DÜZELTİLMİŞ:

Tanrı.. insan ve evren ilişkisinden ortada çıkan Üçüncü Terimdir. Bazen felsefede ontolojik kanıt adıyla Mükemmelik ve Yetkinlik olarak Tanınır. Tüm sermayesi var SAYmak ve yok SANmak olan insanın Tanrı tanıma ve tanımama noktasında Sayrı ve Sanrı'larının bulunması olağandır. Bunlar bilgi ve düşünce noktasında ortaya çıkan KURGU'lardır. Bu konuda düşüncem Koşulsuz ve Kuralsız Yaratan ve Tapılan SALT (mutlak.. absolity) Varlık haline getirilen İnsan ya da Evren'ın TANRI olarak var sayılması üzerine inşa edilen DİNsel düşünceler olduğu gibi İNSAN ve EVREN’İN yok sanılması üzerine inşa edilen SÖZ’de Tanrı'larda bulunabilir. Her ikisinde de Tanrı sonsuz yaşamın sahibidir ve salt ilim, irade ve kudrete maliktir.


Ancak Tanrı hakkındaki bu ve buna benzer sözlerin böyle Akılla Denetlenerek geçmiş kültürlerdeki evrenimsi ve insanımsı tanrılardan kurtulması.. usture ve hürafelerden sıyrılması.. mitoloji ve akıldışılıktan uzaklaşması uygarlığımız için verimli ve bir ilerlemedir. Ancak bu DEİSTİK Tanrı, Ateist ve Teistlerin diyalektik ve eleştirilerinden.. filozofi haline gelen filolojik araştırmaların ve teozofi haline getirilen teolojik tartışmaların dışında olan insani ve akli bir arayıştır.. nakli ve kitabi bir özelliği olmadığı gibi kalbi ve dini bir deneyime de bağlı değildir.


Semavi, İlahi ve Kitabı dinlerin mesajının çağrısı olan TANRI'nın tanınması, bilinmesi, sevilmesi arayış ve düşünmeden başka inanmayı, bağlanmayı ve güvenmeyi isteyen.. işleri, işlemleri, işletimleri.. yapıp etmeyi.. kurup kılmayı etkinlikleri ve eylemleri ve özellikle ANLAMA’yı gerektiren çağlar arası bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Ancak İslami Literatürde dinin usulü ve asılı olan akaidin değişmediği fakat füruatın ve amellerin ve buna bağlı olarak şeriatların da değiştiği kabul edilir. Doğrusunu Allah bilir.



Bu açıdan ihlas suresi.. ayetelkürsi.. haşir suresi sonu ve besmele tümceleri (ayetleri) ile anlatımı yapılan ANLAM'ı ANLAMAK.. arayanlara geçmişte olduğu gibi gelecekte de O'na yönelmek ve yaklaşmak yolunda ufuk açar ve kapılar gösterir.


Bu noktada bir hatıramı Nakletmek istiyorum.. gençliğimde mason olduğu için sevmediğim ve fakat kitaplarında çok yararlandığım Değer Hocamız Rahmetli Prof. Dr. Ayhan SONGAR’ın Ankara Kocatepe Camiindeki bir konferansına gitmiştim. Konferasından sonra küçük bir sohbetinde demişti ki Dalay Lama’nın bir konferanısına katılmıştım.. baktım anlattığı hususlar bizim İslamiyet çok uyuyor.. kendisine bunu anlattığımda Dalay Lama bana dedi ki, siz Budistlerin ya da Müslümanların ayrı Tanrı’lara mı taptığını sanıyorsunuz.. Müslümanların ve Budistlerin taptığı Tanrı aynı Tanrı’dır.. farklı olan sadece yerler, çağlar ve kültürlerdir… Demişti. Ben de aynı şekilde düşünüyorum. Sanırım sizlerde Dalay Lama, Ayhan Hoca ve benim gibi sizlerde aynı düşüncede siniz ?


Ancak benim Tanrı anlayışımda küçük bir fark var; Tanrıya Tapmak ile Kulluk etmek ayrı işlerdir.. Hepimiz aynıTanrı’ya yaparız.. “iyya ke n’abüdü” deriz Fatina-i Şerifede .. ancak onun istediği KULLUK yani “iyya ke neste’in” son kitabı Kur’an’da arayanlar için açık ve seçik bir şekilde anlatılmıştır.. Biz bu Tanrı’ya tapmak ve O’na kulluk yapmak arasındaki farkı TESLİMİYET ve İSLAMİYET olarak tanımlamaya ve açıklamaya çalıştık arayana ve anlayana.. ancak şu var ki Erzurumlu İbrahim Hakkının dediği gibi “Anlarsam, uzağım yakınımdır.. anlamazsam yakınım uzağımdır.”

İşte biz bu “rububiyet ve risalet ile velayet ve ubudiyet” dörtlüsünü anlamadaki önemli ve değerli fakat “küçük” bir noktayı çok ama çok büyütüyoruz ve sanki bizim kulluk yapmamıza çok muhtaçmış sayıyormuş görünüyoruz ve çıngar da buradan çıkıyor.. sanıyorum.

Tanrı'ya tapmak sabır ve şükür etmektir.. Allah'a kulluk etmek; eşyayı iktisadlı ve ısraf etmeksizin kullanmak ve eşhası adaletli çalıştırmak ve onlara zulm etmemektir.

Tanrı'ya tapmak.. zaman zaman "namaz" için sinagoga.. kiliseye ve camiye gitmektir. O'na kulluk etmek ekonomi ve politikasında bilim ve hukuk ilkelerini uygulamaktır. O'na TAPMAK namaz kılmaktır ve fakat KULLUK yapmak zekat vermektir. Yani salat dikey (ikame) Tanrı ile ilişkidir.. zekat yatay (ita) halk ile ilişkidir.

Tapmak zaman ve namaz ile ard arda gidiş geliş.. Kulluk ise diri nizam ile tazelenen ve canlı mizan yenilenen bireysel özgürlük ve toplumsal uzlaşma içeren yani otoriter ve totaliter olmayan demokrasi ve cumhuriyettir.

Bunu ise mehdi ve imam beklemekte olan muhammedilerin kalıntısı müselmenlar.. isevilerin kalıntısı hristiyanlar.. musevilrin kalıntısı yahudiler değil.. yeni bir anlaşyışa ve taze bir yaklaşıma sahip beklenen müslümanlar sağlayabilir.

BEKLENEN MÜSLÜMANLARI KİM OLDUĞU , sorunuzun yanıtını, üç yüz yıldır mehdiyi ve imamı bekleyen müslümanlar bilimi ve hukuku durduran ve donduran müslümanlar ise bu tanımdan çıkarabiliriz.. bilimi dirilten ve hukuku canlandıran müslümanlar olmalı.. bilim ve hukukun adı var.. bilgi toplumu ve hukuk devletinin ülküsü var.. yani hepimizin insan olarak ve müslüman olarak umudu var.. işte bu ülküsü.. bu beklentisi ve bu umudu samimi ve ciddi olan insanlar ve müslümanlar.. beklenenler olmalı diye düşünüyorum.