Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
İnsan Bilim
 YöntemBilim Forumu | İnsan Bilim | İnsan Bilim
Mesaj icon Konu: beklenti Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2736

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: beklenti
    Gönderim Zamanı: 13-Haziran-2016 Saat 14:42
BEKLEME

Bu tablosuz BİR düz yazıdır.

Bekleme.. maziyi beklemedir.. her ne kadar nesneden de kullanım beklenir.. hatta kimseden dahi bir beklenti içinde olunur lakin bekleme her haliyle GELECEK ZAMAN FORMATI içinde olur. Kur’an tenazur.. tarabbus.. olarak isimlendirir.. umut ve umit olarak umarlarımız ve mürurlarımız çoğu zaman gelecek zamana ve atiye bakarlar.. beklerken yani tarabbus ederken.. var olmayanı ve yok olanı bekleriz.. bu da genellikle gelecek zamanda ve atide olur.. Peygamber bekleyen.. nebi bekleyen.. mehdi bekleyen.. imam bekleyen godot bekleyen hep geleceğe bakar.. cennet bekleyen.. emeklilik bekleyen.. evlilik bekleyen ve otobüs bekleyen hep olmayan geleceği tarabbüs eder.. olmuş olan geçmişi ve maziye ise rasat eder bakar.. böylece bir ömür geçmişe bakarak ve geleceği bekleyerek geçer.. ama nedense ölüm HİÇ BEKLEMEYİZ.. acaba o hemen yanı başımızda ve kapımızda olduğu için mi ?

Sıkıntılı bir konuya giriyoruz ama ölüm ne geçmişte ne de gelecekte hemen yanı başımızdadır.. zaten “külli atin karib”dir.. yani tüm geçmişler yakındır.. fakat ölüm bundan daha yakındır ki atalarımız “elmevtü hakkun” demişler.. ölüm ne geçmişte ne gelecekte ŞİMDİ BURADAKİ bir gerçektir.. doğumu geçmişe ölümü geleceğe konumlandıran biziz.

Hayatın acı gerçeği.. acı biberler için hayat kadar acı.. tatlı biberler için bebek kadar tatlı.. diye yazarlarmış pazarda.. her an hem yaşayabilir hem ölebiliriz.. hem olanak vardır.. hem ölanak vardır.. fakat dil ölanağı söylemez olanağı görür.. ne ise konumuz ne şimdi olan mevt ve memat.. ne gelecekte olan vefat.. ne de geçmişte olan fevattır. Konumuz geleceğe bakma ve geçmişi bekleme arasında olan tatma ve tutmadır…

Tenin ve suyun hazzı ve tatması ile tinin ve usun kazzı ve tutması.. hal-i hazırda ve kal-i hatırda olan bir hassasiyet ve hissiyattır ki buna TAHASSÜS denilir.. mazinin rasatı ile atinin rabası bu tahassüs ve tuyumsamaya eklenir.. aslında dil onu DUYUMSAMA olarak ifade eder.. çok karmaşık ve çapraşık konuşuyorum değil mi ? Farkındayım.. yöntembilimsel analiz ile düşünüp günlük dil ile konuşunca böyle oluyor.. ancak siz de bu dili bilseydiniz böyle olmazdı.. çok yönlü ve yanlı düşünür ve konuşurdunuz işte bu çok yönlü ve yanlılığı yani “bekle ve tut ile tat ve bak” dörtlüsünü bu resimde gösterdim.. öyle ki bu dört duyusamanın birbiri içine girip anımsamamızı etkilediğini de düşünse idik daha da karmaşık olacaktı..

Duyumsama.. ayırt etme.. değer verme.. ansıma.. anımsama.. ve sair.. arkadaşlar edebiyat yapmıyorum.. bilim de yapmıyorum.. belki felsefe yapıyorum belki din yapıyorum.. fakat ne yaparsam yapayım benim sizden bir beklentim var.. ekmek su ve hava kadar muhtaç olduğum eleştiri yapmanız ve tartışmaya katılmanızdır.. bu beklenti ve tarabbusum belki dolaylı bir beğeni umma ve gizli bir teşekkür beklemedir.. belki sizin de içinizde gizli beğendiğini dile getirme ve teşekkürünü dillendirme tarassutunu saklıyorsunuz. Bendeki gizli rabas ve bekleme ile sizdeki saklı rasat ve bakma.. bu bakma ve beklemelerimizden öte bir amaca hizmet ediyor.. evet bu birbirini dönüşen ve başkalaşan tatma ve tutma ile bekleme ve bakma biz var oluşumuz önemli bir programı olan SESLENME’yi çalıştırıyorlar.. seslenme diğer çoğalma.. beslenme ve sevinme programlarıyla daha yüksek bir amacı gerçekleştiriyorlar.

Dünya hayatının doğumdan ölüme.. tohumdan çekirdeğe.. olumdan düğüme.. kadar bir “ağ”ı “aç”ıyor.. ve bizler birer AĞAÇ oluyoruz.. altından sular ve nehirler akan cennetler ve bahçeler.. sanırım AĞAÇ’larla dolu olacak ve bu ağaçların da MEYVELERİ olarak.. Mevlanâ celaleddinin MESNEVİSİ olurda İmamı Nursi’nin MEYVEVİSİ olmaz mı ? Her beyit bir meyve ile her meyve dahi bir beyit bulunmaz mı ? Beyit denilen söz ise bir bina ve beyt ve hane olan yapıdan aşağı kalmaz mı ?

MEYVE risalesini okudunuz mu ? Bir Cuma gününün mahsülü olan muhteşem yapıtı okursanız sanırım ağaç ve meyve korelasyonunu kurarsınız.

Ağacın beklentisi meyvedir…

Ağaçların YARATAN’ın tarabbüs ettiği
HAMD meyvesi ve DUA beklentisidir.

Hizmet edenin beklentisi ücrettir.

Himmet edenin beklentisi gayrettir.

Nimet verenin beklentisi külfettir.

Hidayet edenin beklentisi istikamettir.

Rızanın beklentisi hamddır.

İlanın beklentisi hüdadır.

Kullanılan nesnelerin beklentisi iktisattır.

Çalıştırılan kimselerin beklentisi adalettir.

Sorunluluğun beklentisi geçimdir.

Sorumluluğun beklentisi seçimdir.

Yazılımın beklentisi donanımın yazmasıdır.

Donanımın beklentisi yazılımın okunmasıdır.





Yöntembilimsel analiz davasının davacısının

beklentisi ve meyvesi nedir ?

Özellikle yedi yıldır web sayfamda bine yakın düz yazı REKLAMI ve on bine yakın tablo PROPAGANDMASI ile felsefi EBEBİYATIN ve dini VAAZ’ın yetersiz olduğunu göstermekle sizlerin gerçekleri.. doğruları.. iyilikleri.. güzellikleri.. yararlılıkları.. yetkinlikleri KENDİNİZ örmek için yöntembilimsel analizinin yeni dilinin ve özgün sözlüğünün içerdiği genişletilmiş anlam sürücüsünü yükseltilmiş anlatım aygıtını öğrenmeye azmetmenizdir.

Ancak bu benim kolay olacağını saydığım beklentim.. fakat sizin zor olduğunu sandığımız bakışınız.. bu beklentime TERS olduğu için bir türlü.. iletişim kuramıyoruz ve bu da etkileşim doğurmuyor.

Web sayfamın sayacına baktığımda dokuz yılda KORKUNÇ bir reyting oluşmuş.. yani okuma ya da okunma sayıları oldukça yüksek yazılarım var.. bu okumaları yapanlar kimler ? Webde dolaşan ve BÖCEK adı verilen ve iletişimi tarayan programlar mı ? Büyük bir olasılıkla böyledir.. belki yöntebilimsel analizin değerini veren ve yazıları bekleyen böcekler bunları okuyarak reyting oluşturuyorlar.. çünkü kullanıcılar kısmına baktığımda bu arama motorlarının çok sayıda olduğunu görüyorum.

Fakat birde web sayfadan face sayfama link verdiğimde gerçek okuyucu reytinglerini de izliyorum.. fakat bu kadar korkunç sayının en azından bir teşekkür ve beğeni geri dönüşü olmadığını görünce.. teşekkür ve minnet ifadesinin insanın sorum-luluk inceliğinin sorun-luluk duyarlığından çok çok daha az olduğunu bildiğim için fazla beklemiyorum.. ancak bir mesaj alınıyor.. yani yazı ve tablo ile bir kapalılık açılıyor.. bir sorun çözülüyor.. bir soru yanıtlanıyor.. bir ışık doğuyor.. bir anlam çıkıyor ise bu anlam ve bağlamlarda özgün ve merakli ve gizemli ise buradan bir geri dönüş.. yani ya beğeni.. ya soru.. ya eleştiri.. ya düzeltme.. ya değiştirme.. şekline dönüşmesini bekliyor insan.

Bu beklentinin gerçekleşmemesinin çeşitli nedenleri olabilir.. birincisi okuyanların gerçek değil böcek oluşlarıdır. Eğer böcek değil gerçek ise.. bir kere kimselerin bir nesne alınca bunun karşılığını verme sorumluluğunun düşük olmasıdır.. ikincisi anlamadığında soru sorma gereksiniminin ve düşünme kapasitesinin yüksek olmamasıdır. Ya da soru sorduğunda bilgisizliğinin ya da dikkatsizliğinin ortaya çıkarak mahcup olması olasılığıdır. Oysa benim bozuk cümlelerim ile daha çok mahcubum. Lakin düz yazıdan özür dileyip beni bırakan kalemi bırakmıyorum. Ya da anladığında eleştirisi ile gereksiz tartışmalara girilmesinin istenilmemesidir. Ya da geçiyordum uğradım.. eğlenmeye fazla vaktim yok.. gerekçesiyle beklentisiz geçip gitmektir.. ki sanırım yukarıda bir ara sorduğum “bekle ve tat ve tut ve bak” dörtlüsünün tam ortasında duran “beşinci” bu olsa gerek.. ve belki de hepsinde çok ve güçlü bir yürüyüş.. “bekle ve tat GEÇ tut ve bak” sanırım tablomda yatay kablomu böyle yapacağım.

Geçip gidiyoruz.. beklentilere ve bakmalara fazla değer vermeden.. tatmaları ve tutmalara fazla önem vermeden.. nereye ? ya da neyin peşindesin ? Beklentiden fazla bir şey mi var ? Ölümü unutturan var oluşun yok ölüşü bize gizlenmesi ?

Fakat ne olursa olsun.. bizler zihnimize (+) damgası konulmuş köleleriz.. ve köleliği kaldırmaya ve esirlikten kurtulmaya da hiç niyetimiz YOK.. öyle ise VAR olması için.. en az var oluş kadar yok ölüşe dikkat etmeliyiz ki AĞAÇ’larımız iyi ve güzel olsun… öyle ise bana SORU ve ELEŞTİRİ ile seslenin ki arkadaşlar.. ağımızı daha kolay ve çabuk ve ucuz açacak OLAN bu çok yönlü ve yanlı bu anlam sürücü ve anlatım aygıtını.. YÖNTEMBİLİMSEL ANALİZİ öğrenelim.. kullanalım.. yararlanalım.. yaygınlaştıralım…



Sağlıcakla kalın

OSMANZİYA

Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz yazıdan özür dilerim

.

NOT:
Evet, aslında benim kullandığım sistemde
cümleye, kelimeye hatta harfe de ihtiyaç yok…

http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/
http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/
http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/
http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/

www.yontembilim.com
www.insan-bilim.com
www.osmanziya.com
www.mustafabugucam.com.tr



http://sites.google.com/site/yontembilim/
http://sites.google.com/site/insanilim

IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2736

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 13-Haziran-2016 Saat 22:13
bu günkü düz yazılarla birlikte masa üstümde birikmiş yazıları ve beklenti tablalarının cem edildiği rar dosyası bu

20160613_215457_BEKLENTI.rar

aşağıdaki HABLO ise 16 tablodan oluşan BEKLENTİ olgusunun kavramsal tasarımını yapan dinamik koza..
yani orada versiyon sırasıyla ilerleyene kablo ve tablolarla bir KOZA örülüyor.. şimdi bu kozayı izlemeye.. irdelemeye.. imgelemeye.. incelemeye bazı arkadaşlarımızın vakti yok.. çünkü "is-te-me"si bulunmuyor. Onlar hala tedavülden kalkmış sözcüklere itiraz etmekle meşgul.. sözcük tedarik etmekle değil.
Bir defa sözcükler böcük değil.. böcekler sözcükler gibi sevimli kuşçuklardır. Sözcük öğrenilmeden sözlük oluşmaz ve sözlük yoksa dilin de sadece günlük konuşmada işe yaramayan bir iletişim aracı haline gelir.

Beni izlemeden.. kablolarımı imgelemeden ve tablolarımımı irdelemeden.. hablolarımını incelemeden yöntembilimsel analiz dilini öğrenmeleri mümkün değil arkadaşlarımın.

iiki sene anasını dinlemeden kim ana dilini öğrenebilir ki yöntembilimsel ana-liz-ana'sının dilini öğrensin.. abılitiy ve kabiliyet dediğimiz nesnenin san'at dönüşmesi için bir fırın ekmek yenilmesi gerekiyor.. yoksa üç öğünle anca akşam uyumayı beceririz..

Bu tablo en büyük işimiz olan çişimizi yapmaktan en önemli işimiz olan fişimizi takmaya kadar tüm işler kablo ve tablolardan oluşan ve hablo ile gösterildi.. uyuma ve uyanma da dahil olmak üzere..


Bu aşağıdaki 14 numaralı tablo ise tüm tabloları gösteren hablo.. bu hablo üzerine 14 artı tablo yapsak insanbilimi gösteririz.. 14 daha eklesek islambilimi.. elbette bunu yapmaya ve bunları da bir kitap haline getirmemeye kadiriz lakin bizim muradımız bu değil.. bizim meramımız bunları öğrenemeye tâlibler bulmak.. ki yöntembilimsel analizin dilini öğrenecek dört beş kişi ile benim misyonum tamamlanmış olacak.. sonra sıra biz dört beş öğreniciden sonra bu dili kullanacak ve yararlanacak öğreticileri sıra gelecek.. sonra bu işin öğretmenleri ve öğrencileri olacak.. ta ki yen bir dil bulununcaya kadar..


IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk