Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya
Mesaj icon Konu: dil üzerine Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya01
Yönetici
Yönetici
Simge

Kayıt Tarihi: 29-Ekim-2009
Konum: İzmir
Gönderilenler: 381

Hak Puan : 10
Kidem : 7
OrtalamaHak : % 100
Irtibar :2

Alıntı osmanziya01 Cevaplabullet Konu: dil üzerine
    Gönderim Zamanı: 02-Aralık-2013 Saat 23:01

 

·         din ve dünya "dil" eksenin de döner..
deny dünya ile dinin deyn'i DYL liflerinde hazırlanır..
dil öylesine bir vasıta dünya onsuz dönmez..
öylesine güvenilir bir vesile ki din onunla yürütülür..

dünya

dil

din

Dünya üstte görünen gösterge ve görüngü ise bu görüntünün kimin "gösterisi" olduğunu sorduğunuz karşımıza "dyn" gerçeği.. gereği.. gerilimi çıkar ki biz bunu san ve hikmet ile funun ve hukuk etkinliklerinde ortaya koyduğumuz arayış ile ifade ve ibare ediyoruz.

Bu nokta da karşımıza iki yan çıkıyor..
bir tarafta HALK bir tarafta HAKK..
bu durumda karşımıza çıkar resim şudur:

----------------------DNY--------------------

HALK ---------- DYL ---------- HAKK

----------------------DYN----------------------

Öyle ise dilin bilinenin ötesinde bir bilinmezi var..
Öyle ise dilin bilmediğimiz bir gizemi var..
Öyle ise kullanılan dil, bir şeyi açtığı gibi bir şeyi de örter..
Öyle ise kullanılan dil, köle kral, kralı köle yapan bir büyüsü var..
Dilin öğrenilen, kullanılan ve yararlanılan bir vesile ve vasıta olarak
öne alınması, önem verilmesi ve anlaşılmasına olan gayretlerin artması boşuna değil.

Bu noktada sözü kullanılan dilin, kendini kullananı kullandığı uyarısı yaparak
dile daha bir saygı gösterilmesi ve değer verilmesini salık verelim.

·          

Eskiler lisanı lisan-ı hal ve lisan-ı kal olarak ayırırlarmış.. lisan ise bize nasıl'ı anlatır.. "lisan"ın, "nasil"ından biraz daha ileri gidersek "zaman" "namaz" TERSİNE'sine erişiriz.. zamanın "neden" ile ile namazın "niçin"i bizi lisandan biraz daha öteye götür mü ? Hal-i kavl olan HAKK ile kal-i havl olan KUVVET.. deyişim bilinmezinde ve değişim gizeminde bizleri nereden getirip nereye götürüyor... "anlamak"tan bıkmış iseniz ya da "anlatmak"tan yorulmuş değilmişseniz.. hikmet, felsefe ve din içn yeni bir DİL arayacaksınız.. İşte o zaman adresiniz: http://www.yontembilim.com burada anlaşılmaz düz yazıların reklamı ve karmaşık görünen tabloların propagandası ardında aklınızdan aklımıza bir çağrı var.. biz hep birbirimize benzeriz, bu ayrılık niye ?

 

dile getirme ve dillendirme..türlü demeleri ve çeşitli dilleri içerin koca bir yumağın adı.. lisan.. lugat.. nakil.. beyan.. lafız.. kelime.. isim.. çeşitli diyalektikleri ile bizi çepe çevre sarar.. içinden çıktık mı sudan çıkmış balık gibi oluruz..  semiotik.. linguistik.. gramer.. filoloji.. bize öylesine çeşitli grafikler ve türlü geometriler sunar ki hepsinde şu iki kablo daima yer alır:

 

beyan / sentaks / söz dizimi

maan / semantik / anlam bilimi

 

işte bu ikisi SURET VE ŞEKİL diye ayırdım.. 

tarzı suret ve tavrı şekil.. 

şeklin avreti surette örtülerek arz edilir..

çıplak şekil ve tasarım, suretin biçiminde giydirilerek sunulur.. 

bu beden ve şu elbise öylesine birbiri içine girmiş ki

zarf ve mazruf, elma ve kabuğundan daha latiftir.

 

öyle ise artık dili bildik dillerle anlatamayız..

 

dile yeni bir lazım..

Kazıma lazımlık lazım.

Binbaşı olursa mülazım

Ferike müşavir lazım

Dil ordusunda yedi katman var:

 

nuTKa

kıyas

cümle

kelime : İLİM - İSİM - LAFZ - NAM -UNVAN  sözcük

harf

hatt

nuKTa

 

Bu seslenme dünyasındın ortadaki dördüncü katına dikkat ediniz ettiğiniz sada neyin nidasıdır.. ilim mi, isim mi, lafz mı, nam mı, ünvan mı ? Demek dil aynı nesneya sözcüğü yani kelimeye başka başka adlar vermişse bu değer için kullanılan değişkenlerin.. bu kavram için önerilen terimlerin.. bu anlam için yapılan adlamaların bir hikmeti olmalı değil mi ?

 

O zaman günlük dil ve düz yaz ile bu işin üstesinden gelemeyiz dil örgüsünün ardına geçmek için.. anlatım örtüsünün altındaki açmak, karanlığı aydınlatmak için dil kapağını kaldırmanın başka bir yolu olmalı...

 

İşte bu yol.. dili kullananların bazılarının kullanmalarının ardına bakmaları gerekiyor.. dili araç değil amaç edinlerini isteniyor.. yani dili dilin konusu yapmak lazım geliyor bu yola tevessül edenlerin çoğu  yazarlığın çekiminden kaçınamadılar.. filozof olarak adlandırılmaktan kurtulamadılar.. bir kaçı hariç.. Aristo.. Descartes.. Kant.. Wittgenstein.. bir de sarhoş sasür.. Zaten felsefenin başı olan SOKRAT bir dil (okuma-yazma) bile öğrenmedi... 

 

Sonuçta kendimizi feda etsek bile dünya kaygısı ve din tasası çoğumuzu dilden uzak tuttu..

 

Fakat Yaradan'ın verdiği imkanla bu yola yirmi üç yılımızı verdiysekte bu yolda aldığımız bir kaç arpa boyu adımda az bir yürüyüş değil..

 

Belki bu yakınmalarımızın ardına olana bir kapı açılır "ve" dil "ile" arasında çile bülbülüm çile dile gelir.

 

dil yedi katman.. amma biz onu üç sfere ayırabiliriz.. giriş, orta ve çıkış.. nokta (nukta) girersin ve nutka (nutuk) getirerek çıkarsın.. dilin hücresi olan KELİME ve dilin atomu olan İSİM ile seslenme dünyasını kurar ve "de"me dinini kılarsın.. "D" sesi dilimizde (TÜRKÇE'de)  ismin hallerini verir.. yalın hali.. nesne hali (i)..  (a) hali.. (de) hali.. (den).. hali.. bu beş halin ilk iki hali  özne ve nesne.. son üç  hali ise tümleçte görev alır.. yani yer ve zaman belirtir.. Harfi cer.. yani edat yani pro-pozition yani DURUM belirten ve ANLATIM yapan YAPIM EKLERİ olarak dilin en zor ve en sonra anlaşılan  yapısı ve alışılan iskeletidir. Bu yapı yöntembilimsel analizde YATAY çizgi olarak gösterilir.  e...  de... den... olarak ya da  den.. de... e yani  nereye.. nerede... nereden  <    <     <   ya  da nereden.. nerede.. nereye   >     >     >   şimdi bu durumda özne ve nesne yani yalın hal ve (i) hali DİKEY olarak gösterilebilir mi ? Elbette.. özne altta ve nesne yukarıda.. ya da tersine özne yukarıda nesne altta..  sonuçta sağ ve sol ile yukarı ve aşağı olmak üzere DÖRT yön.. anlatım öğesi olarak kullanıldığın ortaya bir ANLATIM resmi çıkacaktır.  Bunu en genel olarak insanı ÖZNE, kainatı NESNE olarak gösteririm.. ya da insanı ESMA kainatı HÜSNA olarak göstergelerim..  ancak dil nedense KİMSE'yi öğe olarak görmez.. kimse ve nesneyi "özne" olarak görürde "kimse" hep  gizli kalır.. ona insan denir.. adem denir.. beşer denir.. "özne ve yüklem ile nesne ve kimse" düşünme ve konuşma evreninin öğeleridir.. konuşan kimsedir, kullanıcıdır.. söyleyen ve dinleyen kullanıcı.. yükleyen ve çözen kullanıcı.. yazan ve okuyan kullanıcı.. bu kullanıcılarda şu kalıbı yani dili kullanırlar: ÖZNE-TÜMLEÇ-YÜKLEM... burada nesne nereye gitti ? ne ise ne! bana ne mi diyeceksiniz.. ben de size "kim ise"  KİMSE derim... ve artık biz iki uç arasında kalırız İSE eğeri ile İLE değeri...  ileri bilirsiniz fakat "ise" dikkatinizi çekmemiştir.. ise’nin kökü İS’dir.. usu olan is..  onun üç aleti var: iz.. im.. ir..  izleme.. imgeleme ve irdeleme...

 

 

Sağlıcakla kalın.

 

Osmanziya 

 

  

 



Düzenleyen osmanziya01 - 03-Aralık-2013 Saat 00:16
BEYAN dogru olmali ve MAAN hakikati bulmalidir
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk