| Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | | 
|  | 
|  Aktif Kullanıcılar  Aktif Konular  Üye Listesi  Takvim  Arama  Yardım  Skins  Kayıt Ol  Giriş | 
| Yöntembilim | |
|  YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim | 
|  Konu: öncelik  güneşi |     | 
| Yazar | Mesaj | 
| osmanziya Kıdemli Üye   Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4713  Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |     Konu: öncelik  güneşi Gönderim Zamanı: 22-Ocak-2013 Saat 02:51 | 
| 
 ÖNCELİK GÜNEŞİ 
 
 
 Yaptıkların geçti gitti..  
 yapacaklarınsa  daha
gelmemiş..  
 önemli olan şimdi yaptığındır. 
 Şimdi yaptığın  ise öncelik
verdiğindir. 
 GeçmişTe bu kalır, geleceGe bu gider. 
 Bu TEĞET ise önce ve öncelik vererek,  
 BELİRLEDİĞİN güncel gündemindir. 
 
 Yazarlar
bildiklerimizi yazarlar..  
 bilmediklerimizi
yazarlarsa okuyabilir mi yiz ? 
 Öğretmenler
öğrencilerine bilmedikleri bilinenleri öğretirler.. 
 Bilinenleri
öğrenmeyen öğretmen, bilinenleri bilenler öğrenci olabilir mi ? 
 Öğretmen
bilinenleri öğrenen ve onları öğrencilerine öğretendir. 
 Öğretici
ve öğrenici ise bilinmeyenleri öğrenen ve öğretendir. 
 Yani
önceki durumda öğretmen başta yer alırken bu son durumda 
 Öğrenici
başta gelir ve sonradan bunların biri öğretici olur. 
 
 Ben
öğretmen değilim.. öğreniciyim.. benimle birlikte  
 öğrenenlerden
biride sonradan öğretici olacaktır. 
 
 Bu
günkü yazıda  yöntembilimsel analiz
dilini öğreniciliğimde  
 yardımcı
duyurusu ve çağrısı yaptım. 
 
 Bu
çağrının yansıma bulması ve yanıtlanması için  
 ÖĞRENİCİLİĞE
cesaret edip  
 bu
işe girişecekleri bir kolaylık göstermek istiyorum. 
 Kimse
annesinin karnında konuşmayı öğrenmedi. 
 Annesini
iki yıl dinleyerek ana dilini belledi. 
 Çünkü
o her insan gibi (maymunlara karışmam)  
 yaratılıştan
önsel (a priori / kablî) bilgilerle geldi..  
 bu
usulün özüydü ve mantığın tözüydü.. 
 bu
öz ve töz yüzünden diller birbirine çevrilebilir. 
 Yoksa
sadece anasının yüzünden manayı görerek  ve sesinden harfi duyarak  
 düşüncesini
örmedi ve dilini bellemedi. 
 
 Benim
kişisel bir meziyetim olmadan öğrendiğim  
 sizin
de bireysel bir kabiliyetiniz bulunmadan öğrenebileceğiniz 
 YÖNTEMBİLİMSEL
ANALİZ, eğer yeteri kadar “dadı”nızı gördüğünüz de 
 öğrenebileceğiniz
bir dil, bir öğrenme, bir koşullanma, bir çalışma ve bir alışmadır. 
 Buna
adın gibi emin olduğun kuşkusuz bir adımın olmadıkça öğrenemezsin. 
 Çünkü
bu adım senin önceliğin, girişimin, başlaman olacaktır. 
 Bir
işe başlamanın  onu bitirmenin yarısı
olduğunu bilirsin.  
 Ha..
buna yapacağına seni inandıramamışsan bu başkadır.. 
 İnanmanın
fazla bir koşulu yoktur amma inandırmanın pek çok koşulu vardır. 
 İşte
bu koşulları sağlayamadığımdan benim bu yapmamın yerine sen  
 kendin
inanmanın koşullarını yerine getirirsen vakit kazanmış olursun. 
 Malum
anlamak, anlatmaktan kolaydır. İnanmakta inandırmaktan zor değildir. 
 
 Şimdi
bir düşünün.. hangi işe öncelik verirsiniz ? 
 Hoşunuza
gidene mi yoksa size acı verene mi ? 
 
 Yaşamda
acil ve önemli ihtiyaçlar için bazı işlerin içine hoş bir tat konulmuş  
 ve
bu hoş  tat yüzünden bu işleri yaparız.  
 Bu
çekimli yiyeceklere ve çelimli yemelere  
 ve
şu  coşkulu ve tutkulu eylemelere  
 yani
kuvve-i şeheviye, gadabiye ve akliyeden kaynaklanan  
 işlere
dai (çağrıcı) ve muharrik (dürtü) adı verilir. 
 Biz
yapı (protein)  ve yakı (karbonhidrat) taşı
almak gereği (muktazisi)  
 için
yemek yemeyiz ya ne için yeriz ? 
 
 Açlık
hissimizi yani daimizi bastırmak ve onu ortadan kaldırmak için besleniriz.  
 
 Yemek
yemek bize hoş bir tat verir ancak arkasında önemli bir gereksinim vardır. 
 Aksi
halde konsantre olduğumuz işimizi bitireceğim diye açlıktan ölebilirdik. 
 
 Bazı
işler biz istemeden ve elimizden olmadan  
 kendilerine
tatlarından dolayı öncelik verdirirler. 
 
 Şimdi
bir daha düşünün hangi işe öncelik verirsiniz ? 
 Kolay
olana mı yoksa size zor gelene mi ? 
 
 Kolay
olana..  
 Hatta
alışılmış uzun yol, alışılmamış kısa yoldan daha kolaydır. 
 Bu
yüzden kısa, yararlı ve verimli de olsa alışmadığımızdan  
 bizi
zor gelen işlere fazla iştiyakımız yoktur. 
 Nasıl
ki hoş olmayana iştihamız olmadığı gibi zor olana da iştiyakımız olmaz. 
 
 İştah
ve iştiyak.. bizim “tavuk” ayaklarımızdır. 
 Merak
ve aşk.. “kartal” kanatlarımızı çalıştırıp alıştırmamışsak 
 Hiç
olmazsa bu tatma ve tutma  ayaklarımızı  
 iyi
tanımayı bilmeli ve yararlı kullanmayı öğrenmeliyiz. 
 
 Aşağıda
bir tablo var.. 
 Şimdi
bu ALIŞMADIĞINIZ tablonun YABANCILIĞI zihninize işkence gibi gelir.. 
 Elbette
anlamadığınız yabancı dilin seslendirilmesi sizi bıktırabilir  
 fakat
yabancı dille seslendirilen güzel bir şarkı kendini size dinletir. 
 Ben
bir öğrenici olduğumdan tablom size ürkütücü gelir. 
 Fakat
sizlerden birisi öğretici olduğunda bu güfteleri başkalarına besteli sunacak. 
 
 Ancak..
öğrenmenin sırrını çözdüğünüzde  ve
öğreniciliğin keyfini yaşadığınızda 
 Ki
bu çok ilerde olacak.. geçmişte iki kavramı bağlamanın  
 ayakkabınızın
iki bağcığını bağlamaktan zor olmadığını görmediğinize   
 şaşıracaksınız. 
 
 Koşullandığınız
hareket, öğrendiğiniz eylem, çalıştığınız iş, alıştığınız dil  
 neden
kolay  oluyor ve niçin hoş geliyor da  
 koşullanmadığınız
terim, öğrenmediğiniz kavram, çalışmadığınız konu, alışmadığınız düş  
 neden
zor oluyor ve hoş olmuyor ? 
 
 Çünkü
bizim iktidarımız, itiyadımız kadar; gücümüz, alışkanlığımız oranındadır. 
 
 Bizler
refleks ve irade ortasında duran  
 koşullanma,
öğrenme, çalışma ve alışma varlığıyız. 
 
 Eğer
bir işte; hoşluk, kolaylık, yarar, çıkar varsa biz oradayız, yoksa yokuz. 
 Aksi
halde bu nesneyi tatmayız ve bu işi tutmayız. 
 Bu
yüzden onu öne almayız. 
 Önem
vermeyiz. 
 Öncelik
veremeyiz 
 Bu
güne yerleştirmeyiz. 
 Bir
sürü bahane,  bir ton gerekçe ve bin bir
türlü mazeret buluruz. 
 En
ünlüsü “vaktim” yoktur. En bildiği “iş”im vardır. 
 Nasibim
yoktur dede inanayım bari.. 
 Elbette
nasibin varsa benim gibi vaktin olur ve işin olmaz. 
 
 Eğer
nasibin olsaydı bu iş benim gibi senin de 
 gereksinimin,
gereğin ve ereğin olur..  
 bu
işe başlamaya ÖNCELİK tanır 
 ve
onu öğrenmeye girişmeyi ÖNEM verirdin. 
 
 Demek
ki sana bu işin  
 gereksinimin
olduğunu gösteremeşim,  
 gereğin
olduğunu öğretememişim 
 ereğin
yapamamışım. 
 
 Oysa
bu benim gibi  senin de aklının memişi va
kalbinin yemişidir. 
 Fakat
bizim gözümüzü ve gönlümüzü başka yuvarlaklar doldurmuş. 
 Bunun
dışında habbe ve kubbelere muhabbet ve marifet edemiyoruz.  
 
 İnanın
insan koşullanır, öğrenir, çalışır ve alışırsa  
 öyle
YETENEKLER elde ediyor ki taşı ve camı yiyor, arabayı dişine takıyor. 
 
 Bilmek,
bellemek ve bulmak sana lazımsa.. 
 düşünmen
gereksinimin ise.. 
 Anlamak
gerekli ise.. 
 İnanmak
ereğin ise.. 
 Düşünmekten
hoşlanmanın yolunu aramalı  
 ve
anlamayı kolaylaştırmanın yöntemini bulmalı 
 Ve
inanmayı sağlamanın ve  sağlamlaştırmanın
 
 çaresine
bakmalısın.  
 Bu
da bilmeye, bellemeye, bulmaya, dillendirmeye 
 hız,
kolaylık ve verim sağlayan yöntembilimsel analizdir. 
 
 Size
bu yazı da bildiğiniz bir farkındalık hatırlattım: ÖNCELİK 
 
 Bu
öncelik yönetimi ve denetimi en zor olan var oluş hattımızdır. 
 Bazı
işler vardır, söylenmesi kolay ve fakat 
yapılması olaydır. 
 Gözümüz
gökte ayı görür fakat elimizi ona dokunamaz. 
 Öncelik
ise bizim eylem dünyamızın iş göğünün güneşidir. 
 İster
basit bir konu ister zor bir alan olsun önceliğin erişilmezliği değişmez. 
 Nasib
ne kadar kaçınılmaz ise takdim ve öncelik o kadar erişilmezdir. 
 Tabiatın
tarihi varsa tarihinde takdimi vardır  
 Bu
tarih ve tabiatın hakikati kadar  mukaddemlik başlı başına bir haktır. 
 Öyle
ise bu öncelik imkanını değerlendirelim, bu önemli fırsatı kaçırmayalım. 
 
 Önceliği
her işin önemini ve değerini tanıyarak ve tartarak kullanalım. 
 Bu
sizin kendi sorunlarınızda zaten bildiğiniz ve uyguladığınız bir realite. 
 Yöntembilimsel
analizin meraklı okuyucularına gelince.. 
 Yazılarımın
içeriğinden ziyade onun biçimi olan tablolarına öncelik verin. 
 Konu
içeriğinin bilgi aydınlığından çok onun karanlık şemalarına önem verin. 
 
 Tabloları
versiyon sırasına göre bakarsanız,  
 yalından
karmaşığa doğru izlerseniz 
 YATAY
ÇİZGİDE sağdan sola doğru ilerlerseniz  
 Ve
DİKEY ÇİZGİDE  aşağıdan yukarıya doğru
çıkarsanız 
 Karşılıklı
KUTULARI bağlayarak, YUMURTALARI tokuşturarak 
 ANLAMLARI
anlar, KAVRAMLARI  karşılaştırırsınız. 
 Zamanla
ALANLARI görecek ARALARI bileceksiniz. 
 Diliniz
yeni bir ANLATIM AYGITI ile buluşacak, 
 düşünceniz
yeni bir ANLAM SÜRÜCÜSÜNE kavuşacaktır. 
 
 Örneğin
aşağıdaki tabloda  
 Kolay,
zorla yapışır TUTULAN olur. 
 Hoş,
acıyla bitişir  TATILAN bulunur. 
 Değerli,
önemli ile birleşir BEKLENEN irade  girer. 
 Zorunlu
gerekli ile bağdaşır BAKILAN kader çıkar.  
 
 İşte
buradaki 4 x 3 = 12 sözcük; terim + 
kavram 
 
 Bu
yazının ana hattı’dır. Babası haddi de siz olun. 
 Sonunda
ana ve babanızı ayırdığınız gibi hatt’ları ve hadd’leri ayıracaksınız. 
   
 
 Sağlıcakla
kalın. 
 
 OSMANZİYA  
 
 Sentaks / sözdizimsel
/ BEYANÎ eksikliklerim VE  
 semantik /
anlambilimsel / MAANÎ  yetersizliklerim  
 için düz yazıdan
özür dilerim 
 
 
 NOT: 
 Evet, aslında benim kullandığım
sistemde  
 cümleye, kelimeye  hatta harfe
de ihtiyaç yok… 
 
 http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/ 
 http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/ 
 http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/ 
 http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/ 
 
 
 
 
 
 
 http://sites.google.com/site/yontembilim/ 
 http://sites.google.com/site/insanilim 
 
 Düzenleyen osmanziya - 22-Ocak-2013 Saat 03:16 | |
|   | |
|     | ||
| 
 Forum Atla | Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma | |