belki şimdi onun zamanı..

"Che Guevara (1928-1967), Arjantin doğumlu bir devrimci, doktor, yazar ve Marksist ideologdur. Latin Amerika'da eşitsizlik ve yoksullukla mücadele ederken, ideolojik görüşlerini radikal bir devrim çizgisine taşıdı.
Che Guevara'nın hayat felsefesini ve devrimci ruhunu yansıtan, ilk kez duyacağınız anlamlı sözler ve akıl dolu alıntılar bu videoda sizlerle buluşturmanın heyecanını yaşıyoruz! İnsanlığa ilham veren bu derin alıntılar, yalnızca devrimci bir liderin değil, aynı zamanda bir düşünürün de izlerini taşıdığını düşünüyoruz. İlham verici ve kişisel gelişim odaklı bu motivasyon dolu ifadeler, hayatınıza yön verecek. Che Guevara'nın en iyi sözleri arasında yer alan bu bilgelik dolu aforizmalar, zihinlerde derin izler bırakacak. Bilge sözler ve anlam dolu alıntılar için videomuzu lütfen sonuna izleyin ve bu tarihi ifadelerle hayatınızı zenginleştirmenize fırsat verin."

İNSAN olmadan İSLAM olunmaz diyordum.. şimdi bu sözleri duyunca İNSAN olmadan DEVRİMCİ olmaz.. de demek gerekiyor... Bununla beraber İNSAN'ı da bilmek gerekiyor.. bedenimiz ekmek ister.. ruhumuz ise özgürlük.. ekmek isteyen EŞİTLİK ideolojileri ile özgürlük isteyen KARDEŞLİK ideolojileri.. her ikisi birden EGEMEN olamazlar.. eşitlik ideolojileri başat olduğu ve kuvvetli bulunduğunda kardeşlik ideolojileri muhalefete düşer.. kardeşlik zamineleri başat olduğundan ise eşitlik zamineleri muhalefete düşür.. biz bu ideolojilerinden.. ilkeleri   EMEK.. EKMEK.. TOPLUMCULUK olanına EŞİTLİK zaminesi.. ilkeleri özgürlük.. kardeşlik.. bireycilik olanına da ÇEŞİTLİK zaminesi.. diyelim. Ne yazık ki bu ikisi arasında TENGE kurulmaz.. elbette insanın sadece ekonomik ve politik emek ve özgürlük DEĞERLERİ bulunmaz.. bir de etnik ve etik DİL ve DİN değerleri söz konusudur.

İşte totaliter sistemlere ve otoriter rejimler bu kızıl ve mavi renkli ideolojileri.. bu kızıl ve yeşil renkli zamineleri ortaya çıkarırlar. Şimdi bu etnik ve etik ile ekonomik ve politik dil ve din ile emik (emek) ve etik (özgürlük) DEĞERLERİNİN ortak kıymetler olduğunu ilan ediyor ve bunların partilere paravana ve ideolojilere paratoner edilmesine İTABAR edilmemesini istiyorum. Ancak LİDERLER insanları bunlar etrafına çekmekte nedense başarılı oluyorlar.. Putin'den Trump'a.. Erdoğan'dan Netenyahu'ya.. bir de çoğumuzun körü körüne inanıp boşu boşuna savaşma gibi bir huyu da bulunuyor. Biz bunları söylediğimiz için DOSTUMUZ da bulunmuyor.. DÜŞMANIMIZ da bulunmuyor. Kendimiz söylüyor kendimiz dinliyoruz. Galiba İNSAN olmak LİDER olmaktan zor... saygılarımla osmanziya 18.06.2025 üçyol izmir 14:33
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk