Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya  
Mesaj icon Konu: mücahid bilici Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4331

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: mücahid bilici
    Gönderim Zamanı: Bugün Saat 19:53
Öcalan’ın 7 Dakikası
Mücahit Bilici
Abdullah Öcalan’ın kurucusu olduğu örgütü fesih kararı tarihi önemde bir karardı. Yedi dakikalık video açıklamasında bu kararın bir nevi fikri takibini yaptığını görüyoruz. Ülkenin şiddetten arındırılması gibi hayırhah bir sürece örgütün katılma iradesi göstermesi sadece mecbur kalınmayla açıklanmamalı. Çünkü bozma ve yıkma her zaman daha kolay, yapma ve inşa etme her zaman daha zor bir kapasitedir. Pekçok açıdan silah bırakmak, silah bırakmamaktan daha zor bir eylemdir.
Öcalan’ın hamlelerinin Türkiye’yi “terör”den, Kürtleri “şiddet” gölgesinde lekedar olmaktan çıkaracak ve Türkiye’nin Türklerin ve Kürtlerin ortak devleti olarak yeniden kavramsallaştırılmasına hizmet edecek çabalar olduğunu düşünüyorum. Şüphesiz bunlar tek başına yeterli olmazdı. Devletin bu konularda cehaletini aşması, olgunlaşarak ülkenin gelecekte geçeceği güzergaha dair daha iyi bir kıvama gelmesi de gerekliydi. Son olarak bölgesel dinamiklerin sadece Türkiye-içi birlik, kardeşlik lüzumu değil, Türkiye-dışı Kürtlerle de ittifakın Türkiye için hayati bir önem kazanmasıyla doğrudan ilgisi var.
Bu üç faktörün birleşme momentinde yeni süreç doğmak zorunda kaldı. Kürtlerin eşit ve malik olmasının, Türklerin özgüvenli ve hakiki kardeş olmasının zamanı gelmişti. Kürtlerin mütevazı hak, ihtiyaç ve istekleri Türklerin istikbal, ihtiyaç ve intibahları ile kesişti.
Özetle ortada hem ihtiyaçtan, hem istek ve iradeden kaynaklanan bir süreç var. Bu iki esaslı ve ciddi faktöre rağmen işlerin o kadar da dikkat çekmeden yavaşça yürütülmesinin arkasında daha önceki tecrübelerin yolaçtığı ihtiyat ve böyle stratejik bir dönüşümü gündelik siyasete bulaştırmama çabası var. Bu hem zararından sakınmak için hem de kutuplaştırma siyasetlerine kurban gitmesini engellemek için gerekli bir temkinlilik.
Bu süreç başarıya ulaştığında buna reaksiyon olarak karşıt hareketlenmeler olabilir mi? Pekala olabilir. Hem Türk hem Kürt tarafında radikal milliyetçi gruplar arasında radikalizmini terörizm ile taçlandırmak isteyecek küçük gruplar çıkabilir. Bu ülkenin selametini istemeyen kimi harici aktörler de bu tür hareketlenmelerden kendilerine stratejik çıkar temini için onları teşvik bile edebilirler.
Bu sürecin başarısında bile çeşitli riskler varken başarısızlığında Türkiye’de büyük bir güven krizi ve tamiri çok zor büyük toplumsal yarılmalar meydana gelebilir. Herkes bunun farkında. Bu yüzden sık sık sorulan “Kürtler devlete güvenebilir mi?” veya “Erdoğan’a veya Bahçeli’ye nasıl güveneceğiz?” gibi sorular anlamsız sorulardır. Kürtler devlete değil realitenin gereklerine güvenmek durumundalar. Şartlar ve kıvam ezberlerle anlaşılmaz.
Daha önceki yazılarımda vurguladığım üzere gerçekten yeni bir durum var. Kürt sorununun uzun süredir Türkiye ile sınırlı olmaktan çıkması, bölgesel dinamikler ve Türkiye’nin Kürtsüzlüğünün iç ve dış sebeplerle artık sürdürülemez hale gelmesi gibi bir dizi sebepten dolayı taraflar imana geldi.
Eskiden uzaktan uzağa “realitesini tanıyoruz” denilen Kürt sorunu bitiyor. Realite kendisini empoze ediyor hem devlete, hem topluma, hem Öcalan’a, hem Bahçeli’ye. Türkiye kendine geliyor. Cumhuriyet kendine geldikçe nasıl Müslümanlığı ile barıştıysa, öyle de Kürtlüğü ile de barışacak. Şiddetten arınmak bu istikametteki önemi bir adım. Bu uğurda gayret gösterip hak, adalet ve barışa katkı yapan herkes takdiri hakediyor.

dedim ki


Teşekkür ederim, güzel ifade etmişsiniz. Türk ve Kürt eskiden ayrı değildi.. şimdi de ayrı değil.. ancak ayrı imiş gibi göstermenin kimseye bir yararı olmadığı İnşaallah anlaşılmıştır.


DEDİLER Kİ



Adıma ağaç dediler.
Şimdi dinle nelerim var.
Biten meyvemi yediler.
Daha daha nelerim var.
Muhammedin beşiğiyim.
Kabenizin eşiğiyim.
Çorbanızın kaşıyığım,
Daha daha nelerim var.
Ademe saf damı oldum,
Nuh Nebiye gemi oldum.
Müslümana cami oldum,
Daha daha nelerim var.
Ben ağacım gülüm vardır,
Dalımda bülbülüm vardır,
Kovanımda balım vardır,
Daha daha nelerim var.
Önümdeki masa benim,
Elimdeki asa benim,
Çanak, çömlek, kasa benim.
Daha daha nelerim var.
Sağ iken günümü saydın,
Hem de kestin, biçtin soydun.
Yağ peynir kaymak ta koydun,
Daha daha nelerim var.
Niçin beni mahvedersin?
Tüfek yapar harb edersin.
Kabrine bile örtersin,
Daha daha nelerim var.
Saz da yaptın tel uzattın
Göğsüne sedef bezettin
Ben ile semah oynattın,
Daha daha nelerim var.
Kablarına telek benim,
Fırınlarda kürek benim,
AI bayrağa direk benim,
Daha daha nelerim var.
Dursun Cevlan çekmem keder,
Ağacın methini eder.
Şehirden köylere kadar,
Daha daha nelerim var.
Dursun Cevlani




Teşekkür ederim.. şecerinin semeresi ile semerenin meyvesi.. bizim cerir ve mururumuzun tümleşik ifadesidir. osmanziya
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4331

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 20:02
Abdurrahman ERİM dedi:

GÜNDEME DAİR MİNİ DEĞERLENDİRME
Silah bırakmaya yönelik gönülsüz davranan pkk'lıları Abdullah Öcalan uyardı.
Şartsız silah bırakmak istemeyenlere" silah bitmiştir, siyaset başlamıştır"   dedi.
Zaten sürecin adı "terörsüz Türkiye" dir. Bu silahı gömme değil yakma dönemi demektir.
Silah çok anlamsız ve sonuçsuz bir işti. "Kan dökmeyle hiç bir yere varılamaz" diyordum yine aynı yerdeyim.
Öcalan bunun farkındaydı eline geçen ilk fırsatı değerlendirerek hem örgütünü kurtardı hem de liderliğini güçlendirdi.
Zaten Öcalan Kürt halkının değil Kürtler içinden çıkan en büyük örgütün lideridir.
Hiç bir talebi olmadığını bildiğimiz, bizzat kendi lideri tarafından da itiraf edildiği örgütün neden silah kullandığını da anlamak mümkün olmamıştır.
Şeyh Said'i judenrat, İngiliz işbirlikçisı, Mustafa Kemal'i ilerici devrimci gören Doğu Perinççek ve Yalçın Küçük'le aynı düşünen Öcalan'la neden konuşma gereği duyulmadı. Aynı düşünenler neden birbirlerinin kanını döktü acaba?
İki taraf içinde ne istediğini bilmeyen kan davası gibi durmaktaydı.
Hiç kimse çıkıp "ne istiyorsunuz" demediği gibi" şunu istiyoruz "diyen de çıkmadı. Meğer hiç bir şey istenmediğini ancak Öcalan'ın açıklaması ile şahit olduk.
Acı ve şiddetle büyüyen örgüt, acı ve şiddetin azalması ile de küçülecektir.
Üç hayırlı sonuçtan biri batı illerinde pkk ile özdeşleştirilip terörize edilen Kürtler bundan kurtulacaktır.
İkincisi, pkk şiddeti üzerinden politika yapan faşist partilerin argümanlarının ellerinden alınması kahramanlık hikayesinin bitmesi olacaktır.
Üçüncüsü, kanın durması ve kutuplaşmanın kan üzerinden yapılması son bulacak ,savaşa harcanan para belki iç ve dış borcun faizlerinin ödenmesinde kullanılacaktır.
Buradan halka ekmek çıkmaz. hakkını siyasi arenada arayacak.

dedim ki.
Türk ve Kürt eskiden ayrı değildi.. şimdi de ayrı değil.. ancak ayrı imiş gibi göstermenin kimseye bir yararı olmadığı İnşaallah anlaşılmıştır.



Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 20:03
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk