Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya
Mesaj icon Konu: SABIR VE USR VE ISRAR Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2607

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: SABIR VE USR VE ISRAR
    Gönderim Zamanı: 18-Nisan-2013 Saat 15:28

SABR VE USR VE ISRAR

SABIR dizini içindeki dosyalar

Her yönden her yöne fotonlar yayılır..

bir yöne gelen bütün fotonlar bir resim oluşturur..

bu nesnenin surettir.

Bir yönden bir yöne ilgiler akar.. ilgiler bilgil.. bilgiler sevgi olur..

bu kimsenin şeklidir.

Bu ikisi arasındaki diyalektiğin

dışa bakan yüzüne dil,

içe bakan yüzüne düş deriz.

Bu yazdıklarımı bir dilinize getirin bir düşünüze götürün bakalım

ne göreceksiniz belki de ne öreceksiniz ?

Sabır ne demektir ?

Sözlüğe bakarsak şunları söyler:

TDK (Arapça kökenlidir. Addır. Acı, yoksulluk, haksızlık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi)

Göründüğü gibi sözlüğün tanımı tam değil.. üstelik haksızlığa katlanma gibi menfi bir durumu da erdem sayıyor. Haksızlığa anında karşılık vermek belki çoğu zaman doğru olmayabilir fakat sabır haksızlığı sineye çekmek demek değildir. SABIR hakkında günlük dildeki düz yazıyla sahifeler dolusu bir açıklama ve yorum getirilebilir fakat yöntembilimsel analizde önemli olan tüm anlatacaklarımızı BİR SAHİFE içinde yapabilmektir. Bu anlatım “efradını cami ağyarını mani” oluncaya yani ne eksik ne fazla tam bir tanımı buluncaya kadar değiştirilecek ve düzeltilecektir.

Şimdi SABIR konusunda yöntembilimsel analizle yapılacak anlam çerçevesinde kullanılmak üzere saptadığım tamlamalar var.. başkaları da çıkarabilir. bulduklarımı listeliyorum:

Acılara yüklenme..

Sorundan yakınmama..

Çözümü yüklenme..

Zorluğa katlanma..

Olumsuzluklardan yılmama..

Umutla dayanma..

Beklentiyle direnme..

Girişimi sürdürme..

Bir kere bu listenin, sözlükteki maddelerden daha fazla bir anlatımı bulunuyor. Ikincisi bu listede geçen bir sözcük ikinci kez kullanılmamış. Bu içeriği bir sözlüğe

bakarak ya da klasik çağrışım yöntemiyle analiz yaparak değil de ele kağıt kalem alarak, sözcükleri analitik düzlemin nirengi noktalarını yerleştirerek yaptım. Bu şekilde kavramaları/terimleri; imgeliyerek, irdeleyerek düşünürken bir kavramsal tasarım gerçekleştirildi. Bu kavramsal tasarım da analitik düzlemin görsel biçimi / sureti üzerinde karşılama ve karşılıştırma yapılarak tablo resmedildi.

Bu nasıl oldu ?

Önce rastgelere olarak sahifenin üstüne ve altına DENEME ve YANILMA yazdım.. şöyle:

 

DENEME

--------------------------

YANILMA

 

Ortadaki kesikli çizgi size sahifenin altını ve üstünü göstermektedir.

Deneme ve Yanılma bizim temel öğrenme makenizmamızdır.. Denemeye giriştikten sonra genellikle OLUMSUZ ve ZARARLI sonuçların ortaya çıkması ve girişimin yanılmayla bitmesi bizi biraz üzer fakat onunla neyi “yapmamamız” gerektiğini öğrenir, durum değiştirerek yeni bir denemeyle sonucu düzeltmeye çalışırız. Bu eğer ereğimizi ve hedefimizi gerçekleştirme güdümüz güçlü ise ve buna ilişkin araştırma ve geliştirme motivasyonumuz varsa olur. Yani sonucu ille de gerçekleştirmek istiyor isek yeni bir deneyime ve yeni bir düzenlemeye girişmekte ISRAR ederiz. Bütün bunlar bize ZOR (usr) gelebilir.. ama sonuçtaki başarı, kazanç ve kolaylık (ysr) için bu  hazır olumsuzluklara, şimdiki zorluklara ve mevcuz başarısızlığa katlanırız. Yeni bir yol araştırır,  yeni bir tarz öngörür ve yeni bir çözüm deneriz. Bu durumda bizim ikinci bir öğrenme makenizmamız çıkıyor: ARAŞTIRMA ve GELİŞTİRME.. bu iki durumu göstermek için tablomu şöyle değiştiriyorum:

 

Geliştirme

 

 

DENEME

 

 

EREK -------------ille------------- KAYNAK

YANILMA

 

 

Araştırma

 

Burada sabır görünmüyor fakat sabırla yapılan işler ve süreçler görünüyor.

Acaba denemesi ve yanılması yapılan iş nedir ?

Araştırma ve geliştirme ile hangi ereğe (hedefe) erişilmek isteniyor ?

Hangi sorundan yakınılmadan çözüm yükleniliyor ?

Bu işlerin İÇERİĞİ şimdi beni / bizi ilgilendirmiyor.. biz burada SABIR süreçlerini BİÇİMSEL olarak saptamak istiyoruz. İstersek özel ve kişisel herhangi bir kaynak-erek çizgisini örnek olarak gösterebiliriz. Burada herhangi bir bir sebeb-sonuç ilişkisi, hernangi bir  nedensellik münasebeti yani illiyet gösterilebilir.

 

 

Geliştirme

 

DENEME

 

NETİCE -------------illet------------- SEBEB

 

YANILMA

 

Araştırma

 

 

Burada çok genel bir menba-hedef ilişkisini, çok tümel bir sebeb-netice münasebetini  göstermek isterim.. öyleki tüm öteki kaynakları ereklere ulaştırma ve bu suretle matlup ve maksadı gerçekleştirme süreçleri dahil olabilir. Bu bir kalenin fethi de olabilir bir dağın zirvesi de olabilir. Yani bu genel ilişkiyi gösteren yatay illiyet çizgisi olan kişinin kimliğine, kişiliğine, inancına ve karakterine göre değişebilir.. ancak aşağıdaki tabloda önereceğim salah-felah hattı insan için  en kapsayıcı olanıdır ki biz bu sesleri her Ezan-I Muhammedî (A.S.M) çağrısında duyarız. Çünkü bu çizgi sadece illetleri göstermekle kalmaz akibetleri dahi gösterir.

 

 

Geliştirme

 

DENEME

 

FELAH --------erek------ FTH ----kaynak---------- SALAH

 

YANILMA

 

Araştırma

 

 

Salahdan  felah nasıl çıkarılacaktır. Salah sebebdir felah da netice fakat bu nasıl gerçekleştirilecektir. Namaz “Hayye ale’essalat” Haydi Salat’a yana namaza gelin diye çağırıyor ben onu namazın meyvesi olan SALAH’a gelin diye alıyor ve anlıyorum. Salih bir insan yani işini maslahatlara göre yapan insan, hayır ve hasenatı gözeten insan, kamil  ve fazıl bir insan salat ve namaz sayesinde maksad olan Felah ve kurtuluşa erer. Ancak bu sadece  bilinen sebeb ve sonuç yani illiyet ilişkisi değil bir de “akibet” ilişkisi var. Kader durumu var. İlahi İrade koşulu var. Bilenen kaynak ve erek çizgisi üstünde ve ötesinde bir sonuç ve bitiş ile karşı karşıyayız. Amm işin yürüyüş yolu sebeb sonuç bağ ile öngürülüp kurulabilir. Yani bir felahı hedefliyorsak salat kaynağından ve salah yolundan yürüyerek fetih kapsını açabiliriz. Fakat bu nasıl olacaktır ? ne şekilde gerçekleştirilecektir ?

 

 

 

 

Müslümanlar her yatsı namazının sonunda aşir olarak Amenerrasulü (Bakara suresinin son iki ayetini okurlar. Bazen bu okunuşun ardından Bakara Suresinden sonra gelen sürenin yani âliimran’ın son ayeti eklenir. Şimdi bu ayetteki tüm terimleri/ kavramları sıralıyorum:

 

 

İMAN-Isbru-Sabiru-Rabitu-Takva-Belki-FELAH

 

 

Buradaki “lealle” umulur-ki ya da bel-ki manasında bir deyimdir.

Burada iman KAYNAĞI, felah HEDEFİNE eriştirecektir amma nasıl ?

Işte bu süreci yukarıdaki tablomuzla eşleştirerek uyarlıyoruz:

 

 

Takva GELİŞTİRME

 

İsbru DENEME

 

FELAH belki ------SBR------ iman SALAH

 

sabiru YANILMA

 

rabitu ARAŞTIRMA

 

 

Şimdi bu siyah ve kırmızı sözcükler arasında anlam bağlantıları ayrıntılı açıklarsak konuyu yitiririm bu nedenle ayrıntıyı atlayıp bu tablo üzerinde SABIR süreçlerini mavi sözcüklerle göstereceğim.. böylece zaten bir araya gelecek üç renk sözcük bize bir şeyler anlatacak. Burada ekleyecek  mavi renkli sözcükler türkçe kelimeler olduğu için anlamakta ve bağlıntı kurmakta zorluk çekmeyeceksiniz. Ali imran surenin son ayeti için de tefsirlere bakarsanız yeterli bilgi elde edeceksiniz. Konu genel bir çare ve ortak bir çözüm olduğu için bu araştırmayı size yaptıracak sevki ve şekvi vereceğini düşünüyor  ve bu yüzden ayrıntılı açıklama yapmıyorum.

 

 

Takva GELİŞTİRME dayanmak ve direnmek

 

İsbru DENEME sorundan yakınmamak

 

 

olumsuza yılma FELAH belki ------SBR------ iman SALAH zorluğa katlan

 

 

sabiru YANILMA çözümü yüklenmek

 

rabitu ARAŞTIRMA girişimi sürdürmek

 

 

Nasıl.. manaların düzenini ve dizimin güzelliğini görüyor musunuz ?

Arkadaşlar bu ne sihir dir, ne de keramet!

El çabukluğu ve marifet dahi değil.

Sadece sabır… düşünürken kağıdı ve kalemi ele alma sabrı..

Düşünmeyi zihinle değil de kalem ile yapma  usru

Hazreti Peygamberin “ilmi kaydedin” buyruğuna uyma ısrarı..

 

 

Yirmi senelik bir sabır ve katlanma ile öğrendiğim san’atı size yirmi dakikada veremem.. gösterdiğim anda kapılacak bir iş değil bu.. sizde bunu hemen alamazsınız. Bu iş bir dil öğrenmek.. bir araba kullanmak gibi yerleşecek 25-30 tane refleksle yeşerecek bir ağaç.. burada BİR İKİ kişi hariç yazılarımı sürekli okuyan yirmibeş otuz kişiden bir ses, (başta peşinen söyliyeyim.. bir teşekkür ve övgü kesinlikle istemiyorum) bir deneme, bir katılım.. bir katkı.. bir gayret.. anlayandan eleştiri.. bulamıyorum. Anlamayandan soru görmüyorum.. içeriğine bakıyor biçimini kaçırıyorsunuz.. buraya gelenlere bir reklam olarak sunduğum bir kaç gerçeğin çekimine.. propaganda amacıyla gizemlerin çelimine.. sonuçta dilin büyüsüne kapılıp geliyor olabilirsiniz. Ancak bunun ne bana yararı var ne de size bir getirisi.. Biz yazı anlaşılır.. yani anlamları alınır ve bilgi paylaşılırsa maksad hasıl olmuş  verilen verilmiş ve alınan da alınmıştır. Yazdığım hiç bir yazının böyle olduğunu düşünmüyorum. Burada üç tür alıcı varsayılabilir:  Birincisi anlamayamadığı için anlamaya çalışanlar. İkincisi  başka anlaşılır yazıları okuyupta  anlamaktan bıkıpta, anlaşılmayan yazılanı anlamaya çalışanlar. Üçüncüsü  anlama dedektörlerinin itirazları ve ukale reaktörlerinin şikayetleri. Ben hiç birini bulamıyorum. Ne anlamaya çalışanların soruları, ne anlamaktan bıkanların teşekkürleri ve ne de anlayanların eleştirileri..

 

Bu günden yarına hemen tablo yapmaya başlayamazsnız.. amma yapmaya karar verirseniz, bu gün yarın ve ertesi gün, üç gün üst üste elinize kalem alıp tablo yapmaya giriştiğinizde bu başlangıç size düşünme hazinesinin deneme kapağını açtıracaktır. Nitekim yazma alışkanlığınız da böyle gelişmedi mi ? Kimbilir gençliğinizde başladığınız günlük tutma alışkanlığı, bügün düz yazı ile kendini ifade kabiliyetine ve dünyayı ibare etme san’atına dönüştü

 

Belki ilk (3) günden sonraki günlerde ustalık isteyen ve beğendiğiniz bir tabloyu hazırlayamazsınız.. fakat her türlü ustalık, çıraklığın denemesinden, kalfalığın yanılmasından, merakın araştırmasından, cesasetin geliştirmesinden çıkar.. Bir genel kural var: Bir işe BAŞLARSIN.. fakat önce bunu araştır. Daha önce başkaları yapmış mı ? Yapılmış bir işi yeniden yapmanın ve Amerikayı yeniden keşfetmenin yararı yok. Bir girişimi böyle bir araştırmayla başlattıktan sonra onu SABIR ile geliştirmenin BASIRETİNE güven.. sonuna kadar da git.. baktın geliştiremiyorsan o zaman BIRAK.. çünkü “önce başlat sonra bitir” yasası çerçevesinden gerçekleştirebileceğin ve hakikaten ihtiyacın olan başka çözümler, hedefler, başarılar var. Belki yazgın uymuyor.. belki yeteneğin olmuyor.. belki seni bitirecek engeller var.. Önemini ve değerini bildiğin başka konulara el at..

 

Amma önce hiç bu yöntembilimsel analiz işine giriştin mi ?

Yararlanmak istiyorsun, fakat önceden hiç kullandın mı ?

Kullanmak için önce onu öğrenmen gerekmez mi ?

 

Öğrenmek zor geliyorsa, biçimsel bilgilerin kolay edinilmediğini, dil ve yöntem öğrenmelerin zor olduğunu, bizatihi öğrenmenin bir alışkanlıkla bulunduğunu ve alışkanlığı kurmanın ve yıkmanın tekrarlı, tecdidli, teyidli müstekar bir çabayı gerektirdiğini bilmiyor musun ?

 

Ki biz bunun yani öğrenmenin SABIR olduğunu yukarıda kanıtladık. İnsan öğrenme varlığı derken onun sabırlı olması gerekeceğini de kabullenmiş oluyoruz. Öğrenene ve öğretene sabır gerekiyor. Öğretmen ve öğrenciye sabır gerekiyor. Bizim işimide öğretici ve öğrenici de üç katlı sabır gerekiyor.

 

Yukarıda yöntembilimsel analizin kavramsal tasarımının nasıl yapıldığını kısaca anlattım.. fakat bir işin nasıl yapıldığından ziyade önceliğinden çıkan  önemi görmek gerekir, sonra dayanağından doğan değerine bakmak lazım. Öncelik ve dayanak işin önemini ve değerini gösterir. Bu dört işte insna kayanağı ereğe eriştirme sabrı verir.

 

Yöntembilimsel analizin önemini ve değerini çeşitli vesilelerle anlatıyorum.. bir kere pratik akıl için İMAN ne kadar önemli ise teorik akıl içinde USUL o kadar önemlidir.. Bir anlatımın biçimi ve USLUBÜ ne kadar değerli ise sağlam düşünmeye ve sağlıklı bilgiye ulaştıran YÖNTEMİ o kadar kıymetlidir. Bunu herkes göremez.. hatta aydın kimseler bile çoğu zaman görmez.. amma entellektüel etkinliğini taakkul düzeyini yükseltmiş kişiler için USUL ve YÖNTEM onların manevi beslenmelerinde ekmek ve su kadar değerlidir. Şu da var ki yöntem işinde biz EN iyisini değil, EN yeni ilkini sunuyoruz. YENİ BİR DİL KURMA işine girişiyoruz. Benim ve sizin aranızda karşılıklı zorluk ve sıkıntımız işte burada.. Bir işin ilk olması kolay ve öncü bulunması olaydır . Bu zorluk olayı, zaten standartlarla savaşta tüm patentlerin ortak kaderidir ki biz bunu yukarıda söylediğimiz sabır gücüyle aşmaya çalışıyor ve sizlerin yardımını arıyoruz. Bu ilk  olduğunda zorlayıcı bir zorluluğu olan  işin öncülüğünü yapacakları ve onun kuruluşuna katılacakları ve bunların onurunu paylaşacakları bekliyorum. Eğer manevi ampul dinen yararlı olacaksa bunların sevabına katılmak isteyenler bulunacak , onları da bekliyorum.

 

Evet  bilindik sabır.. şimdi burada hazır olan bir acının sevimsizliğine, bir acıtıcı  duyumsamanın yıkımına katlanmaktır. Hali hazır ağrı-ya, acı-ya ve açlık-a dayanmak sabırdır. Fakat araştırmada yinelenen tekrirlere, yönelimde yenilenen  tecdidlere, yaklaşımda süre giden teyidlere, bir aşamanın sonucuna bakmak ve bir dönemin meyvesini beklemekte  sabır ile olur. Acı verse bütün bunlardan gelen hariciteki yakınma ve sızlanmalara ve dahildeki itirazlara ve isyanlara kaşı  ısrar etmekte sabırdır.  (*)

 

Bu yazıyı telif etmek, düzeltmek, yayımlamakla kalmayıp email ile on onbeş yere göndermek, bunlara yanıt almamakla beraber yine yeniden okunmayı kolaylştırmak üzere yazıyı yeniden değiştirmek ve düzeltmek bana acı veriyor. Fakat bütün bunlara rağmen yine bu değiştirme ve düzeltmeleri yapıyorum. Bu ısrar ve inadı nasıl yapıyorum.. sabırın verdiği basiretin sırrı ve rabasın verdiği rasatın  seyri.. son ucu görmediğim ve meyveyi tatmadığım halde bana, acı fakat keyifli bir şekilde,  bütün bu işleri yaptırıyor.

 

Yukarıda dedik ki:

 

BİTİR    <-------------      BAŞLA

 

GELİŞTİR   <------------       ARAŞTIR

 

 

Şimdi sorabilirsiniz.. pek başaramadığın halde bu kadar yıldır sen neden bırakmıyor ve bitirmiyorsun ?

Arkadaşlar ben atmışımı buldum.. yapacağımı yaptım.. eleğimi duvara astım.. bu arada bu yöntembilimsel analiz hastalığına tutuldum.. yöntembilimi eğiteyim derken bir da baktım ki o beni yönetiyor.. Hani bu elinizle yetiştirdiğiniz ve eğittiğiniz çocuğunuzun, yaşlanınca size bakması ve yönetmesi gibidir. Yöntembilimsel analiz.. üvey anası bulunan DÖRDÜNCÜ çoçuğumdur.. insan evladını baş göz etmeden ve sahibine vermeden yad elllere bırakır mı ?

 

Yaptığım iş.. ömrümün birinci baharından ikinci baharına atılmış yeni bir TOHUM.. yaşlılığım başlangıç dönemine HAZIRLANMIŞ yeni bir giriş.. Çünkü farkına varmadan ömrümün faslında “hasıl” olan serpilip gelişen bu çocuğu tâlib’ini (öğrenicisini) bulup everirsem gözüm arkada kalmadan gideceğim.. Öğrenci ve talebe aramıyorum.. ben de hem öğrenci hem öğreniciyim.. yöntembilimsel analizle yaptığım İNSANBİLİM’de bildiklerimin öğrencisi ve bilmediklerimin öğrenicisiyim. Yöntembilime öğrenici olacaklarla birlikte yöntembilimsel analizi görsel bir dil haline getireceğiz.

 

Yöntembilimsel analizi doğrudan ya da insanbilim içeriği ile dolaylı olarak bu öğrenicilik etkinliğime katılanların düz yazılarımı tablolarıyla birlikte okuduklarında YÖNTEMBİLİMSEL GÖRSEL ANALİZİ kendiliğinden öğreneceklerine inanıyorum.

 

İki sene anasını izleyerek anadilini öğrenen, yazılarımı şemalarmıyla beraber okusa öğrenmez mi ? Çok rahat öğrenir.. fakat bizim okuyucularımız yazıların içeriğine talebe biçimine tâlip değil…

 

Fakat onları tamamen de suçlayamıyorum.. çünkü insanlar giderek inceleme-düşünme, imgemele ve irdelemeden sorgulama ve soruşturmadan uzaklaştırılıyorlar. Görsel ve işitsel çekici materyallerin etkisiyle ve hazır kolaylıkların alıştırmasıyla armut piş ağzıma düş zihniyeti gittikçe yaygınlaşıyor. Hazır para gibi hazır bilgide insanın hoşuna gidiyor. Bir şeyden yararlanmanın önce onu öğrenme ve sonra kullanma ile gerçekleşebileceğini unutarak hemen yararlanılacak konular, bilgiler, başarılar ve sonuçlar istiyorlar ki o da ben de yok.. ben de olmayanı onlara veremem. Yapabildiğim Tony BUZON ( www.mindmeister.com ) ve Tamer DÖVÜCÜ (www.optimumdengemodeli.com ) gibi bildiğim örnekleri KANIT olarak göstermektir. Bakın bu insanlar analitik düzlemden yararlanmışlarsa biz neden yapmayalım.. şu an bu iki ismi ayrıntılı incelemedim.. fakat izlediğim kadarıyla onların analitik düzlemi bir DİL haline getirme kaygılarım yok.. sadece ondan yararlanmanın bir yolunu bulmuşlar, başkalarını da yararlandırıyorlar. Onlar bir tür kişisel gelişimcilik yapıyorlar.

 

Şu açık ki İNSANBİLİM içerikleri nedeniyle Osmanziya kişisel gelişimci gibi görünse bile öyle değildir.. Peşinen söylüyorum.. kendim için böyle bir hedefim bulunsada başkaları için asla böyle bir koçluğa yeltenmedim.. girişecek olsam zamanında kendi çocuklarım vardı.. onlar için bile gereken eğitim ve yönetim performansı gösteremedim.. beni bağışlasınlar.. onlar kendilerini yetiştirdikleri kadar kendilerini geliştirdiler.. zaten kişisel gelişim herkes için bir ömür boyu yürüyen bir süreçtir ki bu surecin sonunda bu yazıda kanıtladığı gibi “hedef” salahı sağlayacak TAKVA olursa.. hem dünyada hem ahirette işe yarar.

 

Diğer taraftan benim hedef kitlem çok dardır.. bir defa gençlerin iş-aş-eş-ev derdi var.. yaşlıların her birinin elinde zaten kendi yöntembilimleri var.. kaldı çocuklar.. o yarış atlarınıda ana babaları bırakmıyor.

Ben kime sesleneyim ?

 

Buradaki yirmibeş otuz kişiye.. tanıdığım üç beş dosta..

Sonuçta marifet iltifata tabidir demiş SİNANOĞLU..

Öyle ise bize hakikatlar ve gizemlerle süslü ve yüklü, reklam ve propaganda içerikleriyle yöntembilimsel analizin biçimine çağrıdan başka bir iş kalmıyor.. ola ki birisi dıştaki SURET ile içteki ŞEKİL arasında bulunan MİSAL’e isal eden yolu merak eder.

 

Derim ki gayret edelim.. himmet edelim..

tevfik ve muvaffakiyet Allah’dandır.

 

Allah akibemizi GÜZEL ve ahiretimizi İYİ etsin AMİN.

 

Sağlıcakla kalın.

 

Osmanziya

 

 

(*)

 

Ekonomik ve politik araç ve amaçların güdüsüyle.. dilin büyüsüyle.. felsefi edebiyatın süsüyle.. dini vaazın sisiyle; dünyanın barışını karartan, dilin hikmeti örten, felsefi hakikatını örten ve dinin hakkaniyetini perdeleyen karanlık olmasaydı insanlar bu gök yüzünün ardını aramazlardı.. nedir bu rasat sınırı ? Günlük dilin mantığı ile matematik anlatımın nutkunda istintak ettiren bir bir LOGICO-MATHEMATICAL organizma var.. Aristo bunu ORGANON yapıtıyla dil gözümüze gösterdi.. Şimdi bu aramızda tekerlenen “seker-i meker”i daha yalın dil ve daha sade yansıma ile göstermek gerekiyor. Yöntembilimsel analizin hissettiği bu aynanın çekirdeğini görebilir ya da örebilir ya da kurabiliriz. Böylece hikmetin hakikatı hakka yaklaştırma misyonu daha kolay olacak ve biz de duyum eşikleri ve düşünce çelişikleri ötesine çıkabileceğiz İnşaallah.

 

DUYURU

Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE

semantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim

için düz yazıdan özür dilerim.

 

UYARI

Düz yazı bahane.. şemalar şahane.. yazının dizinindeki tabloları izlediğinizde imgelemiş ve irdelemişte olacaksınız isterseniz.. böylece emellerine nail olacak ilmi AÇIKCA görmüş ve hatırınıza sail olacak iradeyi SEÇİKCE örmüş bulunacaksınız.

 



Düzenleyen osmanziya - 23-Nisan-2013 Saat 12:44
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2607

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 19-Nisan-2013 Saat 15:23
ggggagsgsgsgsssssshasdghgdhghagljvCVgjadjgY
IP
taharriyat
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 25-Kasım-2009
Gönderilenler: 26

Hak Puan : 0
Kidem : 5
OrtalamaHak : % 0
Irtibar :0

Alıntı taharriyat Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 22-Nisan-2013 Saat 12:43

 

 

 

 

 

 

 

 

Evet, Sayın Osmanziya Bey,

 

Daha evvelsi gün bir, evvelki gün iki ve dün bir yanıt yok.

 

Büyük dağları Aristo ve Descartes yaratmış.. küçük dağları da ben mi yarattım demek istiyorsunuz  yoksa onların yöntemlerinden daha büyük bir yöntem mi çıkaracaksınız ?

 

Bir ömür ya da ömrünün en verimli yıllarını bir dile harcamış ve hiçbir kimseyle onu konuşmamış olabilirsiniz ama çıkaracağınız yöntem başkasının işine yaramayacaksa yanı kendi çıkarınız bir başkasına da  yarar ortaya koyacaksa, yani  yaptığınız bir süre sonra  ürüne dönüşecekse buna bir ömür bile gelir.

 

Eğer işe yaramıyorsa ve kimsede onu aramıyorsa bu arayışı değerlendirmekte ne gibi bir çıkar’ınız var diye düşünüyorum. Ne bileyim yani “Bak bende bunu yaptım” rüyanız ya da “İşte şunu başardım da dünya çapında bir eser ortaya koydum”  “Var mı bunu yapabilen” gibi  hülyanız, yani  sizi tatmin edecek saik ve niyetler olabilir. Şimdi bu iş sadece sizi tatmin ediyor ve  ancak size yarar sağlıyorsa biz buna çıkar demiyor muyuz ?

 

Evet, bu üç günde size bir yanıt gelmedi, aferin de denmedi. Sizin ile benim aramda büyük bir fark yok aslında. Size  da yanıt veren yoksa bana da cevab veren bulunmuyor hatta çoğu SEN bile  beni çoğu zaman yanıtlamıyorsun bile. Belki millet senin yazdıklarının anlamıyor olabilir fakat  eminim eleştirilerimi anlıyorlar. Anlaşıldığı halde yanıt veren yok.  Hem ben, buranın uğrakcısıyım siz ise sahibisin yani dava benim değil sizin, sonuçta hüküm size kesilir.

 

Beni yazdığınız gizemli gerçekler ve özlü bilgiler ilgilendiriyor ve onlara okumaktan keyif alıyorum. Bunun için size minnettarım ve bunun için ara sıra yazıyorum. Ancak analitik düzlemin mantıksal kullanımı dediğiniz işi öğrenmek ve bunu kullanmak herkes gibi benim de zoruma gidiyor.

 

Hem bir kişinin dilini neden öğreneyim ki ? En basitinden bir İngilizce öğrensem hem bireysel yararım hem kişisel gelişmem için kazançlı bir yatırım yapmış olurum. Elbette dil öğrenmek bir emel ve sabır işidir. Köklü kararlar verilmedikçe öğrenilmesine girişilmez ve sürdürülemez. Eğer insanlar yararı olan muhakkak bir işi  bile, hatta kendilerince önemli ve değerli görünse bile, öğrenme işinin bizatihi kendisinin  zorluğundan dolayı  öğrenmiyorlarsa, öğrenmeye girişemiyorlarsa,  haydi haydi işlerine yarayacağı kesin olmayan bir başka dili, örneğin sizin dilinizi,  niçin öğrensinler ?

 

Madem en iyi yaptığınız  iş “sabır” ve bunun da kuramını bu yazı ile gösterdiniz o zaman bu kuramın size öngördüğü hedefi biliyorsunuzdur:

Sizin bir K ve P projeniz var, orada ortaya koyduğunuz gibi PROJE,  parti, para ve pazarı içeriyorsa ve bunlar bir va’dey bağlı ise  vadesi gelince partisi de, parası da ve pazarı da  ortaya çıkar.. yani projeni ekip bulabilirsiniz, ekibine  para yatıracak girişimlerde belirir ve sonunda  malı satacağınız BİN YILLIK pazara da erişirsiniz. Elbette bu işlerin bir va’desinin,  bir kaderinin ve bir zamanın olacağını da anlamışsınızdır.

 

Şimdilik “para”ya erişmeseniz ve  dilinin altında olan “şöhret”e ulaşamasanız  bile uzun olmayan bir zaman diliminde  partini bulabileceğini düşünüyorum. Ekibini kurabileceğinizi umuyorum. Çünkü her yazında kendinden bahsetsen bile, sanırım çoğu kimse bu yakınmalarından rahatsızdır, gerçekleri arama ve gördüklerini kurma noktasında usta ve özgünsünüz. Beni de buraya çeken ve zaman zaman konuşturan da bu. Ne demişler reklam ikram istemez. Siz ikramınızı yapın, aydınlığınızı bize bedava satın sonra bu programı bedava kullananlar bir gün onu parayla satın almak sorunda kalacaklar. O zaman ben varmışım yani yaşıyormuşum  ya da siz yokmuşsunuz yani ölmüşsünüz  önemi yok. Hem belli olmaz ikimiz dahi  bir “söz” de bitebiliriz.

 

Eğer dediklerim olmazsa işte o zaman bu güne kadar olmuşlarınla başbaşa kalacaksın. Yine konuşmayı sürdüreceksin ama bu başkalarına yaptığın yakınmalar, okuyanlarına ettiğin suçlamalar ve  rakiblerine yönelttiğin saldırılarla  gibi değil pişmanlıkla, sorumlulukla ve savunmalarla kalacaksın.

 

Ne diyeyim her iki halde de Allah kolaylık versin.  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2607

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 23-Nisan-2013 Saat 21:37

Saygıdeğer Taharriyat,

Buraya yakından takibiniz ve eleştirileriniz için size minnettarım.

Özellikle eleştirinizde yıkıcı olmayan yapıcı uyarılarınızdan yararlanıyoruz.

Ancak benim öyle saldırdığım rakiblerim yok.

Suçladığım okuyuclarım yok.

Ancak yakındığım sizede dahil olmak üzeri bir oda dolusu dostlarım var.

Bir kaç kişi hariç ellerine kalem almayan bu arkadaşlardan, yazı yazmayan, şema yapmayan ve yöntembilimsel analizi öğrenmeye ve kullanmaya çalışmayan bu mütefekkirlerden şikayet etmekte hakkımdır. Çoğu kez bazen tahkir düzeyinde de olsa böyle şikayette bulunmama yazılarımın görünürde çekici gerçekleri ve gizemli bilgileri taşıyan içerikleri okumaya abone olmayı sürdürüyorlar. Bu beni sevindiriyor. Fakat asıl değeri olan ve benim için önem taşıyan ŞEMA ve TABLO noktasında bir sorma, araştırma ve öğrenme talebi bulamayınca benim ve onlar boşa geçmesi muhtemel olan vakitlerine üzülüyorum.

Ancak sizin de itiraf ettiğiniz gibi bu tablo ile anlatım yapmayı ÖĞRENME zor bir iş.

Çünkü ad üstünde öğrenme, koşullanma, çalışma, alışma ve öğrenme.

Bu zorluğu bildiğimden bu durumu da normal ve makul karşılıyorum.

Ancak öyle bir noktaya geliyor ki bu yanıtsız yazma ve tablo çizme işinde

bunalıyorum. Bırakıp ta gidemiyorum. Yanıt alamıyorum ve yanıt yoksa

bırakman lazım bırakamıyor, onlar da beni bırakmıyorlar aramızda bir

olumsuz durum oluşuyor ve bu da yakınma olarak kendini belli ediyor.

Bilgi paylaşma.. kolay bir iş.

Beğenen alır, beğenmeyen almaz, beğenen başkasıyla paylaşır.

Bilgi paylaşma genellikle içerikli ve somut yazılar, bir işe yarayan bilgilerdir.

Bu bilgiler insanın bir sorununu çözer, bir karanlığını aydınlatır ve kısa hemen burada ve şimdi olan bir işe yarar.

Öğrenme.. kullanma.. yararlanma.. ise zorlu bir süreç.

Burada bir bilgi vermiyor, bir dil öğreniyoruz.

Hemde daha önce bilinen ve öğretilen bir dil değil

ilk defa öğrenilen bir bilgi ve yeni olarak kurulan bir biçim..

Yani biçimsel bilgiler söz konusu.. bunun nasıl olarak yapılacağı bir muamma.

Bir deneme yapıyoruz.. çoğu zaman yanılıyoruz.

Bir girişim yapıyoruz.. çoğu zaman başarısız oluyoruz.

Öğreten öğretemiyor.. öğrenen öğrenemiyor.. iki taraflı bir sıkıntı yaşıyoruz

Sanırım zamanlı bir çözüm yolu bulunacak, İnşaallah.
 
Sağlıcakla kalın.
 
Osmanziya

 



Düzenleyen osmanziya - 23-Nisan-2013 Saat 21:39
IP
kutlu aytug
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 18-Ocak-2010
Gönderilenler: 170

Hak Puan : 0
Kidem : 5
OrtalamaHak : % 0
Irtibar :0

Alıntı kutlu aytug Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 24-Nisan-2013 Saat 01:23

Slm

 
Sn. Ziyaoğlu kardeşim…
 
Sen özel mesaj göndermeden bu cevabı hazırlamıştım. Bir buyrukla yazmam yarım kaldı. Daha sonra tamamladım. Ancak bilgisayarı açtığımda mesajı gördüm... Kusura bakma, bu iş kapasite ve yorgunluk meselesi...
 
Allah biliyor, yazdııklarına, çizdiklerine sık baktığım söylenemez. Bakıp okuduğum zaman da, işin ustası olan birini eleştirmeye kalkmak haddime düşmez... Risaleden feyz almış olmanın avantajıyla yazdıklarından fazlasıyla istifade ettiğimi belirterek, yöntem bilim şemasını-diagramını doğru kullanma becerisini kazanmanın  faydalı ve hayırlı bir iş olduğunu her zaman ifade ediyor, sabırla bu işe kendini vermeni takdir ediyorum...
 

“Sabrın sonu selamettir” boşa denilmemiş…

 

Benim gibi yaş itibarıyla ununu elemiş denilmesine rağmen, koltuk altında birkaç karpuzla birlikte bu işin kolayını bulduğuma ve gözü kara  kullandığıma göre başkaları da bu metodu er geç kullanmak isteyecektir.

 

Şu düşüncemi de belirtmem gerekir.

 

Şu yazdıkların o kadar yoğun bilgi ve mana yüklü ki, birkaç kez okumadan anlamak kolay değil… Uzaktan öğretimle de ancak bu kadar anlaşılma ve yaklaşma olur…

 

Evet! Bir bilgi veya bir teknik veya bir metot, kullanım alanının çokluğu nispetinde değer ifade eder. Sanırım bu yönde de bir çalışma yapmak gerekir. Nasıl ki  fen ve matematik alanında bir konu, özü itibarıyla grafik ve tablo ile kolay bir şekilde açıklanmakta ise aynı alanda yada sosyal, siyasi, kültürel alanda yöntem bilim metodu ile konuların-kavramların açıklanmasına ilişkin örnekler yapılmalıdır.

 

Şöyle ki, siyasi, sosyal, ekonomik alanlarla ilgili Başkanlık sistemi, Federasyon, Özerklik, Mahalli idare, STK, Toplantı-Gösteri, Milli gelir gibi  güncel konular-kavramları, yöntem bilimle tanımlayabilir ve genel açıklamalar yapabiliriz.

 

Böyle uygulamalar yapılırsa  inşallah ilerde açılacak  akademiye fazlasıyla müşteri çıkar.

Sevgi ve saygılar


Düzenleyen kutlu aytug - 24-Nisan-2013 Saat 01:26
ahmet
IP
osmanziya01
Yönetici
Yönetici
Simge

Kayıt Tarihi: 29-Ekim-2009
Konum: İzmir
Gönderilenler: 381

Hak Puan : 10
Kidem : 7
OrtalamaHak : % 100
Irtibar :2

Alıntı osmanziya01 Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 02-Mayıs-2013 Saat 18:24

S.A.

 

 

Vizyonumuzu mu  gösteremedik..

mesajımızı mı veremedik ve misyonumuzu mu  başaramadık.. 

Sabrımız mı kalmadı.. zoramı geldik.. ısrar mı edemiyoruz ?

Bu yazıda öğütlenen "Geliştiremiyorsan başladığını bitir"

gereğini mi gerçekleştireceğiz ?

Evereset'e çıkan bile

BAZEN zirveyi görmeden geri dönebilmişse

düşünMe dağının düşünCe zirvesine çıkmaya göze alanlarında,

bu yolda yorgunluk kadar dinlenmek için evinin evrenine

yani köyünün yorganına dönmeler gerekebiliyor.

 

Aytug Bey demişti..

mehter marşı gibi iki adım ileri bir adım geri at..

sanırım biz bir geri adım atacağız

iki adım daha ileri atmak için... 

 

Değerli Aytug,

 

İlginiz ve yanıtınız için teşekkür ederim.

 

Yani bu feryadıma ilk cevabı da sizden bekliyordum.

Fakat taharriyat’dan geldi. Sizin tesellinize muntazır bir  cevap beklerken bunun  yerine yeni yazınızı görünce bayağı moralim bozuldu.

 

Bunun üzerine  23 nisandan itibaren kendime  YEDİ GÜN  internete girmeme cezası verdim.

Sekizinci günü 1 mayıs tarihi itibariyle internete facebook’tan girdim.

Bu yüzden yanıtım geçikmiş oldu, bağışlayınız.

 

 

Şimdi  siz daha baştan doğrudan değil dolaylı ve ikinci planda olarak katkı vereceğinizi söylediniz ve buna rağmen şema ve yazılarınızla bunun ötesinde bir destek verdiniz ve bunun için size çok minnettadarım. Zaten bu gün durum itibariyle SİZ’den başka  şema yapabilen ciddi  birisi yok. Hala  kararlı ve  genç bir  tâlib dahi  bulunamıyor. Bu güne kadar yazdığınız her şema ve yazıya mümkün olduğunca karşılık veriyordum. Ancak durum o noktaya geldi ki artık sadece benim sizin yazılarınıza değil sizin de benim yazılarıma karşılık vermek suretiyle katkınızı doğrudan ve birinci planda yapmak suretiyle burada bir DİYALOĞ oluşması ve bunun dinamik sürekliliği ile diğerlerinin de katılması şeklinde yeni bir sürece gidilmesi gerekiyor.

 

Çünkü yaklaşık dört senedir ve sizinle de iki senedir geçmiş yaklaşım ve çabalarımızın neticesi artık olmuyor ve boşa kürek sallıyormuşuz gibime geliyor. İkimizin dışındakilerinin sesinin çıkması için bizim karşılıklı sesimizin bir örnek ortaya koyması gerekiyor. Bunu sizden istemek hakkım değil biliyorum. Çünkü sizin de bir kendi “dava”nız ve hizmetiniz var. Ancak bu yöntembilim davası, sizin ocakta doğdu e   Araştırma dergisini yazarlık davetinizle başladı ve orada gelişti.. Osmanziyaoğlu olarak  orada meramımız biçim ve yöntembilim değil bilgi ve içerikti.. sosyal, siyasal ve kültürel konulardı.. Ancak bu gün öyle hale geldi ki beni de aştı.. samimi söyliyeyim belki ilk zamanlar da yöntembilim benim kendimi üretimim ile ibare ve kişiliğimi onurla ifade olarak görünüyordu.. ama şimdi durumun beni ve içeriklerimi aştığını duyumsuyorum. İşte  yüzden projedeki PARTİ safhasında önce bir PARTNER bulmak yani  arkadaş olmaktan ziyade ortak olmak, kardeş olmaktan ziyade eş olmak, himmet eden destekçi bulunmakdan ziyade doğrudan ve birinci planda dava sahibi olmak aşamanın bulunması gerektiğini düşünüyorum. Bunu ankara toplantısında ÇEKİRDEK olarak ifade etmiştik. “Nüve” olmadan hücre ve hücre olmadanda secere olmaz ve semere vermez. Her nüvenin de X ve Y olmak üzere iki kutbu vardır.  

 

Ancak bunun yolunun da ne olduğunu bilmiyorum. Sadece çabalıyorum. Kıblemi arıyorum. Kabulumü sorgulyorum.  Eğer şu veya bu şekilde  bu “ikili” ortaklık  oluşursa ancak o zaman projenin parti safhası başlayacaktır. Ama şu anca ben burada yalnızım bilmem sen orada kendi ocağında yalnız değil misin ? Amma hiç olmazsa arada bir uğruyor şemalar yapıyorsun ve bunu sizden başka yapanda yok.

 

Taharriyat  böyle bir ŞEMA yapma durumuna  giremeyeceğini ve sadece içerekler ve bilgilerle ilgili olduğunu  açıkça belirtti. Siz ondan  bir derece ileri giderek "Şöyle ki, siyasi, sosyal, ekonomik alanlarla ilgili Başkanlık sistemi, Federasyon, Özerklik, Mahalli idare, STK, Toplantı-Gösteri, Milli gelir gibi güncel konular-kavramları, yöntem bilimle tanımlayabilir ve genel açıklamalar yapabiliriz." Diyorsunuz. Evet, biçimi göstermek için içerik gerekir, suyun görünmesi için kabına konulması gerekir. Ama bu gibi “siyasi ve sosyal” konular dikkatleri soyut biçimden uzaklaştırarak zihinleri   çekici ve ayrılığı düşüren somut  içeriklere yöneltecek hedefimiz olan yöntembilimin yönelinmesini gerçekleştiremeyeceğiz. Bu nedenle daha kültürel ve genel olan İNSANBİLİM konuları dışında başka konuları örneklemekten kaçınılması gerektiğini düşünüyorum. Hatta elimizde olmadan insanbilimden İSLAMBİLİM’e kaçıyoruz. Bunun bile yapılmaması gerekiyor. Bu da doğru değil. Çünkü din ve siyaset insanları ayırır. Hedefi daraltır.  Amacı karartır.   İslamdan, siyasette, sosyal hayatta bahseden binlere sayfa ve site var.. bunu konulara ihtiyacı olan oralara gitsin ama İLİM VE YÖNTEM konusunda duyarlığı olanda bize gelsin ve onlar bize yetecektir. Zaten bizde onlara arıyoruz.

 

Maksadım  içerik ve onunla adımı duyurmak olsa 900 yakın yazı var.. bunlardan rahatlıkla dokuz kitap ve dokuz konu  çıkar. Her birinin  sekiz dokuz şemasıyla bir günümü alan bu yazıların amacı olan içerikten biçime geçme..  bilimden yöntembilime yönelme.. hedefimizi maalesef tutturumadık.. neden ?

 

Bunun kabahatinin yarısı  ağır konu seçme ve soyut biçim kullanma suçlamasıyla tarafıma yüklensede diğer yarısı okuyucunun hazır bilgiye müptela olması ve düşünmeye zimin ağrısının bulunmasıdır.

 

Dilini ve düşüncesini kendince yararlı sonuçlara yönlendiren  ve başarılı işlere çevirenlerin ortadaki görünür BAŞARISI  onların baş arısı olsa bile bizim baş ağrımızdır. Baş ağrımız onların bizi kıskandırdığından  değil hedefimizi kısıtlandırdığından. Çünkü her biri biçimin değil içeriğin zaferi.. hazır bilgiye alıştırı.. nefislere atıştırı ve eneleri yatıştırı..  Biz dilin haşarı çocuğuyuz ve aşırı giderek DÜŞÜNENLERE diyoruz ki:

 

Okuyucu kullanma emelinin zokasını yutarak  kendinizi dile KULLANDIRMAYIN.

 

Bu çağrımızda başta siz dahil olmak üzere  tüm yazarlara…

 

İnsanlara YARARLI OLACAĞIM  hesabı  ya da geçim sağlayan mesleki uzmanlık ve  resmi akademik görevler dışında KENDİNİ  GÖSTERME amacı yerine  kendini GÖRME’yi bulmaya  ve insanı ARAR’lı olmaya DUYARLI’lığına çağırıyorum. Vizyonu gösteremedim.. mesajımı veremedim.. misyonumu yüklenemedim.. bu doğru.. belki bu çapta bir adam değilim. Amma herkes her şeyi yapmaz.. Ben ucunu gösteririm gören biri de onun ipini çeker.

 

Eğer şimdiye kadar bunu yapabilseydim işte o zaman DÜŞÜN’menini ve DÜŞÜN’cenini ortaya çıkarırdık. Ama yok siyasetin ve ticaretin tadını aldık bırakamıyoruz hesabı varsa elbetti haram yoksa onlarda  meşrudur. Ancak onların  kazancı dine yapılan hizmetçilik ve dile yapılan uşaklık kadardır.  Bu kutluluk ve mutluluk  ötesinde fazla  bir yükseliş ve hızlı bir ilerleyiş olmaz. Oysa cennetin yüzde biri oraya girenlere yüzde doksan dokuzu aklını çalıştıranlara verilmiştir. Orası sanıldığı gibi durgun ve dingin bir yer değildir  ve orada ilerleyecek ve yükselecek olanlarda böyle yararlanma çizgilerini yetkinleşme çizgisi haline getirenlerdir.

 

Dine ve dile hizmet adı altında paraya bağlı ve bağımlı KÖLELİK VE KRALLIK’a razı olanlara ve karıya meftun ve mübtela ÇIKARLAR  ve  YARARLARLA  hoşnud olanlara fazla bir diyeceğim olmaz.. onlar göbek ve emek  ile yemek ve bebek arasında dolaşıp dursunlar sonunda dönüp gelecekler yer KÜRTÇÜ  ve  TÜRKÇÜ dükkanıdır. Burada giydikleri samur kürkü çıkaracak  ve söyledikleri türküyü bırakmak zorunda kalacaklar ve ortak üniformamız olan olan iskeletlerini giyeceklerdir.

 

Değerli Abim,

 

Bundan sonra sende bana ortak ve partner olarak katılmazsan yani davanın birinci elden sahibi bulunmazsan yani yazdığım her yazıya yazıya  eleştiri ve soru ile katkıda bulunmazsan yeni bir yazı yayımlamayacağım ve sadece eski yazılmış yazılara dönerek onların düzeltmelerine facebook’da davetiye çıkaracağım. Çünkü hiç olmazsa TASHİH, teliften daha az zaman alacaktır. Her gün bir yazı yerine de haftada bir yazı yetecektir. Bundan sonra burada birikmiş  bulunan 900 yakın yazı.. yaha öbeklerinde bulunan on katı yazı ve siber uzay bulutunun deposuna yükleyeceğim 90.000 yakın şema, eğer bir işe yarayacaksa demiyorum MUTLAKA işe yarayacaktır insanlar yöntembilimsel analizin dilini çözecekler, yeterince ciddi ve reddi olurlarsa dinlerini ve dünyalarını başkaları değil KENDİLERİ  düzelteceklerdir. Bu da zor olmayacak   ÇİVİ YAZISINI SÖKEN insanlık, yöntembilimsel analizinin diliyle, kendilerini üst  dillerin, içerikli bilginin, düz yazının ve buralarda örülü sekerin ve bu sekerde örtülü şekerin ve bu şekerde  gizli mekerin elinden KURTARMAYA yetecektir. Çünkü gözlerin gışavesi yırtılmaya ve gönüllerin hudası sırıtmaya başlayacaktır.

 

Benden bu kadar ve artık köyüme döneceğim..  nasip olursa matbu olarak yayımlayacağım YÖNTEMBİLİM  kitabiyle uğraşarak de üzerime düşen  işi bitireceğim ve ömrüm varsa biraz da kendimi ülfet ve ünsiyet ile gariz ve garaztan kurtarmaya çalışacağım, İnşaallah.  

 

Sağlıcakla kal.

 

Osmanziya   

 

    

 



Düzenleyen osmanziya01 - 02-Mayıs-2013 Saat 19:04
BEYAN dogru olmali ve MAAN hakikati bulmalidir
IP
kutlu aytug
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 18-Ocak-2010
Gönderilenler: 170

Hak Puan : 0
Kidem : 5
OrtalamaHak : % 0
Irtibar :0

Alıntı kutlu aytug Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 04-Mayıs-2013 Saat 01:54
Slm.
Evet! İnsan canı sıkıldımı-kafası bozuldumu tabiat icabı kendine en yakın gördüğü kişiye perestij eder. Dolaysıyla ne derseniz deyin hakkınız var... yaptığınız yöntembilim skalasıyla yani şematik tanımlamalarla ilgili çalışmaların ses vermediğinden artık tassih yaparak bu işe devam etme düşünceniz de bence önemli... Ben de aynı düşünce ile son zamanlarda eski yazdıklarımı gözden geçirmeyi istemişimdir. Fakat şu veya bu sebeple bir türlü başlayamadım. İnşallah senin bu yeni hamlen yöntembilim için hayırlı ve faydalı olur.
Benim tavsiyeme ilişkin cevapta siyasi sosyal içerikli tanımlamaların biçimi gölgeleyeceğine değinmişsin. Yani bilimsellikten uzaklaşılacağını belirtmişsin. Oysa benim bu tavsiyeden maksadım, her kesin ilgi duyduğu fen vaya sosyal bilimler çerçevesinde güncel konulara ilişkin kavramların ele alınmasının sağlayacağı yaklaşımdı. Facebookta bununla ilgili olarak "Ekonomi" kavramının ele alınması bence iyi bir başlangıç sayılır. Resmi inceledim ve gördüğüm kadarıyla ekonomi ile ilgili kavramlar yeterli seviyede, ancak adresleme daha da iyi yapılabilir. Ben az ekonomist olduğumdan biraz daha doğru adreslemenin olduğu şemayı forum'a gönderecem...
 
Sevgi ve saygılar 
 
ahmet
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk