Mesut YÜCETÜRK Dedi:

RESULÜN GÖREVİ DEVLET BAŞKANLIĞI DEĞİL, ELÇİLİKTİR!
Rabbimiz Resullere, tebliğ, ve Adaletle hükmetmek görevlerinin dışında
Devlet Başkanlığı görevini ifa etmek gibi bir görev tevdi etmemiştir.Aksi halde, var dersek biraz zorlama bir yorum yapmış olmaz mıyız?
Deliliniz nedir?
Evet Rabbimiz,
Ey Davut Adaletle hükmet, der.
Resulullaha aralarındaki anlaşmazlıklarda Adaletle hükmet, der.
Sana vahyolunana uy, der.
Ama, hiç bir resule devleti ele geçir, devlet kur, devletin başına geç diye bir emri ima dahi etmemiştir Rabbimiz.
Ey Musa, firavuna git yumuşak söyle, der Rabbimiz. Git, Firavunu devir, devleti ele geçir demiyor.
Yusuf as ı, Firavunun yanına vezir olarak yerleştiriyor Rabbimiz. Firavunun şeriatına uyuyor.
Resulullah a,düşman olan kabile reisleri : Tek bu davadan vaz geç seni içimizde en zengini yapalım. İstediğin kadınla seni evlendirelim. Seni istersen başımıza geçirelim dediğinde, bir elime ayı bir elime güneşi verseniz de bu davadan vaz geçmem der Allah resulü.
Çünkü,
Dava devlete konmak, başa geçmek, değil. Çünkü İslam, tepeden aşağı doğru değil aşağıdan yukarı doğru ilerleyen bir yürek fethidir.
Çünkü,
Rabbimiz Dinde zorlama yoktur der.
Kimse, dininde, inancında, kıyafetinde, dilinde zorlanamaz.
İnsanlar inanmıyor diye onları zorlayacak mısın, diye ikaz eder Resulullah ı Rabbimiz.
Rabbimiz,
Bu sebeple Bir din devleti önermez. Devlet zorlar, baskı yapar, yoldan çıkarsa zaten zulmeder. Aslında, insanlığın devlet olma süreci çok ta eski değildir. insanlık tarihi boyunca insanlar zaten kavim kavim, kabile kabile yaşarlardı.
Bu sebeple, başınıza sizden olan birini seçin, der. Ve, seçtiğiniz Ululemre de itaat ediniz, der. Rabbimiz.
Bunun da kriterlerini belirtir. Emaneti ehline veriniz, der. Onların işleri kendi aralarında İSTİŞARE iledir, der. Yani ortak akıl, Çoğunluk kimi istiyorsa liyakat sahibi birini başınıza getirin der.
Elbette bu gün ki şekli ile Rabbimiz müslümanların devlet sahibi olmasını ister. Onların sahip olduğu ordu, uçak, bomba, silah, araç gerece sahip olmamızı ister.
Çünkü, devlet bir güçtür.
Devletlerin gücü artık zenginliği ile değil sahip olduğu ordu ve savunma gücü ile ölçülüyor.
Yani, dünyada ASKERİ gücü güçlü olanın borusu ötüyor, artık.
Ama, elbette emperyalist devletlerin kucağına oturmuş piyon, kukla devletler değil. Dünyada söz sahibi, ağırlığı olan, dünya siyasetine yön veren büyük, adil bir devlet sahibi olmamızı ister.
Rabbimiz bir din, şeriat devleti önermez.
Ancak hem devlete, hem ticarete, hem insan ilişkilerine ait prensibler ortaya koyar.
Zaten bir devletin en önemli özelliği, onu ayakta tutan en hayati prensibi ADALETTİR. Bu sebeple, Hz. Ali,
DEVLETİN dini ADALETTİR, der.
Yani temelinde Adalet olmayan mülk/devlet , yok olur. Tarihte bunun bir çok misalleri vardır.
Hülasa, Resullere düşen Rabbimizin bir çok yerde emrettiği gibi,
Ey resul, sana düşen apaçık bir tebliğdir der.
Kitap ehli aralarında anlaşmazlığa düşerse onlar arasında Adaletle hükmet, der.
Hülasa,
Rabbimiz, Nefisler kötülüğe meyyal yaratılmıştır. Der.
Yani, bu gün başımızda devlet başkanı Resulullah olsa devlette zaafiyet olurdu. Resulullah zamanında yaşadığı halde Resulullah tan, Allaha dua ette bana çok büyük sürüler versin diyen Sahabe Salebe bile, ovaları almayacak kadar büyük sürülere kavuşunca önce namazını terketmiş, sonra da, Resulullah ın zekat için gönderdiği elçilere zekatını vermemiştir. Resulullah ta, bir daha salebeden zekat istemeyin, der.
Yani Resulullah u gören sahabe bile yıldan çıkıyorsa bu günki insanın yoldan çıkması çok büyük bir şey değil.
Hülasa,
Devletin başında kim olursa olsun, onu teşkil eden insan olduğu için yüzde yüz bir Adalet, dürüstlük, eşitlik, barış, bekleyemeyiz.
Çünkü insanların çoğunu,
Mal, mülk, iktidar, menfaat hırsı çok azı hariç bozar.
Rabbimizin,
Şüphesiz şeytan VAADİNDE haklı çıktı. diye hüzünle itiraf ettiği gibi.
Neydi şeytanın VAADİ?
Onların çoğunu saptıracağım.
Çok azı hariç, onları şükreder bulamayacaksın.
Daha Resulullah ın hemen ölümünden sonra iktidar kavgaları başlamadı mı?
Bu gün olduğu gibi.
Rabbimiz,
Bölünmeyin, parçalanmayın. Allahın ipine topluca sımsıkı sarılın. Diye tevhidi emrettiği halde müslümanlar mezhep mezhep, tarikat tarikat bölünmüştür, günümüzde.
Hangi Müslüman, hangi mezhep, hangi tarikat buna gayret ediyor? Hiç biri. Çünkü menfaat tezgahları bozuluyor o zaman.
Bu sebeple, Rabbimiz,
Onlar dinlerini parça parça ettiler. Her fırka kendi içinde mutlu, der.
Mutlu mu fıkralar ?
Mutlu. Hem de çok.
Çünkü, her fırka kendini(Fırkayı Naciye) kurtulmuş fırka görüyor.
Ümmetin yüzde 95 i maalesef bu halde.
Ümmetin zillet inin sebebi de bu.
Biz müslümanlar olarak resullerin risalet görevini devam ettirmemiz gerekir.
Yani tebliğe devam etmeliyiz. İbret almalı onu hayatımıza taşımalıyız. Allahın dinine yardım etmeli, Resulullah ın davasına destek olmalıyız. Müslümanları Tevhid Sancağı altında, birleşmeye çağırmalı,Doğrunun, haklının, iyinin, mazlumun yanında, Yanlışın, zalimin, kötünün karşısında olmalıyız.
Ki, devleti önce gönüllerde kuralım, ailede kuralım, toplumda kuralım. Toplum kendini düzeltmez ise, devlet asla düzelmez. Son sözüm,
Rabbimizden:
Bir toplum kendinde olanı değiştirmediği müddetçe Allahta onların durumunu düzeltmez.
Selam ve dua ile...

Mesut Yücetürk





dedim ki:

Tebrik ederim.. açik ve secik degerli bir yazi yazmişsiniz.
Ancak kulturel marksizm ve siyasal masonluk ve askeri muslumanlik anlasilmadan konu tamamiyle ve kemaliyle anlaşilmaz.
Risalet ve velayet ile ubudiyet ve rububiyet esrari şeriattir.. bu dordu tanimlanmadan bilim ve hukukun yapilandirdiği SIVIL kulluk ve gözculuk ile RESMÎ sözculuk ve elçilik tanimlanamaz.
Aksi halde kaba benzetmelerle yapilan yargilamalarla dilin bilime ve dinin hukuka intikal ettiğini idrak edemeyiz. Dili kotu ve kotuye kullanarak dini tekzibi ve dunyayi bozmayi surdururuz.
Bilimin esasi olan AHLAKI iktisadı ve hukukun temeli olan HIKMETI adaleti ticaret ve siyasetin NEDEN sağlayamadigini FEHM edemeyiz.
Bu hikmet ve ahlak univetsite ve sanayiye yerleşmediginden BILIMIN ve HUKUK suistimal şirket ve parti tarafindan NIÇIN teknoloji ve ideolojiye peşkeş çekildigini FIKH edemeyiz.
Selam üzerlerine olsun Tevrat'im Musa'si.. Zebur'un Davudu Incil'in İsa'si.. Alemlere rahmet olarak Gonderilen'im SIRRI Furkan ile anlaşilmadikca evrensellik ve tarihsellik sorunu çozumlenemez.
Bu bakimdan akilli ve zengin muslumanlar bir kutubhane kurarak Tevrat ve Zebur ve Incil ve Kur'an tek kitab halinde KUTSAL KITABLAR adiyla yayinlamali boylece hahamlar ve papazlar ile hocalar ve mollalarin din ticaretine köstek olmalidirlar.
Bu bakimdan topluma yon vermekten ziyade bireyin kendini yonlendirmesini temin eden ŞFA ile Tanri tanirliktan Tanri TANIKLIGA gecerek kokten degil evrimsel çozumden yana olmak gerekiyor.
saygilarimla.
saglicakla kaliniz
osmanziya yontembilim.com

dedim









Mesut YÜCETRÜK dedi:

Eyvallah ağbi. De kutsal kitapları nasıl birleştiteceğiz? Kim birleştirecek?
Niye birleştiteceğiz ağbi?
Tahrif olmuşa, şek olmayan kuranı nasıl birleştiririz?
Hakla Batılı nasıl birleştiririz ağbi?
İslamın öyle bir hedefi var mı ağbi?



dedim ki:


Teşekkür ederim Aziz Kardaşım.. yaklaşık on yıldır yazarım.. ilk defa siz itiraz ettiniz.. tebrik ederim. Kur'an-ı Mu'ciz-ül-Beyan en son kitabdır. En sonuncusu olduğu için en sahihi ve en sağlıklısıdır. 2009 den beri hem face sayalarımda hem www.yontembilim.com sayfamın FORUM kısmında yazarım daha açık ve seçik 2020 den beri yazdığım halde beş senedir şimdiye kadar nurcu ve süleymancı.. kemalist ve komünist.. sağcı ve solcu hiç bir kimseden eleştiri ve görüş gelmedi.. sadece zatı aliniz bu gerekli soruları sordu.. bu bakımdan çok sevindim. Şimdi yazınızı.. yazıma yazınızı.. ve bu yazımı yaptığınız şu yanıtı yazacağım suallerinizi cevaplayacağım:




Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 20:34