Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Dünya | |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4212 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() Gönderim Zamanı: 26-Mayıs-2025 Saat 13:57 |
![]() Bir konuyu bildiğimizde ya da kavramı anladığımızda onu açık ve seçik bilmek ve anlamak istersek düşünmek zorundayız.. düşünmeden ve anlamadan yaşamak SIRADAN İNSANLARA has bir seçim.. seçkin insanlar bu barajı aşmış daha kaliteli ve karakterli yaşamı ihtiyar etmiş kimselerdir.. intihab etmiş.. istihsan etmiş.. yani hayır ve muhabbet ve hüsün yönüne dönmüş.. iyiye ve güzele ve sevgiye yönelmiş kişilerdir. Ben onlardan mı yım ? sanmıyorum.. siz onlardan mısınız sanmıyorum.. sadece benim SES'im çıkıyor.. siz sessiz sedasız DİNLİYORSUNUZ.. ziya.. fatıma.. aslı.. canlı.. dilek.. elif.. fahriye.. harun.. nermin.. levent.. muhammed.. sevda.. sümeyye.. ve benimle 14 kişinin sadece adı olup izlemiyordur.. ayıp olmasın diye de ayrılmıyorsunuzdur.. bilgisini değil benini gösteren osmanziya'nın TABAKAT'ın terk etmiyorsunuz.. konuşmak söylemek ve dinlemek ise.. sadece benim söylemem.. sadece sizin dinlemeniz.. ile KONUŞMA yani diyalog olmuyor.. iş MONOLog'a dönüşüyor.. bunun için web sayfamı izleyen ama konuşmayan kişilerden SÖYLEMELERİNİ de bekliyoruz.. yani YAZMALARINI ve ELEŞTİRMELERİN ve SORMALARI bekliyoruz. ENGİN NOYAN proğramında derdi ki.. Sormaz ki bilsin.. bilse sorar.. Bilmez ki sorsun.. sorsa bilir.. şimdi siz BİLMEDİĞİNİZ için mi sormuyor sunuz ? Yoksa SORMADIĞINIZ için mi bilmiyorsunuz.. hani derler ya bilmemek AYIP değil.. ÖĞRENMEMEK ayıp.. işte öğrenmek için sormanız gerekiyor ve böylece bir şeyi BİLDİĞİNİZDE.. evet evet TEK bir ŞEYİ bildiğinizde... Şurası bir GERÇEK ki.. ÖĞRENME ile çoğumuz arası iyi değil.. öğrenmenin uşağı olmadan bilginin efendisi olunmadığını göre.. bizim öğrenmeden başka bir çok gereksinimleri başımıza bela eden öğrenmeye yaptığınız gizli düşmanlığınızı bırakmanızı isteyeceğim sizden.. ilk önce öğrenme ve bilme arasındaki farka odaklanın.. sonra bilme ile belleme arasında farka yönelin.. böylece elde ettiğiniz "öğrenme ve bilme ile bilme ve belleme" dörtlüsünü elde ettiğiniz ortaya çıkan ortadaki iki tane "BİLME"nin birbirinin aynısı olmadığını fark edeceksiniz.. bu durumda iki seçeneğiniz bulunuyor; ya ikisi de aynı deyip "öğrenme ve bilme ve belleme" üçlüsünü elde edeceksiniz ya da bu iki bilmenin birbirinden farklı olduğunu anladığınızda ona yeni bir ad vereceksiniz.. işte bunu şu tabloda yapacaksınız.. ![]() Çok şükür beş altı arkadaşla 16 haftadır.. her hafta cuma günü ögleden sonra arkadaşlarla çalışıyoruz.. onlar yapıyor.. sizlerde yapabilirsiniz.. ancak siz ÖĞRENMEDEN başka daha gerekli ve gereksinimli.. önemli ve değerli başka işleriniz olduğunuzu düşünüyorsunuz.. ancak yarın sıçmadan başka büyük işinizin olmadığını öğrendiğinizde bu size fena halde koyacak.. keşke bir şeyler öğrenseydim.. diyeceksiniz.. ög-re yani giren çıkanlar bir ömür çok olacak.. bedeninize ve beyninize böyle gere gere doldurduğunuz ve boşalttığınız şeylerin ortaya çıkardığı GAR.. doğru ya da eğri.. eğer ya da değer.. hepsi BENLİK magarasını mağazaya çevirmekten başka bir işe yaramamış ve şimdi de bom boş.. ya da bom bok.. bir BOMBA haline geldiğinde o patlacak bir PİM'i arayacaksınız.. işte bin o PİM'i buraya hem word dökümanı halinde bindirdim.. hem resim halinde yükledim.. bunu yaparken de bir sürü emek verdim ve zaman harcadım.. pek ben ne kazandım.. siz ne kaybettiniz.. bunu kimse BİLMEZ.. işte bildiniz mi öğrenme ve belleme arasındaki farkı.. herkese boş ve hoş zamanlar.. hem boş hem de hoş zamanların kıymetini bilelim ve Rabbimize şükür edelim. osmanziya 26.05.2025 |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4212 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
dediler ki:
EVE HIRSIZ GİRDİKTEN SONRA YAPILAN YORUMLAR ... 1 - kesin bilen biri yapmıştır (bütün çevre) 2 - nasıl girmiş içeri (meraklı çevre) 3 - ne götürmüş (maddiyatçı çevre) ... 4 - sigorta varmıydı (bilinçli çevre) 5 - polis geldimi geldiyse ne dedi (criminal çevre) 6 - geçen bi tanığında başına başına aynı olay geldi ( çevresi geniş) 7 - buralar çok tehlikeli olmaya başladı (ileri görüşlü çevre) 8 - bu olaylara sesimizi yükseltmemiz lazım (entellektüel çevre) 9- sokağa cıkmıcaaaaz bundan sonra herhalde (üst kattaki 67 yaşındaki teyze) 10-neyse cana gelicene mala gelsin sadakanız olsun (gereksiz çevre,,milyarlık sadakamı olur yav ![]() dedim: Hırsızlığın nedeni yoksulluğun tazyiki mi yoksa zenginliğin tahriki mi bilemeyiz.. gayrı meşru ilişkilerde de aynı olay geçerli.. belki tüm mala ve cana ve namusa ve onura yapılan saldırıların temelinde bu olabilir.. öyle ise adamı tahrik etmeyeceksin.. tazyik ettirmeyeceksin.. yani bütün suçu adama ve hırsıza yüklememek lazım.. zengin mallara iş düşüyor.. etrafı tahrik etmesinler canım.. |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4212 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
Coşkun KARADENİZ Yaşar GÖREN'den face de paylaştı:
Can Dündar ile Türkan Şoray anlaştı. Mustafa Kemal’e duyduğu aşırı sevgi nedeniyle intihar ettiğini zannettikleri Fikriye’nin filmini çekecekler. Bu film, gişe yapar. Paraya para demeyecekler. Fakat KANADA’DAN GELEN ADAM, FİKRİYE’NİN FİLMİNİ ÇEKMEYE HAZIRLANAN CAN DÜNDAR VE TÜRKAN ŞORAY’IN HAYALLERİNİ TUZLA BUZ ETTİ Fotoğraflar: Üstte Can Dündar, Türkan Şoray, Yaşar Kemal bir arada. Sol altta Mustafa Kemal ve karısı Fikriye, sağda Fikriye'nin bir başka fotoğrafı... 13 Mayıs’tan beri Mustafa Kemal’in karısı Fikriye’nin Çankaya Köşkü’nde nasıl vurulduğunu yani nasıl öldürüldüğünü anlatıp duruyorum. Fikriye konusunu görsel hale getiren ilk kişi, 1994 yılında bir belgesel çekerek televizyonda yayınlatan Can Dündar’dır. Can Dündar'a göre; Fikriye intihar etmiştir. Bu belgesel, yayınlanır yayınlanmaz gördüklerinden çok etkilenen Türkan Şoray, Can Dündar’ı aramış. Konu çok güzel, İşin içinde Atatürk var. Ona duyduğu sevgiden intihar eden aşk pıtırcığı Fikriye var. Şoray “Fikriye’nin filmini yapalım” demiş. Can Dündar da “Tamam” demiş. Gerisini Can Dündar’dan okuyalım. Can Dündar’ın yazısının başlığı çok çarpıcı. Hatta ürpertici. Dehşet verici: Yazı şöyle: “FİKRİYE HANIM, İNTİHAR ETMEDİ, SIRTINDAN VURDULAR” Fikriye Hanım’ın ölümü, “Cumhuriyet tarihimizin ilk şüpheli ölümü” sayılabilir. Çünkü 86 yıl sonra bile (buradan yazının 2010’da yazıldığı anlaşılıyor) bu ölümün ardındaki sır perdesi tartışılmaya devam ediyor. Zülfü Livaneli’nin “Veda”sından sonra tartışma yeniden gündeme geldi. Filmde Fikriye Hanım’ın Çankaya’da Mustafa Kemal Paşa ile görüştürülmediği için intihar ettiği tezi işleniyor. Biz de 1994’de yaptığımız “Fikriye” belgeselinde öyle işlemiştik. Ancak belgesel yayımlandıktan sonra, ortaya çıkan bir tanık bildiğimiz her şeyi alt üst etti. Bir telgraf ve bir haber O tanığa geçmeden, “bildiğimiz her şey”i özetleyeyim. Tevatür çok ama elde ciddiye alınabilecek iki belge var: Biri, Mustafa Kemal Paşa’nın 1923 baharında, evlenip Ankara’ya döndükten hemen sonra, Adnan Bey’e çektiği bir telgraf metni... Şemsi Belli’nin arşivindeki o metinde şu yazılı: “Fikriye Hanım’ı tedavi için Almanya’ya göndermiştim. Benden izin almadan neden Dersaadet’e gelmiştir? Katiyen Ankara’ya hareketine müsaade edemem. Kendisine para vermiştim. Orada ikamet etsin ve bana izahat versin.” İkinci belge ise, 1 Haziran 1924 günkü Vatan Gazetesi’nde “Fikriye Hanım’ın intiharı”nı duyuran haber: “Fikriye Hanım, Ankara’ya çıkınca, istasyondan doğruca Reisicumhur dairesine gelerek Reisicumhur ve refikalarını görmek istediğini söylemiştir. Gazi ve hanımını görmek mümkün olmayacağı kendisine bildirilmiştir. Fikriye Hanım, beklettiği kira arabasıyla geri dönmeye mecbur olmuş ve dönüş sırasında, üzerinde bulundurduğu anlaşılan tabancayla araba içinde intihar etmiştir” Çıkagelen tanık Bu haber, muhtemelen bir “resmi açıklama”ya dayanıyordu ve yıllar boyu da “resmi tarih”in temel dayanağını oluşturdu. Şimdi dönelim “gayriresmi tarih”e… Belgesel yayımlandıktan sonra Türkan Şoray, “Fikriye”nin öyküsünü sinemaya taşımayı önerdi. Birkaç kez buluşup konuştuk. Bu hazırlık gazetelerde haber olarak çıktı. İşte o haber üzerine, Amerika’dan bir telefon geldi. Arayan, Abbas Hayri Özdinçer’di. Fikriye Hanım’ın öz yeğeniydi. Kendisini tanıtınca, belgeselin hazırlığı sırasında Fikriye Hanım’ın ailesinden birilerine ulaşabilmek için çok çaba sarf ettiğimizi, kimseyi bulamadığımızı söyledim. Ailenin, olaydan sonra “bir nevi sürgün”e tabi tutulduğunu öğrendim. (Aslında Fikriye’nin ailesi ölüm korkusuyla Kanada’ya kaçıyor) Özdinçer, belgeseli izlememiş ama film projesiyle ilgili haberleri okumuştu. Bizimle görüşmek istiyordu. İstanbul’a geldi. Türkan Şoray’la birlikte buluştuk. Son derece zarif bir beyefendiydi. Ancak, kaygılı görünüyordu. Bildiklerini anlatmanın ne tür sonuçlara yol açabileceğini kestiremiyordu. O nedenle yıllarca susmuştu. “Ama artık yaşlandım. Bu sırları size devretmek, bildiğim her şeyi anlatmak istiyorum.” dedi. Ve anlattı. Bir defa, Fikriye Hanım’ın hastalık nedeniyle değil, Ankara’dan uzaklaştırılmak amacıyla -veya Ankara’da yapılmasında sakınca görülen bir tıbbi operasyon için- yurtdışına gönderildiği kanısındaydı. (Aslında Abbas Hayri Özdinçer burada Can Dündar’a, Fikriye’nin Almanya’ya çocuk aldırsın diye / kürtaj için gönderildiğini söylüyor. Ama Can Dündar, onu sansürlüyor) Türkiye’ye dönüşte, Ankara’ya gelip, bir süre Çankaya Köşkü’nde Mustafa Kemal ve Latife Hanım’ın konuğu olarak kalmıştı. Ancak Latife Hanım’la yaşanan gerilimin ardından İstanbul’a dönmüştü. Yeniden Ankara’ya geldiğinde Köşk’ün yaveri Rasuhi Bey tarafından içeri alınmamıştı. Özdinçer, halasının ikinci gelişinden ve içeri alınmayışından Mustafa Kemal Paşa’nın haberdar edilmediği inancındaydı. Peki ölüm? Yeğenine göre, Fikriye Hanım intihar etmemiş, vurulmuştu. “Alçaklar, vurdular beni...!” Bilinenin aksine, Fikriye Hanım, olaydan sonra hemen ölmemiş, kanlar içinde Memleket Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Olaydan sonradan haberi olan Gazi, bizzat hastaneyi aramış, ilgilenmiş ama Fikriye Hanım kurtarılamamıştı. Ölümden sonra Fikriye Hanım’ın İstanbul’daki ağabeyi Ali Enver Bey, iki sivil polis eşliğinde Ankara’ya getirilmişti. Enver Bey, cesedi görmek istediğinde, kendisine naaşın defnedildiği söylenmişti. Ama o, işin peşini bırakmamış, kardeşinin yattığı hastaneye giderek ölüm olayını araştırmıştı. Ve olay gecesi hastanede çalışan görevlilerden biri, kendisine büyük sırrı söylemişti: “Kurşun, kardeşinizin sırtındaydı”. O gün hastanede yatanlardan Çoban Hüseyin ise Ali Enver beye şöyle demişti: “O gece bir avrat getirdiler. Sabaha kadar avaz avaz ‘Alçaklar! Katiller! Vurdular beni!’ diye bağırdı.” Abbas Hayri Dinçer (Özdinçer olmalıydı. Y.G.) bunları anlattıktan sonra, bir sigara yakmış ve “Üzerimden büyük yük aldınız, babam Enver Bey’e olan bir vefa borcumu ödedim.” demişti. “Sonradan olayı Atatürk’ün emir eri Ali Çavuş’un şimdi rahmetli olan kızından da dinlemiştim.” Can Dündar’ın 9 yıl önceki yazısı böyle bitiyor. Hayri Bey, 2006 yılında Fikriye Hanım’a ait bazı özel eşyaları Ulaştırma Bakanı’nın da katıldığı bir törenle TCDD’ye bağışladı. Yatak örtüsü... Kırlent... Birkaç soluk fotoğraf... Atatürk’ün Şam’dan hediye getirdiği tepsi... Bu eşyalar törenle teslim alındı ve Fikriye Hanım’ın Mustafa Kemal’le zor günlerde bir arada yaşadığı tarihi Gar Binası’na yerleştirildi. Can Dündar ve Türkan Şoray, Abbas Hayri Özdinçer’in söylediklerinden sonra, Fikriye’nin filmini çekemeyeceklerini anladılar. Fikriye, intihar etmemiş öldürülmüştü. Suçlular arasında Mustafa Kemal de vardı. Akıl alır gibi değil. Aşırı Kemalist Can Dündar, bu filmi nasıl çeksin?.. Çekemedi. Zülfü Livaneli hariç kimse çekemez… Yaşar Gören paylaşımı ![]() ![]() Paylaşım için teşekkür ederim.. hiç bir kimse mükemmel değildir.. tarihi şahsiyetlerin kişisel kusurları ile millet yaptıkları hizmetlerin önemi ve değeri düşürülemez. Onları kişiler değil tarih yargılar ve herkes gibi mahkeme-i kübrada hesaplarını verirler. osmanziya yontembilim.com |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4212 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
Pervin Arıkan Ölçer yazdı face de:
OYALANMAK ÇAĞIN HASTALIĞI Zamanımızı çalan şey, çoğu zaman kötülük değil… oyalanmaktır. Bir işe başlamak üzere hazırlanmak, ama asla başlamamak. Kafamızda kurup kurup kurduğumuz şeylerin hiçbirini hayata geçirmemek. Ve sonra da “yoğundum” diye kendimizi kandırmak. Gerçekte ise yoğun olan biz değiliz; oyalanıyoruz. Modern insan üretmiyor, bekliyor. Gereğinden fazla düşünüyor, harekete geçmiyor. Her şeye bir gün başlayacak… ama o gün hiç gelmiyor. Sebep belli: Cesareti yok. Ve oyalandıkça kendine masallar uyduruyor: “To do list’im var.” “Plan yapıyorum.” “Enerjimi topluyorum.” Hayır. Gerçek şu: Korkuyorsun. Ve bu korkuya en kibar kılıf: Oyalandım. Ama hayat oyalananları değil, adım atanları ödüllendiriyor. Kimsenin mükemmel olması gerekmiyor; Ama herkesin harekete geçmesi gerekiyor. Çünkü adım atmayan, düşemez. Düşmeyen, öğrenemez. Öğrenemeyen, büyüyemez. Ve büyüyemeyen herkes… ömrünü izleyici koltuğunda geçirir. TAVSİYEM: Kendini hazırlamayı bırak. Kendini “başlamaya” mecbur bırak. Çünkü zaman seni beklemiyor. Ve sen bir gün “oyalanırken kaybettiklerini” saymak zorunda kalacaksın. Bugün başla. Çünkü yarınlar, kendine dürüst olanlara aittir. Bir kimsenin bilgisi ve mesleği ve kariyeri bulunuyor.. bununla beraber gücü de oluyor lakin CESARET işletilemiyorsa.. ortaya ekip ve çalışma ve başarı da çıkmıyor. Ancak iş konuyu böyle betimlemek ve gaz vermekle de ortaya çıkmıyor.. eyleme geçmek bazı süreçler ve ileçler gerektiriyor. Paylaşımı işgal etmemesi için sayfamda yazacağım. Bir ÖZNE önce nesnesindeki gereksinimler ve eksikliklerinin tamamlanması geçim adını verdiğimiz meşakkat ve sıkıntılara katlanacak maslovun fiziksel ihtiyaçlar dedidi.. beslenme ve barınma gibi temel yaşam faaliyetlerini gerçekleştirmek zorundadır ki bu işe SORUNLULUK adı veriyorum. Bundan başka sorunluluğun geçim ile çözümünde KALİTELİ mal ve hizmet sunmak yolunda bir yığın duraklardan geçmek zorunda kalır ki bu okul ve iş ve evlilik gibi işlerini yaparken geçimin seçiminde KARAKTERLİ bir erdem ve yetkinlik sergilemek ister ki buna da SORUMLULUK adını veriyorum. Ve elbette insan olma sorunluluğu ve sorumluluğu ile de iş bitmiyor.. "insan bulunmadan islam olunmaz lakin islam olmadan da insan kurtulmaz" gereği kişinin yaptığı mal ve hizmet SUNMA ve erdem ve yetkinlik SERGİLEME faaliyetlerindeki samimiyeti ve ciddiye safiyete ve halisiyete götürmesi gerekir ki buna da YÜKÜMLÜLÜK diyorum. Yani sorunluluk beşeri bir ağırlık.. sorunluluk insanı bir ağırlık ve yükümlülük islami bir ağırlık.. işte bu üç ağırlığın birlikte ve beraber taşınması öylesine bir SIKLET ki aklı başında bir insanı uyutmaz.. uyanık tutar.. çoğu kişi buna katlanamaz unutmayı, göz ardı etmeyi ve insanı yok sanmayı ve islami yok saymayı tercih eder. Rahman Suresindeki "Ya eyyuhessekelân" hitabina mazhar olanlar.. kimlerdir ? sorunluluk.. sorumluluk.. yükumluluk SIKLET ve AGIRLIKLARINI taşiyan dil ve din ve ahlak ve hukukla mukellef olup kultur ve medeniyet meydana getiren cin ve beşeredir. İşte bize teklif edilen bu hizmet ve ucret kulfetiyle ni'metlere mazhar olmayin mes'uliyetini KAVRAMAK.. mesaili maişet ve mesuliyet-i meşiet yolunda yaptigimiz mesai ve ettiğimiz meşai.. osmanlica laf kalabligindan öte.. kavanini ŞERAITI ve kavaidi ŞERIATI kavrayarak vazifeyi ücreti ve feraizi hizmeti tefrik ve takdir ve tatbik edebilmektir. Bunları teker teker yüzlerce yazı ve binlerce tablo ile göstermeye çalıştım.. türettiklerimi kendin tükettim.. başkalarını tüketimlerine dönük üretimler haline getiremedim.. bunun en birinci sebebi.. benim korkum ve cesaretsizliğimdir.. diye düşünüyorum.. kim bilir beni cesur tutacak bir KALIBIN olmayışıdır da diyebilirim lakin ne KALIBLI insanlar var ki benim cesaretimin onda biri onlarda bulunmuyor. Hasıl demek kolaydır ve fakat denileni yaşamak olaydır. Mustafa BUĞUÇAM 27.05.2025 saat 00.05 Osmanziya.. Düzenleyen osmanziya - 27-Mayıs-2025 Saat 00:05 |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4212 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
GAZETE SES.. ses vermeyi sürdürüyor: Saygıdeğer Onur AKBAŞ'ın https://www.gazeteses.com.tr/abbas-ve-costadan-gazze-icin-acil-gorusme/ işlerinizde kolaylıklar ve başarılar dilerim.. BAŞARI için çalışma gerekir.. fakat tek başına çalışan değil birlikte çalışanlar başarır.. Gazete Ses'e bol yankımalar diliyorum.. ancak bu arada hepimizin işine yarayacak bir saptamayı yapmak istiyorum.. fakat bunu paylaşınızı işgal etmemek için kendi sayfamda yapacağım. Saygılarımla dedim: Zengin ve fakir.. hangisi hangisinin etrafında toplanır.. fakir zenginin etrafında toplanır; çünkü ya işçisi olur.. ya tedarikiçisi olur.. ya müşterisi olur.. ya eşi olur.. ya arkadaşları olur.. herkes bilir ki zengin fakirin etrafında dolaşması bir ÇIKAR içindir.. ya dünyevi bir çıkarı vardır.. Mesale Mandıra Filozofu filminde olduğu gibi verimli ve değerli bir arsasını almak için.. ya da uhrevi bir çıkarı olan zekat ve sadakasını vermesi amaciyledir.. zengin oğlan ve fakir kız misali.. Güzel ve çirkin.. bir tane güzel kızın on tane delikanlı peşinde olan lakin çirkin bir kızı arayan ve peşine düşün bir tane oğlan olmaz. Cahil ve âlim.. kim kimin etrafında dolaşır.. elbette cahiller alimin etrafında dolaşır; hocanın.. ustanın.. bilgenin.. avukatın.. doktorun.. mühendisin.. müşavirin.. mimarın.. milletvekilinin.. bakanın.. etrafında bilgi ve uzmanlık ve yetki noksanlığı ve eksikliği çekenler dolanırlar. Bir de bütün bu zenginlerin ve alimlerin tepesinden bulunan devlet başkanı OY'larını almak için sıradanların etrafında dolanmak yerine sıradanlor onun etrafında toplanırlar. Dolanmak ve toplanmak suretiyle bazımız yani zayıflarımız bazılarımızı yani kavilerimizi yükseltir. Fakat şu pek gerçekleşmez: Zengin zenginin alimin alimin güzel güzelin etrafında toplanmaz.. bunlar biri birini çekmek şöyle dursun tam tersine birbirini yiter.. öteler.. uzaklaşır ve uzaklaştırır. Yani zıt yükler birbirini çeker.. aynı yükler birbiri iter.. FİZİK yasasının benzeri mi dir ? Düzenleyen osmanziya - 27-Mayıs-2025 Saat 00:37 |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4212 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
https://www.youtube.com/watch?v=u_poyyzoMbI
1 Trilyon Dolar Miras Kalsaydı Ne Yapardın? Barış ÖZCAN 2010’da Laszlo adında biri çıktı ve 10.000 Bitcoin’i iki pizzayla takas etti. Bu hikayeyi işte tam da oradan başlatmak istedim. Videoda bir pizzanın nasıl 1 milyar dolara dönüştüğünü konuşuyoruz ama sadece bu kadarla kalmıyoruz. Benjamin Franklin’in 200 yıl süren bileşik faiz deneyinden tut, “Eine Billion Dollar” romanındaki trilyon dolarlık mirasa kadar uzanıyoruz. Para neyi değiştirir? Ya da asıl mesele para mı, insan mı? Kendi cevabımı aradım, biraz düşündüm, biraz da düşündürmek istedim. Ve elbette size de bazı sorularım var. diye paylaşmış.. |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4212 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
![]() Kelimeler mefhum verirken ayni zamanda ma'na verir. Kelam ma'na ibare ederken zihmi mevzuya da goturur Mevzu maksadi ifade ilan ederken maanı da beyan eder. Lakin normal zihin ve standat mentalite tümcenin anlamina duyali olarak satirlari izler. Ancak mudakkik zihinler satir aralarindaki anlamlari da bulur.. aradiklari icin. Sundugum tablolar.. duşunen.. arayan.. mudakkik..muhakkik.. kimseler icindir. Bununla beraber kimse doğuştan zeki bulunmaz ve yaratılıştan bilgili olmaz. Bulmak için aramak.. olmak için bulmak gerekiyor. Elbette her birimiz kendimize tahsis edilen kabiliyetlerle geçimimizde kaliteli mal ve hizmetler sunarak.. bir hizmet etrafında meharetlerimizi toplayarak.. seçimimizde karakterli fazilet ve kemalat sererek.. bir yapının ustaları ve bir başarının ekibi oluruz ve kendimizi bu "zümre" içinde geliştiririz. Bu arada zekamız gelişir ve bilgimiz genişler. Ancak taharriyi hakikat olmak ve dikkatli olmak yetmiyor.. kimine düşünmeye cür'et ve konuşmaya cesaret.. kimine de hakikata hurmet ve hakikatin sahibine tevazu gerekiyor. Nice zeki ve bilgili insanlar bulunuyor ve bir gaye ve hizmet etrafında toplamıyor. Kendisine kalan mirastan ve önüne çıkan fırsatlardan yararlanamıyor. Bir örneğin bu fakir.. anlam biliminde canavar gibi lâkin söz dizimin de tavuktan daha civcivim. Fakat sentaksta horoz olan yardımcım semantiğimi kör ve topal bırakıyor. Bu çok basit bir örnek.. Bu zeka ve hafıza koşullari ve şu taharri ve dikkat yetenekleri ve cür'et ve cesaret özellikler bulunmadigin da marifete iltifat gelmiyor.. o da göceceği bir ülke arıyor.. ve bu yüzden Halil Ibrahim Marifet in de sesi çıkmıyor. Saygilarimla Saglicakla kaliniz. 28.05.2025 uçyol izmir 00:32 ![]() ![]() |
|
![]() |
|
![]() ![]() |
||
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |