Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
İnsan Bilim
 YöntemBilim Forumu | İnsan Bilim | İnsan Bilim
Mesaj icon Konu: osmanziya kimdir Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2636

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: osmanziya kimdir
    Gönderim Zamanı: 09-Nisan-2024 Saat 07:58
denemeler..
yanılmalar..
değiştirmeler..
düzeltmeler..
genişletmeler..
geliştirmeler..
Hepsi birden olmuyor.. bir süre ve süreç istiyor.

İnsanın kendinden bahsetmesi hoş olmaz.. eğer ünlü birisi değilse.. çünkü insan ün ve saygınlıktan ibarettir. Hatta bu yüzden "ünsan" denilse bile yeridir.. çünkü kendini ünlü sanan herkes anlı ve şanlı bir insandır.. "alem buysa kral benim" şarkısının güftesi ve bestesinin öyküsünü bilmiyorum ancak insanlar YATAY olarak hepsi bir tarağın çizgileri gibi eşit ve benzer olsalar bile bu tarağı DİKEY konuma getirdiğinizde bazılar üstte ve bazıları altta yer alır. Bu neden böyle olur bilmiyorum.. en altta "nesne" olarak ELEKTRON yer alır en üstte "kimse" Hazreti Muhammed Mustafa bulunur. Fakat bize asıl gizlenen nesne ve kimselerin bileşeni olan "özne"lerdir. İşte bu yüzden kimse kimseyi daha doğrusu özne özneyi bilmez.. Hani bir gün birisi hazreti peygambere sen çok iyisin demiş.. sonra birisi gelmiş sen çok kötüsün demiş.. Peygamber de ben aynayım kimse kendini bende görür demiş.. hatta bir hadisi kutsi der.. ben kulumun zannı üzereyim.. kulum beni nasıl bilirse öyleyim.

Sonuçta BİR insanın kendinden ve beninden bahsetmesi başkalarının hoşuna gitmez.. amma hoşuna gitmeyen BAŞKA bir insan tarafından övülerek göklere çıkarılsa.. hoşuna gider.

Bu bir sırdır ki HAMD'lar yüzden YARATAN'a yapılır.. yaratılanlar övülse kendi düzenleri bozulur.

Bir insanın onuru ve saygınlığı ürünü kadardır.
Bir insanın kurtuluşu da bu onurunu unutuşuna bağlıdır.

Dünya için insan ikincisini ister.. çünkü dünyadaki düzenin sürmesi buna bağlıdır. Yoksa insan kendini bir işe yaramamış hisseder.

Fakat ahiretteki geleceğini ise Hamd davasına ve mahlukattan şekvasını kaldırmasına ve bunun içinde onurunu unutmasına bağlıdır.

işte insanın sınavı ve belki de yarışı bu iki ters meyli dengelemesidir.

Biz onurumuz için YBA ürününü ortaya çıkarmaya çalıştık.. fakat ne yazık ki kendimiz türetmekten ve kendimiz tüketmekten kendimizi kurtulamadık. Kendini Arayan Yolcu'lar kendini aradıklarından BEN'i bulmadılar.. eğer böyle bir kaç yolcuyu yolundan çevirip YBA başkalarının türetip kullanabilecekleri bir ürün haline getirebilseydik.. hem ben hem onlar kazanacaklardı.. böylece sen ve ben biz olacaktık.. kim bilir belki bir gün olur.. zaten umut kesmek haramdır.

Sayılarımla

osmanziya 09.04.2024 üçyol izmir 08:41   




OSMAN ZİYAOĞLU KİMDİR?

1952 doğumlu olarak;

geçmiş asırların vahşet ve dehşetini aşan savaş ve katliamlarına rağmen, yüzyılın fikir ve teknik alanında değişmesini gözlemliyorum. Çağımın endüstriyel ilerlemesinden yararlanıyorum ve hızlı gelişmesini yaşıyorum. Bu olumlu sonuçların, saydam bir iletişim ve berrak bir etkileşimle, gelecekte fen ile dinin işbirliğinin artacağına inanıyorum. Bu nedenle bilgi ile inanç uzlaşmasının çoğalacağı iyimserliğini taşıyorum.

1974 Ankara Hukuk Fakültesi mezunu olarak;

68 kuşağı içinde kendini buldum. Bu döneme eğemen olan, ilke ve ülkülerin peşindeyim. Yani ülkenin sorunlarının çözümünde “bilimsel düşünme”nin yerleşmesi ilkesini savunuyorum. Keza yurdumuzun "çağdaş uygarlık" seviyesine yükseltme ülküsünü destekliyorum.

1923 doğumlu Cumhuriyetimizin yurttaşı olarak;

kemalist ilke ve ülkülerinin, politik olarak yenilikçi ve gelenekçi kutuplar halinde ayrışmasının etkisini taşıyorum ve yaşıyorum.

Bu ayrışma hala sürüyor. Bununla beraber Atatürkçülüğü siyasi ve ekonomik çıkarına alet yapan azınlığın etkisi ve yetkisi azaldıkça, ulusal bileşmeye çevrilecektir. Evrensel "sol görüş" ve "sağ duyu" ideolojik karşıtlığının, yinelenen eskinin geleneğin evriminde ve yenilenen tazeliğin gelişmenin devriminde bütünleşeceği rüyasını görüyorum.

Karşı tarafı yok sayarak sözde kurulan birliklerin, aslında kendini tek doğru sayan yandaşlıkların, sadece kendi gerçeğini öne sürmekle, sürekliliğini koruyamacağı olgusu karşısında, belki de kendi tarafını unutmadan karşı yanı da kucaklamayabilme başarısını ortaya koyabilmeyi bir ideoloji, bir hülya görebilenler çıkabilir.

Bence gerçekleştirilmesi gereken bu rüya, gerçekleştirilmesi gerekli bir dünyadır. Çünkü Teknoloji ile, sürekli beslenen "standart"larla "patent"lerin sürerliğinin desteklenebildiğini artık öğrendik. Bu olgu, bir gün ideolojimize de yansıyacaktır.

Din ve ideoloji farklılığımıza rağmen birlikte gerçekleştirilmesi imkanı olan bu dünya ve rüya uğruna; bilgi, görüş ve düşünce alışverişini engellediği kaygısıyla dil taassubunu bıraktım. Çünkü dil yobazlığı, din tutuculuğunu bile aştığından doğruları ve gerçekleri anlatma ve aktarmayı, terim ve deyim kavgasının üstünde görüyorum. Çünkü dil yüzünden iletişimden uzaklaşmak ve bilimden vazgeçmek; araç için amacı unutmakla eşdeğer bir yanlıştır.

İkibinlere gelinen bu zeminde gittiğim ve çoğunluğunda tuttuğunu umduğum şu yol, solculuğu da (aklı) sağcılığı da (kalbi) yermeyen ama her ikisini de içeren bir bütünlüğü yani sürekli ilericilik olan "öncülüğü" önermektedir. Ama çoğumuzun da bu öncülüğü gerçekleştiremediği de bir olgudur.


İslamın çağdaş yolunu tutan, Kur'an'ın evrensel yolunu izleyen bir müslüman olarak;

Öncüler (sabikun), hem şimali (mantık) hem yemini (meşiet) kapsayan ve yenilenen geleneği onayan bir yoldadırlar. Sola saplanmış solun fenn hesabına ileri sürdüğü yıkıcı yeniliğinden ve bozucu değişiminden kaçınmanın, sağa gömülmüş sağın din adına sunduğu durmuş ölçülerinden ve donmuş kurallarından kurtaran bu birlik, fıtrat ve şeriatı hidayet ve istikamette birleştiren diri ve canlı bir sırattır. Bu yol, geleceğe açılan geniş bir caddedir.

Bu çift yaratılışı ve iki yanlılığı "biçim" de açık açık görürüz: Nasıl beyninimiz sol ve sağ lobunu kaldıramazsak, bedenden sol ve sağ elimizi kesemez isek, bilimden "dır ve değildir" özdeşliğini ve hukuktan "evet ve hayır" özgürlüğü çıkarmak olanağı yoktur. Eril ve dişil hayat ve cesed türselliğini nasıl kadıramazsak, sol görüş ve sağ duyuyu yoksayamaz, tensel güncelliği ve tinsel dinselliği de gözardı edemeyiz.

Bununla beraber "biçim" gibi içerikte dahi; bilgide birliği, düşüncede bütünlüğü ve davranışta yetkinliği ifade eden öncülük, orjini itabariyle yeni bir yol değildir. Aristo, Descartes, Kant, İbni Sina, İmamı Gazali, İmamı Nursi gibi batının ve doğunun öncülerini takip etmektir ki onlar geçmişi geleceğe götüren önderlerin izinde yüremektedirler.

Geçmişte, değerini ve önemini yitirmeyen kişilerin açtığı bu ÖNCÜLÜK çığırının, gelecekte genelgeçer bir cadde olacağını düşünüyorum...

Osman Ziyaoğlu, yüzyılımızın son çeyreğinin teknik olanaklarıyla karşınızda arz-ı efkar ederken kendi çapında bazı umutlarını dilegetirmekte ve müterakim çalışmalarını sizlerle paylaşmakta, takdir ve tasvibinize sunmaktadır... İşte bunlar:

Ortak aklın ve vicdanın, nesnel bilim ve hukuku oluşturacağını gören, fıtrat ve şeriatın; insana, evrenden yararlanma ve kendini yorumlama hak ve hürriyetini tanıdığını bilen, bu bilgi ve buyruğu değerlendiren insanlığın özgür iradesiyle iyi bir geleceğini kuracağını bekleyen yazar, insanlığın erdem ve mutluluğuna katkıda bulunmak için düşüncede yönteme önem vermiş, genel ve nesnel olduğuna inandığı YÖNTEMBİLİM'ini oluşturmuş, bilgilenmede İNSANBİLİM'inin temellerini araştırmıştır. Ortak akla ve müşterek vicdana dayanan yöntembilim ve insanbilimin, evrensel usul ve mizan ile kozmik yumin ve imana açılan bir kapı haline getirilmesi ise, ileriye dönük bir ilke ve ülkü, gelecek kuşakların gerçekleştireceği bir işlev ve görevdir.

Bu yöntem ve temelden çıkan sağlam bir görüş ve sağlıklı bir tutum ile bireylerin kimlik ve kişiliklerin özgür ve etkin varolacağını, bu varoluşun ortaya koyacağı bilimsel yaklaşımın ve hukuksal duyarlığın canlı bilim ve diri hukukla sonuçlanacağını düşünmektedir. Böyle bir bilim ve hukukun; toplumun bireyi koruyacak, bireyin topluma katkıda bulunacak koşulları oluşturacağını savunmaktadır. Bu parlak geleceğe oluşturmak için, kısa vadede ve ulusal bazda, BİLİM VE TEKNOLOJİ ÖRGÜTLERİ'nin bir bakanlık çatısı altında toplanmasını önermekte, sivil toplum kuruluşlarının katkısını önemsemektedir.

Bu koşulların neticesi olarak giderek daha "özgür bireyin" ve daha "örgütlü toplumun" küresel barışın güvencesi olacağına herkes gibi inanmaktadır.

Çünkü YARATILIŞ'ın koyduğu bütünlüğü arayan insanın, BUYURULUŞ'un çağırdığı birliğe yatkın bulunduğunu gözlemlemiş, insanın varlık yapısını özeği olan bilginin sorguladığı birliğin, inancın özü olan bütünlüğe uygun olduğunu görmüştür. DİN VE FEN İLİŞKİLERİ'nin sağlam ve sağlıklı hale getirilmesinin geleceğimizi daha mutlu ve daha kutlu kılacağını öngörmektedir. Bu hem doğuya hem batıya düşen acil bir ödevdir.

Ruhu olmayan cesed yaşayamaz, cesedi olmayan ruh dahi etkin olamaz. Doğuda mahsur kalan Hak, batıdan yayılan Kuvvet, İnsanlığın ruh ve cesedidir. İnsanlığın canı "çıkıyım" derken bedeni de "tıkıyım" demektedir. Halbuki "Hak" sahiblerinin dünyada yürütülecek görevi için çıkmayı geçiktirmesi, "Kuvvet" maliklerinin ukbada işlevi için tıkınmayı ertelemesi, çıkmanın ve tıkınmanın dengesini kurarak, bir araya gelmesi,
insanlığın yaşaması için lazımdır. Ya da doğunun kuvveti bulması ve ya batının hakkı görmesi gerekmektedir. Bu üç ihtimalin biri ortaya çıkmazsa, geriye kitabın kaldırılması ve kainatın kapatılması (dördüncü ve son ihtimal) gündeme gelecektir.

Ne iş yaptığıma gelince... birkaç yıl süren savcılık, yirmi yılı aşan bir süre bir Bakanlıkta hukuk müşavirliği görevini yaptıktan sonra bir yıldır Noterlik mesleğinde yürümekteyim. Evli ve üç çocuk babasıyım. 1990-91 yıllarında Araştırma Dergisinde Osman ZİYAOĞLU mahlasıyla "4444 yöntembilim" adını verdiği "grafik baglantılı text " anlatımına dayanan yazılarım yayımlanmıştır. Hasılı profesyonel olarak hukukçuluk yaparken amatörce geometrik düşünceye dayanan yöntembilim kuramıyla uğraşıyorum.

SARİH VE ŞARİH olmayan beyan ve maanımla bir taraftan yazım (imla) hataları ve söz-dizim (ifade) yanlışları öbür taraftan akıcı olmayan üslubu ve soyut olan konusu ile keyfinize keder verebilirim.

SÖZDİZİMSEL eksikliklerim için peşinen özür dilerim. Ama mazeret duymak isterseniz; Yöntembilim çalışmalarından dolayı yıllardır gramatikal tekstler ve anlatımlar yerine grafik şemalar ve anlamlarla haşir neşir olmamdır.

ANLAMBİLİMSEL yönden olumsuz duruma ve sevimsiz görünüşe rağmen yazılarımı okumak ve incelerseniz olgusal eleştirilerinizi ve mantıksal   tenkitlerinizi her zaman sevinerek ve memnuniyetle kabul beklerim. Yazıların anlamının bilinmesini güçleştiren aşırı soyutluk ise biçimsel ve kuramsal yöntembilimin kavramsal özüdür.


Kadirşinas webmaster’imin gayretleri sonucu; FORUM ile size biraz daha yakınım.. yıllardır İNSANBİLİM'imle düşünenleri aradım YÖNTEMBİLİM'imle arayanları düşündüm.. öğrendim ki bilgi de sevgi de İLGİ ile dir.. ilginizi beklerim..

Sitenin kuruluş tarihi: (1. edisyon 1 Ocak 2001 - 2. edisyon : 15 Eylül 2004)

https://www.yontembilim.com/osmanziya-1.asp
kaynak







İFADE - İ MERAM


1. EDİSYONUN ÖNSÖZÜ



Bu sayfaları, tenkid ve tasvibinize sunmakta amacım, kendimi ifade altında, gerçekleri aramaktır.
Aranacak ilk gerçekte insanın evrendeki yeri,   nereden geldiği ve nereye gittiğidir.
Merak eden ve ilgi duyanlara;
yani ekonomi politik süreçlerin kıskacından kurtulabilen uslara;
yada sosyo kültürel etkinliklerin baskısından kaçabilen gönüllere
duyurulur.


BTO (Bilim ve Teknoloji Örgütleri) sayfamız insanın evrendeki yeri ne ilişkin doğrudan bir yorumu içermez. Ancak dolaylı olarak, bilim ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte konu hakkında daha sağlıklı yerinde yorumlara kaynaklık edecek daha güvenilir sağlam verilerin elde edileceği de açıktır. Bu sayfa ile, elde ettiğim verileri ve belgeleri görüşleri ve bilgileri paylaşmayı düşünüyorum.

FEN-DİN sayfamız; insanın evrendeki yeri ne ilişkin tartışmaları, içeriğinden ziyade biçimine ağırlık vererek ele almaktadır. Aklı ve nakli dengeleyen düşüncenin aydınlığında, bu husustaki tartışmalara sağlam bir zemin hazırlar. Bu bölüm, birinci mukaddemesini "Akıl ve nakil tearuz ettikleri vakitte, akıl asıl itibar ve nakil te'vil olunur. Fakat o akıl, akıl olsa gerektir." ilkesi olarak gören, bir "MUHAKEME"nin ışığında Şerait-i Yevmi (FENNİ) ve Şeriat-ı Kitabı (DİNİ) inceler. Bu sayfada sunulan "gittiğim yol ve seçtiğim yön" hakkında eleşitiri yöneltenlerle iletişmeyi ve düzeltim gönderenlere tartışmayı, en verimli yardımlaşma ve en gerekli dayanışma görüyorum.

İNSANBİLİM sayfamızın, madde ve enerji koşullarının köleliğinden mananın ve gayenin kulluğuna uçmak için; aklımızın özdeşliğini arıtmaya ve vicdanımızın özgürlüğünü kurtarmaya bir vesile olmasını bekliyorum.


Bu ücrette tutsaklık ve şu hizmette tutkudan sıyrıldıktan sonra, insanın evrendeki yerini değilde evrenin insandaki yeri ni araştırmaya başlayabiliriz.

İnsanın bilgi gerçeğine ulaşıpta "Dua" sırrı açılınca ve İnsanlığın sevgi aydınlığının kökenine varıpta "Hamd" seyri saçılınca, her halde aracak uç, evren olacaktır. Ağaçta çekirdeği ararken, elbette çekirdekte ağaç aranacaktır.


Ama insanın içini ve dışını fetheden bu yol, mütemadiyen değiştirerek sormak ve müstekarran düzeltip aramaktan, durmaksızın yenilenen marifetten ve bıkmaksızın yinelenen muhabbetten , "Rabbi zidni ilma" diye istemekten ve "hel min mezid" deyip istemekten kısaca sürekli öğrenmekten geçer. Öyleyse bu sayfanın amacı, herkesi sayıp ve her şeyi sevip, onlardan, her olaydan, her varlıktan, her iletiden, her eleştiriden ders ve bilgi öğüt ve ibret almaktır.

YÖNTEMBİLİM sayfamız, sol görüşümüzü sağ duyu ile kullanarak bütünlüğe ve birliğe ulaşmak için ; dini derinliğimizi bilimsel görüşle yürüterek kazancımızı çoğaltamaya ve yetkinliğimizi artırmaya vasıta olur, umarım. Yöntembilim sayfası, matematik olarak kullanılan analitik düzlemden lojik yararlanma yolunu öğretmeyi amaçlamıştır. Ancak mevcut haliyle sadece tanıtımını yapabilmektedir. Bunu dahi ne kadar başardığı kuşkuludur. Eğer bu tanıtmı yeterince yapabilsek ve öğretmeyi gereğince gerçekleştirebilseydik, belki o zaman evrenin geniş zaman ve mekan kadrolarını sayfanın enine ve boyuna sığdırarak içinde insanı arama işini daha kolaylaştırabilirdik.

BURADAKİ (4) SAYFA

İNTERNETTE değişik yerler de e-sayfalarımızın bu adreste bir araya getirilimiş şeklidir. Bu interaktiv çalışmaların çekirdeği olan "Yöntembilim"e ilişkin http://method.hey.to adresindeki e-sayfayı hazırlayan ve bu www.osmanziya.com adresini alan ve sayfayı da hazırlayan Webmaster'ıma tebriği ve yardımına teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

YÖNTEMBİLİM’e ilişkin method.hey.to daki ilk sayfamız da yöntembilimin tanıtıcı kuram kısmından sonra uygulamaya ilişkin öğretici kısmının yayımlanacağı, bu tekst bölümünden sonra da grafik şemaların yayımlanacağı açıklanmıştı.

Hatta bu grafiklerin web ortamına aktarımı konusunda kadirşinas bir yazarımız tarafından teşvikle birlikte gerekli yazılım yardımı sözü de almıştık. Ancak yöntembilimin kullanılmasını formüle eden didaktik bir kısmın ortaya konulması kolay bir çalışma değildi. Bu nedenle grafik şemaların anlaşılması için uygulamaya dönük öğretici kısmını hazırlayamadığımızdan, şemaları yayımlamanın yararlı olmayacağını düşündük.

Bu arada diğer sayfalarımız ortaya çıktı. Fakat bunlar yeni çalışmalar değildir. İnsanbilim sayfası, çok önceden hazırlanan metinlere dayanmaktadır. Bilim ve Teknoloji Örgütleri sayfası, resmi görevimiz esnasında hazırlanan metinlerden oluşmaktadır. Din-Fen İlişkileri ise yıllar önce hazırlanan bir makalemizin revize edilmiş şeklinden ibarettir.

OSMAN ZİYAOĞLU KÜTÜPHANESİ’ndeki tekst metinlerin hiç biri doğrudan hedefim değildir. Sadece konuları önemli görüldüğünden, insanın evrendeki yeri ne ilişkin bulunduğundan webe aktarılmıştır. Elbette muhteva ve uslüb yönünden bunlardan daha kalitesi ve daha profesyöneli başkaları tarafından yazılmıştır ya da yazılacaktır.

Ancak benim için önemli olan özgün ve yeni olan, yöntembilimsel grafik şemaları n anlatılması ve anlaşılmasıdır, tanımması ve yayılmasıdır. Ne yazık ki, YÖNTEMBİLİM sayfasındaki kuram kısmı dışında bunu gerçekleştiremedim.


Yöntembilimin uygulama kısmından sonra yayımlanacak grafik şemaları kadar ana sayfadaki


İNSAN, BİLİM, ÖZGÜRLÜK ve GELİŞME kavramları altında tekst metinli açıklamalarıyla birlikte bazı grafik şemaları sunmayı düşünüyorum.

Hep birlikte araştırmak ve hep beraber düşünmek için açılan bu sayfalara katkılarınızı ve eleştirilerinizi bekliyorum



Sevgi ve Saygılarımla

OSMANZİYA
1 OCAK 2001 ANKARA


2. EDİSYONUN ÖNSÖZÜ



Aradan geçen iki yıl dokuz ayda   yani yaklaşık üç dokuz ayda hala feotal halden çıkıp rüşeymimizi tamamlayamadık.. anlayacağınız hala DOĞAMADIK...



Ya anamız cenini bırakmıyor yada cenin dışarı çıkmak istemiyoruz..



Ancak demek ki zamanı geldi ki yöntembilimsel düşünce içerikli yazılarının yanında forum ile de sahiplenecek arayıcılarını bekliyor..



Burada yazılarımdan çok şemalarını tartışacak eleştirmenleri bekliyorum. Ancak bu tartışmacılar yöntembilimsel dile karşı olan yada yöntembilimsel dilden yana olanlar olacaklar.. Eğer yöntembilimsel dilden yana olanlar ağır gelirse bu sayfa, bu yazılar ve bu form İnşaallah yaşayacak ve YÖNTEMBİLİM DOĞACAK, aksi halde yöntembilim siber uzayın boşluğunda doğacağı geleceği bekliyecek.. Yani ya doğacak ya doğacak.. ben doğumunu dünya gözüyle görmesem de..

İlginize, bilginize ve sevginize sunulur.
2004


Gelelim 2024’e

Bundan yirmi dört yıl.. yirmi yıl önce yapılan çalışmalar.. meyve vermemiş.. Malcolm Gladwell'in OUTLIERS kitabında verilen pek çok örneklerde ve yapılan çalışmalarda ve araştırmalarda ünlü başarılarının hepsinin gerisinde gerisin on bin saat ÇALIŞMA bulunduğu ve bu on bin saatin 10 yıl olduğu ortaya konulmuştur. Oysa yontembilim.com sayfamdaki ve face sayfalarımda en az on bin metin ve yüz binden az olmayan TABLO yer alıyor.. buna rağmen ele dokunan bir netice bulunmuyor.. bu yirmi yılın ardında da elli senelik bir arka plan bulunduğunu nazara alırsak.. hadi kendim yaşama alışmak gibi yöntembilime alışmışım ve sürdürmüşün ve fakat nasıl olmuşta bu süre içinde bu çalışma bir felaket ve aksilik ile bitmemiş.. çalışmamı kesintiye uğratmamış.. ne bileyim bir hastalık ya da bir müsibet.. örneğin şu FETO belasında pek çok kimse gadre uğradığı halde bana bir şey olmamış.. durmadan feto ile reto aynı kefeye koyduğum halde bir takibata uğramamışım.. on dört senelik noterliğimde ve yirmi beş senelik memurluğumda toplam kırk senelik memuriyetimde sorumluluğum çıkmamış.. belki bundan sonra çıkacaktır.. bu ayrı konu.. ancak şuna inanıyorum ki yaptıklarım ve çalıştıklarım Rabbı Rahimim tarafından korunuyor ve sonunda 2020 de II Bandırma Filoloji kongresine emanet edilen ve ete kemiğe büründü. YBA ilişikin K ve P projesinde sunulduğu gibi    https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=94 geleceği bekliyor.. projeye 120 sene başlangıç verilmiş.. bunun 70 yılı benim kendi ömrümle geçti.. geri kalan 50 senelik süre içinde ikinci bir KİMSE'sini bekliyor.. Bu nedenle TABAKAT ahalisinden bu eski 20 yıllık iki yazımla birlikte K ve P projesini YENİDEN okumalarını bekliyorum.. gözden kaçırdığım yanlışlarımı bana bildirirlerse sevinirim.. ancak siz bu denilen işi yapmaya HİÇ zaman bulamayacaksınız.. ben de tam aksine HEP zaman buluyorum. İşte bu iki yanlış.. yani benim ve sizin heplik AŞIRILĞI..    hiçlik ABARTISI.. yanlışı.. YBA başkalarıyla BULUŞTURAMIYOR.. ben bir saat için millete YBA i verivermek istiyorum.. millette bir saat içinde YBA alıvermek istiyor.. yahu bir kilo çukulata değil ki.. yirmi sene elde ettiğimi size yirmi dakika nasıl verebilirim.. siz nasıl alabilirsiniz.. işte şuur altı bunu görüyor ve diyor ki ben buna bir el atsam.. iki senede zor çıkarım.. tamam zor çıkarsın.. ama bir DİL de öğrenmiş olursun.. işte bu bu dili bilen DÖRT kişi olsa.. inanın dünyanın rengini sonsuza kadar olmazsa da donsuza kadar değiştiririm.. böyle donsuzlukla TEKSTİL sanayi iflas eder.. bunu da toplumun şuur üstü biliyor.. bireyler gibi toplumda el atmıyor.. şaka şaka.. bizimkilerin CENNET tahayyülü sadece sonsuz değil aynı zamanda donsuzdur :) siz anladınız onu.. onun için bu dindar millet iflah olmaz.. sürekli iflas eder..


Saygılarımla. Osmanziya 09.04.2024 07:57 üçyol izmir


Düzenleyen osmanziya - 09-Nisan-2024 Saat 17:14
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2636

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 09-Nisan-2024 Saat 08:58
düşünmek varsa konuşmakta olur.. okumak varsa yazmakta olur.. okumanın bin türlüsü olurda yazmanın yüz türlüsü olur.. fakat düşünmek ve konuşmak bu kadar çeşitli değildir.. çünkü konuşmanın bir söylemesi olur bir de dinlemesi.. düşünmenin bir soru sorması olur bir de yanıt vermesi.. ve bu ikisi arasında da anlamadan inanmaya kadar o kadar çok çeşit ve tür ortaya çıkar ki saymakla tükenmez.. şimdi ben bunları nereden biliyorum ? Kafadan mı atıyorum ? Yani uyduruyor muyum ? Az önce bir yazı paylaştım denge ve uyum diye.. o zaman bu UYDURUMA hiç aklıma gelmemişti.. uydurma deyince insanın aklına hemen yalan ve yanlış gerçekleri ve doğruları konuşmalar akla gelir.. fakat şu da far ki bütün san'at ve hikmet eserleri UYDURULMUŞTUR.. bir şey ne kadar çok uydurulmuş o kadar özgü yapı ve özgün ve özgü yapıt olur. Benzersiz bir şey hem dikkat çeker.. işte YBA işinin zorluğu burada.. insanlar tarafından yapılmış ve yaratılmış iş ve nesnelerin en özgünü olan SÖZLERİN taşıdığı bilgilerin ve değerlerin sağlam ve sağlıklı olduğunu ortaya çıkarmak.. yerin uydusu olan ayın uykusunu ortaya çıkarmak kadar zordur :) desem de inanma! YALAN olabilir. "denge ve uyum ile ılım ve ilim" dörtlüsündeki "ılım" arapça ADALET sözcüğünün TÜRKÇE karşlığı olarak UYDURDUM. Terimi ILIM kavramı ADALET.. terimi ilim kavramı BİLİM.. terimi irfan kavram bilgi.. terimi HUKUK kavramı FIKIH.. bu durumda fikir ve tefekkürün fehmi İLİM fıkhı HUKUK üretir.. diyebiliriz.. işte DÜŞÜNME sizin geldiğiniz DÜZEY olduğunda.. dünyadan.. dilden.. dinden.. yağmur gibi İLİM'ler aktığını görürsünüz.. amma düşünmeyi bir türlü sevdiremedik ve YBA edindiremedik vesselam. Sağlıcakla kalınız. osmanziya

Düzenleyen osmanziya - 09-Nisan-2024 Saat 17:13
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2636

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 09-Nisan-2024 Saat 17:05
Tabloda

imamı mübin (eneler) nur.. sırr.. zümre
kitabı mübin (zerreler) nar.. hücre.. seyr

açıklanmaktadır.



Imami Mubin ve Kitabi Mubîn Imami Nursî'nin RNK da 30.soz olan Ene ve Zerre Risalesinde açiklanmiştir. Bize zerreler ile gözümüz ve götumuz emanet edilmiş.. ÇOGALMA ve BESLENME yasasi ortaya çıkmiş.. eneler ile özdeşligimiz ve özgurlugumuz emanet edilmiş.. SESLENME ve SEVINME yasagi ortaya çikmiştir ki Imamı RNK nin son dersi olan 15.Sua Elhuccetuzzehra ile bu Tahiyyati Mubareke ve Salavati Tayyibeyi açiklamiştir.. Rabbimiz Ondan Ebeden Razı olsun. Amin.

IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk