Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
İnsan Bilim | |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4291 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() Gönderim Zamanı: Dün Saat 14:27 |
Kainat hakkında Matematik tabanlı FKB evren ilimleri konuşur.. İnsan hakkında Mantık tabanlı PSL evren ilimleri konuşur.. Kainatın anlamı ve insanın amacı hakkında da TANRI konuşur.. diye düşünüyorum. Anlama HÜSNA amaca ESMA diyoruz. ![]() İlahi Nizam ve Kainat Bu tur kitablar rasyonalite harikasidir.. spinoza'nin etikasi gibi.. Akil ve makine soyut ve somut iki ayna.. spinoza akli bir makine haline getirdigi gibi bu kitab da kainati bir akil haline getiriyor.. sonuçta insanin sınavi ağir.. kainat ve akil arasinda kalan insan kendine.. bir Tanri'ya ve tek dine aid ve sahip hissettikten sonra.. insanlar sayisinca yol ve sirat bulunacagini anlamali ve bunlari din ile karistirmamalı.. diye duşunuyorum. Metnin eleştirisine gelince konu Aristo’nun ünlü dört sebeb kuramına göre biçimlendirilmiş görünüyor. Maddi sebeb ve şekli sebeb ile gai sebeb ve fail sebeb. Sonun bütün bu sebebler Tanrı’nın bir fiskesiyle hareket geçerler ve Tanrı onu seyreder. Daha sonra araya on tane akıl koyarlar. Yani bu temel biçim çağın gelişen bilim ve kültürüne göre değiştirilir ve geliştirilir. Aristo’nun bu metafizik kuramına EPİSTEMİK hale getirerek kullanırım. Özdeşlik ve nedensellik ilkesiyle BİLİMİ.. özgürlük ve amaçsallık ilkesiyle de HUKUK inşa ederim. Fakat metafizik ve mutlak ve dini olarak değil. Diğer taraftan AMORF dediği ilk madde.. yani MORFOLOJİK biçim almamış elementlerin ortaya koyduğu fizik dünya beş altı tane TERMODİNAMİK yasalarla bilim tarafından tanımlanmıştır. Yani Hararet Hareketi.. Hararet Harareti ortaya çıkarır. Bu bir tür dilsel kütle ve enerji açıklamasıdır ki bu bilim ve fizik ve matematik tarafından denklemlere kılcallarına kadar açıklanır. Bu gün açıklama da iki sınıra ayrıldı; Biri MAKRO ay üstü determinizmi olan UZAY (Rölativite Einstein’in izafiyet kuramı).. diğeri MİKRO atom altı istatistiki olan UZAY (Max Planck’ın kuantum). Böylece bizim iki tane ENERJİ denklemimiz oldu.. ancak fizik bu parçalılığı sevmez.. dine benzemeye çalışır ve tek bir denklemle işi çözmek ister.. bu iki uzayı birleştiren SİCİM kuramını icad ettiler. Rabbim nasip etti yetmişimde okudum Dünya Bilim Olimpiyatları başkanı Brian Greene nin Evrenin Zerafeti ve Evrenin Dokusu kitaplarında (Tubitak çevirisi) dört boyutlu zaman mekan kadrosu dediğim yapı “zarf”ının ALTINA yedi boyut daha ekleyerek 11 boyutlu evren modeli çıkartartılıyor. Şimdi bu iki macro ve mikro uzayı KİTAB ÜZERİNDE birleştirdiler ve fakat onun deneysel kanıtlamasına uygarlığımızın teknolojisi yetmiyor. Dört temel kuvvetin her birinin parçası bulunur.. bu parçalara ilişkin bütün leptonları (yüklü hafif parçaları) ve bozonları (yüksüz ağır parçaları) da tanımladılar. Ancak evreni bir arada tutan en küçük kuvvet olan GRİVİTASYON’nun parçasını henüz bulamadılar. Hatta çekim dalgalarını bile saptadılar lakin parçayı bulamadılar. Bu parçanın olması için evrenen 11 boyutlu olması gerekiyor. Bu da SİCİM kuramı oluyor. Demek istediğim bu gibi konular Masa Başı Spekülasyonları ile yapılmıyor.. çok büyük bir uygarlık birikimi istiyor. Bizim işimiz sözün taşıdığı bilgi ve değerin sağlam ve sağlıklı olmasını dikkat etmektir. Bu da YBA çağrısı ve davasıdır. osmanziya yontembilim.com İLAHİ NİZAM VE KAİNAT Evren Bir Bütündür Evren bir bütündür. Bu bütün; dünyalar, sistemler, âlemler dediğimiz birbirinden farklı birtakım parçalardan oluşmuştur. Evrende her âlemin kendisine özgü bir özelliği vardır. Ve bu özellikler ruhların tekâmül ihtiyaçlarına göre ayarlanmıştır. İşte aslî madde ya da madde cevheri dediğimiz şey, bu evren bütününün ana maddesini, mayasını oluşturan mutlak hareketsizlik ve şekilsizlikle nitelenmiş amorf bir madde hâlidir. Bu cevher ilk harekete geçtiği andan itibaren gittikçe karmaşıklaşarak, birbirine oranla daha yüksek karakter değişimlerinin eşlik ettiği aşamaları meydana getirir. Biz bu madde aşamalarına, madde evrenini dolduran ve birbirine göre değişik özellikler sunan âlemlerin birer çekirdeği ya da aslî maddesi deriz. Çünkü birbirinden daha gelişmiş görünümlere ortam olan bu âlemlerin aslî maddeleri, ancak kendi âlemlerine özgü hareket ve şekilleri meydana getirebilmek yeteneğindedirler. İşte her âlemin ilk maddesi ya da atomu, evren aslî cevherinin ilk hâlinden evren bütününe kadar yükselen yürüyüşünde, vardığı menzillerden biridir ki bu menzillerin her biri o âlemin karakterini bünyesinde taşır. * * * Herhangi bir âlemin aslî maddesi, o âlemin ilk maddesidir. O ilk maddede, o âleme özgü bütün hâl ve şekillerin özü vardır. Bu hâl ve şekilleri meydana getiren unsur da harekettir. Hareketlerin nitelik ve karakterleri ise her âlemin kendi özelliklerini doğuracak tarzda değişiktir. Yani her âleme özgü ayrı hareket tarzı vardır. Bundan dolayı, bir âlemin ilk aslî maddesi olan atom ya da çekirdek, o âlemin henüz hareketlerini açığa vurmadığından, o âlem için hareketsiz ve amorf durumda bulunur. Bu ilk atomlar ilk hareketleri göstererek, çeşitlendirerek, arttırarak ve hızlandırarak o âleme özgü bütün hâl ve şekilleri yavaş yavaş meydana getirirler. Maddelerin, yukarıdan aşağıya indikçe hareketten hareketsizliğe, faaliyetten atalete doğru yürümelerinin değişmez bir kural hâlinde görünmesi de bu hakikatin bilimsel gözlemini oluşturur. En yüksek ve gelişmiş maddeler, hareketleri en karmaşık ve çok olanlardır. Buna karşılık, maddeler gelişim hiyerarşisinde aşağılara doğru indikçe hareketleri azalır, basit hâllere geri dönerler ve sonunda o âlemdeki hareket olanaklarına oranla sıfıra yakın bir durum alırlar. * * * Aşağılara inildikçe hareketlerin azalması değerli diğer bir gözlemi daha verir. Madde hareketlerinin azalması ve basitleşmesi, maddelerin ilkelleşmesini gerektirdiği gibi, o maddeye dışarıdan gelen tesirlerin azalması ve basitleşmesi de madde hareketlerinin o oranda azalması ve basitleşmesi ile sonuçlanır. Örneğin, hidrojen ve uranyum atomunun bünyesini gözlemleyenler bu hakikati orada görürler. Hidrojen atomu sayısız nitelik ve nicelikteki hareketlerle nitelenmiş bir madde hâlidir. Bu atomun daha karmaşık şekli olan uranyum atomu bunun birçok katı fazla ve karmaşık hareketleri içinde taşır. Aynı şekilde, bir hidrojen atomunun etrafına yaptığı tesir uranyumunkinden daha azdır. İşte uranyumun hidrojene göre etrafına yaptığı tesirlerin yüksekliği ve fazlalığı onun, hidrojenden daha çok tesir almakta olduğunu gösterir. Tesirler ancak maddelerde neden oldukları hareketlerle göründüklerinden uranyum atomunun hareketleri hidrojeninkinden daha çok ve karmaşıktır. Bundan dolayı, burada uranyumun, etrafına fazla tesir göndermesi fazla tesir almakta olduğunu, yani kendisine gelen tesirlerin o oranda tepkilerini göstermekte olduğunu ifade eder. Çünkü hiçbir tesir tek taraflı değildir ve maddede ne hareketsiz tepki olur, ne de cevapsız kalan hareket olur. S:11-12 ![]() Burada nizam ve kainat İLAHİ olarak betimlenmiş.. eskiden kainat ve insan diye ayırıyordum büyük resmi uzun yıllardır artık dünya ve dil ve din olarak ayırıyorum. Dil hem dünyayı belirliyor hem dini tanımlıyor. Dilden bağımsız bir dünya ve din düşünemiyorum. Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 00:31 |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4291 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
Artik gizleni ve gorunmeyeni.. dinin GAYB felsefenin NOUMENON dedigini herkes biliyor.. her birimiz 40 yaşina gelinceye kadar bio-psik olarak perde perde açıldigimizi fark ediyoruz. Başta AILE olarak şirket ve parti halinde gunluk dille ekonomik ve politik ilişkiler kurabiliyoruz.. universitelerimizds matematik tabanli FKB evren ilimleri ve mantik tabanli PSL insan ilimleri yapilabiliyor.. çağimizin barış ortaminin izin verdigi kadar bilim ve hukuk ile san'at ve hikmet etkinlikleri surduruluyor.. internetle sağlanan imkanlarla ve akilli yardimcilar olan telefon ve tablet ile diz ustu ve masaustu cihazlarla sosyal medyada ETKILEŞIM yapabiliyor ve " iletişim " kurabiliyoruz.. fakat ne kadar BILIŞIM edebiliyor ve BILDIRIŞİM kılabiliyoruz. Bunlari yaparken.. YAPAY ZEKA faktorunu de göz onunde bulundurursak.. bu karmaşik ilişkiler ağinda ne kadar KENDIMIZ olabiliyoruz ? Kafamiza örtulmuş dil sepeti ile kendi bilinmezimize.. ne kadar ulasaniliyor.. başima örulmüs düş çorabi ile kendi gorunmezimize ne derece erisebiliyor.. HAZIR açik ve secik SEHIL yani ANLASILIR yazilanilen gunluk dilin düz yazisi ile kendi gizlenenimize ne kadar inebiliyoruz... osmanziya yontembilim.com Teşekkür ederim.. geçmiş hukukumuz çağın sorunlarını çözüm getiremediği için mecburen isvicreden.. almanyada.. italyadan.. alındı.. dini ibadette ibaret sayılınca.. ahkam konusunda içtihada izin verilmeyince.. üç yüz yıldır felsefe ve tefekkür durdurulunca.. son yüzyılda bilim ve hukuk ve fikir dondurulunca.. kısa yoldan avrupadan kopye alındı. Zaten üç bin yıldır YAHUDİ şeriatı.. iki bin yıldır HRİSTİAYAN şeriatı.. uygulanmıyordu.. bin yıl geçince de İSLAM şeriata uygulanamaz hale getirildi.. Zaten Yaratan İbrahim ve Musa ve İsa ve Muhammed Nebilerin arasında ortalama altı yüz yılda ŞERİATI değiştiriyordu. Bu şeriatların üç yüz yıl çıkış.. üç yüz yıl iniş olmak üzeri ortalama geçerlilik ve yürürlülük süresi bulunuyordu. Nitekim TEVRATIN üç dört tane ayrı yazarının bulunduğu saptanmıştır. Üç yüz yıl geçince Hristiyanlıkta dört yüz kitab oldu.. konsüllerle bu dört kitabı indirildi. İslamiyette ise bir sürü nakil oldu ve bunlar ilk üç yüz senede kütüb-ü sitte diye altı kitabı indirildi.. en büyük nakl-i sahih ise Kur'an oldu. Şimdi bu en sahih nakil olan FURKAN, Tevrat ve Zebur ve İncil ile bir arada akıllı ve zengin müslümanlar tarafından kurulan bir KÜTÜPHANE ile KUTSAL KİTAPLAR olarak hurmetle yayımlanmalı.. hahamların ve papazların.. hocaların ve molların din vasitasıyla halk üzerindeki tasallutu kaldırılmalı.. KUTSAL METİNLER halka teslim edilmelidir. Şeriatı ve tarikatı ve hakikatı HALKIN kendisi aramalı ve bulmalı ve kurmalıdır. Aksi takdirde bu gün YAHUDİ'nin yaptığı gibi 7 ekimden başlayıp iki senesi iki ay kalmış KATLİAM'ı kuvvetlenen HRISTİYANLAR ya da MÜSLÜMANLAR yapacak. Kuvvet elinde olmayın HAKKIMI isterim diyenler kuvvet elince geçince HAKK benim dediğimdir diyerek kimseye acımayacak. O bakımdan insanlar akıllarını başlarına almalı.. dindarlığın ve masonluğun ve markistliğin hiç bir işe yaramadığını anlamalıdır.. diye düşünüyorum. Nitekim ülkemizde türk ve türk sağı ve solunun birbirine yaptığı muamele gözümüzün önünde. osmanziya yontembilim.com Evren bir bütündür.. ancak biz bütün için tam ve kamil bir "okuma" ile külli ve câmi bir "yazma" dediğimizde kendimizle onun arasına DİL denilen bir belirleyici ve tanımlayıcı kullanırız. Ancak ilginç bir nokta burada bütün, belirleyici ve tanımlayıcı üçlüsü TÜRKÇE.. tam ve kamil ile külli ve cami dörtlüsü ARAPÇA. Dil konularını hep "Dil en az dinin yarısı kadar aydınlatıcıdır." diye paylaşırım.. ancak bunu yazar için değil okur'un kendisini amaçlayarak yazarım. Zaten YAZAR dili tepe tepe kullanarak.. HAZIR açık ve seçik SEHİL yani ANLAŞILIR yaparak savını yaşatıyor karşı savını da çürütüyordur. Hani SOKRAT ünlü intaki hak denilen hakkı karşısındaki söyletme yöntemine.. annesinin ebelik mesleğini benzeterek.. gerçeği karşısındaki itiraf ettirme yolu olan DİYALEKTİK... hakikatı arama işine bedel bir de talebesi Platon'un hasmı sofistelerin RETORİK' i bulunuyordu.. işte bu karşılıklı laf tokuşturumalarından bizar olan Platon'un talebesi ARİSTO.. arkadaş yok mu bu işin bir metresi diyerek.. ORGANON isimli kitabında yargılamaların (muhakemenin) birincil aleti olan karşılaştırmaların (mukayesinin) geçerli olanlarını ortaya koyda ve MANTIK ilminin kurallarını tedvin etti.. merak ediyorsanız nette sorun.. "geçerli kıyas sayısı nedir" öğrendiğinizde şaşıracaksınız.. Aristo'nun yapıtı bir MASA BAŞI çalışması idi.. lakin 2500 geçti hiç çürütülemedi.. ancak bulanık mantık.. istatistik hesap gibi gereksinimimiz olan yeni şeyler çıktı. Bilim yapmak artık bir kişi hatta bir ülke ya da ulus için bile yetersiz kalıyor.. ULUSLAR arası yapılıyor.. HUKUK da öyle.. fakat RESMİ bir filoloji ya da teoloji.. SİVİL filozofi ve teozofi yapmak için sadece sağlam bir kafanızın bulunması yetiyor.. ARİSTO ile ikibin beş yüz yıl önce ortaya çıkan günlük dilin mantık'ı DESCARTES ile ortaya çıkan bilimsel bilginin matematik'i.. insan.. bilim.. hukuk.. din.. felsefe.. hikmet.. hakikat.. hak.. hürriyet.. gibi çok yönlü ve yanlı konuların, alanların ve katmanların izlenmesi ve incelenmesi.. imgelenmesi ve irdelenmesi için yeterli gelmiyor. Bu gibi çok yönlü ve yanlı konular için hızlı bir anlam sürücüsü ve kolay bir anlatım aygıtı gerekiyor ki İlahi Nizam ve Kainat gibi İÇERİKLE yapıtları muhteşem SARAYLARA girenlere ve gireceklere YBA in BİÇİMSEL dedektörünü öneriyorum. Bu konuları birde bu YENİ ALET ile incelesinler ve irdelesinler.. çok daha yararlı olacaktır. Saygılarımla osmanziya yöntembilim.com Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 00:28 |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4291 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
F.Aykaç yazmış EŞZAMANLILIK DERİN VE AYDINLATICI BİR DENEYİMDİR Eşzamanlılık en derin aydınlatıcı deneyimlerden biridir, öyle ki pekçok vakada sizin dikkatinizi çekmek isteyen önemli bir gerçeği ya da bilgiyi açığa çıkarmaya çalışıyordur veya sadece eşzamanlılık fenomenini size tanıtıyordur. Bazen, küçük bir eşzamanlılık sizi dürter, “ben buradayım” der. Belirli bir kişi sizi düşünüyordur ve tam da o anda sizin ve o insan için önemi olan bir şey etrafınızdaki beklenmedik bir şekilde ortaya çıkar; örneğin bir şarkı, bir söz, bir resim, ondan gelen bir telefon ve hatta o kişinin kendisi bile ortaya çıkabilir. Diğer zamanlar ise çok daha büyük eşzamanlılıklar derin olaylar dizisi halinde gerçekleşebilir, öyle ki matematiksel olarak imkansız görünen olaylardır bunlar ve güçlü enerjetik duygularla tüylerinizi diken diken edebilir, o an adeta evrenin perdelerinin ardını görmüş gibi olursunuz, içiniz aydınlanmıştır, huşu ve saygı hissedersiniz. Bu yüzden bir gözünüz ve zihniniz bu tür olaylara karşı hep açık, yüreğiniz sevgiyle dolu olsun ki yakaladığınız eşzamanlılıklar yolunuzu aydınlatsın. PSİKOLOJİDE EŞZAMANLILIK CARL GUSTAVE JUNG Jung realitenin holistik zeminle olan bağlantısının şuurdışı zihin seviyesinde olduğunu hissetti. Bu nedenle, anlamlı rastlantıları, şuurdışı faaliyetin sembolizmi saydı. Derin psikolojik süreçleri yansıtan rastlantıları Eşzamanlılık olarak ele aldı. Ünlü örneğinde bir danışanı Mısır’ın kutsal altın böceği hakkında bir rüyasını anlattığı anda, penceresine altın böceğin yerel bir türünün çarpması işitildi. Daha sonra şöyle yazdı: “Pencereyi açtım ve içeriye doğru uçarken, havada yakaladım. Altın böcek değişim tekrardoğuş, yenilenme sembolü. Danışan için tam o anda ortaya çıkması, onun psikolojik engellerini kırmasını ve kendi değişimine doğru ilerlemesini ifade ediyordu. Böylelikle Jung, eşzamanlılık olaylarının zihnin aktivitesine bağlı olarak gerçekte onları yaşayan kişi tarafından oluşturulduğunu ve bunların farklı şuur katmanlarını yansıttığını belirtmiş oldu. TESADÜF VE KARŞILAŞMALAR “İnsanlar, beklemedikleri, birçok olaylarla karşılaşırlar. Ancak bu karşılaşmalar, rastlaşmalar veya tesadüfen orada olma manasında değildir. Bunlarda uyum sağlayarak karşılaşma söz konusudur. Yani, sanki daha önceden bazı şeyler planlanır ve o planın gereği olarak da, siz bir yerlerde birileriyle veya birşeylerle karşılaşırsınız. Bu çok önemli bir konudur ve dünyada başımıza gelen birçok şey, tesadüfen değil, planlı bir şekilde gerçekleşir. Tesadüf, dünyanın en saçma kelimelerinden biridir. Kainatta böyle bir şey sözkonusu değildir. Her şey, bazan kaotik, bazan da lineer bir sebep ve netice bağlantısı içinde sürüp gider. Hiç bir şey yoktan, kendiliğinden, idraksiz veya hedefsiz meydana gelmez. İyi düşünülürse, iyi tetkik edilirse, bir şeye çeşitli açılardan bakılırsa, onun mutlaka bir hedefinin olduğu görülür. Bazan yolda giderken birilerine gözünüz daha fazla takılır. Hatta dikkat edin, bu takılma hali, aslında onun fiziki varlığı ile de pek alakalı değildir. Gözümüzün takıldığı, ne gözünün güzelliği, ne makyajı, sakalı veya gözlüğü, ne de üzerine giydiği elbisedir. Sanki bir anda, radyo yayını yapmakta olan bir radyo istasyonunun sesini almışız gibi, garip bir çekilmedir bu. Tıpkı radyonun istasyon düğmesi ile oynarken, bir müzikle karşılaşıp, dinlemeye devam etmemiz gibidir. Burada, iki frekansın, iki yayının, iki tesir alanının, birbirine uyum sağlaması söz konusudur. Yolda giderken, toplantıda, eğlencede veya seyahatte karşılaştığımız bazı varlıklarla aramızda çok kısa sürede, gayet sıcak ve uyumlu bir alan oluşur, birbirimize karşı hemen bir sempati duyarız. Bunun temelinde, mantal planda, yani zihin seviyesinde, uyum sağlayabilecek bazı ortak alanların bulunması yatar.” (Pozitif Yaşam/Sayfa: 252) POZİTİF-NEGATİF ENERJİ VE YARATICILIK Kainatın iki büyük enerjisini temsil eden pozitif ve negatif enerji kendi ana fonksiyonlarını yani yaratıcı fonksiyonlarını gerçekleştirmek için biraraya gelirler. Ruhsal enerji ile zaman enerjisinin birleşmesidir bu. Zaman enerjisi çeşitli yoğunluklar göstererek çeşitli olaylara neden olabilir, tesadüfler yaratabilir. Zaman enerjisi de kendi içerisinde çeşitli yoğunluklara sahiptir. Çeşitli yoğunluklarda ve mekanlarda bulunduğu anda meydana gelen olaylar çok farklıdır. Aynı sistem içerisinde, aynı Dünya içerisinde, aynı fizik plan içerisinde zaman enerjisi çeşitli yoğunluklar göstermek suretiyle mekan içerisinde çok çeşitli olaylara sebep olabilir. Aynı mekan içerisinde bizim rutin olarak gördüğümüz, bildiğimiz, anlamaya çalıştığımız, farkına vardığımız olayların çok dışında ve çok farklı meydana gelebilir. Farklı olaylar meydana geldiği için, insanlar onları bu boyutun olayları olarak değil de, başka bir boyutun olayları olarak değerlendirirler. Yani başka bir zaman ve mekan süreci içerisinde olan şeyleri, şimdi oluyor şeklinde düşünerek yanlış bir tanıma girerler. Halbuki böyle bir durum söz konusu değildir. Bu yoğunluk farklılaşmaları zaman enerjisinin ''kozmosla uyum sağlaması sonucunda'' meydana gelen birtakım kavislenmeler sebebiyle oluşurlar.” (Evrensel İnsan / Sayfa: 94-95) KARŞILAŞMALAR TESADÜF DEĞİLDİR! Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Hiçbir hissediş, düşünüş, bakış, algılayış, seziş de öyle. Bize gülümseyen küçük bir çocuk önümüzden aniden uçuveren kuş…Gün boyu yaşadığımız en basit olay bile herhangi bir zihinsel, fiziksel, ruhsal yada duygusal bir olayın tetikleyicisi olur. Bazen hiç hesapta olmayan durumların içine çekiliveririz. Hayal bile etmediğimiz olayları yaşarken buluruz kendimizi. Bir martı çığlığı, bir satıcı bağırışı, alır götürür bizi yıllarca ya da yollarca uzaklara… Hem öğretmen hem de öğrenciyizdir her ilişkinin içinde. Doğduğumuz aile, gittiğimiz okullar, sıra arkadaşımız, sevdiğimiz, eşimiz, çocuğumuz vs.Her ilişki, farklı bir yönümüzün aynasıdır. Ve bizler de onlar için birer aynayız. Farkındalığımız yükseldikçe, durumları ve ilişkileri yaşarken, kendimizi ve yaşanılanları gözlemlemeye başlarız. Ve eğer yaşadıklarımıza yüksek idrakle bakabilmeyi başarırsak, o ilişki ya da durumu ne için yaşadığımızı kavrarız. Düğmelerimize en fazla basan insanlar, en iyi öğretmenlerimizdir. O ilişkide kurban olmadığımızı anlar, ilişkinin bize neyi öğretmeye çalıştığını kavrarsak, dersimizi alır ve yolumuza devam ederiz. Eğer bunu yapamazsak, o ilişkide ya da durum içinde tutsak olur, ya daha ağır durumlar yaşar ya da daha travmatik durumları, o dersi alıncaya, eksik yönümüzü tamamlayıncaya, kendimizi düzeltinceye kadar tekrar tekrar yaşamaya devam ederiz. Bazen bazı insanların hayatına yalnızca katalizör olarak gireriz. Onların hayatlarında değiştirmesi gereken durumun düğmesine basar ve sessizce çekiliriz. Ve yüksek farkındalık içinde kalırsak, yaşanılan durumdan etkilenmeden, arkamıza bakmadan yolumuza devam ederiz. Derleyen: F. Aykaç Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 00:26 |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4291 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
Fatıma Olgun yazdı:
Okuduğumuz kitapları biz mi seçiyoruz yoksa kitaplar mı bizi seçiyor? ..... Tüm sıfatlarımızın üstünde, gökyüzünün öğrencisi olduğumuzu idrak etmeksizin verdiğimiz her çaba egosal bir tiyatrodan öte bir anlam ifade etmeyecektir. Bu açıdan farkındalıkların en mühimi kaynak farkındalığıdır. İlahi Nizam ve Kainat, çağımızın bu farkındalığını unutmuş, bu sebeple hem kendisiyle hem de parçası olduğu bütünle bağlantısını kaybetmiş insanı için değerli ve kapsamlı hatırlatıcılardan biridir. ... Karşılaşmalar rastlantı değildir, ruhsal boyutta hesaplananın yeryüzünde yaşanmasıdır. Bu yüzden... Hiç hesapta yokken karşılaştığımız olaylar, hiç hesapta yokken gittiğimiz yerler, izlediğimiz filmler, okuduğumuz kitaplar, gördüğümüz insanlar aslında en çok hesaplananlardır. Hayatımıza giren kişiler daha önce ruhsal düzeyde tanıdığımız ve birlikte öğrenme niyeti taşıdığımız ruhlardır. Burası birbirimizin gelişimine hizmet etmek ve tamamlanmak için yeniden bir buluşmadır. Doğmadan önce bir ruh varlığı olarak vardık ve ruhsal boyutta birlik halinde yaşıyorduk. Doğumlarımız ise bu birlikten bir süreliğine ayrılıp bireyselliği deneyimlemek için yapılan bir arayış ve hatırlamak yolculuğunun başlangıcı diyebiliriz. İnsan ömrü boyunca zaten şuurunda var olan "hakikati" bu kez parçalarını kendisi birleştirerek, deneyimleyerek bir nevi hak ediş ortaya koyarak yeniden anımsamak ve şahitlik etmek çabasını verir. İlahi Nizam ve Kainat eserini; Dünya denilen tekamül okulunun yakın zamandaki devir sonu mezuniyeti öncesi son sınıf öğrencileri olan bizlere, hayat sınavının zorluğu ve son sınıfın nispeten önceki sınıflara göre ağır stres yükü sebebiyle çok merhametli terbiye edicinin ilahi bir ikramı ( kıyağı) olarak bir hatırlatıcı, belki sınav içeriğine dair minik kopyalar verici, tüm kadim kaynakların mesajlarını toparlayıcı bir tarzda analiz etme fırsatı sunan ders notları olarak okudum ve kabul ettim. Varoluş sınavını önemseyen herkese bu kıymetli tenezzülden istifade etmeyi tavsiye ederim. Sevgiler... dedim ki: ![]() Evren bir bütündür.. ancak biz bütün için tam ve kamil bir "okuma" ile külli ve câmi bir "yazma" dediğimizde kendimizle onun arasına DİL denilen bir belirleyici ve tanımlayıcı kullanırız. Ancak ilginç bir nokta burada bütün, belirleyici ve tanımlayıcı üçlüsü TÜRKÇE.. tam ve kamil ile külli ve cami dörtlüsü ARAPÇA. Dil konularını hep "Dil en az dinin yarısı kadar aydınlatıcıdır." diye paylaşırım.. ancak bunu yazar için değil okur'un kendisini amaçlayarak yazarım. Zaten YAZAR dili tepe tepe kullanarak.. HAZIR açık ve seçik SEHİL yani ANLAŞILIR yaparak savını yaşatıyor karşı savını da çürütüyordur. Hani SOKRAT ünlü intaki hak denilen hakkı karşısındaki söyletme yöntemine.. annesinin ebelik mesleğini benzeterek.. gerçeği karşısındaki itiraf ettirme yolu olan DİYALEKTİK... hakikatı arama işine bedel bir de talebesi Platon'un hasmı sofistelerin RETORİK' i bulunuyordu.. işte bu karşılıklı laf tokuşturumalarından bizar olan Platon'un talebesi ARİSTO.. arkadaş yok mu bu işin bir metresi diyerek.. ORGANON isimli kitabında yargılamaların (muhakemenin) birincil aleti olan karşılaştırmaların (mukayesinin) geçerli olanlarını ortaya koyda ve MANTIK ilminin kurallarını tedvin etti.. merak ediyorsanız nette sorun.. "geçerli kıyas sayısı nedir" öğrendiğinizde şaşıracaksınız.. Aristo'nun yapıtı bir MASA BAŞI çalışması idi.. lakin 2500 geçti hiç çürütülemedi.. ancak bulanık mantık.. istatistik hesap gibi gereksinimimiz olan yeni şeyler çıktı. Bilim yapmak artık bir kişi hatta bir ülke ya da ulus için bile yetersiz kalıyor.. ULUSLAR arası yapılıyor.. HUKUK da öyle.. fakat RESMİ bir filoloji ya da teoloji.. SİVİL filozofi ve teozofi yapmak için sadece sağlam bir kafanızın bulunması yetiyor.. ARİSTO ile ikibin beş yüz yıl önce ortaya çıkan günlük dilin mantık'ı DESCARTES ile ortaya çıkan bilimsel bilginin matematik'i.. insan.. bilim.. hukuk.. din.. felsefe.. hikmet.. hakikat.. hak.. hürriyet.. gibi çok yönlü ve yanlı konuların, alanların ve katmanların izlenmesi ve incelenmesi.. imgelenmesi ve irdelenmesi için yeterli gelmiyor. Bu gibi çok yönlü ve yanlı konular için hızlı bir anlam sürücüsü ve kolay bir anlatım aygıtı gerekiyor ki İlahi Nizam ve Kainat gibi İÇERİKLE yapıtları muhteşem SARAYLARA girenlere ve gireceklere YBA in BİÇİMSEL dedektörünü öneriyorum. Bu konuları birde bu YENİ ALET ile incelesinler ve irdelesinler.. çok daha yararlı olacaktır. Saygılarımla osmanziya yöntembilim.com |
|
![]() |
|
![]() ![]() |
||
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |