Robot ile insan arasında refleks ve istenç kadar bir fark bulunur.. ancak çoğu insanlar refleksi istence indirgemeye yada istenci reflekse indirgemeye bayılırlar.. hatta bu yüzden birey ve toplumdan yana olarak mason ve marksist ideolojilere adanmaya eğilimlidirler.. bir kısmı ise kader refklesi ve kaza istenci arasında bir yol tutarak inanç ve bilgiyi uzlaştırarak müslümün olmaya meyillidirler. Fakat tuttutaramazlar.. aşırı giderek mason veya marksist muhalefetine imkan vererler.. sonuçta insanı tanımamaktan doğan totoliter rejimler ve otoriter sistemlerle insanı insandan uzaklaştırırlar.

Bunu bilerek mi yaparlar..

hayır
çünkü inançlarından.. yöntemlerinden.. istençlerinden.. kaçınamazlar..
refklekslerinden.. sekslerinden.. alışkanlıklarından ve alışkınlarından kurtulamazlar.

Bunun için artık her şeyden önce bu yukarıda saydığınız kaçınılmaz ve kurtulunmaz olanların sağlam ve sağlıklı olmasına duyarlık ve uyarlık göstermek gerekiyor.

Bu yazıda bunları kısaca anlatmaya çalıştım.

Dinnur YAŞAR


İNSAN BİR ROBOT MU DUR ?


İNSAN BİR ROBOT MU DUR ?

Değerli bir arkadaşım insan bir robattur deyince dedim ki: Genetik kodlar.. kozmolojik yasalar.. kültürel modlar.. bir yazılım mı o zaman ? YAZILIM deyince, diagram dediğin ekrandaki ikonların ardında program denilen dilsel nesne akla gelir. Ancak olay sadece ne yazılım ne de donanımla biter bu ikisiyle birlikte makina ve "insan" denilen ikisi daha var ki hepsinin "interaktif" bir tarzda OLAY'ı meydana getirdiğini unutmadan (1),

altı ay önce başladığım her gün 15 dakika okuduğum Ray Kurzweil'in İnsanlık 2.0 yeni bitirdiğim için onun gelecek için öngördüğü GNR (genetik, nano teknoloji ve robotik) ve MNT (moleküler nano teknoloji) ile insanının biyolojik ve nöroljik zekasını kat kat aşacak ütopyası hakkında yakından bilgi edinince.. (2)

Robot.. repetuvarı olan BOT.. repitual kompleksi sahip beyin ki insan sadece bu alt beyinden değeil orta ve üst beyinde var.. yani insan tam bir kertenkele değil.. hatta şimik limbik sistemden kedi (dişil) köpekten (eril) de ibaret değil.. onun malum neo korteksi var.. yani kabuğun üstünde bir hayali.. sizin söylediğiniz üç yazılım.. yeni psikolojik kuramlarla betimlenen üç beyin (3) ..

Bozkurt GÜVENÇ hocanın İNSAN ve KÜLTÜR'ün açıkladığı.. kırk yıl önce felsefe olarak başlayan ve bu kitapla bilim haline ANTROPOLOJİ'de nazara alındığında (4)..

bu ÇAĞDAŞ bilgilerimizden önceki KADİM bilgiler.. (kültürün esası olan SESLİ dil ve din birlikteliğinin 60 bin.. YAZILI birlikteliğinin 6 bin yılı) nazara alınca ve buna ilişkin sayfamda yaptığım değerlenlendirmeler (5)..

Bunların hepsini birden yeniden değerlendirilince; yenilenen ve yinelen DEĞİŞİM imgesi (ad dünyası) ve artırılan ve arıtılan DÖNÜŞÜM simgesi (ar rüyası).. ortaya KOMPLEKS bir sonuç çıkıyor ve bunun ROBOT olarak adlandırılması.. sadece Gurdicief’in insanda onlarca benlikler.. hakim ben.. gözlemci ben.. salt ben hiyerarşisinin bulunduğu tezi de değilde alışkanlıklarımızdan kurtulamamamız ve alışkınlıklarımızdan sıyrılamamaz da bize sanki bir robotmuşuz duygusunu verir.


Eğer zaten yaşam sadece bir RÜYA ya da çağdaş bir deyimle The Matrixvari bir SİMÜLASYON içinde ise.. “robot” tanımına da gerek kalmayacak. Hele bir de iş’in iç”ine salt (TANRISAL) alanı katınca günlük dilin düz yazısıyla (GDDY) yapılan Felsefi Edebiyat ya da Dini Vaaz oldukça yetersiz kalacaktır.

Zaten değil Tevrat ve İncil, Kur’anın dilimize indirilen anlamı bile İHLAS suresine kadar ANLATIM yapar.. ancak bundan sonrası yani İHLAS suresinin mesajını aldıktan sonra artık yeni bir dünya.. yeni bir ve yeni bir din karşısında buluruz kendimizi.. bunu KURAMSAL olarak varsayıyor hatta öngörüyorum.

Ancak biz bu tür üst imgelemeler ve tahayyüller.. alt irdelemeler ve tevehhümler.. kısaca vehim ve hayal arasında yaptığımız fikir ve zikirler.. manalar ve lafızlar.. maan ve beyan.. sadece mütekellim ve muhatab arasında bir KONUŞMA olarak geçer..


işte bu gün ve bu saatte dahi ben söyledim (yazdım) böyle.. siz de dinlediniz (okuyacakasınız) şöyle.. kısaca “BU böyle ve ŞU şöyle” arasındaki “ÖYLE”ler.. öyleme ve rüyalar.. KILIP KURMALAR öyleme ve re’yler.. YAPIP ETMELER… kısaca DÜŞ’ler “öyle”sine çok çeşitli ve pek türlü ki bunları DİL’e getirmek için GDDY ile yapılan YAZARLIK.. elbette işe yaramaz değil..

Fakat otuz yıl önce fazla işe yaramadığını düşündüm HAZIR açık ve seçik ANLAŞILIR bir günlük dilin düz yazısının bizi getireceği yerin BURASI olduğunu görüyoruz.. ben sizi ve siz beni.. ne kadar ANLIYORSAK o kadar…

Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın dediği gibi.. anlıyorsak uzağımız yakın.. anlamıyorsak yakınımız uzak.. bu yüzden bir ömür bir kadını ya da erkeği anlamaya da yetmez.. bu yüzden.. amma bunun bir yolu olduğunu da düşünmüyorum.. sadece yüz ve yol’u biliyorum.. ötesi ya geri gidiyoruz.. ya da ileri yürüyoruz.. bunu da bilmiyoruz.. anlaşılan o ki siz bayağı ilerlemişsiniz.. ben geri kalmışım. Allah azze ve celle, bu yüzün ve yolun gereği olarak, akıbetimizi güzel ve ahiretinizi iyi etsin. Amin. Bilgi, saygı, sevgi ve sağlıcakla kalınız.

[OZO]
21.01.2022 Üçyol-İzmir




Ademi Adem
farkındalığı elde etmemiş insan kısmen robottur.rab ile tabıta kurmuş insan murakabe sınıfına ulaşmış donanımlı ve işlemi ve işlevi kestirilemeyen sınırsız veri donanımlı bir varlık olur.



Ademi Adem
ayrıca ex macine filmi izlemenizi tavsiye ederim


Alpaslan Erdel
İnsan robot da yapabilen bir robot belki de. Bir gün insanın yaptığı robot da robot yaparsa o son robot, robotun robotunun robotu olacak😊.


Düzenleyen osmanziya - 21-Ocak-2024 Saat 14:09

"İyilik toplum içinde çiçek açmaz; çünkü toplumun kendisi her zaman çürüktür, bozulmuştur. Yalnızca toplumun tüm yapısını ve sürecini anlayan ve ondan kurtulmakta olan insanın karakteri vardır ve ancak o insan, iyilik içinde çiçek açar."
JidduKrishnamurti. Toplumdan kurtulmak.. evrenden kurtulmak.. kendinden kurtulmak.. öze varmak.. asla erişmek.. Tanrıya ulaşmak.. ve sonuçta KENDİNİ aramak bir uçta.. GERÇEĞİ bulmak başka bir uçta.. bizim resmi ve sivil filoloji ve teoloji ile filozofi ve teozofimizin (tarikat) bir macerası.. kendi profesyonel ya da amatör bu öykülerin bilgisine yönelmiş ve hatta katkıda bulunmuş kimselerin topluca bir öyküsü.. Karen Armstrong'un TANRININ TARİHİ kitabında bir nebze ele alınıyor. Hem bu kitabı hem bu Jiddu-Krish-namurti'nin AŞK'a dair bir kitabını okudum.. ancak gidebileceğim bir YÖN göremedim.. Krishnamurti bir öğretmen olarak Batı'da değer verilmiş bir Dogu'lu.. yukarıdaki paylaştığınız sözü bir hakikatı barındırıyor görünse aslında İSLAM DİNİ semavi dinlerin sonuncusu olarak AHLAK konusunda hem kendi hem toplumu onarma konusunda açık ve seçik ögütleri ve buyrukları bulunuyor.. örneğin ZEKAT ile yatay bağlantı sağlıyor ve bunu dikey bağlantı yani SALAT (namaz) ile nerede ise eşit tutuyor. Bu da birey ve toplum dengesinin önemini gösteriyor.. insanın gelişmesi için açılan toplum mektebini gereksiz ve bozuk saymıyor. Belli bir zamanda toplum bozuk göründüğünde bunu bireyin.. belli zamanda birey bozuk göründüğünde bunu toplumun.. görev ve işlevlerinin başlatılmasının bir ÖDEVİ olarak görmek gerekiyor. Bu noktada hangisinin öne alınacağın değerlendirmek için ben acizane AİLE'yi öne çıkarıyorum. Birey ve toplumun keşistiği bu yere önem ve değer veriyorum. Saygılarımla. Osmanziya