Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din
Mesaj icon Konu: YUZ Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2697

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: YUZ
    Gönderim Zamanı: 03-Aralık-2016 Saat 09:49

Bir GÜZEL YÜZÜ reklam sayfasından aldım.. beni çekti.. gayrı ihtiyarı.. ve sarı reklam sayfası yerine geçsin diye değil aslında işleme nesnesi olarak aldım..

Tamam yüzü güzel.. güzel olmasına da peki neden güzel.. diyoruz.. güzel değilse neden demiyoruz.. peki güzel ya da değil ise ne kadar dır ya da değildir çirkinliği.

Peki nasıl güzel.. niçin güzel.. diye bu soruları da çeşitlendirebiliriz.


Örneğin NASIL güzel olduğuna bakalım.. gözler iki çift ve SİMETRİK.. keza gözlere kaşlık eşlik edince bu sefer PARALEL haline geliyorlar.. yani iki kaş ve iki göz dört nokta halinde paralel yani sağ kaş ve göz.. sol kaş ve göz.. kenarları oluyorlar. Bir başka simetri ağız ve burun.. birlikte bir simetri teşkil ediyorlar.. dudak iki paralel çizgi değil mi.. burun iki simetrik delik değil mi ? ve göz SURETİNİN kendisi birbiri içinde dört ana daire TEŞKİL ediyor.. sonuçta tüm suret ve şekil olarak söylediklerimiz paralel ve simetrik çizgilerde bitecektir.


Fakat çoğu bakışlar ve görüşler yüzün ve gözün değil nasıl olduğunu bilmek.. neden ve niçin olduğunu dahi merak etmezler.. onlar sadece bu güzel yüze bakmak.. dokunmak ve ateşli dudaklardan öpmek isteyecektir.. yani sadece bak-mak ve tat-mak'la yetineceklerdir.


Çünkü yapılarında olan ÇOĞALMA programına bağlı DİŞİL ve ERİL makenizmalar işleyecek.. temaşa.. teşhir..tazyik.. tahrik.. temas.. çalışacak ve tür kendisini yeniden yine bir bireyde artırmak için karşı tarafla yapışmak.. birleşmek ve bileşmek isteyecektir.. ona bir kazık atmak.. karşı tarafta ona bir kazık vermek suretiyle birbirlerine kancaya takmış olacaklardır.


Ancak insanın bu temel cinsel ve tinsel dürtü ve güdülerden ibaret değildir.. çoğalma programından başka beslenme.. seslenme ve sevinme programları ve bunlara başka manevi yapıları da vardır.. eger genel geçer kurama göre konuşursak bu id'i engelleyecek ve ego ve süper ego adı verilen nefisden ve kendinden başka diğer benleri ve canları ortaya çıkaracaktır.. bütün bu manevi yapıların.. nasıllarını açıkladığımızda benzer nedenleri göreceğiz.. maddi ve manevi simetrik ve paralel suretler ve şekiller..


Hattlar ve suretler.. haddler ve şekiller.. hep bu muvazi ve mütenazır resimlerle sonuçlanacaktır.. bu koşut ve bakışık çizgiler ve noktalarla GEOMETRİ ana hatlar ve bunun dolgusu GRAFİK desenler ve renkler ve bunun yansıması suratlar.. sıratlar.. suretler.. siretler.. bize SIRR olarak kalacaktır.. dil ve din.. bilim ve hukuk.. teknoloji ve ideoloji ve bu böyle güzel yüzler bir bilinmezin ve gizemin altında saklanacaktır.. işte önemli olan bu sırrı yakalamaya çalışarak GERÇEK güzelliği yani SONSUZ YÜZÜMÜZÜ hazırlamaktır.. yoksa bu yanıltıcı ve yansıtıcı aynalara bakıp aldanabiliriz.. ve onların geçiciliği ve eskimesi ve buruşması.. kısaca yaşlanması ile üzülebiliriz.. işte resimdeki bu güzel yüzü bu SİMETRİ VE PARALEL çizgileri bir görün diye aldım..


Peki bütün bunlar yani x ve + neden ?
Yani dikey ve çapraz çizgilerin edeni kim.. anlamı nedir ?


Peki tüm bunlar niçin ? Yani içini ne.. amacı kim ?

Anlamı nedir ve ama kimdir.. NEDEN ?
Anlamı kimdir ve amacı nedir.. NİÇİN ?


Böylece bu sorularla, şu SİMETRİK ve PARALEL çizgilerin ve buna benzer maddi ve manevi yapılar ve işlevlerin.. yani YAPIT'ların EYLEM'lerine geçersiniz..


Yani âsardan ef'ale gidersiniz.. bu fiillere bir isim verirsiniz.. eğer dilinizi ve düşüncenizi.. konuşmanızı.. söylemenizi.. dinlemenizi hasılı SESLENDİRME programını çalıştırırsanız o kadar çok AD'ları ve isimleri bulursunuz ki AR'ları ve isimleri anlamak ve anlatmak için…


Örneğin bunlar yaratılmıştır.. yapılmıştır.. dokunmuştur.. işlenmiştir.. süslenmiştir.. beslenmiştir.. eğitilmiştir.. yönetilmiştir.. çeşitlendirilmiştir.. ve bütün ve nesnelerde kimselerde dokunan iyilikler ve güzellikler insana adların iyiliğinden ve arların güzelliğinden ibaret bir dünya verir.. asar ve fiil katmanından sonra bu geldiğimiz bu bin bir ESMA katmanında.. durup şöyle bir düşüneceksiniz.. arayacaksınız.. soracaksınız bu bedenleşmiş arlarda ve cisimleşmiş harflerde isimler ve adlar kimin ?



İşte bu isimler kimin diye sorduğunuzda BEN’im ulan diyemiyeceksiniz.. bir defa sen kimsin lan diyeceklerdir.. sonra sizin gibi sayısız benler vardır.. bütün bu isimleri toplayan sıfatların ZAT'ı sadece kendiniz.. kendi benimiz ve canınız olamaz.. sayılı ve sınırlı benliğinizden sınırsız.. sayısız.. sonsuz.. benliklere geçtiğinizde.. ÇOKLUK dünyasına ve ÇOĞALMA alemine hoş geliniz.. tadınız kadar acınız.. kavuşmanız kadar ayrılığınız var.. yapa yalnız kaldığınız bu GERÇEĞİN çölünde ne yapacaksınız ?


İşte Morpheus..
bunu Neo'ya gösterdiğinde..
ve durum anlattığında buna kaldıramamış ve nerede ise ölecekti.. ve her nefis ve ene ve ruh bunu kaldıramaz.. tüm alışkalık ve alışkınlıklarını bitiremez.. ülfet ve ünsiyet ile dünyasına.. gaflet ve gabevet ile örtündüğü evrenine geri dönmeye çalışacaktır..


ve bu yüzden sürekli kaçacaktır.. nereye ? Kadınsa erkeğe.. erkekse kadına.. karı kocasına.. koca karısını.. ana baba çoçuğuna.. çocuk ana babasına..


İşte bu kaçmanın koşullarına.. kurallarına.. yasalarına.. yasaklarına.. görevlerine.. işlevlerine.. ödevlerine.. ödünlerine.. kurumlarına.. kurumlarına.. kurullarına.. başkanlarına ve kararlarına biz dil.. din.. dünya.. adını verdik.. başkaları başka ad verilir ancak adın değişmesiyle “gerçeklik” değişmez.. mi ?


Her ne ise dil ve din adına verdiğimiz bir bilim ve hukuk örgüsü.. ticaret ve siyaset örtüsü.. hürriyet ve meşveret kurgusu.. devlet ve cumhuriyet kuramları ve kurumları.. içinde sürüyor ve bu funun ve fukuh.. fikir ve fehim.. zikir.. zebur.. zamir.. hatır.. hazır.. haz ve kaz.. hassasiyet ve hissiyat hep “vehim” ve “hayal”imizden çıkardığımız irdeleme ve imgeleme ile ördüğümüz ve gördüğümüz nesnelerdir.. maddi ve manevi yapılardır..


Bu yapıların çoğaldığı ve çiftleştiği ve ceşitleştiği ve ikileşitiği bazı ALEM’lerde OZ’ların çekirdekleri üzerine kurulmuştur.


İşte bu nesneleri ve kimseleri kuran ve kılan oz’lardan bazı OZ'lar var ki örneğin Dinnur Yaşar vehmi ile Osman Ziya hayali Mustafa BUĞUÇAM odağında toplanmıştır.. yani bu iki sanal isim.. gerçek bir ismin yansımasıdır.. oysa gerçek dediğimizin dahi SANAL imgeleme ve SAYIL irdeleme olduğunu yukarıda kanıtladık.


Hatta bunu göstermek ve seyrettirmek amaciyle bize The MATRIX diye bir filim yaptılar.. hatta başka konularda öyle filimler hazırlıyorlar ki bunlar bizim rüyalarımızdan daha canlı ve çarpıcı değil mi ? Dünyanın kendisinin de her gün gördüğümüz ve aslında ördüğümüz uyku ve uyanıklık içinde uykulama ve uygulamalar olduğunu anladıktan sonra ayırdığınız EVREN ve EVRİM.. ada ve adam.. iyicene birbirine karışacaktır.. örneğin burada her biri bir kitap olacak dört olguyu karıştırdım…


ve bu karışık ve karmakarışık olan öykü ve oyunları ayrıştırmak ve araştırmak adına yaptığınız karşılama ve karşılaştırmalar.. yüklemler ve yargılar.. işaretler ve delaletler.. bunları tercümeleri ve tevilleri uğruna birbirimizi yaptığımız savaşlar ve barışlar.. işin başındaki KARIŞTIRMAYI unutturmuştur çoktan…


Peki.. SOKRAT'ın doğrularını ve yalanlarını ayırabilecek DİYALEKTİĞİ sahip misiniz ?


Zaten bunu söylediğimde Sokratın tarihteki yeri ve söyledikleri biliyorsanız ve onun ününün farkına iseniz bu ün ve aklı ve zekası karşısında bir söz söylememi bile belki bir büyüklenmek göreceksiniz.


Hilmi Ziya Ülken.. Sokrat’ın, çok tanrılı pagan Atinalıları DEMİGRUS adını verdiği tek bir tanrıya çağırdığı için, bir nebi olabileceğini söylüyor.. oysa böyle bir iddiayı duymadım.. okumadım.. sonuçta doğrudan ve dolaylı bir bilgi ve tanıklığım yok.. ancak SOKRAT salih bir akılla konuştuğu açık.. zaten onun sofistlerin karmaşık retorikleri karşısında yalın diyalektikleri nedeniyle tutulmuş.. tanınmış ve sevilmiştir. Ancak SOKAT’ın yaptığı bir kötülük vardır her iyi konuşan gibi.. hazır konuşmaları.. başkaları gibi hazır yazılı ve sesli metinlerle değil karşı tarafı konuşturarak ve ona intak-ı hak yaptırarak.. hazırladığı için..


Ancak SOKRAT salih akıllı ve böylede iyi niyetli diye her söylediği de elbette doğru olacak değildir.. örneğin ünlü bir sözü var.. BİLDİĞİM TEK BİLGİ.. HİÇ BİR NESNE BİLMEDİĞİMDİR... bu tevazu insanın hoşuna gidiyor.. insan kendi vehim ve hayalinin gayrı şuuri olarak farkına vardığı için bu sözü onaylıyor.. lakin doğru değil.. tamam kuşkunun kapısını açmış ve düşünmeyi sağlamış.. tamam bilgiliyim diye övünmeye güzel bir bilgelik sunmuş.. fakat ne yapmış agnostikliğe giden septikliğin kapısını da ardına kadar açmıştır. Tamam bende kökümüz olan vehim irdelemesini ve hayal imgelemesini göstererek kuşkulandırıyorum.. amma bir iki nesne daya söylüyorum.. özgürlük ve özdeşlik.. neden ve niçin.. diye iki kapı daha açıyorum.. yürümeyi.. ilerlemeyi ve yükselmeyi sağlamak için.


Sokrat’ insanın hiçbir nesne bilmediği savana karşılık İnsan bilir hemde iki nesne bilir ve fakat KARIŞTIRIR.. diyorum.

İşte bu karışıklığı ayırmak için dil ve din icad edilmiştir.. bilim ve hukuk oluşturulmuştur.. örneğin insan kendini kainat ile karıştırır.. kendini insan ve kainat ile karıştırır.. kendini.. insanı.. kainatı kuşatan TANRI ortaya çıktığına bu sefer bu dördünü karıştırmaya ve bu yüzden ARAŞTIRMAYA başlar.. işte bunlar ARAYANLAR'dır.. ben bunları düşünüyorum.. bu yüzen düşünenleri arıyorum.. çünkü arayanları düşünüyor.. acıyorum.. ve onlara daha açık ve seçik bir arama aleti.. anlam sürücü.. anlatım aygıtı hazırlamak için çalışıyorum.. bu yüzden düşünenleri arıyorum lakin onlarda çok üşeniyorlar.. hazır bilgi.. hazır karar.. hazır para.. hazır mal.. hazır hizmet hazırlanması ve HIZIR'ları bekliyorlar...
bir türlü HAZIR olmak akıllarına gelmiyor.. insanlığa.. uygarlığa.. bir katkıda bulunmak sevincine ve kıvancına katılmak istemiyorlar.. desem bu da YALAN olur.. çünkü bunlar olmasa idi ben bunu yazıyı yazamam ve sizlerde bu yazıyı okuyamazdınız..


Bilgi, sevgi ve sağlıcakla kalınız. O. Z.
27.11.2016 KARTAL




IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk