|
Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
![]() |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Skins |
| Dünya | |
|
| |
|
| Yazar | Mesaj |
|
osmanziya
Kıdemli Üye
Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4721 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() Konu: lider ve ekibGönderim Zamanı: Bugün Saat 14:17 |
|
Sefa SEZEN Atatürk'den aşağı kalmayan Seza Sezen.. yalnız o arkadaşlarını bulamamış ve ekibini kuramamış o kadar.. Benim internette gördüğüm en zeki ve en bilgili bir arkadaşım.. dünya görüşlerimiz birbirine uymayabilir.. ancak şu yazdı yazının altına imzamı atabilirim: https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2904 Seza SEZEN diyor ki: Düşünme kapasitenizi koruyun. Soru sorun. İnceleyin. Fark edin. Gerçeği umursamayı bıraktığınız an, önemli olan her şeyi kaybedersiniz........ Eğitimli ve kültürlü bile olsa bir halk , "düşünmeyi bıraktıklarında" karanlığa gömülür. Kötüleştiklerinde değil, inandıklarında değil, gerçeği yalandan ayırt etmeyi bıraktıklarında değil. "Yargı gücünün yok oluşu" , "Zaten kimseye güvenemezsin" veya "Herkes yalan söylüyor" gibi ifadelerin ardından düşüncelerimizin yavaş yavaş aşınmasıyla başladı . Tüm propagandalardan çok daha tehlikeli olanda bu durum. Bizleri o kadar çok yalanla boğdular ki, sonunda gerçeği aramayı bıraktık. Her gerçeği inkâr ettiler , her argüman "haklı görüş" oldu, gerçek gücünü kaybetti. Ve bununla birlikte adalet, ahlak ve onur da yok oldu. Yalanlar yalnızca yanlış absurd tutarsız hikâyeler masallar yaymakla kalmazlar, daha derin bir şeyi yok ederler. Gerçeğin olasılığına olan güveni... Her şey eşit derecede doğru ve eşit derecede yanlış göründüğünde, her haber bir görüşe dönüştüğünde, kime güveneceğinizi artık bilemediğinizde, pes edersiniz. Yorulursunuz. Alaycı. Kayıtsız olursunuz. Ve korkulan şey tam da burada başlar: "Artık neyin gerçek olduğunu bilmediği için düşünmeyi bırakan bir toplum." "Totaliter yönetimin ideal öznesi, inanmış bir ırkçı yada dinci faşist veya inanmış bir Komünist değil, gerçek ile kurgu, doğru ile yanlış arasındaki ayrımın artık var olmadığı insanlardır." Totaliter iktidarın amacı insanları inandırmak değil, hiçbir şeye inanmayana kadar şüpheye düşürmeye çalışmaktır. Totaliter iktidarın tek panzehiri "DÜŞÜNMEK " tir.. Fikirlerin toplanması, sloganların tekrarlanması değil, gerçek ve bağımsız düşünce. Soru sormak. Çelişkilere katlanmak. Merak etmekten asla vazgeçmemek. "En radikal devrimci bile devrimden sonraki gün muhafazakâr olacaktır." Eleştirel düşünmeyi bırakan kişi -sevdiği veya inandığı şeyler hakkında bile olsa- çoktan kaybetmiştir. Totalitarizm sessizce başlar. Şiddetle değil, yorgunlukla. Sadece başka tarafa bakma isteğiyle. BÜYÜKLÜK ODUR Kİ' Hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, Hiç kimseyi aldatmayacaksın, Memleket için gerçek ülkü neyse Onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen bunda karşı koyuşları yok eden olacaksın. Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır. Kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın. Ondan sonra da sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere gülüp geçeceksin... " Mustafa Kemal ATATÜRK🇹🇷🇹🇷 (Atatürk'ün S.D.V, s. 112)1908 Sefa SEZEN Bu görüşlerin hepsine tamamen benimsemeden büyük bir kısmına katılıyorum.. Zaten böyle olmak Saygıdeğer Sefa SEZEN’in istediğidir. Osmanziya 01.11.2025
ATATÜRK diyor ki: Benim karakterim hürrriyet ve istiklaldir. İmamı NURSİ diyor ki: Ben ekmeksiz yaşarım fakat hürriyetsiz yaşayamam. Türk olmayan ve fakat binlerce türk kadar bu ülkeye ve insanlığa hizmet eden bu iki zatı şu yazımda anlattım: https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=1781 Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 14:33 |
|
|
|
|
osmanziya
Kıdemli Üye
Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4721 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() Gönderim Zamanı: Bugün Saat 20:57 |
|
Sefa Sezen Hocamızın bu paylaşımda diğer söylediklerini de burada paylaşıyorum:
Siyaset din inanç masal hikaye yalanlar ve Tv kirli yanlı haberler sosyal medya troller demogoglar arasında dijitalizmin absurd tutarsız veri yığını altında zihin anlam peşinde ama boğuluyor! Beyin sürekli uyarılıyor, düşünmek yerine tepki veriyor. Bu nedenle hakikate değil, yankı odasına yönlendiriliyoruz : Okumadan hüküm verip Düşünmeden paylaşımlar yaparak "biliyorum" zannederken aslında sadece "yoruluyoruz". Hakikatin , gürültüde değil sükûnetin frekansında konuştuğunu , Defolarından arınmış Gerçek bilgi için sessizlik gerektiğini unutuyoruz .. Sefa SEZEN İnsanın anne karnında oluşmaya başladığı embriyo hali 6 haftalık olana kadar XX kromozomludur yani kadın oluşumudur . Demek oluyor ki, aslında insan ; ilk önce hem cinsiyetsiz hemde dişil enerji ağırlıklıdır ve ilk üç dört aydan itibaren cinsiyeti belirlenmeye başlar. Adem oqulları kelimesinin Türkçesi " kişi oqulları " dır. Ana karnında ismi oqulcuk, doğduğunda oğul, ergen ve er kişi. Erkek, kadın ayrımı Türkçede yoktur. "Yaşat". Sözcüklerle eğitiliyoruz. Sözcükler düşünce, tekrarında duygu oluşturuyor. Bilmediğimiz dilde veya anlamadığımız sözcükler etki etmiyor, bir kul'aktan girip diğer kulaktan çıkıyor. Doğru ve yanlışı, yararlı ve zararlıyı, sayı saymayı, saygıyı, değeri, sözcükler belirliyor. Sözcükler bittiğinde, düşünme ve bilincin işlevi de bitiyor. Bilinç /şuur kapanıyor ve ölüyoruz. Sözcükler yaşatmalı. Kişi oğullarına yaşam çoşkusu katacak, güldürecek, yararlı sözcükler, doğayı anlatan doğru sözler, yazılar, konu açan, yarınlara kurgu, kuram oluşturacak konuşmalar, payımıza düşen paylaşımlar, sağlıkla, çoşkuyla ve uzun yaşamamızı sağlar. Düşünme, kendimizle (gen) konuşmadır. Düşünce ile kendimizi onarabiliriz. Bilim adamı buldum derken, kendi düşüncesini, çözüm olarak bulur. Arayan/düşünen mevlasınıda bulur, belasınıda. Akla/düşünceye gelen, başa gelir. Bedeni>alt bilinci etkileyecek bilim dışı sözcüklerden uzak durmalıyız. Savunma, önlem alma ilk koşul olmalı. Türkçe doğadan gelişmiştir, alt biliniç >inin içini bilme.Türkçeyi anlar, sizin duyamadığınız, göremediğiniz sesleri duyar ve anlar.Sözcük yabancı olabilir etimolojisinden türkçesi öğrenilir, bu sırada bu bilgide içselleşir, bilimi tanımladığı için tanıma uygun davranışta bulunur.cin, iblis, cehennem....bilim dışıdır, doğada bulunmaz. göz>öz>söz , sözcüklerimiz özeti, özü, ön izlemi>işi anlatır.Sözcüğü anlıyorsanız Türkçedir. Düşünme o an için tüm iç organlarımızı çalıştıran, % 99 kararları veren ana belleğin o düşünceyi yaşamasıdır. Ana belleğe geç-Miş'i veya geleceği yaşatmak düşüncelerle ilgili. Geçmişi düşünürseniz....onu yaşar. Paylaşımlar yaşamak istediklerimizdir. Sefa SEZEN Bazen , kişilik yapımızdan aile dinamiklerimize, mutluluğun çeşitlerinden hayatın anlamına uzanan pek çok konuda bilimsel ve felsefi içeriğiyle benliğinizi fark etmemize yardımcı olacak aynalar tutarız. Gerçek duygularımızı, düşüncelerimizi gizlemeyi çok küçük yaşlardan itibaren öğreniriz. Aileyle başlayıp okulla devam eden gelişim sürecinde, bazen baskıyla bazen de onay almak, güçlü görünmek ve çevremizle çatışmayı en aza indirmek için gerçek benliğimizi saklarız. İyi bir yaşam büyük ölçüde kendimizi ne kadar iyi tanıdığımıza bağlıdır. Benlik farkındalığı ne yazık ki okullarda öğretilmez; o yüzden pek çok insan kendini tanımadan, otomatik pilotta yaşar. Duygu, düşünce ve davranışlarını anlamlandıramadığı, bir değerler sistemi geliştiremediği için kendini ömür boyu yetersiz ve hoşnutsuz hisseder. Birey, yalnızca “tek başına bir insan” demek değildir. Birey, kendi düşüncelerini üretebilen, kararlarını alabilen, toplumsal baskılara rağmen özgün duruşunu koruyabilen kişidir. Örneğin, aile ya da toplum ondan belli kalıpları sürdürmesini bekleyebilir; ancak birey olabilen kişi bu kalıpları sorgular, gerekirse kendi yolunu çizer. Birey olmak hem özgürlük hem de sorumluluk gerektirir. Çünkü birey, kendi hayatının ve eylemlerinin sonuçlarını üstlenmeyi kabul eder. Kendi haklarını savunurken, başkalarının haklarının da çiğnenmesine izin vermez. Bireyleşmeyi belirleyen pek çok faktör vardır. Çocuklukta sağlanan özgürlükler, düşünmeye teşvik edilmek ve sorulara değer verilmesi bireyliğin ilk adımlarını oluşturur. Otoriter ve baskıcı aile ortamında yetişen çocuklar ise bireyleşmekte zorlanır. Ezbere değil, sorgulamaya dayalı bir eğitim sistemi birey olmayı destekler. Düşünce çeşitliliğine ve yaratıcılığa değer veren eğitim ortamları, bireylerin kendilerini ifade etmelerine olanak tanır. Bazı kültürler daha kolektivisttir, “biz” ön plandadır; bazıları ise daha bireyci olup “ben”e alan açar. Türkiye gibi toplumlarda birey olabilmek, toplumsal baskıların ve aile bağlarının gücü nedeniyle Batı toplumlarına kıyasla daha zordur. Ekonomik bağımsızlık, bireyleşmenin temel taşlarından biridir.Demokratik ortamlar bireylerin sesini duyurmasına izin verirken, baskıcı rejimlerde birey olabilmek çoğu kez dirençle mümkündür. Sanat, edebiyat ve medya da birey olmayı etkiler. Eleştirel düşünceyi yansıtan, özgün sesini duyurabilen kültürel üretimler bireylere model oluşturur. Her gün farklı biçimlerde karşımıza "güç fetişizmi " çıkar .Halkımız gücü sever; çünkü büyük çoğunluk bireyleşememiştir. Gücü ve otoriteyi temsil eden kişilerin halka hakarete varan sözlerle seslenmesi, bürokratların, işçilerin ve sıradan insanların bu sözler karşısında ezilip büzülmesi, güçlü lidere duyulan iştah, birey olamamanın en açık göstergeleridir. Birey olamayışımızın ve güce tapınma eğilimimizin kökeni evrimsel süreçlere dayanır. Tarih boyunca hayatta kalmak için gruplar hâlinde yaşamak zorunda kalan atalarımız, düzenin ve güvenliğin güçlü bir liderin otoritesiyle sağlandığını deneyimlediler. Primatlarda görülen alfa figürüne boyun eğme davranışı da bu biyolojik mirasın izlerini taşır. Güçlü olana yakınlık, yiyecek ve korunma gibi temel ihtiyaçların karşılanmasını kolaylaştırdığı için avantaj sağlamıştır. Ancak modern toplumlarda bu evrimsel kalıp, eleştirel düşüncenin körelmesine ve bireylerin güçlü figürlere sorgusuz bağlılık göstermesine yol açtığından, aşmamız gereken bir engele dönüşmüştür. Osmanlı düzeninde “kul” anlayışı hâkimdir. Halk, kendisini devletin ya da padişahın karşısında bir “vatandaş” olarak değil, onun merhametine sığınan bir “kul” olarak görür. Devletin bekası, bireyin haklarının önünde tutulur. Halkın vergisini sorgulaması, yönetime dair söz söylemesi ya da hakkını araması makbul görülmez; padişahın ya da idarenin iradesi sorgulanamaz bir güçtür. Bu, bireyin devlet karşısında silikleşmesine ve varlığını ancak itaate bağlamasına yol açmıştır. Reaya, Osmanlı idarî ve siyasî sisteminde bir hükümdarın hüküm ve idaresinde bulunup vergi veren halk anlamında kullanılan bir terimdir. “Reaya” kelimesinin bizzat “güdülen sürü” anlamına gelmesi bile bu zihniyetin halkın benlik algısını nasıl şekillendirdiğini gösterir. (Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde şöyle geçer: “Reaya sözlükte ‘sığır, koyun sürüsü’ anlamına gelen raiyye/raiyyet kelimesinin çoğuludur.”) Nazi Almanyası’nda milyonların kendini Führer’in iradesine teslim etmesi, Stalin döneminde bireyin yok edilerek kolektifin mutlak itaate çağrılması, günümüzde Kuzey Kore’de liderin sözünün mutlak kanun hâline gelmesi… Bunların hepsi bireyin silinmesi ve güçlü lidere tapınmanın bir sonucu olarak okunabilir. Güce tapınmanın kökleri hem tarihsel hem de biyolojik olarak çok derindir. Ancak aynı biyolojik miras bize sorgulama, direnme ve özgünleşme yeteneği de vermiştir. İnsan beyninin gelişmiş prefrontal korteksi, soyut düşünme, öngörü ve vicdan gibi kapasitelere olanak tanır. Birey olabilmek, bu ikinci potansiyeli hayata geçirmekten geçer. Modern demokrasiler, özgür eğitim sistemleri ve eleştirel kültür, bu potansiyeli hayata geçirmeyi hedefleyen toplumsal düzeneklerdir. İskandinav ülkelerinde devlet–birey ilişkisinin ortaklık üzerine kurulması, henüz yeterli olmasa da, bu evrimsel mirasın farklı bir kullanımının mümkün olabildiğini bize gösteriyor. Sefa SEZEN 01.11.2025 |
|
|
|
|
||
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |
|